| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 20.12.2014 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 10'uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımızı saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Mahallî idarelere yapılacak yardımlar ve mahallî idarelerle ilgili iş ve işlemler her yıl olduğu gibi bütçe kanununda yer almaya devam etmektedir. Mahallî idarelerin görevleri ve yine köyler dışındaki mahallî idarelerin gelir kaynakları da kanunlarla belirlenmiştir. Burada akıllara şu soru geliyor: Bu durumda, bütçe kanununda mahallî idarelere değişik adlar altında hazineden yardım verilmesine ilişkin hükümler niye yer almaktadır? Cevap belli: Belediyeleri iktidara muhtaç etmek, yine, muhalefet partilerinden seçilen belediye başkanlarını tehditle, şantajla kendi partinize getirmek için bu baskı araçlarına ihtiyaç var. Buradan sormak istiyorum, mahallî idareler seçimlerinin üzerinden daha bir yıl bile geçmedi, bu yöntemlerle 30 Marttan bu yana muhalefet partilerinden seçilen kaç belediye başkanını partinize transfer ettiniz? Bu yıl bütçe kanunuyla KÖYDES, BELDES ve SUKAP gibi projeler için ayrılan kaynaklar ciddi bir biçimde de ayrıca azalmıştır.
Tabii, diyeceksiniz ki zaten belediye sayıları da azaldı, köy sayıları da azaldı. Ancak burada herkesin bilmesi gereken bir husus da şudur: 6360 sayılı Kanun'la kapatılan belde ve köyler büyükşehirler içinde kaybolmuş, kaybolmaya yüz tutmuş, aradan geçen bu çok kısa sürede bile sahipsizlikleri hissedilir hâle gelmiştir. Maliye Bakanlığı bütçesine KÖYDES, BELDES ve SUKAP kapsamında konulan ödeneklerin dağıtımı, kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenmektedir. Yüksek Planlama Kurulunun kimlerden oluştuğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, Yüksek Planlama Kurulundan çıkan kararların nasıl kararlar olduğunu ve bu kaynakların hangi belediyelere, hangi özel idarelere hangi kriterlere göre aktarılacağını da konuşmaya ve tartışmaya bile gerek yoktur.
Değerli milletvekilleri, bunları tartışmak yerine kalıcı ve kayda değer bir çözüm üretmek istiyorsak yıllardır konuşulan ancak gerçekleştirilemeyen Belediye Gelirleri Kanunu'nu günümüz şartlarına göre belediyelerin kendi görevlerini yerine getirmesini sağlayacak kadar artırmalıyız ve bu işi kalıcı hâle getirmeliyiz. Belediyelerin büyüklüklerini, yaz nüfuslarını, kış nüfuslarını ve coğrafi alanlarının genişliği gibi objektif kriterlerini de göz önünde bulundurmak kaydıyla belediyelerin kaynak sorununu adil ve kalıcı bir şekilde düzenlemeliyiz. Yoksa, bu bahsettiğimiz projelerle belediyelerin desteklenmesi dökme suyla değirmen döndürmeye benzer.
Yine, tartışılan önemli konulardan bir tanesi de bu projelerle birlikte üretilen hizmetlerin kalitesi ve kalıcılığıdır. Bu projelerle üretilen hizmetlerin birçoğunda belli bir kalite standardı maalesef tutturulamamış ve kısa zamanda yenileme ihtiyacı duyulmuştur. Dolayısıyla, her görev sahibi tarafından, yani köylerdeki hizmetler özel idareler tarafından, beldelerdeki hizmetler de belediyeler tarafından gerçekleştirilebilmelidir.
