| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 16.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 mali yılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Rekabet Kurumu bütçeleri üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Anayasa'mızın 167'nci maddesi hükmü devlete piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemeleri için gerekli tedbirleri alma, tekelleşme ve kartelleşmeyi önleme görevi vermektedir. Bu hüküm çerçevesinde, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun 13/12/1994 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 1997 tarihinde ise bu kanunu uygulamakla yükümlü olarak Rekabet Kurumu kurulmuştur. Bu faaliyetleri 348 kişiden oluşan personeli ve 2015 yılında tahsis edilen 65 milyon 500 bin TL bütçeyle gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bu kurumun piyasaları ne denli sağlıklı ve düzenli işlettiği, tröstleşmeyi, kartelleşmeyi ne denli önlediği tüm çıplaklığıyla ortadadır. Özellikle görevi rekabet savunuculuğu olan gerek yurt içi rekabet gerekse yurt dışı kurum ve kuruluşların rekabet hususunda yeterli olmadığı bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, "gümrük" deyince toplumdaki genel kanaat rüşvet, kaçakçılık, haksız kazanç, adam kayırma ve son günlerde de yol geçen hanına dönmüş kapılar akla gelmektedir. Sayın Başbakan 10 Aralık 2014 tarihindeki sunumunda "Kaçakçılıkla mücadele konusundaki kararlılığımız ve başarımız 2014 yılında da artarak devam ediyor. 1 milyar 440 milyon lira değerinde kaçak yakalaması gerçekleştirdik." diyor. Çok başarılılar ki Türkiye şu anda kaçak akaryakıt, kaçak çay, kaçak sigara, kaçak zehirli ayakkabı, kaçak telefon, kaçak saat, kaçak et ve canlı hayvan, yurda sokulan uyuşturucu madde cenneti durumundadır. Bu kaçakçılık faaliyetlerinin Türk ekonomisine zararı yıllık 300 milyar dolara yakındır. Kaçakçılık inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Buradan temin edilen haksız kazanç maalesef terör örgütü PKK'yı ekonomik olarak desteklemektedir.
Sigara satışlarının yüzde 15 oranında azaldığı ifade ediliyor. Bu durum, insanımızın sigarayı bıraktığından veya sigara yasağından değil, kaçak sigaradan kaynaklanmaktadır.
Türkiye'de araç sayısı hızla arttığı hâlde resmî akaryakıt satışları düşüyor. Bu durumun herkes farkındadır. Devrin Başbakanının 13 Şubat 2007 tarihli grup toplantısında ve 28 Şubat 2007 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasında da açık ve net olarak görüyoruz. Devrin Başbakanı diyor ki: "Dış Ticaret Müsteşarlığı petrol ithal ettiğimiz 48 ülkeden kayıtları istedi. Bu ülkelerin ancak 31'inden cevap geldi. -17'sinden cevap gelmemiş, hani büyük ülkeyiz ya- bu 31 ülke diyor ki: 'Türkiye bizden son iki buçuk yıl içinde 28 milyar dolarlık petrol ithal etti.' Buradaki kayıtlara göre ise 31 ülkeden aynı dönemde ithal edilen akaryakıt miktarı ise sadece 9,3 milyar dolar. Arada tam 18,7 milyar dolarlık fark var." Sayın Başbakanın bu sözleri akaryakıt kaçakçılığının ne boyutta olduğunun yetkililerce tespit ve ikrarıdır. Cevap vermeyen 17 ülke de bu rakamlara eklenince haksız ve kayıt dışı kazancın ne boyutlarda olduğu gerçekten ürkütücüdür. Sayın Hükûmet, bu tespitten sonra yaklaşık sekiz yıl geçmiştir ve bu rakamlar her geçen gün artmaktadır. Eskiden katırlarla kaçakçılık yapılırdı, şimdilerde ise boru hattı döşemişler hatta