GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:31
Tarih:16.12.2014

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bütçesi hakkında grubum adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, geleceğin gücü enerjidedir. Gelecekte ülke olarak nerede, nasıl konumlanacağımız enerji gücümüzün seviyesiyle belli olacaktır. Bölgemizdeki savaşların aslında hemen hemen hepsinin sebebinin enerji olduğunu biliyoruz. Etnisite, mezhep, metafizik değerler kullanılıyor ama aslında özü, enerji savaşları. Türkiye, bu coğrafyada, geleceğini kurgulamak, planlamak ve enerji dünyasında nasıl bir yerde olacağının planını yapmak zorunda. Büyümek, üretmek enerjiyle mümkün. İşte, bu enerji dünyasında, tabii ki, yenilenebilir enerji, rüzgâr, güneş, hidroelektrik santralleri, bunları kabul ediyoruz, bunlar zaten dünyamızın vazgeçilmezleri; fosil yakıtlardan vazgeçme imkânımız yok, doğal gaz, petrol, bunlar yine dünyamızda var ama bu yüzyılda önümüze nükleer enerji çıktı. İşte bu nükleer enerji aslında tüm dengeleri değiştirdi.

Türkiye buna paralel olarak, ister istemez, 1982 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu'nu çıkardı ki 2690 sayılı Kanun. Bu kanuna göre aslında bu kurum temel ilke ve politikaları belirleyip önerecek -ülke yararına kullanılması konusunda, enerji konusunda, atom enerjisi konusunda- bilimsel, teknik ve idari çalışmaları yapacak, düzenleyecek, destekleyecek, koordine edecek, denetleyecek; her şeyi yapacak bu kurum. Ama bu kurumun bütçesine bakıyoruz -ben ulaşabildiğim rakamları söyleyeyim- geleceği inşa etmede son derece etkin olması gereken kurumun bütçesi: 2006 yılı bütçesi 50 milyon lira; 2007, 65 milyon lira; 2008, 65 milyon lira; 2009, 82 milyon lira; 2010, 84 milyon lira; 2011, 90 milyon lira; 2012, arkadaşlar, 102 milyon lira; 2013, 121 milyon lira ve 2014, 127 milyon lira. Önerilen rakam, bütçemizde, 136 milyon lira. Kesin hesaplara baktığınızda iptaller var, kullanılamayan rakamlar var.

Şimdi, bu bütçeyle, kanunun verdiği bu ağırlığa göre, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Türkiye'nin geleceğini, nükleer enerji geleceğini planlayacak. Bu mümkün değil. Üstelik de mevzuat anlamında o kadar büyük karışıklıklar var ki.

Şimdi, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Nükleer ve Radyolojik Düzenleme Kurumu olarak değişecek. Kurum kapatılıyordu. 2013 yılında bu konuda bir tasarı geldi. Nükleer Enerji ve Radyasyon Kanunu'yla olacak değişim üzerine bu kurum kapatılıyordu. Bekliyoruz. Tasarı hâlâ Meclis gündeminde. Ee, bu yetmiyormuş gibi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının teşkilat kanununda... Yine bir tasarı geldi, komisyonda. Burada da Nükleer Enerji Proje Uygulama Dairesi Başkanlığı kapatılıp Nükleer Enerji Genel Müdürlüğüne dönüştü.

Bir defa, teşkilat yapısını tam bilemiyoruz ama mevzuat da bu kadar karışık ve ne olacağımızı kestiremezken aslında son derece güzel kanunlar da geçiyor.

Mersin Akkuyu'da Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti devleti arasında bir ihale yapıldı. Bu, aslında bir ihaleydi. İşte, bütçe rakamına 20 milyar dolar denildi, 22 milyar dolar denildi fakat bu Meclis tarihinde ve hukuk tarihinde ilk kez bir ihale uluslararası anlaşma olarak, kanunun ruhuna, lafzına, Anayasa'ya aykırı olarak uluslararası sözleşme olarak geçti. Anayasa 90'ıncı maddeye dayanılarak bu ihale denetim dışı bırakıldı. Malumunuz, uluslararası anlaşmalar, arkadaşlar, 1 maddeyle geçer; 1 maddeyle geçti. Danıştayın bu konuda iptal kararları vardı. Anayasa Mahkemesine gittik, Anayasa Mahkemesi de "Bu uluslararası sözleşme, denetleyemem." deyip kestirip attı ki daha önce bu konuda içtihadı da vardı. Bu kesinleşti ama tabii, olumlu şeyler de var. Mesela ben CERN (Sörn) üyeliğini -Türkçesini seviyorum- destekliyorum. Sayın Bakan bunun imzasını 12 Mayıs 2014 tarihinde attı ama hâlâ bu anlaşma Meclise gelmedi. 14 Temmuzda komisyona geldi. CERN üyeliği Türkiye'nin geleceği için son derece önemli. Bunun acilen Meclisten geçmesi lazım ama bu geçmedi.

Bu kadar karışıklıklar üzerine arkadaşlar, yetmiyormuş gibi Rusya'yla yapılan anlaşma daha santral boyutuna gelmeden Rusya her şeyi değiştirdi. 2016 yılında Akademik Lomonosov gemisiyle Rusya, nükleer santralleri gemiye yüklemeye başladı. 2016'da gemiyle gelecek Rusya, artık sabit santralden çıkıldı.

Tabii, bizde o kadar çok yanlışlık var ki, "Nükleer santral" deyince hemen aklımıza uranyum bazlı nükleer güç santralleri geliyor, işin tıp kısmı gelmiyor. Uranyum geliyor ama toryum gelmiyor. Bu ülke Hindistan'dan sonra dünyanın en büyük toryum yataklarına sahip. Çin ve Hindistan toryum bazlı nükleer güç santrallerine geçti ve biz dünyanın en büyük ikinci rezervi olarak toryumu hâlâ araştırmıyoruz.

Burada da rahmetli Profesör Doktor Engin Arık'ı saygıyla anıyorum. Yine, eşi Metin Arık ve Profesör Doktor Saleh Sultansoy'a da saygılar sunuyorum. Türkiye'de toryumun değerini bilen tıp adamları var ama Atom Enerjisi Kurumumuz destek konusunda yoksunluğunu veya zayıflığını devam ettiriyor. Üniversitelerin araştırma fonları da kalmadığı için Türkiye, antiemperyalist bir enerji politikasıyla bağımsızlığını ve Türkiye'nin geleceğini dünya yüzeyinde rahat bir konuma getirme imkânı varken, toryum materyalini kullanamadığı için, toryum santrallerini düşünemediği için, uranyumda saplanıp kaldığımız için arkadaşlar, geleceğimizi inkişaf ettiremiyoruz. Düşünmek lazım Türkiye'nin geleceği için. Özdemir İnce'nin bir Mersinli olarak toryumu vurguladığı kadar siyasiler vurgulasa ve devlet destek çıksa çok daha ileri noktalarda olacağımıza eminim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)