Tabii, burada asıl önemli olan bir diğer konu da şudur: Demokrasilerde mahallî idareler çok önemli bir yer tutmaktadır. Ancak AKP iktidarı çıkarttığı Bütünşehir Kanunu'yla Türkiye'deki mahallî idare sayısını yarının bile altına indirmiştir. Örneğin, bugün Fransa'da 36.500 belediye bulunmaktayken 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu'ndan sonra Türkiye'de 30 büyükşehir, 51 il, 519 büyükşehir ilçe belediyesi, 400 ilçe belediyesi, 396 belde belediyesi kalmıştır. Yine, 51 il özel idaresi vardır ve köy sayısı da 36 binden 18 bine düşmüştür. Vatandaşlarımızın demokrasinin nimetlerinden faydalanmasının en temel fırsatlarından biri olan belediyelerin kapatılması, AKP iktidarının demokrasi anlayışının ne kadar sığ olduğunun da bir diğer göstergesidir.
Burada ısrarla anlatmaya çalıştık, köylerimizin tüzel kişiliğini kaldırmayın, beldeleri kapatmayın, burada yaşayan vatandaşlarımız büyükşehre ulaşıp derdini anlatıncaya kadar kurbağanın gözü çıkar dedik, size dinletemedik. Bugün o kapatılan köylerdeki ve kapatılan beldelerdeki insanlar derdini anlatacak muhatap bulmakta zorluk çekmektedir.
Şimdi gelinen noktada, seçimin üzerinden daha dokuz ay geçmesine rağmen, büyükşehirler teşkilatlanmalarını dahi tamamlayamamışlar, teşkilatlanmalarını dahi tamamlayamayan büyükşehir belediyelerinin bu köylerimize, beldelerimize hizmet götürmesi de maalesef mümkün olamamaktadır. Tabii, çok hızlı bir şekilde, aceleyle çıkarılan bir kanunla ülkemiz şartlarına uymayan birçok düzenleme yapıldı.
Değerli milletvekilleri, yine bu Büyükşehir Kanunu'yla düzenlenen büyükşehir belediyesi, ilçe belediyeleri ve diğer ilgili kurumlar arasındaki personel, mal, görev ve yetki paylaşımı aradan geçen süreye rağmen tamamlanamamıştır. Ayrıca, iktidarın seçimleri kazandığı iller ile muhalefet partilerinin seçimleri kazandığı illerde, paylaşım noktasında, çifte standart uygulamalarına şahit olmaktayız.
Muğla ilimizde Anayasa'mıza ve Kıyı Kanunu'na göre kamusal alan olması gereken güzelim plajlarımız, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Muğla Valiliğinin ortaklaşa kurduğu bir şirket üzerinden özel sektöre kiralanırken, Antalya'daki plajlar Antalya Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir.
Yeri gelmişken bu kıyı yağmacılığına da değinmekte fayda var. Dünyanın incisi plajlarımızı yüksek kiralar vererek kiralayan şirketler, verdikleri paraları geri alabilmek için hem buralara gelen vatandaşlardan yüksek giriş bedelleri alacaklar hem de birtakım kaçak tesisler kuracaklardır. Bu arada, bölgede yaşayan gariban vatandaşların da bu plajlardan yararlanma imkânı ortadan kalkacaktır. Vakit geçmeden herkesin bu konuya gereken hassasiyeti göstermesinde fayda var.
