| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 15.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Göç İdaresi Başkanlığının bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Sözlerimin başında 2015 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.
Zikrettiğim kurumlar, huzur ve asayişin bekçileri. Ancak, son yıllarda huzur ve güvenliğin mum ışığıyla arandığı ülkemizde maalesef en çok hırpalanan kurumlar da bunlar, hem de bizzat Hükûmet tarafından .
Tüm kurumlara AKP iş birlikçiliğini dayatan, haktan, adaletten yana tavır koymuş kadrolara zulmeden AKP, PKK'yla yürüttüğü utanç verici pazarlıklar sonucunda hedefine uzunca bir süredir güvenlik güçlerini koymuştur. Sınır güvenliği başta olmak üzere can ve mal emniyeti kalmamıştır. Teröristler ellerini kollarını sallayarak geziyor, hatta geçit merasimleri yapıyorlar.
"Analar ağlamıyor", "Şehit cenazeleri gelmiyor." teranesini dillerine pelesenk etmelerine rağmen, askerimiz, polisimiz şehit olmaya devam ediyor, milletin anası ağlamaya devam ediyor. Millî onur ve haysiyetin zerresiyle nasiplenmiş kim varsa, bu durumdan dolayı ıstırap içinde. Hükûmet âdeta, köpekleri salıvermiş, taşları bağlamıştır. Polisimize, askerimize her gün yeni operasyonlar yapılarak, akıl almaz iftiralarda bulunularak zafiyete uğratılmaktadır. Kolluk güçleri, milletin değil de iktidarın hizmetçisi kılınmak istenmekte ve bunun için de hukuk fütursuzca ayaklar altına alınmaktadır. Hükûmetin polisten istediği, terör örgütüyle iyi geçinmesidir. "Hırsızlıkla, yolsuzlukla mücadele mi?" Ağzına bile alması yasaklanmıştır. Yaparsa ne olur? Yaparsa, ya darbeci olur, ya paralelci olur. Ve yine dünyada tek örnektir Türkiye; iktidarın, AKP'li olmadı diye, siyasi emellerine hizmet etmedi diye, binlerce polisin yerini değiştirdiği, hırsızı polis, polisi hırsız yaptığı, tüm deneyim ve bilgilerini yok sayarak polis okullarını bile kapatmak istediği.
Polis, jandarma görevlerini yaparken dilsizdirler. Aldıkları devlet terbiyesi ve meslek disiplininden dolayı, tartışmaların tarafı olmak istemezler. Kendilerini, Hükûmetin savunması gerektiğini düşünürler, yoksa söyleyecekleri şeyler olmadığından değil.
Polisi bu kadar aşağılayan, eğitimlerini uygun görmeyip okullarına bile dil uzatan AKP'li vekillere söylüyorum: Şu kibirli tavrı, tepeden bakmayı, şu vekillik sıfatını bir tarafa bir bırakın, bilgi ve birikim açısından, dikkatinizi çekiyorum, bilgi ve birikim açısından bu vatan evlatlarının yanından bile geçemezsiniz.
Değerli milletvekilleri, hiçbir hükûmet, kamu görevlilerinin bir yarısını iyi, diğer yarısını da hasım ilan etmez. Hiçbir hükûmet, emrindeki kolluk güçlerine oturup hakaretler, iftiralar düzmez ama siz yaptınız. Merak ediyorum, bu kadar kem sözden sonra bu kahraman vatan evlatlarının yüzüne utanmadan hâlâ nasıl bakabiliyorsunuz? 17-25 Aralık operasyonlarıyla...
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, lütfen ama sayın milletvekillerine bu şekilde tahkir doğru değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Soruyorum efendim, tahkir etmiyorum, soruyorum.
BAŞKAN - Efendim, bir önceki cümlenizde de...
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Benim konuşmamı lütfen kesmeyin. Böyle bir şey yok.
BAŞKAN - Ama sayın milletvekillerine yapılınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine yapılınca uyarmak durumundayım. İç Tüzük açık burada Sayın Korkmaz, lütfen...
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Efendim, ben soru soruyorum, soru soruyorum.
BAŞKAN - Hükûmeti eleştireceksiniz, bakanı eleştireceksiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Eleştiriyorum ve soru soruyorum.
