| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 15.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın İçişleri Bakanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı, gerçekten toplumun huzuru ve güvenliği konusunda çok önemli görevler üstlenmiş, çok köklü gelenekleri olan bir bakanlıktır. Bu bakımdan, bu ağır görevleri yerine getirecek olan bütün İçişleri Bakanlığı çalışanlarının, Emniyetin, Jandarmanın, Sahil Güvenliğin ve mülki idare amirlerinin, sosyal ve ekonomik haklarının görevleriyle mütenasip olması gerekir ama İçişleri Bakanlığında çalışan memurlar diğer bakanlıklarda çalışanlara nazaran daha az ücretle çalışmakta, polislerimize verilen sözler tutulmamaktadır. Uzman erbaşlarımız ise iş güvencesinden bile yoksun olarak çalışmaktadır.
AKP iktidarları öncesinde her zaman hâkimlerden daha fazla maaş alan mülki idare amirleri, AKP iktidarı döneminde mağdur edilmiş, son düzenlemeyle birinci sınıf bir mülki idare amiri yeni göreve başlayan bir hâkimle aynı maaşı alır hâle getirilmiştir. Bu vesileyle, mülki idare amirlerinin maaşlarının hiç olmazsa emsali olan hâkim noktasına getirilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin başında güncel bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Sayın İçişleri Bakanı dün bazı basın organlarına verdiği beyanatında "Bundan sonra herhangi bir vatandaş suç işlemediği ve suç işlemeye girişmediği müddetçe devlet kesinlikle dinlemez. Devlet dışındaki gayrikanuni olanları söyleyemiyorum ama devlet içinde artık böyle bir şey olmaz." demiştir. Şimdi, bir defa, bu açıklamalara inanmak için yürürlükte olan mevzuatı hiç bilmemek gerekir. Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun ek 7'nci maddesi ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 6'ncı maddesine göre istihbari maksatla herkesin telefonunu dinlemek ve bütün iletişim bilgilerini takip etmek mümkündür. Ayrıca, ülkemizdeki devlet dışı dinlemeleri engellemek de bizim değil, Sayın İçişleri Bakanı başta olmak üzere iktidarın görevidir. Yine, yurt dışından ülkemizdeki birçok insanın ve devlet yetkililerinin dinlendiği de bir vakıadır. Biz bu dinleme konusunun AKP iktidarı boyunca artarak devam ettiğini ve kanunsuz dinlemelerin sonucunda elde edilen birçok bilginin kamuoyuna sızdırılarak insanların özel hayatlarının ortaya savrulduğunu hep birlikte gördük. Dolayısıyla, Sayın Bakanın ve AKP yetkililerinin bu konuyla ilgili yapacakları hiçbir açıklama başta biz olmak üzere hiç kimseyi ikna edemeyecektir. AKP'nin yaptıkları ile söylediklerinin birbiriyle hiçbir zaman alakası olmamıştır. Böyle bir açıklama yapmak için ya mevzuatı hiç bilmemek ya da halkı kandırma maksadı gütmek gerekir.
Değerli milletvekilleri, bugün tam üç yüz altmış üç gün oldu, iki gün sonra cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonunun yıl dönümü. İranlı uşaklar, evlerini para kasasıyla dolduran bakan çocukları aklanırken soruşturmayı yürüten hâkimler, savcılar, polisler oradan oraya sürülürken tam bir yıl geçti. Tam bunun yıl dönümünde, dün bir intikam operasyonu daha gerçekleşti. Çıkartılan yargı paketleriyle ve gündemde olan iç güvenlik paketiyle hukuka darbe yapıldı ve bu hukuk darbesine yenileri de eklenmeye çalışılıyor. Geçmiş yıllarda başka gazetelere ve gazetecilere darbe yapan AKP, onların birçoğunu yandaş konumuna getirince şimdi de bugünün muhalif basın organlarına, 17-25 Aralık konusunu gündemde tutan yazarçizerlere "Susun, susmazsanız daha önce yaptıklarımız gibi sizlere de operasyon yapar, cezaevine atarız. Ne zaman çıkacağınızı Allah bilir." babında operasyonlar yapmaktadır. Bu operasyonlarla kendi yolsuzluklarını ve rüşvet operasyonlarını kamuoyundan, halktan gizlemeye ve halkın bilgi almasını engellemeye çalışmaktadır. Bu yasakçılık, halkın bilgi almasını engelleme konusu zaten AKP'nin fıtratında vardır. Bunu o kadar ileriye götürmüşlerdir ki, 17-25 Aralık süreciyle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Meclis Soruşturma Komisyonuyla ilgili bile yayın yasağı getirilerek gerçekler milletimizden ve kamuoyundan kaçırılmaktadır.
