GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:31
Tarih:16.12.2014

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2015 yılı bütçe kanunu kapsamında Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bütçesiyle ilgili sizleri bilgilendirmek ve bu çerçevede bu vesileyle Bakanlığımız faaliyetleri ve hedefleriyle ilgili sizlere bazı hususları arz etmek istiyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak iki tane temel hedefimiz söz konusu. Bir tanesi gümrük işlemleriyle ilgili olarak gümrük işlemlerinin hızlandırılması, yani hem ithalatta hem de ihracat işlemlerinde gümrük işlemlerinin çok daha hızlı, çok daha etkili, verimli ve maliyeti azaltıcı bir tarzda hızlandırılması, yapılabilir hâle getirilmesidir. İkincisi ise, gümrük işlemlerinin bir taraftan hızlandırılması sağlanırken diğer taraftan da güvenli yapılmasını temin etmektir. Biraz sonra bunlarla ne kastettiğimi tam olarak aktarmaya çalışacağım.

Bunlara geçmeden önce, Bakanlığımızın işlem hacmi, kapasitesi hakkında bir fikir vermek üzere bazı rakamları sizinle paylaşmak istiyorum: 2014 rakamları itibarıyla gümrüklerimizden giriş-çıkış yapan araç sayısı 7 milyon 667 bin adettir. Giriş-çıkış yolcu sayısı ise 104 milyon civarındadır.

Bakanlığımızca tahsil edilen vergilerin toplamı yaklaşık 68 milyar lira ki bu toplam vergi gelirlerinin yüzde 23'üne tekabül etmektedir.

İşlem gören ihracat beyanname sayısı, yine 2014 Ocak-Kasım rakamları itibarıyla 3 milyon 34 bin ve ithalat beyanname sayısı ise 2 milyon 178'dir.

Biraz önce ifade etmeye çalıştığım en önemli amaçlarımızdan bir tanesi, bütün işlemlerin gümrüklerde hızlandırılmasıdır. Yine, fikir vermesi itibarıyla, bu konuda, esasında 2003 yılından beri sonuç alıcı önemli çalışmalar yapılmış, adımlar atılmıştır. Örnek olarak, AK PARTİ hükûmetlerinin iş başına geldiği 2002 yılı sonu itibarıyla ilk bir dakikada gerçekleşen ihracat işlemlerinin oranı, toplam ihracat işleminin yüzde 3'üne tekabül ederken bugün, 2014 itibarıyla bu oran yüzde 67'ye çıkmıştır. Yani bir dakika içerisinde ihracat işlemlerinin toplamının yüzde 67'si sonuçlandırılmaktadır. Ortalama ihracat işlemi süresi ise, yine 2002 yılında on saatin üzerindeyken bugün bu süre iki saat kırk üç dakika olarak gerçekleşmiştir.

Yine, son günlerde tartışılan konulara da açıklık getirmesi açısından bazı rakamları paylaşmak istiyorum: Gümrük işlemleri yapılırken girişte ve çıkışta üç çeşit hat oranı söz konusudur. Bunlardan bir tanesi mavi, sarı ve kırmızı. Yani denetim derecesine göre bunlar tasnif edilmektedir. Tahmin edilebileceği gibi kırmızı hattan geçecek olan bir araç ya da eşya tam tespite tabi tutulmakta, bütün yönleriyle denetlenmekte, sayılmakta, ölçülmekte ve tam tespit yapılmaktadır. Sarı, biraz daha hızlı şekilde geçmekte, mavi daha da hızlı şekilde geçmektedir. 2014 Aralık başı itibarıyla ihracatımızın, ihracat işlemlerinin yüzde 7,1'i kırmızı hattan geçmektedir. Yani zaman zaman da tartışmalara yol açan ve zaman aldığı iddia edilen bu uygulamanın oranı ihracatta toplam yüzde 7,1'dir. Aynı oran ithalat işlemlerindeyse yüzde 18,4'tür. Tabii, bunlar, ülkeler itibarıyla risk faktörüne göre, mal gruplarına göre, eşya gruplarına göre değişebiliyor. Tabii, amacımız daha da hızlandırmak bu işlemleri.

