GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:30
Tarih:15.12.2014

MHP GRUBU ADINA BAHATTİN ŞEKER (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubu adına Kültür ve Turizm Bakanlığı 2015 yılı bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Meclisimizin yüce heyetini saygılarımla selamlıyorum.

Bu vesileyle, geçtiğimiz günlerde 83 yaşında vefat eden, bilim, siyaset ve edebiyat adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Kültür Bakanı Değerli Talat Sait Halman'ı rahmetle anıyorum. Kederli ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ömür, dünya hayatı içinde insanoğluna sunulan sınırlı bir zaman dilimidir. Bu dünya, koca bir değirmen gibi, ömürleri âdeta öğütmektedir. Hepimiz bu dünyada kendimize ayrılmış olan ve ne zaman son bulacağı belli olmayan vakit içinde yaşıyoruz. Göçenler göçüyor, gidenler geri gelmiyor. Hiç kimse yanında parasını, makamını, mevkisini, zenginliğini, gücünü, iktidarını götüremiyor. Tarihten günümüze nice hükümdarlar, padişahlar, krallar, liderler, diktatörler geldi ve geçti. Hatta bunlar arasında bazılarının ne ismi kaldı ne bir hatırası kaldı. Bir insan için ölüm mukadderatsa, bu hayatta ve sonrasında iyi, doğru, güzel işlerle anılmanın vazgeçilemezi de sevgidir.

Bu dünyada en önemli değer sevgidir ve sevginin karşısında nefret vardır. Tarihten günümüze idrak etmek ve ibret almak isteyen herkes görmüştür ki sevgi hepimizi yaşatır, nefretse öldürür. Evler, fabrikalar, yollar, köprüler, havaalanları, büyük gökdelenler, hatta saraylar yapabilirsiniz ancak içinde sevgi yoksa, buraya bakanlar buralardaki sevgiyi görmüyorsa, bütün bunlar sevgiden ve sevimli olmaktan çok uzaksa yaptıklarınız neye yarar?

Bu topraklarda bizi biz yapan sevgidir. Bu topraklar sevgiyle yoğrulmuştur, sevgiyle büyümüştür ve sevgiyle ayakta kalmıştır. Gösterilen gayretler, dökülen alın teri, toprağa ve bayrağa karışan şehit kanları bu sevginin temelinde bu ülkeye adanmıştır. Bizler biriz, bizler ayrılıkları ve ayrımcılıkları asla kabul etmeyen, hepimiz bir bütünüz. Temelimiz, gövdemiz, başımız birdir; inancımız, kaderimiz, tarihimiz ve kültürümüz birdir; bayrağımız, ezanımız, lisanımız ve devletimiz birdir, evvelimiz ve ahirimiz de birdir. Hepimiz bu toprağı vatan yapan ecdadımıza karşı ve bizden sonraki nesillere karşı bu bütünlüğü muhafaza etme sorumluluğunu taşıyoruz.

Bu söylediklerim, son zamanlarda yaşadıklarımıza bakıp düşünen, sorgulayan, sağduyuyu kaybetmemeye çalışan Türkiye'deki her insanın vicdanının sesidir. Ülkemiz ve milletimiz âdeta gerilim girdabı içinde mahkûm edilmek istenmektedir. Bu ülkenin ruhuna yakışmayan söz, tutum, davranış ve söylemler âdeta cehaleti bu ülkenin kaderi hâline getirmiştir. Bu ülkede asırlardır yaşayan zenginliklerimiz vardır, bunlar hepimizin değerleridir. Ancak etnik kompleksi olanlar, mezhep ayrımı yapanlar, bölgecilik yapmaya kalkanlar, inanç ve ideoloji ayrımcılığıyla cehaleti körükleyenler bu ülkenin birliğini zedelemiştir, bu ülkenin ruhunu incitmiştir. Artık bunun üzerinde düşünme vakti gelmiştir. Başta Hükûmet yetkilileri olmak üzere, iktidar partisinin mensupları bu geldiğimiz tabloda dürüst bir özeleştiri yapmalıdır. Bu yapılırsa toplumun her kesimi de üzerine düşeni yapacaktır. Sürekli gerilimlerden, ayrışmalardan, kutuplaşmalardan medet uman bir anlayışla bu ülke yönetiliyor ve geldiğimiz durum içler acısıdır.