BAŞKAN - Bunları yapacaksınız, tamam.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Lütfen benim zamanımı düzeltir misiniz.
BAŞKAN - Sürenizi veririz bir dakika ama lütfen sayın milletvekillerini tahkir etmeyin.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Tahkir eden yok. Tekrar ediyorum, soru soruyorum "Nasıl bakabiliyorsunuz?" diye.
BAŞKAN - "Utanmıyor musunuz?" dediniz ama...
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Hayır, getirin lütfen şeyleri bakalım.
BAŞKAN - Getirttiriyorum. Buyurun.
Bir dakika ekleyeceğim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Operasyonlarda görev alan teşkilat çalışanları, kar, kış kıyamet demeden sürgüne gönderilmiştir. Yaklaşık 50 bin polisin görev yeri değiştirilmiştir. Çoluğundan çocuğundan ayrı düşmüştür polisimiz. Deneyimli kadroların tecrübeleri yok sayılıp, peçete gibi buruşturulup bir kenara atılmıştır. Bu dahi maalesef AKP'nin yargılanıp mahkûm olma korkusunu yenmeye yetmemiştir.
Şimdi de emniyet teşkilatı ve jandarmayı partinin kolluk kuvvetleri hâline getirmeye çalışıyor. Hedef, 17-25 Aralık soruşturmalarının sonuçlarını tamamen ortadan kaldırmak ve tarafsız hareket etmesi gereken emniyet ve jandarmayı ak polis ve ak jandarma yapmak, yüzlerce polis amirini resen emekli ederek teşkilatın içini boşaltmak. Şimdi de jandarmayı Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği İç Güvenlik Yasa Tasarısı'yla siyasetin emrine sokmak istemektedir. Bunları yaparken güvenlik güçleri, terör karşısında zafiyete uğramış, uğramamış umurunda bile değildir AKP'nin. Hırsızlar baş tacı, milletin muhterem analarına küfreden, harami iş adamları, İran casusu yoldaşları kıymetli ama ülkenin kahraman evlatları olan jandarma, polis üvey evlattır. Vicdan sahibi vekil arkadaşlarıma sesleniyorum: Terör örgütünün insafına bıraksanız polise, jandarmaya herhâlde bundan daha fazla zarar veremezdi. Nedir bu husumet, nedir bu kin, garez, öfke? Bu teşkilat milletin bağrından çıkan sizlerin, bizlerin evlatları değil mi? Emniyet personelinin haklı talepleri, şikâyetleri arşıâlâya ulaşmıştır. PKK'nın taleplerini "hazır ol" da yerine getirmek üzere bekleyen Hükûmetten çıt çıkmamaktadır.
Polisin mesaisi günde en az on iki saat; amirinin insafına kalmış. İkinci görev denilen rezalet ortada; âdeta angarya. Ödüllendirme ve görevlendirilmeleri yöneticilerinin iki dudağının arasında. Polise görev için araç ve benzinde cimrilik yapılırken milyarlık yüzlerce makam otosu cirit atıyor.
Değerli milletvekilleri, Emniyet Teşkilatı maalesef, kendisine sürekli söz verilen ama bir türlü ücretlerine zam yapılmayan kandırılmış bir teşkilattır. Polise sürekli söz verilmektedir, diğer kamu görevlilerine ise zam. AKP, defalarca polisin özlük haklarını düzenleyeceği sözünü vermiştir ama millete verdiği diğer sözler gibi bunu da tutmamıştır. Her ücret iyileştirmesi dediğimizde "Efendim, bütçe imkânları" diye cevap vermektedir. İyi de kaçak saraylara, özel uçaklara, lükse, şaşaya katrilyonlarca lira parayı buluyorsunuz da askerin, polisin ücret iyileştirmelerinde mi aklınıza bütçe disiplini geliyor? (MHP sıralarından alkışlar) Polis dün âdeta bir yumruk gibiydi, bir ve beraberdi, bugün sayenizde paramparçadır. Bir bakın arkadaşlar, polisin ayakkabı ve kıyafeti bile eskimiş, yıpranmıştır; ücretlerinin ve itibarlarının ayaklar altına alındığının ifadesidir âdeta. Kanunları bile yaşlanmıştır. Emniyet Teşkilatı Kanunu 1937, Polis Vazife ve Sal?hiyet Kanunu 1934, Disiplin Tüzüğü 1937 tarihlidir. AKP, polisi toplumsal olaylarda suça azmettirmiş, sırtını sıvazlayıp "kahraman" ilan etmiştir. Sonra da, işini gördükten sonra bizzat AKP tarafından tahkir edilmiş, cezalandırılmış ve yalnız bırakılmıştır. Görülüyor ki değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti varken polise aydınlık günler haramdır.