Bu çerçevede, şu aralar en önemli çalışmalarımızdan bir tanesi bir aracın Türkiye'ye girişi ve çıkışında 6 olan kademe sayısının 1'e düşürülmesidir. Yani bir araç Türkiye'ye girerken girişte bir kontrol yapılmakta, plakası okunmakta, sonra pasaport kontrolünden geçirilmekte, sonra tartılmakta, tescil edilmekte, muayene edilmekte ve daha sonra tekrar çıkarken kontrol edilmekte. Toplam 6 aşamalı bir denetim söz konusu bir aracın ithalat aşamasında. Şimdi bunları teke düşürüyoruz. Projenin ismi de zaten "Tek Kapı Projesi." Sona geldik. Uygulamayı da, inşallah, Sarp ve Kapıkule'den başlamak üzere hayata geçiriyoruz. Bununla gelen araç ya da çıkan araç tek bir peronda duracak ve bütün işlemler tek kişi tarafından yapılacak. Daha doğrusu, İçişleri Bakanlığıyla görüşmelerimiz devam ediyor. Eğer pasaport kontrolü işleminin de gümrük memurları tarafından yapılması konusunda bir mutabakat olursa o şekilde olacak. Yani tek kişi tarafından 6 işlem, tek peronda, tek durakta ve tek kişi tarafından yapılacak. Ama eğer orada bir mutabakat olmazsa yine tek durakta yapılacak fakat 2 kişi görev yapacak, pasaport kontrolü İçişleri Bakanlığı elemanları tarafından gerçekleştirilecek. Bu tamamlandığı takdirde, hem girişlerde hem de çıkışlarda işlemlerin çok daha hızlı -tabii, tüm işlemler için geçerli, hem ithalat hem de ihracat işlemleri için- bir şekilde yapılması imkân dâhiline girecek. İfade etmeye çalıştığım gibi, yoğunluk itibarıyla Sarp Sınır Kapısı'ndan başlıyoruz, sonra Kapıkule, Habur ve diğer kapılara bunları en hızlı şekilde yaygınlaştıracağız ve teşmil edeceğiz. Bununla ilgili tüm altyapı çalışmaları tamamlandı, şu anda fiziki çalışmalarla ilgili çalışmalarımız sürüyor.

Yine, aynı çerçevede, yani girişlerin ve çıkışların hızlandırılması çerçevesinde yeni kapılar açıyoruz. Irak'a 3 tane kapı açıyoruz. Şu anda, biliyorsunuz, tek Habur Kapısı var Irak'tan. Çok ayrıntıya girmeyeceğim, zamanı iyi değerlendirmek açısından. Ayrıca, yine, diğer kapıları da bu amacı uygulayacak şekilde, ona imkân sağlayacak şekilde yeniden revize ediyoruz yani tüm diğer kapılarımızı, bazılarının yerlerini değiştiriyoruz.

Şimdi, yine, hızlandırma çerçevesinde yürütülen bazı projeler var yani tek pencereden tutun, yetkilendirilmiş yükümlüye kadar. Dediğim gibi, bunlarla çok zaman almak istemiyorum. Yani burada risk değerlendirmesi yaparak, bu işlemleri yapanların kategorize edilerek gümrük işlemlerinin uygulanması açısından bunların farklı statüye tabi tutulması ve ona göre muamele edilmesi esasına dayanıyor. Yani kredibil ise, geçmişteki işlemleri sorunsuz ise ya da başka bazı kriterler de var, o gibi durumlarda bu insanlara, bu kişilere ayrıcalık sağlanıyor, öncelik sağlanıyor. Tabii, bunu ihlal ettikleri takdirde tekrar eski uygulamaya dönülebiliyor.

