| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 18.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle İstanbul'da İkitelli Organize Sanayi Bölgesi, Dudullu Organize Sanayi Bölgesi, küçük sanayi sitelerinin yöneticileriyle birlikte geçen hafta toplantı yaptık ve bir değerlendirmeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinde paylaşmak üzere huzurunuzdayım.
KOBİ'ler, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri olup ülkemizin sosyoekonomik gelişmesi açısından çok büyük öneme sahiptirler. KOBİ'lerin tanımı konusunda yaşanan karmaşa, sağlıklı bir envanter çalışmasının yapılmasına da engel teşkil etmektedir.
Küreselleşme sürecinde, korumacılık ortadan kalkmakta, yabancı sermaye akışına serbestlik sağlanmakta, ülkelerin dış ticaret kanalları yoluyla birbirlerinden etkileşimi kolaylaşmakta ve rekabetin yüksek olduğu bir ortamla karşılaşılmaktadır. Bu süreçte korumacılığın ortadan kalkmasıyla birlikte devletin ekonomideki rolünün ve desteklerinin azaldığı, özelleştirmenin daha ciddi olarak gündeme geldiği bir piyasa yapısı söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında küreselleşme sürecinin ülke ekonomilerine ve bu ekonomilerin aktörleri olan firmalara etkileri kaçınılmazdır. Ülkelerin kendilerini korumak amacıyla koymuş olduğu kotalar, gümrük duvarları küreselleşmenin karşısında bir eğilimin ya da küreselleşememenin bir göstergesidir. Bu nedenle, küreselleşmeyle çelişkili bir eğilim olan bölgeselleşme ve bölgesel entegrasyonlar karşımıza çıkmaktadır. Bölgeselleşmenin küreselleşmeyi engelleyici mi, yoksa kolaylaştırıcı mı olduğu konusunda değişik görüşler bulunmakla birlikte, bölgeselleşmeyle sağlanan birlikte hareket eğilimi ve ekonomik entegrasyonların küreselleşme için iyi bir zemin hazırladığı ağırlıklı olan görüştür. Nitekim son yıllardaki özellikle Avrupa'daki bölgesel oluşumlar ve sonrasındaki gelişmeler bunu işaret etmektedir.
Türkiye'de KOBİ'lerin büyük ölçüde fason üretime yöneldikleri, kendi markalarını yaratmakta ve kendi ürünlerini pazarlamakta güçlük çektikleri görülmektedir. Ülke imajının ve markanın olmaması bu işletmelerin rekabet gücünü büyük ölçüde zayıflatmaktadır. Bu açıdan bakıldığında globalleşme sürecinde Türkiye'ye biçilen rol, büyük ölçüde ucuz, fason üretim yapan ülke konumudur.
Firmalar kendi markasını yaratamadığı ve kaliteli üretime önem vermediği sürece bu gelişmeler karşısında rekabet avantajını kaybetmektedir. Öte yandan, KOBİ'lerin küçük olmalarından kaynaklanan karar almada ve uygulamadaki esnekliklerinin onlara yeni gelişmelere uyum sağlama konusunda kolaylık sağladığını da göz ardı etmemek gerekir. Önemli nokta, rekabetçi bir piyasayla karşı karşıya kalan fakat rekabet yeteneği zayıf küçük ya da orta ölçekli işletmelerin ne şekilde bir strateji izlemeleri gerektiğinin belirlenerek finansal ve diğer gerekli desteklerin zamanında sağlanabilmesidir.
Üretim maliyetleri konusunda KOBİ'lerin yaşadığı temel sorunlar var. Bütün işletmelerin en temel amacı müşterilerine kaliteyi ucuza sunabilmektir. Bunu yapabilmek için de üretim maliyetlerini minimuma indirmeleri gerekmektedir. KOBİ'lerin maliyetlerini düşürmelerini sağlayacak bir uygulama takas ya da barter faaliyetidir. Takas organizasyonlarının kurulmasıyla KOBİ'ler -organizasyon içindeki- para alışverişinde bulunmadan birbirleriyle mal ve hizmet değiş tokuşu yapabilmektedirler. Böylece işletmeler atıl kapasitelerini kullanabilmekte ve ham madde tedarikinde indirimlerden yararlanabilmektedir. Üyeleri, pazarlama bilgi sistemlerinden faydalanarak dış pazarlarda pazar paylarını daha rahat arttırabilmektedirler.
Ayrıca, firmalar kendi aralarında iş birliğine giderek büyük işletmeler gibi ölçek ekonomilerinden faydalanabilmekte ve böylece maliyetlerini düşürmektedirler. KOSGEB ve KOBİ'lerin üretim maliyetlerini düşürmek ve teknolojiyi kullanmalarını sağlamak için yazılım programlarına destek verilmesi gerekmektedir.
Modern pazarlama kavramı, her şeyin pazarla başladığını kabul etmektedir. Bu nedenle, KOBİ'lerin başarılarında pazar üzerinde yoğunlaşma önem kazanmaktadır.