Ülkemizin içinde bulunduğu vahim tablo sanata ve sanatçılara da yansımıştır. Sanatçılarımız hiç olmadığı kadar kutuplaşmış durumdadır. Sanatçılar "bizden" ya da "onlardan" diye tanımlanmaktadır. Toplumun gözü önünde bunlar yaşanmaktadır. Bu kutuplaşmadan dolayı sanatçılar topluma örnek karakter olmaktan çıkmış, yozlaşmanın temsilcileri hâline gelmişlerdir. Bu durum ülkemizin birikimlerine ve kazanımlarına yakışmıyor.

Sanatın ve sanatçının önemi bilhassa yaşadığımız bölge için anlamlıdır. Çünkü hepimizin şahidi olduğu acılar, duyarsızlık, anlayışsızlık, cehalet hâkimiyeti, asla tartışılmayan diktatörler, mutlak krallıklar, sorgulanmayan emirlikler bölgemizde yaşayan Müslüman toplumların âdeta kaderi ve kısır döngüsü hâline gelmiştir.

Sanatın ve sanatçının susturulduğu, geri plana itildiği, anlamını yitirdiği, değersizleştirildiği, itibarsızlaştırıldığı toplumlarda zevksizlik, duyarsızlık ve vicdansızlık gelişir. İnsanı olgunlaştıran ve birikim sahibi yapan, bilginin kazandırdıklarına bir seviye ve anlayış getirip olgunlaştıran, toplumları aydınlatan, medeniyetlere yön veren içimizden çıkan, hepimizin tanıdığı sanatçı ve sanatçılardır. Bu anlamda, AKP iktidarı mesela "Mehmet Ali Alabora ya da Fazıl Say senin sanatçındır, Yavuz Bingöl ya da Hülya Avşar benim sanatçımdır." şeklinde bir anlayışı topluma beyan etmektedir. Böyle bir kutuplaşmaya, böyle bir ayrımcılığa, böyle bir sığlığa izin vermekle ne yapılmak isteniyor? Bu anlayışa göre, "Benim davetime gelen, benim konuşmamı dinleyen, benim sarayımı ziyaret edip öven iyi ancak beni eleştiren kötü." gibi bir durum vardır. Bu anlayışa göre, toplumun farklı kesimleri sanatçıları hain ve yalaka olarak suçlamaktadır. Bu, hem anlayış hem de üslup olarak çok yanlıştır. Kamuoyunun bir kesimi Cumhurbaşkanının ya da Başbakanın davetine katılan sanatçılara öfkelenirken diğer taraftan, Eskişehir'de Devlet Tiyatroları sanatçıları kültür ve sanata her zaman destek veren Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'le fotoğraf çektirdiği için soruşturma geçirmekte, bu hatıra fotoğrafları siyasi içerikli olarak değerlendirilmektedir.

Herkes anlayış sahibi olmalıdır. Türkiye çok gerilmiştir. Birbirini duymadan, dinlemeden, anlamadan, anlayış göstermeden konuşulan bir ortam ülkemizin birikimine yakışmıyor. Herkes empati kuramasa bile insanların hak ve özgürlüklerine riayet etmelidir. Her fırsatta suçlamak, rencide etmek ya da tehdit etmek gibi sağduyudan uzak yaklaşımlar Türkiye'yi yeteri kadar germiştir ve geriletmiştir, hepimizin enerjisi heba olmuştur, aydınlarımızın sesi kısılmıştır, korku iklimi ülkemize bir kara bulut gibi çökmüştür, ülkemiz potansiyelini ve derinliğini kullanamaz hâle getirilmiştir, gençlerimiz gelecekten kaygılıdır, genel olarak ülkede bir üslup bozukluğu hâkimdir ve bu son bulmalıdır.