Şimdi, yine, bu çerçevede önemli düzenlemelerden bir tanesi şu: Bunun çalışmaları da selefim Hayati Yazıcı Bakanımız döneminde başladı, konteyner ve liman takip sistemi. Şu anda konteynerler takip edilemiyor limanlarda. Yani limana geldiği anda... Takip derken, merkezden yani bir bilgisayardan, uzaktan bunlar takip edilemiyor. Elbette nerede olduğu, nereye konuşlandırıldığı biliniyor ama bütün bunlar manuel gerçekleştiriliyor. Tabii, bunların da çok ciddi zaman aldığı ve... Daha etkin yöntemler varken bunların kullanılması da çok anlamlı değil. Bununla ilgili de altyapı çalışmalarını tamamladık, şu anda ilk uygulamasına da yanlış hatırlamıyorsam Mersin'de başladık, diğer bütün limanlara da teşmil edeceğiz. Yani her konteynere bir kimlik veriliyor ve çip takılacak, bir hareket olduğu anda anında izlenebilecek, nereden nereye gittiği merkezden, bilgisayardan, dijital ortamdan izlenebilecek.

Güvenli gümrük işlemleri çerçevesinde ise bir taraftan hızlandırırken, daha etkin, verimli hâle getirirken diğer taraftan da elbette kayıp kaçağın da en aza indirilmesi gerekiyor, "güvenli" derken bunu kastediyoruz.

Bu konuya gelmişken ben -belki zamanımız kalmaz- özellikle tartışma konusu olan, burada da gündeme getirilen dâhilde işleme rejimi ile ilgili uygulamalarımızdan başlamak istiyorum bu bölüme.

Şimdi, biliyorsunuz, dâhilde işleme rejimi uzun yıllardan beri ihracatı teşvik etmek amacıyla bir finansman modeli olarak hayata geçirilmiş ve hâlen de etkili bir şekilde kullanılıyor. Bu çerçevede, yani dâhilde işleme rejimi çerçevesinde, yılda yaklaşık 32 milyar dolarlık ithalat yapılıyor. Yani ihraç edilecek ürünün bünyesinde kullanılmak üzere yaklaşık Türkiye'de -en son rakamlar itibarıyla söylüyorum- 32-33 milyar dolar civarında ithalat yapılıyor, bunun karşılığında da yapılan ihracat miktarı 68 milyar dolar. Yani sisteme bakıldığında sistem başarılı bir sistem, uzun yıllardan beri uygulanan bir sistem. Çünkü 32 milyar dolarlık, bu amaçla, dâhilde işleme rejimi çerçevesinde yapılan ithalat var, bununla bağlantılı ihracat toplamı da 68 milyar dolar. Önce bunun altının çizilmesi gerekiyor. Şunun için önemli bu: Tabii, bir sıkıntı varsa, bir yanlışlık varsa elbette bunun üzerine gidilecek, gitmemiz de gerekiyor ama sistemin genel olarak başarılı olduğunu bir tarafa not etmek gerekiyor.

Şimdi, bu sürekli tartışılıyor, dâhilde işleme rejimi çerçevesinde bazı kıymetli ya da üzerinde yüksek gümrük vergisi olan bazı malların bu amaçla ithal edildiği ama en azından bir kısmının ihraç edilen malın bünyesinde kullanılmayıp içeride satıldığı şeklinde ve büyük paralar kazanıldığı şeklinde her zaman, geçmişte de bu iddialar vardır. Bunların elbette gerçeklik payı da söz konusudur. Bunu tespit etmek amacıyla, yani Türkiye'de gerçekten bunun boyutu nedir, hep konuşuluyor ama bunun boyutu nedir, en azından bilelim, fotoğrafı tam olarak çekelim, eğer yoğun bir sıkıntı varsa ona göre sistemi tekrar sorgulayalım, tekrar masaya yatıralım ve eğer makul seviyelerde -diyelim, tabii suistimalin makulü olmaz ama hani, şey anlamında söylüyorum- uluslararası standartlara göre kabul edilebilecek seviyelerde ise elbette onunla mücadeleyi sürdürelim. Ama ona göre sektörün de bu kadar töhmet altında -ihracat sektörü tabii doğal olarak karşımızdaki- karşı karşıya kalmasını ortadan kaldıralım.