6360 sayılı Kanun'la büyükşehirlerde mevcut yapı stokuna üstü kapalı bir af da gelmiştir. Ancak, büyükşehirler teşkilatlanmasını tamamlayıp kırsaldaki imara bakacak hâle gelemedikleri için kırsaldaki yapıların ruhsatlandırılmasını bir kenara bırakın, hızla kaçak yapı stoku artmaktadır. 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu'yla kapatılan köylerimizin çoğunluğu Millî Eğitim Bakanlığı tarafından taşıma kapsamından çıkarılmıştır. Bu durum, hem öğrencilerimizi hem de onların gariban ailelerini ciddi manada mağdur etmektedir. Bir an önce, kapatılan köylerin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından taşıma kapsamına alınmasında fayda vardır.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, 6360 sayılı Kanun'la kırsalda yaşayan yani köylerimizde, beldelerimizde yaşayan insanları da şehirli yaptık ama bu insanlar her ne kadar kanunla şehirli hâle geldiyse de köylü gibi yaşamakta, köylü gibi üretmekte, köylü gibi tüketmekte ve en önemlisi de köylü gibi kazanmaktadır ve maalesef, AKP'nin yanlış tarım politikaları sebebiyle de sürekli azalan bir gelire sahiptir. Kanunun üzerinden iki sene geçti. Üç sene sonra bu insanlar köylü gibi yaşamalarına ve kazanmalarına rağmen şehirli gibi harçlar, vergiler, elektrik parası, su parası ödemekle mükellef olacaklar. Bu bakımdan, özellikle şehre yakın olup şehrin hizmetlerinden ve nimetlerinden istifade edemeyen insanların yaşadığı yerleşim yerlerinin, köy tüzel kişiliklerinin ihya edilerek büyükşehir kapsamından çıkarılması ve böylece bu insanların yüksek vergilerden kurtarılması gerekmektedir.
Yine, büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasında yetki, görev ve kaynak tartışması devam etmektedir. "Komşusunda gören ayranına su katar." misali, büyükşehir belediyeleri kendi partisinden olan belediyelere yardım etmekte, diğerlerine yardım etmemektedir. Büyükşehir Belediyesi Kanunu'yla birlikte büyükşehirlerin görevleri, yetkileri ve sorumluluk alanları çok ciddi bir şekilde genişletilmiştir. Ancak, büyükşehir belediye gelirleri de bu görevlerindeki artış kadar artırılmamıştır. Büyükşehir belediyelerinin ve büyükşehir ilçe belediyelerinin kaynakları görevleriyle mütenasip bir şekilde artırılmalıdır.
Özellikle turizm bölgelerindeki belediyeler diğer belediyelere göre daha ciddi sıkıntılarla karşı karşıyadır. Turizm bölgelerindeki belediyeler kış aylarındaki nüfuslarına göre pay almakta, ancak senenin diğer yarısında çok daha fazla nüfusa hizmet vermek zorunda kalmaktadırlar.
Büyükşehir Kanunu'ndaki birçok aksaklık, eksiklik ve yanlışlık açıkça ortadayken AKP'nin 10 ili daha büyükşehir kapsamına almak için çalıştığı duyumlarımız vardır. Bu kadar sıkıntıların devam ettiği bir dönemde iktidarın aceleyle büyükşehir sayısını artırmak yerine uygulamadan kaynaklanan sıkıntıları ortadan kaldırmasında fayda vardır.
Baştan söyledik, "Bu yapı Türkiye'yi eyalet sistemine götürür. Bunun arkasından özerklik gelir, federasyon gelir." dedik; siz de dediniz ki: "Siz hayal görüyorsunuz." ama muhataplarınız "Hem federasyon hem özerklik hem genel af masada." diye açıklama yapıyor ve ekliyor: "Beklemeye tahammülümüz yok. Seçimden önce bu meseleyi konuşup çözüme kavuşturmak zorundasınız. Yoksa..." diyerek sizi tehdit ediyorlar. Gözüken o ki iktidar cenahı da yaptığı açıklamalarla bu tehditlere boyun eğmiş. Bu minval üzere hızla 2015 genel seçimlerine doğru gidiyoruz.
Ben buradan bütün vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum: Türkiye'nin bölünmesini, parsellenmesini isteyenlere cesaret ve ümit vermemek için 2015 seçimlerinde AKP'ye oy vermeyin; İmralı canisinin, Kandil'den ülkemizi tehdit edenlerin taleplerini yeşertmemek için 2015 seçimlerinde AKP'ye oy vermeyin; 17-25 Aralıkta ortaya savrulan asrın en büyük yolsuzluğunun üstünün örtülmemesi için 2015 seçimlerinde AKP'ye oy vermeyin.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi ve ekranları başındaki vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)