Bir ülkenin gelişimi sanat ve sanatçıdan yoksun bir şekilde olamaz. Muhalif de olsa sanattan ve sanatçıdan korkmamak gerekir. Sanatsız, zevksiz, kalpsiz, vicdansız bir toplum hasarlı bir toplum olarak kendi kendini felakete sürükler. Buna izin vermeyecek olan da yetki ve sorumluluğu içinde ülkesinde sanatın gelişimine katkıda bulunanlardır. Aksi hâlde yasakçı ve sansürcü mantık sanatın kudreti karşısında küçük duruma düşer. İktidarda olanlar eleştiriye kapalı tutum sergilerse "Ben yaptım, oldu." derlerse tarih önünde hepsi sorumludur. Eğer devleti yönetenler her fırsatta "Kenarı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu / Gelir de adli ilahi sorar Ömer'den onu." diyen Hazreti Ömer'in makamında oturduklarını beyan ediyorlarsa o zaman adaletsizliklere ne diyeceklerdir? İnsanlarımıza Hazreti Ömer'in adaletini vadeden iktidardakiler hatayı kendilerinde, kendi yaptırdıklarında ve kendi yaklaşımlarında ne zaman arayacaklardır? Eğer iktidardakiler bu hassasiyetlere dikkat etmiş olsalardı muhalefette olanlar da elbette adım atarlardı.

Evet, sanat ve sanatçıya baskı kurarak bu durumu yok sayamazsınız. Sanatçıyı cezalandırarak, baskı ve yıldırma taktikleriyle ya da mevzuata ve kitabına uygun haksız atamalar yaparak, âdeta cadı avı başlatarak bertaraf edemezsiniz. Sanat ve sanatçılar da var olmaya devam edecekler. Sanatçılar toplumu iyiye, güzele, duyarlı olmaya, nezakete, inceliğe davet edecekler. Bunun hayati bir öneme sahip olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Sanatın gelişimi, ülkenin potansiyeli ve enerjisini ortaya çıkarır. Gerçek sanat, sinema, edebiyat, tiyatro, opera, bale ve müzikte özgür ve özerk bir ortamda gelişebilir. Dünyada bizde olduğu gibi birçok sanat kurumu varlıklarını devlet ve yerel yönetim desteğiyle sürdürmektedir. Son yıllarda Bakanlığınız tarafından sanat ve devlet ilişkisi yeni bir anlayışla düzenlenerek TÜSAK yasa taslağı hazırlanmaktadır. Bizler sanat kurumlarının iyileştirilmesi ve yurdumuzun her tarafına yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarda Bakanlığımızın yanındayız. Ancak hiçbir zaman sanat siyasetin emrine verilemez. TÜSAK yasa taslağı gizlilik içinde hazırlanmamalıdır. Sanatın yararına olacak çalışmalar uzlaşma içinde olmalı, sanat çevreleri, sivil toplum örgütleri, sanatçılar ve sanat kurumlarının yöneticilerinin görüşü alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk turizmi her sene kendini geliştirerek yükselmektedir. Sadece ekonomik gelir kaynağı anlamında değil, ülkemizin dünya kamuoyuna tanıtımı ve itibar kazanması açısından da önemlidir. Ülkemiz, birçok medeniyetin beşiği, imparatorlukların asırlar boyunca insanları bağrına bastığı, doğal birikimleri ve kültürel özneleri olan yaşamımızda her an hissettiğimiz zenginlikleriyle bizlere bırakılan en kıymetli hazinemizdir. Ülkemize gelen turist sayısı her geçen yıl artsa da, dönem dönem gelirimizdeki rakamlar değişse de turistlerin Türkiye'ye bıraktıkları para miktarında gözle görülür bir artış yoktur. Orta Doğu'da yaşanan gerginlik nedeniyle 2015 yılı turizm sektörü için kolay bir yıl olmayacaktır. Sınırlarımızda cereyan eden olaylar turistlerde tedirginlik yaratmaktadır. Rusya'da son zamanlarda rublenin değer kaybetmesi Türk turizmini gelir bakımından bu sene çok etkileyecektir. Bu konu üzerinde düşünmeli ve yeni adımlar atılmalıdır. Aktif, üretken, gerçekçi, misyon ve vizyon sahibi kadrolar yetiştirilmeli, turizm alanında durağan yaklaşımların kesinlikle atılımlara mâni olduğu görülmelidir.