Bununla ilgili, Sayın Seçer söyledi, Vahap Bey söyledi, ilk önce uygulamayı Mersin'den yaptık. Altı gün boyunca, dâhilde işleme rejimi çerçevesinde ithal edilen tüm ürünlerden, istisnasız hepsinden numune aldık ve bunları tahlile gönderdik. Sonuçta yaklaşık 300'e yakın beyannameden 80'e yakınında problem çıktı. Bu da yaklaşık 30 firmaya tekabül ediyor. Sordunuz "Bu firmaların durumu ne?" diye. Şu anda incelemede o firmalar.

Burada şunu tespit ettik: İhraç edeceği ürünün bünyesinde kullanmak üzere, şekerden tutun, kakaodan, tekstil ürünlerinden kullanmak üzere ithal ettiği ve hepsinin ortak özelliği yüksek oranda gümrük vergisine tabi ya da antidamping uygulamasına ve vergisine tabi olan ürünler olması. Bu amaçla getiriliyor. Fakat bizim yaptığımız tespitlerde, bunların bir kısmının da -tabii, büyük çoğunluğu kurallara uygun hareket ediyor, ben çıkan sonuçlar itibarıyla söylüyorum- maalesef o ürünün bünyesinde kullanılmayıp muhtemelen iç piyasada haksız kazanç sağlayacak şekilde satıldığını tespit ettik. Bununla ilgili bu sonuçlar ortaya çıkınca bu uygulamayı tüm Türkiye'ye teşmil ettik, tüm Türkiye'deki gümrüklerde başlattık. Üç gün boyunca, yine, aynı şekilde, dâhilde işleme rejimi çerçevesinde ihraç edilen tüm ürünlerin numunesini aldık, yaklaşık 400'den fazla numune aldık, onları tahlile gönderdik. Onların sonuçları da geldi. Onların sonuçları, yalnız, birincisinden daha az. Yani yanlış hatırlamıyorsam yine 300'den yaklaşık 30 tane beyannamede sorun çıktı. Bu da 15 mükellefe tekabül ediyor. Bir mükellefin birden fazla beyannamesi olabiliyor. Onları da incelemeye gönderdik. Ayrıca, bu bilgilerden yola çıkarak buralarla bağlantılı firmalar, keza onların iş yaptığı gümrük müşavirlerinin diğer firmaları, geniş bir yelpaze oluşturduk ve dâhilde işleme rejimi çerçevesinde mal ithal eden ve bunları ihraç eden ciddi bir yelpaze oluştuğu, sayı olduğu ortaya çıktı ve bunların tamamını da incelemeye gönderdik. Şu anda bunların incelemeleri yoğun olarak devam ediyor.

Tabii, burada bazı şikâyetler ortaya çıktı. O şikâyetleri yapanlar da haklıdır. Çünkü numune alınırken doğal olarak bir miktar bir rahatsızlık veriliyor, kaçınılmaz olarak. Yani malı indiriyorsunuz, numune alıyorsunuz, tahlile göndereceksiniz. O gibi durumlarda... Ama şu anda, tahlil aşaması bitti, inceleme aşamasında ve bu şekilde sektörün suistimal etme ihtimali bulunan şirketlerinin önemli bir bölümünü inceleme kapsamına almış olduk yani oran vermek istemiyorum, oran veremiyorum ama sanıyorum -yani bizim yaptığımız bu tespitlerden yola çıkarak söylüyorum, yoğun çalışmalar gerçekleştirildi gerçekten- yüzde 90'ını yani -suistimal etme ihtimali bulunan diyelim, işte, bağlantılar dedim ya- bütün bağlantılar yoluyla suistimal ihtimali olanların tümünü incelemeye gönderdik. Dolayısıyla, bu incelemelerden sonra inşallah sektörde olabilecek en az seviyeye ineceğini tahmin ediyoruz, düşünüyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sizden önce böyle bir inceleme var mıydı?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tabii, elbette var yani bakın, rakamlar var. Mesela şu anda bulabilirsem eğer benden önceki yıllarda da dâhilde işleme rejimi çerçevesinde yapılan kontroller ve ceza rakamları burada var ama bulabilirsem ben onu sizinle paylaşayım, elbette var. Yani bizim yaptığımız, 2003'ten itibaren bu konunun üzerine gidiliyor, onda problem yok ama tüm fotoğrafı tam olarak görmek açısından öyle bir uygulama yaptık. Yani madem böyle bir şey var, tümüyle üzerine gidelim, tüm boyutuyla görelim, ona göre gereğini yapalım düşüncesiyle hareket ettik ve inşallah... Tabii, başka tedbirler de var, başka tedbirlerimiz de var bununla bağlantılı. Çok ayrıntılara tabii... Zaman çok daralıyor. Onlarla birlikte inşallah dâhilde işleme rejimi çerçevesinde, suistimalleri, ihlali büyük oranda ortadan kaldıracağını tahmin ediyoruz.

