GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:34
Tarih:19.12.2014

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeleri izliyoruz. Bir bütçe kanununun görüşmelerini yapmaktan ve bu ciddiyetten çok uzak, boş iktidar sıraları içerisinde gerçekleri söylemeye ve bunu milletimizle paylaşmaya çalışıyoruz. Elbette buraya çıkan iktidar partisi milletvekillerini de bakanlarını da dikkatle dinlemeye çalışıyorum. Yüzlerine bakıyorum, acaba gerçekten inanarak mı söylüyorlar. Çünkü söylenilen yalanlara inanarak tekrar eden milletvekillerinin varlığını biliyorum ama birisi eğer gerçekleri profesyonelce saptırmaya çalışıyorsa herhâlde ona ilişkin muhatabiyetimiz bir miktar farklı olacaktır.

Şimdi, Sayın Bakan çıktı burada özelleştirmelere ilişkin savunma yaptı. Bakın, sevgili arkadaşlarım, hangi siyasal partiye ait olursanız olun, ben size bazı rakamlar vereceğim, "Bunları kendi işletmenizde yapar mıydınız?" diye bir düşüneceksiniz; "Devletin malına yaptıklarını kendi işletmenize yapar mıydınız?" diye düşüneceksiniz.

TEKEL'in fabrikalarını sattılar, 17 fabrikayı, 292 milyon dolara. Satıldığı zaman arkadaşlar, 100 milyon dolar ham madde stoku vardı, 30 milyon dolar ürün stoku vardı. İstediğiniz yalanı burada söyleyebilirsiniz ancak ortaya çıkan şudur ki: Siz âdeta üste para vererek peşkeş çektiniz bunları. Sadece bir buçuk yıl sonra 900 milyon dolara satıldı bu fabrikalar. Ben şimdi soruyorum: Kendi 17 fabrikanızı böyle satar mıydınız? Satarsanız da çıkıp savunur muydunuz? Eğer bunu savunursanız bunun ayıbı yok mudur? Bütün bunların herhâlde bir hesabının verilmesi lazım. Bir buçuk yıl sonra 900 milyon dolara satıldı. Siz onları nasıl işlettiniz, nasıl peşkeş çektiniz ki bir süre sonra iktisadi değerleri 900 milyon dolara, bir süre sonra 2,1 milyar dolarlara çıkmış. İşte bunlar Türkiye'de devletin nasıl soyulduğunun, milletin mallının yandaşlara nasıl peşkeş çekildiğinin açık örneklerini oluşturmaktadır. Arkadaşlar, bu 292 milyon dolar iktidarınızın on iki yıllık döneminde yılda ödediğiniz faiz parası hesaplanırsa Türkiye'nin iki günlük faiz parasıdır. TEKEL'in 17 fabrikasını iki günlük faiz parasına sattınız ve hâlâ burada savunma yapıyorsunuz. Söyleyecek söz gerçekten bulamıyorum.

Sigara fabrikalarını 1 milyar 720 milyon dolara sattınız, 6 sigara fabrikası vardı memleketin. Artık İstanbul'da, Adana'da, Bitlis'te, Malatya'da, Tokat'ta üretim yok. Artık bu memleketin tütün sanayisi tamamen yabancıların eline geçmiş. Kendimize ait bir tek sigara markası kalmamış. 200 bin ton tütün üretiyorken memleket şu anda 50 bin ton tütün üretemiyor. 330 bin üretici, hane tütün üretemez hâle gelmiş, çiftçi iflas ediyor ve siz bunu bir özelleştirme başarısı olarak anlatıyorsunuz.

TELEKOM'u özelleştirdiniz. Çayın taşıyla çayın kuşunu vurdurdunuz. Yani peşkeş çektiğiniz adam TELEKOM'un geliriyle TELEKOM'un özelleştirme, satın alma borcunu ödedi ve çıkıp hâlâ burada TELEKOM'u savunuyorsunuz. Şimdi, şeker fabrikalarını satmaya kalkıyorsunuz. Aynısı şeker fabrikalarının, şeker üreticilerinin başına gelecek. Umarım, önümüzdeki sene bunu buraya gelip de bir AKP'nin Maliye Bakanı savunamayacak. Umarım, önümüzdeki sene biz, bu memlekette bu özelleştirmelerle nasıl milletinin malının peşkeş çekildiğini anlatabilecek güce sahip olacağız. Çünkü, doğru hiçbir zaman değişmez.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Biz de muhalefet yaparız.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Oradan laf atmayı bırakın da sözlerime dikkat edin. Milletin nasıl soyulduğunu anlatıyorum. Azıcık vicdan varsa, azıcık akıl varsa sözlerime dikkat edin. Bir an için AKP'li milletvekili olduğunuzu unutun. Eğer bunlardan, bu peşkeşten siz de pay almıyorsanız "Ayıptır!" deyin, "Ayıptır!" Sizden beklediğimiz budur.

Sevgili arkadaşlarım, 2015 yılında 94 milyar liralık ÖTV toplamayı planlıyorsunuz. Diyor ki Sayın Bakan: "Vergiyi tabana yayacağız, vergi adaleti sağlayacağız." Ya, sizin vergi gelirlerinizin yalnızca yüzde 22'si özel tüketim vergisi. Üstelik de bu özel tüketim vergisinin, 94 milyar liralık özel tüketim vergisinin 48 milyar liralık bölümü akaryakıta ve doğal gaza, petrol ürünlerine ait.