Anadolu'muzda binlerce kültür varlığı ve medeniyetlerden kalan eserler vardır. Bu kültür mirasları her gün yurt dışına kaçırılmak istenmektedir. Bakanlığımızın bu konuda çalışmasını, yurt dışında bulunan tarihî ve kültürel varlıklarımızın ana vatana getirilmesi için gayret vermesini takdir ve tebrik ediyoruz. Bu konuda başta Sayın Bakan olmak üzere, emeği geçen Bakanlıktaki ve diğer bakanlıklardaki herkese teşekkür ediyoruz.

Evet, dünyanın en zengin yazma eserlerinin Türkiye'de olduğu bilinmektedir. Binlerce eserimizin korunması ve geleceğe aktarılması için titiz bir envanter çalışması yapılmalıdır. Millî Kütüphanede binlerce kitabın kayıt altında olmadığı söylenmektedir. Bunu geçtiğimiz yıllarda da hatırlatmıştık. Bu konuda çalışmalar yapılmalıdır.

Evet, PKK terör örgütü verilen tavizlerin sonucunda, Suriye'nin Ayn El Arap bölgesinde yaşanan gelişmeleri bahane ederek yurdumuzda bir dizi olaylar ve eylemler yapmıştır. Bu çıkan olaylarda Diyarbakır'ın yetiştirdiği, Türk milletine hizmetleri asla unutulmayacak olan, Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin mimarlarından olan fikir, ilim ve siyaset adamı Ziya Gökalp'in hatırasının yaşatıldığı müze, hainler tarafından yağma edilmiş ve yakılmıştır. Bunun dışında, Siirt vilayetimizde kütüphaneye, elli yıllık arşive, çocukların ve engellilerin hizmetine sunulan bölümlere saldırıldı. Varto ilçesinde kültür merkezi tahrip edildi. Bu değerlerimiz yağmalandı ve yakıldı. Çocuklara, engellilere, kitaba ve kütüphaneye, arşivlere, müzelere, hatıralara; daha doğrusu cana, kültüre, ilme, akla ve irfana saldıran bunlar ne zaman yakalanacaktır? Bu hainlerin cehaleti böylesine teşvik edecekleri, böylesine düşmanca tutum sergileyebildikleri rahat bir ortamda olmaları konusunda iktidarın bir cevap vermesi gerekmektedir. Elini kolunu sallayarak, rahat rahat, yargı önüne çıkmadan, devlete ve millete meydan okumak ne demektir? Yaşanan bu olaylardan sonra hasar tespiti yapılmış mıdır? Bu tahribatın telafisi mümkün müdür?

Evet, burada sözlerime son verirken kendi memleketim olan, kuruluşun ve kurtuluşun beşiği Bilecik ili ve ilçelerinde tarihî ve kültürel güzelliklerin tarafınızdan değerlendirileceğine inanıyorum. Bu konuya özen gösterilmesini istiyorum.

Ayrıca, hepimizin bildiği, kuruluşun ve kurtuluşun beşiği olan Söğüt ilçemizde her sene Yörük şenliği düzenlenmektedir. Burayı da, Sayın Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, parti genel başkanları ve birçok milletvekilimiz ziyaret etmektedir. Ama son yıllarda burası, maalesef ki, bir siyasi arena olarak gözükmektedir. Burada yeniden bir önlem alınmalı ve Bakanlığımız tarafından bir çalışma yapılmalıdır ve daha çok bunun -daha eskiden de vardı- uluslararası bir şekle getirilmesi buradaki karışıklığı önleyecektir diye düşünüyorum. Burada yeni bir kültür merkezi yapılması, dünya çapında gelen misafirlerin ağırlanmasına da önayak olacaktır.

Bu düşüncelerle Bakanlığınızın 2015 yılı bütçenizin yetersiz olmasına rağmen hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)