sınıra 3 kilometre mesafede rafineri bile kurmuşlar. Bölgenin oynak nüfus yapısı da bu işleri yapanları cesaretlendirmektedir. Daha öncesini bir tarafa bırakalım, 2007 yılından bugüne kadar bunun sorumluları bulundu mu? Müsebbipler tespit edildiyse kimlerdir ve bununla ilgili ne işlem yaptınız? Gerçekten çok merak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, kaçak et, kaçak canlı hayvan ve uygulanan yanlış ve günübirlik palyatif tedbirler yüzünden hayvancılığımız bitme noktasına gelmiştir. Kaçakla rekabet edemeyen besici, ahırlarının kapısına kilit vurmuştur. Yol geçen hanına dönen sınırlarımızın durumu ve sığınmacıların hareketleri canlı hayvan kaçakçılığını körüklemekte ve cezbetmektedir. Her yıl Irak ve İran'ın fabrikalarında üretilen sigaranın yaklaşık 25 bin tonu kaçak yollardan Türkiye piyasasına sokuluyor. Kaçak yollardan gelen bir konteyner kaçak sigaranın bıraktığı kâr 1 milyon 250 bin dolar civarındadır. Bu kaçakçılıktan dolayı ülkemizin sadece yıllık vergi kaybı 3 milyar dolara yakındır. Diğer ekonomik ve sosyal zararlar ise hesaba dahi katılmıyor. Ülkede tütün üretimini bitirirken oluşan boşluk mamul edilmiş kaçak sigaraya bırakılmıştır.
Pancar üreticisi kotalarla, pancara ucuz fiyat vermelerle, polar oranıyla oynamalarla âdeta ürettiğine pişman edilmektedir. Kullandığı mazot, sulamada kullandığı elektrik, ilaç, tohum ve gübre fiyatları zaten çiftçimizi perişan ederken Hükûmet şeker kaçakçılığına âdeta göz yummaktadır. Kaçakçıların İran ve Irak'a günübirlik turlar bile düzenlediği şeker kaçakçılığıyla yurda yılda 500 bin ton civarında şeker girmektedir. Pancar üreticimizin el emeği alın teri karşılığı ödenmesi gereken paralar kaçakçıların cebine gitmektedir.
Ülkemizde özellikle doğu ve güneydoğuda ve Çukurova'da tüketilen çayın yaklaşık 60 bin tonu kaçak yollardan ülkemize girmektedir. Bunun önemli miktarı İran ve Suriye sınırından ülkemize giriyor. Ülkemize maliyeti ise yaklaşık 75-80 milyon dolar civarındadır. Ülkemizde çay üreticilerinin çektikleri sıkıntılar ortadayken, ürününü haraç mezat aracılara, fırsatçılara vermek zorunda bırakılırken bu sektörde kaçakçılığa göz yumularak çay üreticimizin de emekleri heba ediliyor.
Sınır ticareti adı altında özellikle sınır kapılarımızdan ülkemize sokulup tüm yurda dağılan başlıca kivi, muz, kavun, karpuz, ananas, mango gibi ürünlerimizin kaçakçılığının yıllık ekonomik değeri ise 500 milyon dolar civarındadır. Tüm bunların yanında her türlü konserve, konsantre meyve suyu, salam, sosis, hazır et ürünleri, bal, süt tozu, mama, hazır çorba, sos, mayonez, ketçap gibi gıda katkıları ile özellikle Orta Doğu ülkelerinden ülkemize gelen pirinç ve bakliyat ürünlerinin kaçakçılığı ciddi artışlar göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, yine son yıllarda özellikle İran üzerinden yurda kaçak olarak sokulan zirai mücadele ilaçlarının miktarlarında önemli bir artış gözlenmektedir.
Uyuşturucu kaçakçılığının boyutu ise tam bir yürekler acısıdır. O kadar ki uyuşturucu kaçakçılığı sınır güvenliği olmadığı için aleni yapılıyor. Hastane, okul, otogar gibi şehir merkezlerinde bile küçük çocukların "Ot var, hap var." şeklindeki pazarlamalarına maalesef göz yumulmaya devam edilmektedir. Terör örgütünün de çok ciddi ve en büyük finans kaynağı olan bu uyuşturucu kaçakçılığından ne kâr ettiği gerçekten bilinmemektedir.