KOBİ'lerde pazarlama konusunda uzman kişilerin istihdam edildiği ayrı bir pazarlama bölümü yoktur. Bu açıdan, KOBİ'lerde "az gelişmiş bir pazarlama" anlayışından söz etmek mümkündür.
KOBİ'ler pazarlama araçlarından yeterince yararlanamamaktadır. KOBİ'lerde düzenli bir pazarlama araştırması yapılmamaktadır. Genel olarak KOBİ'lere ihracat pazarları kapalıdır veya bu işletmelerin ihracat pazarlarına girmeleri çok zordur. KOBİ'ler genellikle ürünlerinin pazarlamasında pahalı ve karmaşık satış kanalları ve satış örgütleri kullanamamaktadırlar. Büyük işletmeler kitle üretiminin avantajlarından yararlanmakta, KOBİ'ler yararlanamamaktadır. KOBİ'ler daha çok yerel pazarlara hitap etmektedir. KOBİ'ler genellikle sınırlı bir pazar payına sahiptir.
KOBİ'lerin ülke düzeyinde ciddi sorunları bulunmaktadır. KOBİ'leri ihracata yöneltmek veya ihracatlarını geliştirmek için planlı bir strateji izlenmemektedir.
Küçük sanayi sektörünü geliştirmeyi ve bu sektörün ihracata katkısını artırmayı hedefleyen amaçların açıkça ortaya konulmadığını görmekteyiz.
Mevcut amaçların küçük sanayi sektörünün ihracatının gerçekleştirilmesine yönelik olmadığını görmekteyiz. KOBİ'leri desteklemek için belirlenmiş bir hedef olsa dahi alınan önlem ve uygulamaların bu amaca uygun olmadığını görmekteyiz. KOBİ'ler için talep piyasasını koordine edecek bir kuruluş henüz mevcut değildir. İç piyasa şartlarının dış piyasaya göre daha cazip olması, her türlü şarta göre düzenlenmesi söz konusu değildir.
İhracatta mevcut uygulamaların KOBİ'lerin aleyhine işlemesi, bürokratik engeller, teşvik tedbirlerinin yetersizliği KOBİ'lerin organize olmamalarını ortaya çıkarmaktadır.
KOBİ'lerin finansal yönetimle ilgili çok ciddi sorunları bulunmaktadır.
Türkiye'de KOBİ'lerin sorunlarıyla ilgili olarak yapılan uygulamalı çalışmalarda finansal sorunlar listenin en başında yer almaktadır. Ülkemizdeki KOBİ'ler, diğer ülkelerdekilere göre kredi hacminden daha az yararlanmaktadır.
KOBİ'lerin bankacılık sisteminden kullandıkları kredilerin, toplam kredi içindeki payı çok fazla değildir. Uzmanlar, KOBİ'lere "esnek garanti anlaşmaları" adı altında, uygun oranlarla orta ve uzun vadeli kredilerin verilmesi amacıyla özel, kamu ve yarı kamu finans kurumlarının oluşturulmasını önermektedir.
Farklı bir anlatımla KOBİ'lerin sorunlarını sıralamak istiyorum: Girişimcilik, yöneticilik ve mülkiyetin işletme sahibinde bütünleşmesi; fizibilite çalışmalarının yetersizliği; ortak girişimlerde çekingenlik; işletmeler arası iş birliği eksikliği; kuruluş yeri seçimi ile ilgili sorunlar; idari sorunlar; yönetim ve yönetici sorunları; nitelikli personel bulunamaması; işletme sahiplerinin teknik kökenli olması; örgüt ve örgütlenme sorunları; uzmanlaşma ve formasyon eksikliği; idari, teknik, danışmanlık ve rehberlik hizmetlerindeki eksiklik; üretim ve teknoloji sorunları; teknolojik yetersizlik; üretim kapasitesi eksikliği; pazar araştırması yapılmaması; AR-GE faaliyetlerinin eksikliği; kapasite belirlenmesinde yanlışlıklar; ham madde, işletme malzemesi ve sağlanmasında yaşanan sorunlar; uluslararası kalite normlarında ürün üretememe; fason üretim planında karşılaşılan sorunlar; stoklama sorunları; pazarlama sorunları; pazar, çevre analizi ve erken uyarı sistemlerinden yoksunluk; yeni pazar kanallarının hazırlanamaması; dağıtım sorunları; potansiyel iç pazarların bulunması, araştırılması ve değerlendirilmesindeki güçlükler; pazar bilgisi eksikliği; ihracat pazarlama sorunları; dış pazarlardaki yoğun rekabet; dış pazarda potansiyel belirleme güçlükleri; dış pazarlama giderlerinin yüksekliği; istenilen standartlara uyamama; finansman sorunları; işletme sermayesi ve öz kaynak yetersizliği; yabancı kaynak sağlamada güçlükler ve maliyetlerin yüksekliği, kredibilitenin düşüklüğü; yatırım zamanlamasında yapılan hatalar; işletme sahiplerinin finansal yönetim açısından bilgi noksanlığı ve profesyonel yönetici çalıştırılmaması; teşviklerden yeterince yararlanılamaması; yasal sınırlamalar; destekleyici ve yönlendirici politikaların eksikliği; mevzuatın ve yeni gelişmelerin yeterince izlenememesi; yasal hakların savunulamaması; bürokratik işlemler, engeller ve gecikmeler; üniversite-küçük sanayi iş birliğinin geliştirilememesi.