Basın özgürlüğüne yönelik bu tür operasyonları kınıyorum. AKP iktidarı döneminde tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı hep artmıştır ve anlaşılan o ki bundan sonra da "Ben AKP'ye biat etmiyorum." diyen bütün gazeteciler sırayla tutuklanmaya devam edecektir.
Gelinen noktada, AKP, bir algı operasyonuyla on iki yıldır beraber yürüdüğü cemaat yapılanmasını suçlu ilan ederek kendisini bu dönem içinde yapılan bütün yolsuzluklardan, yanlışlardan, bütün olumsuz icraatlardan, beraber yaptıkları gayrimeşru dinlemelerden bir kalemde kurtarıp aklamaya çalışmaktadır. Hatta, birkaç gün önce hayretle takip ettiğimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu paralel yapılanma var ya, bunlar faili meçhul cinayetlere bile karıştı." açıklamalarına şahit olduk. Bu açıklamalardan sonra şöyle bir baktım, 2002 yılından bu yana AKP hükûmetlerinde İçişleri Bakanlığı yapan bir kişi hariç herkes, hâlâ AKP içinde etkili, yetkili makamlarda. Bu dönemde İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı yapan iki kişi emekli ama diğerleri hâlâ aktif görevlerde. Bu dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü yapan bir kişi emekli ancak diğerleri hâlâ aktif görevde ve şimdi siz bunların atadığı insanları faili meçhullerle, darbecilikle, Haşhaşilikle suçlayacaksınız ve bunları, yaptığınız operasyonlarla, tayinlerle tasfiye edeceksiniz; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bunları atayanlar yerinde. Ne yaparsanız yapın, iktidarınız döneminde yapılan yanlışların tamamının faturası AKP'ye aittir, bundan sonra yapacağınız algı operasyonlarıyla ne 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını ne kaçak saraylarınızı ne de saltanat için kullandığınız uçakları, arabaları, yatları, katları kimseye unutturamazsınız. İsteseniz de istemeseniz de AKP iktidarları hafızalarda ve tarihte bu gerçeklerle yerini alacaktır.
Değerli milletvekilleri, tarihte yerini alacaktır diyorum çünkü bu dönemin sonu gözüktü. Siyasetçinin bittiği yer sokağa çıkamadığı gündür. Evet, paraları sıfırlarken itibarlarını da sıfırlayanlar insan içine çıkamaz hâle gelmiştir. Artık ne Sayın Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne de diğer AKP yetkilileri koruma ordusu olmadan sokağa çıkamaz hâle gelmiştir. Bunun birçok örneği olmakla beraber, en bariz örneklerinden birisi Sayın Cumhurbaşkanının 12 Ekim 2014 tarihinde Bayburt ilimize gerçekleştirdiği ziyarettir. Türkiye'nin en huzurlu illerinden birisi olan Bayburt'a Malatya'dan, Sivas'tan, Kayseri'den ve başka illerden binlerle ifade edilen sayıda polis sevk edilmiştir. Bunlardan 3'ü de görev yerine dönerken meydana gelen kazada şehit olmuştur. Bu vesileyle onlara ve bütün şehitlerimize yüce Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı iç güvenlik paketiyle Meclisten yeni yetkiler istiyor. Sayın Bakan ve AKP yetkilileri, on iki yıldır terörle mücadele konusunda ve kamu düzeni konusunda hangi yetkilerinizi bihakkın kullandınız da buradan yeni yetkiler istiyorsunuz? Yoksa bu yeni yetkilerle, Hükûmetin politikalarını beğenmeyen sivil toplum kuruluşlarını mı sindireceksiniz? Aldığınız bu yetkilerle, paralelci ilan ettiğiniz Emniyeti tasfiye edip "ak Emniyet"i mi kuracaksanız? Aldığınız bu yetkilerle uzun vadede Jandarmayı da "ak Jandarma"ya mı dönüştüreceksiniz?