Ülkemiz ekonomisi ticaretini, üretimini çok derinden etkileyen, haksız kazanç ve kayıt dışılığı sağlayan ve rekabeti baltalayan kaçakçılık sektörünün bu kadar kârlı bir sektör hâlinde gelmesinde, kaçak alkolde gözlendiği gibi, yüksek vergiler nedeniyle iç piyasada fiyatların aşırı yükselmiş olması ve et olayında gözlendiği gibi, üretim düzeyinin yetersizliğinden ötürü zaman zaman aşırı fiyat artışlarının ortaya çıkması önemli bir rol oynamaktadır. Ülkemize burada sayamadığım ve ekonomik kaybın ne olduğu kesin olarak bilinmeyen binlerce kalem ürün âdeta iğneden ipliğe kaçak yollardan sokulmaktadır. Esnafımız, iş adamımız, çiftçimiz, üreticimiz, imalatçımız bunlarla rekabet edememekte ve çok ciddi sıkıntılar çekmektedir. Bizler de kaçakçılığın önlemini almayarak elimizdeki imkânları Suriye, Irak ve İran'a ve daha da kötüsü terör örgütüne kaptırıyoruz. Esnafımızın korunması, kollanması amacıyla ısrarla istedikleri yasaları yıllarca göz ardı ettiniz. Esnafımızın vergi, sigorta, sosyal güvenlik destek primi yükü altında ezilmesine âdeta seyirci kaldınız.
Bakkal amcayı süpermarketlere ve alışveriş merkezlerine boğdurduktan sonra perakendecilik sektörü yasasını veya AVM yasasını daha yeni komisyonlarda görüşmeye başladınız. İnşallah, çoğunluğunuza güvenerek "Ben yaptım, oldu." anlayışından ziyade, çok iyi tahlil edilerek hakkaniyet ölçüleri içerisinde tarafların, muhalefetin ve bizzat bu işle iştigal edenlerin görüş ve beklentilerine de başvurularak Türkiye gerçeklerine uygun, çağdaş ve uygulanabilir ve de en önemlisi iki-üç ay içerisinde değiştirmeye gerek duyulmayacak bir perakende ticaretinin düzenlenmesi yasasını hep beraber çıkarırız.
Diğer taraftan, Halkbank sözde değil özde esnafın bankası olmalı. Esnaf kredileri esnaf kefalet kooperatifleri kanalıyla genişletilerek sağlanmalıdır.
Son günlerde ülke gündeminde yer alan zehirli ayakkabı, zehirli saat, kaçak cep telefonu gibi konular vatandaşlarımızı son derece tedirgin etmekte, devlet kurumlarına karşı güven duygusunun azalmasına sebep olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkedeki ticaretin ve işlerin iyi gidip gitmediğinin göstergelerinin birisi de hapishanelerdeki insan sayısı ve icra dairelerindeki dosya sayısıdır. Göreve geldiğinizde 50 bin civarında olan tutuklu ve hükümlü sayısı bugün 150 binleri bulmuştur. Benim seçim bölgem olan Afyonkarahisar'da 2 olan icra müdürlüğü sayısı on iki yıllık devriiktidarınızda 6'ya çıkmıştır. Hele 6'ncı İcra Müdürlüğünün açılışı basında da yer aldı. Bir övünç vesilesi gibi iş bilmez, şımarık, âdeta parti memuru konumuna düşmüş protokol üyeleri tarafından törenle kurdele kesilerek açılmıştır.
Değerli milletvekilleri, petrol ve doğal gazdan sonra en çok dövizi yemeklik ham yağ ve yem ham maddelerine ödemekteyiz. Ciddi bir ticaret malı olan ayçiçeği, mısır ve soyayı alım garantili sözleşmeli üretim suretiyle teşvik edersek ve bu ürünlerin hasat zamanı ithalata izin vermezsek hem üreticimizi desteklemiş oluruz hem de yurt dışına ciddi bir döviz ödemekten kurtuluruz. Zira, bizim imkânlarımız yani toprağımız, suyumuz, güneşimiz var. Çalışkan insanımız bunları gerçekleştirebilir. Yoksa, duble yollarımız yapıldı ama 1 tane bile yerli otomobilimizin olmadığı gibi, Türk Hava Yolları dünyada ilk 3'e girebiliyor ama 1 tane bile uçak üretimimizin olmadığı gibi gariplikleri yaşamaktan kurtulamayız.