Bakın, ben size bir rakam vereceğim: Ekim ayında 4 lira 44 kuruşken mazot, mazotun rafineri çıkış fiyatı 1 lira 70 kuruştu. Duyuyor musunuz AKP'li milletvekili arkadaşlarım? 1 lira 70 kuruştu mazotun rafineri çıkış fiyatı. Bunun üzerine dağıtıcı payı koyuyorsunuz, bayi payı koyuyorsunuz, sonra bunun üzerine maktu ÖTV koyuyorsunuz, sonra bütün bunları toplayıp bir de üstüne KDV alıyorsunuz yüzde 18 ve vatandaşa 4 lira 44 kuruştan ekim ayı itibarıyla mazot satıyorsunuz. Bu mazotu 8 silindirli cipe binen adam da aynı paradan satın alıyor veya traktörüyle tarlasını işlemeye çalışan çiftçi de aynı paradan satın alıyor. Sonra siz bana vergi adaletinden bahsediyorsunuz. Ama, birileri, belki de içinizden biri eğer lüks yatlara binip de Yunan adalarına gezmeye giderse onlardan ÖTV alınmıyor. Bu mudur sizin vergi adaleti diye bize bahsettiğiniz? Bir asgari ücretli bu memlekette 890 lira para alıyor. Eğer "Yalan!" diyen, "Hayır." diyen varsa her an ispatlamaya hazırım. Bunun 250 lirası elektriğe ve doğal gaza gidiyor ve bunun içinde KDV de var, ÖTV de var. Bu mudur sizin vergi adaleti dediğiniz? Asgari ücretten vergi alırsınız ama değerli taşlardan vergi almazsınız. Jet yakıtlarından vergi almazsınız ama buralara çıkıp vergi adaleti sağlayacağız diye konuşmaktan da geri durmazsınız.

Cumhurbaşkanlığı bütçesini 397 milyon lira olarak getirmişsiniz. 2014 yılında, bu yılın Cumhurbaşkanlığı bütçesini ne kadar öngörmüştünüz? Ben size söyleyeyim, Maliye Bakanı gene sizdiniz, 214 milyon lira olarak öngörmüştünüz. Ben, şimdi soruyorum: Geçen sene bu zamanlar, 2015 yılının Cumhurbaşkanlığı bütçesini 214 milyon lira olarak öngörüp de bu seneki bütçeye 397 milyon lira yazan Maliye Bakanlığına ben nasıl güvenirim? Bu kadar hesap bilmezlik, bu kadar öngörüsüzlük varsa ben buna nasıl güvenirim?

Bakın, Ahmet Necdet Sezer; 13 milyon lirayla başlamış 2000'de, 2007'de 33 milyon lirayla bitirmiş. Abdullah Gül; 2008'de 55 milyon lirayla başlamış, 2014'te 199 milyon lirayla bitirmiş. Recep Tayyip Erdoğan; 2015'te 397 milyon lirayla başlıyor, üç yıllık öngörünüz 1 milyar 295 milyon liralık Cumhurbaşkanlığı bütçesi. Bu memleket bu kadar bütçe dağıtabilecek, Cumhurbaşkanlığına bu kadar bütçe dağıtabilecek bir memleket midir? Ben size soruyorum: Bu israfın önüne kim geçecek? Birilerinin bunun hesabını vermesi gerekir mi yoksa gerekmez mi?

Söyleyecek çok söz var. Şu an itibarıyla 202 bin araç var. Sayın Maliye Bakanı diyor ki: "Emniyet Genel Müdürlüğü araç kullanmasın mı? Jandarma Genel Komutanlığı araç kullanmasın mı?" Ben size soruyorum: 15 bin kiralık aracı Emniyet Genel Müdürlüğü mü kullanıyor, Jandarma Genel Komutanlığı mı kullanıyor? 2013'te taşıt kiralamaya 230 milyon lira para ödemişsiniz. Hangi firmalara, hangi yandaşlara peşkeş çekiyorsunuz bu araçları? Bunları biz sormayacağız da kim soracak? Bu makam aracı saltanatına, bu makam aracı şoförü saltanatına kim son verecek? Diyor ki Diyanet İşleri Başkanı: "Ben, 2006 yılında 350 SEL bir Mercedes alınmış, ona biniyordum, bu yıprandı artık, eskidi, onun için bu yıl son model bir S 500 Mercedes aldım. Bu da 900 bin lira, 1 milyon lira falan değil, 322 bin liradır." Arkadaşlar, ÖTV'si, KDV'si hariç 322 bin lira, eğer açıp bakarsanız bu araba 1 milyon liradır. Ben şimdi soruyorum: Hristiyanların dini lideri Papa son derece sıradan bir arabaya binerken dinî hizmeti yapabiliyor da bizim Diyanet İşleri Başkanımız vatandaşın bindiği bir arabaya binerse dinî hizmeti yapamıyor mu, illa Mercedes'e mi binmesi lazım? Bu, bir tevazu açıklaması değildir; bu, milletin, devletin soyulması açıklamasıdır. Twetter'den gelenleri söylüyorum, herkes diyor ki: "Haram olsun!", "Haram olsun!", "Haram olsun!" (CHP sıralarından alkışlar)