Sayın Bakan, size bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Polis Koleji ve Polis Akademisi Bakanlığınızın polis amiri yetiştirme konusundaki en önemli kaynaklarıdır. Siz kendinize bağlı bu temel kurumları dahi birtakım yapılanmalara karşı koruyamıyorsanız, buralara sahip çıkamıyorsanız, Allah aşkına, bu memleketin huzurunu, güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? AKP iktidara geldiğinde cezaevlerinde 57 bin hükümlü ve tutuklu vardı, bugün bu sayı 152 bini aşmıştır. Bu istatistik de çok açık olarak göstermektedir ki AKP iktidarları döneminde İçişleri Bakanlığı suçları önleme konusunda zafiyet göstermiştir. Yetki almak önemlidir ama bu yetkiyi doğru ve zamanında kullanmak daha da önemlidir.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının yanlış ve öngörüsüz dış politikaları neticesinde ülkemiz âdeta bir ateş çemberinin içine hapsolmuş vaziyettedir. Önceden, Suriye sınırı ve başka bazı sınır bölgelerimizde mayınlar vardı ama bugün Türkiye'nin her yerine mayın döşenmiştir. Evet, ülkemize giren Suriyelilerin küçük bir kısmı kamplarda kalmaktadır ancak büyük bir çoğunluğu ülkemizin dört bir tarafına dağılmış, kendilerince yaşam mücadelesi vermeye çalışırken maalesef birçok suça ve suç örgütlerine malzeme olmaktadır. İnsan kaçakçıları, organ mafyaları ve uyuşturucu tacirleri bu insanların yaşadığı bölgelerde cirit atmakta, fuhuş da dâhil olmak üzere artan suç oranları ise önümüzdeki dönemde yaşanacak sosyal çöküşün sinyallerini vermektedir. Bu insanların önümüzdeki günlerde hem kendilerini hem de vatandaşlarımızı ne denli tehlikeli ortamlara sürükleyeceğini düşünmek bile ürkütücüdür. Umarım, vakit geçmeden bunlara gerekli tedbirler alınır.
Tabii, sorun sadece Suriyeliler değildir. Geldiğimiz noktada en önemli gerçeklik, ülkemizde sınır güvenliği kaybolmuştur. Uyuşturucu tacirleri, insan kaçakçıları, teröristler elini kolunu sallayarak işlerini görüyor, her türlü sınır ihlalini gerçekleştiriyorlar. Bu da ülkemizin iç güvenliği açısından oldukça önemli bir tehdittir.
Sayın Bakan, Bakanlığınızın yanı başında, hemen Kızılay'da kaçak sigaralar satılmaktadır, kaçak mazot için fazla uzağa gitmeye gerek yoktur. Sahil güvenlik yapılanması kıyılarımızı kontrol etmeye yeterli hâle getirilemediği için İstanbul'un göbeğinde kaçak göçmenleri taşıyan tekne batmış, onlarca insan hayatını kaybetmiştir.
Tabii, bu arada dikkatlerinizi çekmek istediğim diğer önemli bir konu da otuz yıldır terörle mücadele konusunda güvenlik kuvvetlerimizle birlikte önemli görev yapan korucu kardeşlerimizdir. Bu çözüm masalı başlayalı korucular kaderine terk edilmiş, yalnızlaştırılmış, PKK'lı canilerin insafına terk edilmiştir. Üzülerek belirtmek istiyorum ki çok sayıda korucumuz hunharca şehit edilmesine rağmen Hükûmet bu konuda sessiz kalmayı tercih etmiştir. Sayın Bakanın bütçe konuşmasında, bu konuyla ilgili bir cümlenin bile Plan Bütçe Komisyonunda dercedilmemesi de çok anlamlı bulunmaktadır.
Yine, terörle mücadele sırasında yaralanan ancak malullük derecesi yüzde 40'ın altında olan ve hiçbir gazilik hakkından yararlanamayan, gazi sayılmayan gazilerimizle ilgili de bir çalışma yaparak onların sorunlarını çözmek ve itibarlarını iade etmek gerektiğine inanıyorum.
