GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:35
Tarih:20.12.2014

HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grubumuz adına sizleri selamlıyorum.

Çat pat Osmanlıca, bu bütçe planlamasının milleti fakruzarurete sokup ülkeyi harap ve bitap düşüreceğini belirtmek istiyorum ve grubumuz adına, böylesi halk karşıtı olan, siyasi egemenlere hizmet eden, birilerinin çocuklarına saltanat hazırlayıp birilerinin çocuklarını da sefalete sürükleyen bir bütçeyi asla desteklemeyeceğimizi belirtmek istiyorum.

Evet, milyarlardan bahsediliyor. Milyarlar istatistiki verilerle donatılıp öyle böyle hesaplanıyor ama birileri saray sahibi oluyor, birilerine adalet sarayları yapılıyor, birilerine başkan sarayları yapılıyor. Ama insanlar çadırlarda yaşıyorlar, köhnemiş evlerde yaşıyorlar ya da depremde yıkık hâle gelmiş evlerde yaşıyorlar, sel felaketine maruz kalmış yaşanılmayacak barınaklarda yaşıyorlar. Afetzedeler kendi barınaklarını kuramayacak düzeydeler. Emekçiler, memurlar, işçiler çocuklarını okutamazken, onlar milletin canına okuyacak diye kendi çocuklarına saltanat hazırlarken, milletin çocuğunun oyuncak gemisi yokken bile kendi çocuklarına gemi filosu kuranların bütçesini onaylamamız beklenemez.

Halk ayakkabısız gezerken yırtık "..."(x) -bizim bölgede onlara "..."(x) deniyordu- gezerken birilerinin ayakkabı kutularını dolarla, eurolarla doldurduğu bir ekonomik sistemi benimsememiz beklenemez. Millet asgari ücret için saatlerce çalışırken birilerinin koluna bin tane işçinin asgari ücretini saat olarak taktığı bir bütçeyi kesinlikle desteklememiz beklenemez.

Türkiye'de ekonomik refah artmadı, barış ve huzur ortamı gelişmedi ama artan bir şeyler vardı, onlar da yolsuzluk, usulsüzlük -artan şeyler içinde- şiddet, devlet şiddeti, ölüm, tutuklama. Ben, bu konulardan yola çıkarak Türkiye'de on iki yıllık AKP Hükûmeti dönemi boyunca artan bir istatistikten bahsetmek istiyorum. AKP Hükûmetinin iktidara geldiği dönemde cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 59.429'du, 2014 istatistiği ise 156.543. Yani, TÜİK verilerine göre değerlendirecek olursak, Türkiye'nin genel nüfusu yüzde 25 oranında artmışken cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının yüzde 300 artmış olduğunu söylemek mümkün. Peki, nüfus bu kadar artarken o nüfus artışının 13 misli düzeyde artan tutuklu ve hükümlü sayısı neyin göstergesidir? Acaba adaletin suçluları yakalayıp cezaevlerine kapattığı bir ortamın göstergesi midir, yoksa birinin paralel yargı, birilerinin usulsüz güç olarak kullandığı yargı gücünün insanları siyasal olarak cezalandırdığı bir sistemin görüntüsü müdür? Bence birilerinin kendi iktidarlarını kullanmak için hukuku, yargı gücünü siyasal bir güce dönüştürüp insanları cezaevine mahkûm etmesinin bir yansımasıdır.

Memurlar maaş zammı istediler, sokaklara demokratik eylemlilik için çıktılar, mitingler yaptılar, gözaltına alındılar, işkencelere maruz kaldılar, cezaevinde haksız yere tutuldular; öğrenciler hakeza, işçiler hakeza, Kürtler hakeza. Siyasi tutsak sayısının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en yüksek olduğu dönemleri yaşadık. On yıllık iktidarı süresince milyonu aşkın insan öyle böyle cezaevine girip çıktı. Darbe dönemlerinde bile bu kadar büyük istatistikler aslında oluşmadı ama birilerine "KCK operasyonu." dediler, işte bütün Kürtleri, bütün herkesi, soykırım, siyasi soykırımdan geçirmek için, cezaevlerine tıkmak için... Hatta bir ara biz milletvekillerini de aynı şekilde derdest edip götürmeyi hedefliyorlardı maalesef buna güçleri yetmedi, yetmeyecek de. Böylesi bir tezgâhı birlikte yaptıkları cemaatle şu an kanlı bıçaklı olmuş durumdalar. Bunun sonu nereye gidecek Hak bilir.