Diğer önemli sıkıntılı alanlardan bir tanesi de transit rejimi yani transit ticaret, Türkiye'de yapılan transit ticaret. Yine, bu da çok iddialara konu olan bir husus. Yani bir ülkeden Türkiye topraklarını kullanarak başka bir ülkeye geçerken bazı malların gümrük işlemleri yapılmadan kayıt dışı olarak Türkiye'de bırakıldığı, Türkiye'de satıldığı ve haksız kazanç elde edildiği şeklinde... Yine, buna yönelik olarak da bir çalışma başlattık, buradaki çalışmamız daha katı bir çalışma. Transit kapsamındaki tüm ticaretin, istisnasız tüm ticaretin giriş ve çıkışında tam tespit uygulaması başlattık. Orada da biraz gürültü çıktı yani bu şekilde -Kapıkule'den ya da başka bir yerden, nereden girerse girsin- Türkiye topraklarını kullanarak başka bir ülkeye transit ticarette bu şekilde gelen malı hem girişte tam tespite tabi tutuyoruz hem de çıkışta tam tespite tabi tutuyoruz, ayrıca bunları ATS cihazıyla izliyoruz. Bu şekildeki sistem uzun yıllardan beri yapılıyor, tam tespit uygulaması yeni ama ATS cihazıyla -yani araç takip sistemi cihazıyla- takibi uzun zamandan beri, 4-5 yıldan beri yapılıyor. Bu, petrol taşımalarında yüzde 100 yani petrolün transit taşınmasında yüzde 100 oranında, bütün taşıyan araçlara ATS takılıyor ama diğerlerinde yüzde 20. Onu da yüzde 100'e çıkarıyoruz. 6 bin tane ilave ATS cihazının siparişleri verildi. Sistem şöyle işleyecek: Girerken ATS cihazını takıyoruz. Belirlediğimiz güzergâhın dışından gidemeyecek, duramayacak. Durduğu anda merkezden sinyal verecek ya da en ufak bir sapma olduğu takdirde güzergâhtan, yine komuta merkezimizden takip ediliyor bunlar, sistem ikaz verecek ve anında seyyar ekiplerimizi yönlendireceğiz.

Bakın, birkaç gün önce bir olay meydana geldi. Sigara yüklü bir tır -Kapıkule'den galiba yanlış hatırlamıyorsam- Kapıkule'den girdi, ATS cihazı takıldı, Kocaeli'nin oralarda bir yerde ATS cihazını söktü, attı. Tabii, aracı izleme şansımız kalmadı. Hemen en yakın ekiplerimiz harekete geçti ve diğer sistemdeki bilgilerinden, aracın, firmanın ve şoförün adresine yakın bir yerde kaçak sigarayı, bir tır sigarayı boşaltırken yakaladık, tespit ettik. Bu anlamda bu sistem de etkili bir yöntem yani bir taraftan hem girişte hem çıkışta tam tespit yaparken diğer tarafta da bunların Türkiye içerisindeki seyri sırasında aktarmasını engellemek amacıyla bu sistemi kullanıyoruz. Bunlar belirlediğimiz yerlerde durabilecekler, konaklama yeri olarak. Onları da merkezden izlenecek şekilde kamera sistemiyle donatıyoruz. Bu sistemi kabul eden akaryakıt, mola yerlerine izin vereceğiz. Dolayısıyla, inşallah bu da tam olarak faaliyete geçtiğinde -dediğim gibi siparişlerini falan verdik- transit ticarette de çok ciddi anlamda bir şey yapacağız.