Sayın milletvekilleri, malumunuz, bir çözüm masalıdır aldı başını gidiyor. Öyle ki bu çözüm masalı, birilerinin siyasi ikbali hâline geldi. Bugün herkesin bildiği gibi PKK daha çok militan devşirebilmektedir, PKK mahkeme kurabilmektedir, PKK vergi toplayabilmekte, kimlik kontrolü yapabilmektedir hatta daha da ileriye giderek valiler, kaymakamlar atamaktadır. Geldiğimiz noktada teröristbaşına sekretarya kurulmasından bahsedilebilmektedir. Özerklik ve genel af iktidarın muhatapları tarafından çokça dillendirilmektedir. Tam bu noktada Sayın Başbakan iki gün önce yaptığı bir konuşmada sözde çözüm sürecinin bundan sonra basından ve kamuoyundan gizli olarak sürdürülmesi gerektiğini, böyle ulu orta her şeyin konuşulamayacağını, bu şekilde bir çözüm üretilemeyeceğini ifade etmiştir. Buradan Sayın Başbakana ve AKP sıralarında oturan herkese seslenmek istiyorum: Siz, kimin adına bu gizli pazarlıkları yapıyorsunuz? Burada sözünü ettiğiniz birilerinin ticari menfaatleri değildir, burada sözü edilen Türk milletinin binlerce şehit vererek, gazi vererek, bedel ödeyerek elde ettiği bağımsızlığı ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Sayın Başbakan, AKP milletvekili arkadaşlar, unutmayın ki aldığınız oylar size Türk milletinin egemenliğini pazarlık masasına yatırma hakkı vermez. Vatan topraklarında eşkıyalar şehre inip insan katlederken, valiler dağdaki teröriste ağlamakta, sivil kıyafetli askerlerimiz sokak ortasında teröristler tarafından hunharca şehit edilmekte, MİT Müsteşarı İmralı'daki cani ile kaçak saray arasında postacılık görevine soyunmakta, İçişleri Bakanı "Biz Oslo'da PKK'yla anlaşmıştık, anlaşmayı onlar bozdu." diyebilmekte, bir Başbakan yardımcısı Apo'nun avukatlığına soyunup herkesi Apo'nun itibarının korunması noktasında dikkatli davranmaya davet etmektedir. Bu arada PKK ise Kobani olaylarını bahane ederek topyekûn bir isyan provası yapabilmektedir. Bütün bu olaylar yaşanırken de Sayın Başbakan Türkiye'yi bu hâle biz getirmişiz gibi kamu düzeninin sağlanmasından bahsedebilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu gidişat hayra alamet değildir. İnsan tacirliği yapan, uluslararası uyuşturucu ticaretinde önemli bir yeri olan, emperyalist güçlerin hazırladığı senaryolara figüranlık yapan, kundaktaki bebeği katledecek kadar gözünü kan bürümüş teröristlerin elebaşısı konumundaki birinin hazırladığı taslak metin üzerinden sözde barış sürecinde yol almaya çalışmanın sizi selamete erdireceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sebep olacağınız yangının en başta sizi yakacağını, sebep olduğunuz kutuplaşmanın ilk hedefinin siz olacağını unutmayın. "Çözüm süreci" diye diye milleti kutuplaştırdığınız yetmiyormuş gibi, vatanını seven, memleketinin çıkarlarını her türlü çıkarın üstünde gören insanları barış düşmanı ilan edip terör örgütleriyle iş birliği içerisine girmenizin hiç kimseye faydası olmayacaktır. Bu memleket size gazilerimiz, şehitlerimiz tarafından miras olarak değil, emanet olarak bırakıldı. Emanete sahip çıkın, emanete ihanet edenlerle aynı masada bulunmanın sizi de onların konumuna düşüreceğini unutmayın.
Sözlerime son verirken, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin 10 Aralık 2014 Çarşamba günü bu kürsüden yaptığı bir uyarıyı tekrarlamak istiyorum: "Bu ülkeyi vermek isteyenler ile ısrarla almak isteyenler arasındaki engeller zayıfladığında, mesafeler kısaldığında, taraflar görüş menziline girdiğinde ortaya çıkabilecek gelişmeler hakkında aranızda bir fikri olan veya öngörü geliştirebilen var mıdır? Kısaca, bölmek isteyenlerle "böldürmem" diyenlerin kaçınılmaz karşılaşmaları vuku bulursa nelerin olacağını burada bulunan ve bulunmayan saygıdeğer milletvekilleri hiç düşünmüşler midir?
Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyor, 2015 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)