İşte, birilerini adalet adına yargılayıp mahkûm ederken yolsuzluk yapanları hiç yargılamadılar. Aslında o yaptıkları F tiplerinde, T tiplerinde, bugün Muş M Tipinde, Van F Tipinde, Bursa T Tipinde, Tokat'ta, Zile'de, Vezirköprü'de, Giresun'da, Ordu'da siyasi tutsaklara işkence yapılıyor. Aslında orada bulunan tutsakların ya da mahkûmların çoğunun evrensel hukuk çerçevesinde cezalandırılmasına bile bir gerekçe yoktur ama salt "Kürt'türler, salt muhaliftirler, salt özerklik istiyorlar, siyasi taleplere sahipler." diye onlarca yıl ceza almışlar; ceza aldıkları yetmiyormuş gibi işkencelere uğruyorlar cezaevinde, tedavi edilmiyorlar. Ama o cezaevlerinde kimlerin kalması gerekiyordu? Milyar dolarları iç edip kendi çocuklarına rant sağlayanların, yolsuzluk yapanların, hırsızlık yapanların.

Hatırlarsanız, bundan önceki süreçte, bu kürsüde, bizzat devlet güçleri kontrolünde eroin ticaretinin sevk ve idaresinin yapıldığını iddia etmiştim, bazı itirazlarla karşılaşmıştık. Bununla ilgili araştırma önergesi vermiştim. Normal hukuk devletinde ne olur? Meclis araştırma komisyonu oluşturulur, gider, araştırır. Ama şimdi görüyorsunuz, Van'da savcı savcıyı tutukluyor, savcı polisi tutukluyor, niye? Çünkü artık bazı rant çekişmeleri birbirlerine girmelerine neden olmuş da ondan.

Van'da, Diyarbakır'da, Ankara'da, İstanbul'da artık sayısı yüz binlerle, milyonlarla bahsedilecek madde bağımlılığı furyası oluşmuş. Peki, bu kadar yaygınlaşmasına önayak olunan şey neden engellenmiyordu? Van'da üniversite öğrencisi olup da Balaban polis, asker noktasından geçerken salt kitaptan dolayı yakalanan üniversite öğrencileri var ama aynı Balaban askerî noktasından kamyon yüklü eroin askerlerin, polislerin gözetiminde geçiyor, İstanbul'a kadar geliyor. Evet, ama o üniversite öğrencisi Balaban noktasından geçiyor diye, "Demokratik Özerklik" kitabı okudu diye terörist ilan ediliyor, cezaevine atılıyor ama eroin yüklü kamyonu geçiren vatanperver oluyor, milletperver oluyor, milliyetçi oluyor. Vatanını seven asker oluyor, polis oluyor, kurşun sıkıyor Kürtlerin çocuklarının kafasına, kaçakçılık yaptı diye 11 yaşındaki çocuklarımızı katlediyor.

Özelleştirme politikalarının tamamen uluslararası şirketlere kâr getirdiğini herkes biliyor ama elektrik kaçakçılığından dolayı bölge tartışılıyor. İstanbul'da gemi tersanelerinde kaçak elektrik kullananlar -bütün Kürdistan'daki herkes kaçak elektrik kullansa o kadar olmaz- onlar kaçakçı olmuyorlar ama Kürt çocukları bir bidon mazot için kaçakçı oluyor, vuruluyor, katlediliyor.

Bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı var, demokrasi ekonomik refahı da sağlar ama demokrasiyi tartışmadan, demokratik kültürü tartışmadan salt birilerinin siyasal egemenliği için oluşturulan bütçelerden kimseye hayır gelmez. Bu bütçeden ne Türklere ne Kürtlere ne Lazlara ne Çerkezlere, Türkiye'nin hiçbir vatandaşına hayır gelmez ama uluslararası şirketlerin patronlarına ve onların ortakları, paravan şirket sahibi ve milyon dolarlık ayakkabı kutuları, kol saatleri olanlara yarayacaktır ama kimsenin ahı da kimseye kalmayacaktır.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)