Değerli milletvekilleri, OSB'lerin de çok ciddi problemleri var. Sanayicilerin kalifiye eleman ihtiyacının karşılanması için OSB'lerde kurulan meslek liseleri sevindiricidir ancak yeterli değildir. Çalışanların eğitimi, OSB'de çalışanların eğitim ayağının tamamlanması, OSBÜK ve OSB Akademisi gibi kurumların çoğaltılmasına ihtiyaç vardır. OSB'lerin başka kapılara gitmesine gerek kalmadan aile içerisinde kamulaştırma işlemlerinin yapılmasına fırsat verilmelidir.
OSB'ler yönünden doğal gaz fiyatı içerisindeki özel tüketim vergisi; elektrik fiyatı içerisinde yüzde 1 enerji fonu, yüzde 2 TRT payı, yüzde 1 belediye payı, OSB'lerde sanayi parseli satış bedelleri üzerindeki yüzde 1 oranındaki KOSGEB'e yapılan ödemeler sanayicinin üretim ve yatırım maliyetlerinin yükselmesine yol açmaktadır.
KOBİ'lerin finansman sorunlarının çözülebilmesi amacıyla KOBİ'lere kredi kullandıran bankaların kullandırdıkları kredi miktarının munzam karşılıktan mahsup edilmesi yoluyla KOBİ'lere kredi kullandırılması desteklenmelidir.
OSB'lere doğal gazda yüzde 10 indirim vardı, enerjide tarife indirimi vardı. Üretimde enerji maliyetleri yüksek. Sanayi üretiminde kullanılan enerjide sanayicinin elini rahatlatacak indirimler yapılmalıdır.
OSB'lerin ihtiyaçları çerçevesinde özellikle yol, su, enerji, telekomünikasyon, kanalizasyon ve altyapı hizmetlerinde OSB'lerin sınırlarına kadar hizmetlerin getirilmesi zorunludur.
Değerli milletvekilleri, bunlar küçük, orta boy işletmelerin organize sanayi bölgelerindeki kanaat önderlerinin bizim dile getirmemizi istedikleri ana konuların başlıkları; Sayın Bakan burada, söyledik. Ancak, son günlerde gelişen süreçle ilgili de bir iki şey söylemek istiyorum.
Bugün, Türkiye ahlaki ve manevi bir çöküş, bir çürümeye mahkûm ediliyor. Güvenilir hiçbir değer, hiçbir kurum bırakılmadı. Bunun öncüsü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. Milletimizin zengin kültür mirasından biri, dindar insanların dürüst olduğu, güvenilir olduğu... Bunun sarsıldığı günlerden geçiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve sizin adınıza konuşuyorum ben, itiraz etmeyeceğiniz bir şey konuşacağım şimdi. 2001 yılında, inceledim, Adalet ve Kalkınma Partisinin programında 2.2 no.lu bölümde aynen şu taahhüt yer alıyor: "Milletvekili ve bakanların yargılanmaları önündeki anayasal engeller kaldırılacak; dokunulmazlık, tüm kamu görevlilerinin yargılanabilmeleri önündeki engeller ve ayrıcalıklarla birlikte ele alınacak ve dokunulmazlıklar kaldırılacak." ifadesini söylüyor.
Şimdi, Cumhurbaşkanını, Başbakanı... Bakın, sokaklarda olup bitenleri bir izlediğimiz zaman utanılacak bir süreçle karşı karşıyayız. Adalet ve Kalkınma Partisi onurlu davranmalıdır. Başbakanın programına koyduğu, Cumhurbaşkanının programına koyduğu bu taahhüde sadık kalmalıdır. CHP buna oy verir, Milliyetçi Hareket Partisi sonuna kadar oy verir.
Bir şey daha görüyorum ben şu anda yaşanan süreçle ilgili. Bizim bir feryadımız var: Siyasetteki ahlaki çürüme toplumu zehirlemektedir. Şimdi, "17-25 Aralıkta yolsuzluk var." diyor Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisinden bazı milletvekili arkadaşlar, AKP'liler saldırıyor. Beyler, bu yolsuzluğa bulaşmış bakanların...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ADAN (Devamla) - ...dokunulmazlıkları kalkmadığı müddetçe bu Meclisin haysiyetini koruma şansımız olmayacaktır.
Bu vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)