Ayrıca, transit ticarete bir tedbir olarak ki et olayı da -kırmızı et, kamuoyunda o şekilde bilinen- transit ticaret kapsamında ama antrepo rejimine giriyor, ondan sonra antrepoda değiştirilerek tekrar başka bir hesabı kapatmak için, iktisadi değeri olmayan tavuk kırpıntısı olarak çıkartılıyor. Bunu engellemek amacıyla belli ürünlerin -et dâhil- transitinde antrepo rejimine girmelerini yasakladık. Onunla ilgili mevzuatımız yayımlandı, yürürlüğe girdi. Yani kırmızı et, beyaz et, şu anda aklımda kaldığı kadarıyla tütün, sigara, bazı kuruyemişler... Orada çok fazla sıkıntı var. Susamdan tutun ceviz içi, badem içi, onlar da antrepo rejimine girmiyorlar, giremeyecekler yani malı Türkiye'den girdiği zaman durmaksızın çıkacak. Biz takip edeceğiz çünkü antrepo rejimine girdiği zaman yine başka sıkıntılar gündeme gelebiliyor. Bu da son zamanlarda eleştiri aldığımız konulardan bir tanesi ama aldığımız karar doğru. Bunları, kademe kademe, risk durumuna göre bazı ürünler için genişleteceğiz. Ayrıca, akaryakıtta da benzer bir karar aldık. Akaryakıtta da, Türkiye'ye ithal edilecek olan akaryakıt ürünü -ham petrol değil- antrepo rejimine tabi tutulmayacak, vergilendirilecek; önce vergilendirilecek, sonra antrepo rejimine tabi tutulacak.

Yeri gelmişken, daha doğrusu, onunla ilgili de çok radikal bir karar aldık, o da şu: Gemiyle gelen ve denizden 5-6 kilometre açıktan boru hatlarıyla Türkiye'ye aktarılan, pompalanan ve daha sonra ithal edilen petrolün ölçülmesinde ve vergilendirilmesinde sistemi değiştirdik. Şu andaki sisteme göre, bunlar boru hatlarıyla içeride antrepoya, tanka aktarılıyor, orada bir teminat alınıyor ama vergilendirilmesi daha sonra, marker katılmasından sonra tankere verirken gerçekleştiriliyor. Ve o aşamada da o kadar çok izlenmesi gereken alan oluşuyor ki, ben tam uygulamayı görmek açısından, Mersin Limanı'nda, bir gemiden petrolün bu şekilde nakliyesinden son aşamasına kadarki bütün işlemleri yerinde gördüm hatta altı yedi saate yakın bir zaman harcadık ama şunu gördüm: Elbette birtakım mekanizmalar var ama o izi kaybetme ihtimali çok kuvvetle muhtemel ya da bir başka ifadeyle, onu takip etmek için ciddi anlamda tedbirler almak ve bedel ödemek gerekiyor, devlet açısından söylüyorum. Onun yerine şöyle yaptık: Şimdi, kararı aldık, onlarla ilgili Bakanlar Kurulu kararı yayımlandı vesaire. Gemi geldikten sonra petrol boruyla pompalanıyor, tam karaya çıktığı yerde sayaçlar koyuyoruz. Sayaç, bunlar tabii, büyük sayaçlar ve hata payı da binde 1'in altında olan sayaçlar, ki yedekli çalışacağız ayrıca. Sayaç koyuyoruz, oradan geçen rakam üzerinden vergilendirmeyi yapıyoruz tam karaya çıktığı anda.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bakanlığınıza gelecek mi on-line?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tabii, tabii, hepsi. Tabii, bütün o bilgiler anında hem merkeze hem bölge müdürünün odasına gelecek. Evet aynen öyle, doğru. Ben ayrıntıya girmek istemiyorum tabii, çünkü teknolojik, son derece modern şeyler.