Değerli milletvekilleri, 23 Mayıs 2012 tarihinde bu kürsüden yaptığım konuşmada "Ülkemizden İran'a günde 1 ton altın çıkışının Dubai üzerinden yapıldığı bildiriliyor. Bu çok ciddi bir rakam. Bu ticaret reel ise bu durum takip ediliyor mu?" diye sormuştum. Daha sonra zaten 17-25 Aralık kepazeliği patladı. Buradan soruyorum: Hâlâ cari açığı bu tür ticaretlerle kapatmaya çalışıyor musunuz? Diğer taraftan, 700 bin TL'lik kol saatinin gümrükleme işlemleri ne oldu? Kaçak sokuldu ise durumun tespitinden sonra ne kadar gümrük vergisi ve cezası alındı? Bunu millet merak ediyor.
Değerli milletvekilleri, Putin'in ülkemizi ziyareti sırasında açıklandı: "Rusya'dan aldığımız doğal gaz yılbaşından itibaren yüzde 6 ucuzlayacak." Haberi paylaştınız. Bu oran neden yüzde 5 veya yüzde 7-8 değil de yüzde 6. Ve de en önemlisi neyin karşılığı? Bu kürsüden açıklama yaparsanız sevinirim Sayın Bakan. Millet olarak tüm bunları merak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, yurt dışından ülkemize gelen sığınmacılar ticaretimizde ciddi bir kayıt dışılığa, ciddi bir haksız kazanç, ciddi bir haksız rekabet ve ciddi bir asayişsizliğe sebep olmaktadırlar. Yaşanagelen sosyal ve asayiş problemleri yeni yeni sorunların habercisi durumundadır, dikkatlerinize sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım; bulunduğunuz makamdan onlarca bakan gelmiş geçmiştir ama 2 bakan var ki, herkesin hafızalarındadır. Bakalım, siz inşallah görevi bıraktığınızda hafızalarda nasıl bir iz bırakacaksınız? Tercih sizin. Bu iki Bakandan birincisi, Bakanlığı sırasında, döneminde yapmış olduğu iş ve icraatlardan dolayı yargılanarak otuz altı yıl ağır hapis cezasıyla ve eski parayla 787 milyon 386 lira tazminat ödemeye mahkûm olmuş olan 42'nci Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Tekel Bakanı Sayın Tuncay Mataracı. İkincisi ise 41'inci Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Gümrük ve Tekel Bakanı rahmetli Gün Sazak. Dürüstlüğü, cesareti, imanı, engin insan sevgisi, fikrî hassasiyetine bağlılığı, dirayeti ve herkese güven telkin eden karakteriyle, sergilemiş olduğu devlet adamlığıyla, kısa sürede uygulamalarıyla gümrüklerdeki rüşvet ve yolsuzlukların önlenebileceğini ispatlamıştır. O dönemdeki uygulamalar ve başarılı çalışmaları herkes tarafından takdirle karşılanmıştır. Sadece ve sadece uyuşturucu ve kaçakçılık baronları kendisinden çok ama çok rahatsız olmuşlardır. Ve 27 Mayıs 1980 tarihinde hain bir pusuda şehadet şerbetini içen 41'inci Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Gümrük ve Tekel Bakanı ve aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkan Yardımcısı olan Gün Sazak Bey'i rahmet ve şükranla anıyorum ve size örnek olması gerektiğini bu kürsüden ifade ediyorum.
Ve bu duygu ve düşünceler içerisinde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Rekabet Kurumu bütçelerinin Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum. Zira, sizin oylarınızla, yalan, yanlış ve eksik olmalarına rağmen burada kabul edilecek.
Hayırlı uğurlu olsun efendim.
Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)