Yakında iç güvenlik tasarısı geliyor Genel Kurula, pimi çekilmiş el bombası gibi. Orada da eleştirilerimizi yapacağız, direneceğiz çünkü AKP doğru yerde durmuyor, milletin yanında saf tutmuyor.
Emniyet böyle de, jandarma farklı mı değerli arkadaşlar? Dünyanın hiçbir ülkesinde, dağ başlarında, çoluğundan, çocuğundan ayrı yaşamaya mahkûm edilen, sürekli tayinlerle yurt bile edinemeyen ve bu fedakârlıklarından dolayı teşekkür edilmeyi hak eden fakat sürekli tahkir edilen Jandarma dışında başka bir teşkilat var mıdır? Türkiye'nin yüzölçümü baz alındığında Jandarmanın sorumluluk sahası ülkemizin yüzde 90'ıdır. 700 bin kilometrekareyi kontrol eden Jandarma da maalesef terörle mücadelesinde yalnız bırakılmıştır. En zor şartlarda vatana hizmet eden askerimizin güvendiği dağlara karlar yağmış, kendi Hükûmeti, canına kasteden, karakollarını basan PKK'yla pazarlık masasına oturmuştur. Oslo ve İmralı'da yapılan yüz kızartıcı pazarlıklar sonucu Jandarma bilinçli bir şekilde sahada etkisizleştirilmiş ve itibarsızlaştırılmıştır. Moral ve motivasyonları sıfırdır. Bu vefasızlığı Yaradan'ına ve aziz milletinin sağduyusuna havale eden Jandarma Teşkilatımız hiç olmazsa özlük hakları açısından bir şeyler yapılmasını beklemektedir. Biz söylemekten bıktık, siz kör ve sağır olmaktan maalesef usanmadınız. Jandarma personelinin yüzde 45'i uzman jandarmalardır. Herkesin askerî okullardaki süresi fiilî hizmetten sayılır ama onlarınki değil. Askerdirler ama hiçbir sosyal tesislerden, orduevlerinden istifade edemezler.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve elbette Jandarmada da kangrene dönüşmüş sorunlarıyla sivil memurlar millî iradenin tecelligâhı Meclisimizden ilgi beklemektedirler. Aynı odada, aynı işi yapan sivil memurlar ile askerî memurlar farklı ücretler almaktadırlar. Nimeti paylaştırmada haksızlık yapan Millî Savunma Bakanlığı külfeti paylaştırmaya gelince sivil memurun -Anayasa Mahkemesi kararı olmasına rağmen- bir anda askerî personel olduğunu söyleyebilmektedir. Yıpranma payı, orduevi ve kampları ile lojmanlardan eşit faydalanma hakkı, hepsi de yüksek tahsilli olan sivil memurlarımıza çok görülmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin omurgası astsubaylar ve uzman çavuşlarımız sorunlarını yetkililere ulaştıramamaktan şikâyetçidirler. Astsubaylarımız -intiharların en yüksek olduğu- çözülmemiş intibak sorunlarıyla, düşük emekli maaşlarıyla, subaylara verilen temsil, görev, makam, kadrosuzluk tazminatı ve komutanlık tazminatlarından mahrum bırakılmalarıyla hakikaten mağdurdurlar. Uzman çavuşlarımız ise tam bir fecaatin ortasında görmezden gelinmektedir. Herkes gibi muvazzaf görevleri sonunda üniformalarıyla emekli olma haklarından mahrum bırakılmışlardır. Ne ek göstergeleri vardır ne hasta olma lüksleri ne de keyfî uygulamalara karşı kendilerini koruyacak, sığınabilecekleri bir mevzuatları. Lojman hakları ise âdeta kuşun önüne yem atılması misali yüzde 5'le sınırlandırılmıştır. Orduevleri ve sosyal tesisler söz konusu olduğunda üvey evlattırlar onlar.