15 Şubata kadar süre verdik firmalara, 15 Şubata kadar onu temin edecekler, edemeyenlere ithal izni vermeyeceğiz. Tam karaya çıktığı yerde biz ithalatı yapacağız, ölçümü yapacağız, vergiyi kesinleştireceğiz, ondan sonra ne yaparsa yapsın, biz vergiyi aldıktan sonra hiç önemli değil.

Ha, oradan yalnız, vergiyi bir ay sonra alacağız. Nedeni şu: Eğer hemen alırsak şu anda piyasaya müdahale etmiş oluruz ve bu da maliyetlerde 5 kuruşluk bir artışa yol açar, fiyatlara yansır düşüncesiyle... Çünkü, şu anda akaryakıt ithal edildikten sonra Hazinenin kasasına girişi tam yirmi sekiz buçuk gün sürüyor. Biz bir aylık süre veriyoruz, tahakkuk ettiriyoruz ama, kesinleştiriyoruz, borçlandırıyoruz ama ödeme süresini bir ay erteliyoruz. Neden? Piyasaya müdahale etmemek için yani fiyat dengesini bozmamak için öyle bir karar verdik. Onun da uygulaması -inşallah- şu anda başladı, çalışmalar başladı, tebliğlerimizi yayımladık, 15 Şubata kadar firmaların sayaçlarını getirip oraya koymaları gerekiyor, yayımladık onunla ilgili tebliği de. Eğer, onu yaptıkları takdirde ithalat... Yani, bu, orada artık sıfıra yakın -yine ihtiyatlı konuşmak lazım tabii- kaçak anlamına gelir.

Ha, şunu da söyleyeyim: Ayrıca, TÜPRAŞ'a gelen, Ankara'ya gelen boru hattı, ham petrol boru hattının da Ceyhan'dan çıktığı yere sayacı koyuyoruz, aynı noktaya, sıfır noktasına. Sıfır noktasına koyuyoruz, orada vergilendiriyoruz. Aynı şekilde, orada da artık, inşallah, kaçak, sıfıra yakın hâle gelecek.

Transit ticaret kapsamında hem tam tespit için hem de antrepo rejimine sokmadığımız ürünlerin listesini ben tekrar paylaşayım: Tütün ve tütün mamulleri, çay, alkollü içki, et ve et ürünleri, sigara, sigara filtresi, elektronik eşya, mısır, buğday, diğer hububat, muz, ceviz ve badem. Bu uygulamayı da yeni başlattık, o da inşallah çok ciddi anlamda bir şey sağlayacak.

Bir de bu çerçevede aldığımız önemli kararları uygulamaya da başlıyoruz yakında, şu anda hızla çalışmalar devam ediyor. Tüm gümrükler, işlemin yapıldığı her alan, memurun oturduğu odasından tutun bütün işlemlerin yapıldığı her yer, antrepoların etrafı, bütün alanları sofistike, son derece kaliteli, yirmi dört saat merkezden izleyebileceğimiz kamera sistemiyle donatıyoruz, zorunlu hâle getiriyoruz yani memurların oturdukları alanlar dâhil olmak üzere. Orada biraz sendikaların itirazı oldu "Özel hayat." diye. Yani, tabii, memurun çalıştığı bir yerde özel hayat olmaz. Yani o arkadaşlarımıza da, onlara da söyledik, lavabolar hariç her taraf, Türkiye'nin her yeri.

Bu teknoloji şu anda kolay, mümkün ve ayrıca, merkezden onu elemanlarımız kumanda edebilecek, yönlendirebilecek, istediği görüntüyü sağlayabilecek. Onunla 7/24 saat canlı olarak hem merkezde olacak hem de müdürün, bölge müdürünün odasında olacak. İnşallah, o şekilde meseleyi çözeceğiz.