Buradan, Milliyetçi Hareket Partisine "Sivas'tan öteye geçemiyor." papağan nakaratıyla Misakımillî sınırlarını Sivas'a çekme gafletinde bulunan Millî Savunma Bakanına bir çift sözüm var: Peşmergeleri 29 Ekimde sınırlarımızdan merasimle geçirirken ordumuzun sitemine "Benim haberim var, ben askerin bakanıyım." diyordu. Subaylar, astsubaylar, uzman jandarmalar, uzman çavuşlar ve sivil memurlarıyla birlikte ordunun tamamı bizim üzerimizden size soruyorlar: "Göreceğiz bakalım Sayın Bakan, askerin bakanı mısın hakikaten, değil misin?"
Bu dağ gibi sorunları iç güvenlik tasarısında konuşmaya devam edeceğiz. Devletin itibarı 1.250 odalı kaçak saraylarla değil, çalışanlarını aç bırakmayan ve onlara adil davranan dürüst yönetimle mümkündür.
Değerli milletvekilleri, milyarlarca dolarlık israf yatırımlarıyla devlete itibar kazandırdığını düşünen AKP, uyguladığı yanlış dış politikayla hem dış itibarımızı sıfırlamış hem de ülkemizi tüm risklere açık hâle getirmiştir. Sayın Davutoğlu'nun sıfır sorundan kastı anladık ki sıfır itibarmış meğer. Suriye politikalarının yanlış olduğunu inanın konuşmalarımızda AKP vekilleri bile söylüyor ama Erdoğan ve Davutoğlu'nun Esad takıntısı hem bu coğrafyayı ateşe atmış hem de kesin sayıları bilinmemekle birlikte neredeyse 2 milyon Suriyeli kaçkının ülkemize doluşmasına vesile olmuştur. Kapımız zor durumda olan insanlara elbette açıktır, açık olmalıdır; bu, milletin yüce gönüllülüğüdür. Sözümüz yok ama benim insanlarımın, benim milletimin hakkı, huzuru, güvenliği de riske atılmamalıdır. 2 milyon Suriyeli kaçkının sadece 222 bini kamplarda, 1,8 milyonunun nerede olduğu bilinmemekte ama kesin olan bir şey var ki korumasız aç ve açıktadır neredeyse yüzde 90'ı. Tüm şehirlerimiz Suriyeli göçmenlerin işgali altındadır, Türkiye'nin harcadığı para 5 milyar dolardır. Bu parayla ülkedeki birçok sorun çözülmez mi? Elbette çözülür. Demek ki AKP'nin yanlış dış politikaları insanlarımızı sıkıntıya sokar, hakkını haleldar eder hâle getirmiştir. Şehirlerimizde suçlar artmış, asayiş bozulmuştur; sokağa çıkma güvenliği kalmamıştır. Gündüz vakti bile ev ve iş yerleri soyulur hâle gelmiştir. Çok doğaldır ki çaresiz insan, aç açıkta olan insan inançlarını bile yiyecek, tüketebilecektir. İnsanımız tedirgindir. Saldım çayıra Mevla'm kayıra anlayışıyla sokağa bırakılan göçmenlerin mutlaka kontrol altına alınması, yaklaşan kış şartlarıyla onlara da insani ortamlar hazırlanması gerekmektedir.
Değerli vekiller, insansever postuna bürünmüş AKP, söz konusu Türkler, Türkmenler, Uygur Türkleri olunca birden insansavar kesilmekte ve sırtını dönmektedir. Lügatinde Uygur, Türkmen, Türk olmayan AKP'den vatanı için ölümü göze almış polisimiz, jandarmamız için bir şeyler bekliyor olmak anladık ki koca bir hayaldir.
2015 seçimlerinde inşallah milletimiz de AKP'den hangi milletin Hükûmeti olduğunun, kimi dost kimi düşman bildiğinin hesabını soracaktır diyor, yüce milleti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)