Şimdi, antrepo rejimiyle ilgili aldığımız bir önemli karar var yine gümrük işlemlerinde güvenlikli bir işlem sağlamak üzere. O da, yetkilendirilmiş gümrük müşaviri uygulamasına son verdik. Tabii, bu da önemli bir karardı, sistem açısından zor bir karardı. Yaklaşık 375 tane yetkilendirilmiş gümrük müşaviri var şu anda Türkiye'de. Bunlar açıkçası, antrepolara giren malların girişinden ve çıkışından sorumlu olarak faaliyette bulunuyorlar.

Yalnız, burada teorik bir sıkıntı var, sıkıntı şu: Bir antrepo rejimi uygulamasında dört tane taraf var; antrepo işletmecisi, yetkilendirilmiş gümrük müşaviri, antrepoya malını getiren-götüren kişi, koyan vatandaş yani ithalatçı, ihracatçı, her neyse ve bir de devlet. Şimdi, iki imza gerekiyor mal girerken ve çıkarken çünkü antrepo, millîleşmemiş, vergisi ödenmemiş malın geçici olarak depolandığı bir alan; dolayısıyla, iyi muhafaza edilmesi gerekir. Giren, kaçak olarak çıkan her mal kayıp demektir, birilerine rant demektir, devlet açısından kayıp demektir. İyi korunması gerekiyor. Onun için, bir anahtar yetkilendirilmiş gümrük müşavirinde, bir anahtar işletme sahibinde yani antrepo işletmecisinde ya da mal girerken ve çıkarken ikisinin imzası aranıyor.

Burada çıkarların çatışması gerekir, örtüşmemesi gerekir ki sistemden beklenen amaç gerçekleşsin. Fakat buradaki teorik sıkıntı şu: Yetkilendirilmiş gümrük müşavirinin ücretini işletmeci ödüyor.

VAHAP SEÇER (Mersin) - İhracatçı...

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hayır, ihracatçı değil, hayır.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Antrepo işletmecisi...

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Antrepo işletmecisi ödüyor. Bu sıkıntı. Hâlbuki iki imzanın aynı... O zaman tek imza hâline geliyor. Böyle bir sıkıntı var.

Bir şey daha var; bu, zaman zaman gündeme geliyor "Niye yeminli mali müşavirlik sistemi işliyor da bu işlemiyor?" diye. Burada şöyle bir fark var: Devletin daha sonra inceleme yapacağı zaman bazı fiilleri ortaya çıkarması hemen hemen imkânsız. Çünkü neden? Bakın, mal geldi, sonra çıkarıldı, başka bir mal yurt dışına çıkarıldı, hesap kapandı. Bu, ne kadar süre içerisinde oldu? Diyelim on gün içerisinde oldu. Artık geriye yönelik olarak sizin delil elde etmeniz mümkün değil. Böyle bir durum var. Yani, antrepo sisteminde mal çıktıktan sonra, içeriye sallandıktan, karşılığı da değersiz olarak yurt dışına çıkarıldıktan sonra sonradan tespiti imkânsız, o yüzden yeminli mali müşavirlik sisteminden farkı bu.

Tabii, çok konu var, zaman da geçiyor. Tabii, bizim bir de ticaret kanadımız var. Ticaret kanadıyla da...

Sayın Başkan, arkadaşlarımız, süremiz, evet...

Şimdi, değerli arkadaşlar, ticarette de, iç ticarette de özellikle tüketicinin korunması noktasında çok önemli adımlar attık, çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Aşağı yukarı, ithal edilenler başta olmak üzere, tekstilden tutun oyuncağa kadar her türlü ürünü denetliyoruz ve bu sene -şu rakamlarla kapatayım- yaklaşık 800 bin ürünü denetledik. Bunlardan 60 bin tanesi güvensiz çıktı. Sürekli olarak denetliyoruz ve güvensizlik oranlarını düşürmeye çalışıyoruz, şu an itibarıyla yüzde 2 ile 8 arasında ürüne göre değişiyor. Ama bu yaptığımız çalışmalarla inşallah önümüzdeki yıl içerisinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ...yıl ortalarına kadar güvensizlik oranlarını daha da aşağılara çekeceğimizi tahmin ediyorum.

Evet, süremiz bitti.

Ben hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)