| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 20.12.2014 |
HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Aslında iki yönlü değerlendirilmesi gereken bir konu. Ben de bir önceki hatibin süt ve çay betimlemesi üzerine konuşmak istiyorum. Aslında ülkemizde insanlar hem süt içebilmeli hem de çay içebilmeli. Süt ve çay içebilmenin ve hatta doğal içeceklerin çeşidini ve miktarını artırabilmenin hesabını yapmamız lazım. Birini biriyle mukayese etmek, birini birine göre değerli kılmak yerine değişik coğrafyaların değişik üretim biçimlerini geliştirebilecek bir bütçeyi hazırlama konusunda tartışalım.
Bence, Ensar Bey bu konuda iyi bir tartışma zemini oluşturdu. Bunun üzerinden tarım politikasını tartışabiliriz. Tarım ekonomisini, tarım bütçesini tartışabiliriz.
Tabii, çocuklar sağlıklı büyüsün deniyor, süt içsin deniyor, çocuklar okula gitsin diye sabahın beşinde kaldırılıyor. E, sabahın beşinde kalkan çocuk süt içebilir mi? Peki, sabah beşte çocuklar niçin okula gitmek için kalkıyor? Çünkü yeterince okul yok, okullar sabahçı-öğlenci oluyor. Milyonlarca, milyarlarca liralık eğitim bütçesi büyüdü, büyüdü, büyüdü, çocukların gideceği bir okul yok. Aynı okulu, aynı sırayı 2 öğrenci kullanıyor.
Şimdi, Avrupa Birliği tarım politikası gereği, siz, Ziraat Bankasına hayvancılık yapmak üzere bir kredi başvurusunda bulunuyorsunuz, diyorsunuz ki: Benim ahırım var, hayvancılık yapacağım, süt sığırcılığı yapacağım şu kadar kredi istiyorum. Ziraat Bankası sizin kredi başvurunuzu kabul etmiyor ya da TKDK kabul etmiyor, ilgili kurum. Neden? İşte hayvanın yaşam alanı dar diye. Ahırınızın metrajı dar diye sizin ineğiniz için kredi vermiyor. Niye? İneğin yaşam hakkı düşünülüyor. Tamam, bu çok doğal, ekolojiyi koruyan insanlar olarak biz bunu kabul ediyoruz.
Peki, 50 kişilik sınıflarda öğrencilerin yaşam alanının hesabını neden yapmıyor bu ülke? Bu maliye, neden 50 kişilik öğrenci sınıflarının teneffüs ortamını düşünmüyor? Sağlıklı nefes alamıyor, çocuklar sağlıksız ortamda büyümezler, sağlıklı eğitim almazlar, iyisi mi biz onlara okul yapalım diye düşünmüyor? Çünkü düşünmez. Niye? Karakol yapması lazım. Milyarlarca liralık ihalelerle ve doğrudan temin ile ihale yaparak kendi yandaşlarına karakol ve kalekol yapması gerekiyor. Bunu ne zaman yapması gerekiyor? Savaş ortamında değil. Tam da çözüm ortamının tartışıldığı, artık silahların devre dışı kaldığı, savaş politikalarının devre dışı kalması gerektiği bir süreçte "Gerillalar silahı bıraksın, gerillalar geri çekilsin, barış olacak." diye anlaşmanın, barışmanın yapıldığı, tartışıldığı bir dönemde, hurra, milyarlarca lira örtülü ödenekler, örtüsüz ödenekler savaşa harcansın. Savaşa bütçenin olduğu, bombalara milyar dolarların harcandığı bir ülkede siz ne yaparsanız yapın tarım ekonomisini düzeltemezsiniz, eğitim ekonomisini düzeltemezsiniz, sağlık ekonomisini düzeltemezsiniz çünkü, sizin harcamanız gereken milyarları kazanması gereken özel şirketler var uluslararası kaynaklı.
Özelleştirme yapılıyor, eğitim özelleştiriliyor, eğitimin parası devlet tarafından veriliyor ama öğrenci başı 3 bin lira, 4 bin lira özel okula veriliyor. Madem sen öğrencine bu kadar harcama yapabiliyorsun devlet okuluna harca. Devlet okuluna harcadığın zaman sen kamusal alana yatırım yapmış oluyorsun ama özel okula yatırdığın zaman cemaate... Peki, "Cemaat, cemaat..." deniyor, burada hiç kimse kusura bakmasın, MHP iktidar döneminde de, CHP iktidar döneminde de, AKP iktidar döneminde de Gülen cemaatinin okulları otuz yıldır dünyanın her tarafında devletin parasıyla yapılıyordu, kimse gıkını çıkarmıyordu ve burada bir öz eleştiri vermek lazım. Çocuklar özel okullara yönlendirilirken, bazı şeylerin tartışması yapılırken cemaatçi savcılar, hâkimler KCK operasyonu yapıp bizim okul çağındaki çocuklarımızı terörist ilan ediyor ve onları vuruyordu.
Şimdi, bunların ekonomik boyutuyla tartışılması lazım. Şimdi, böyle bir durumda bu ülkede ekonomi tartışılacaksa sadece rakamlarla değil, sadece milyarlar... İşte "Efendim, öğretmenin on yıl önce maaşı 400 liraydı da, şimdi 2.500 lira oldu." "On yıl önce 400 lirayla ne alınabiliyordu, bugün 2.400 lirayla ne alınabiliyordu?"yu karşı karşıya koyun, enflasyon var mı yok mu görürsünüz. On yıl önceki, yirmi yıl önceki 5 lirayla bugünkü 55 liranın aynı olmadığını herkes bilir ama rakamsal büyüme ekonomik büyüme demek değildir, refah düzeyinin artmış olması demek değildir.
Bu ülkede Millî Piyango diye bir tesis var ve Millî Piyangodan milyarlarca lirayı kazanan çok insan o kadar parayı kazanmış olmasına rağmen, sefalet içinde yaşamaya devam ediyor. Neden? Çünkü bir ekonomi bilincine sahip olmadığı için. Yani haydan gelen huya gitmiş. Türkiye ekonomisinde de haydan gelen huya gittiği için çocuklar sağlıklı okullarda eğitim göremiyorlar.
Tarım politikasında iyi bir tarım ekonomisi geliştirilemiyor. Çiftçiler memnun değil, üreticiler memnun değil. Tarımda deniliyor ki: "Ülkemizde büyükbaş, sığır sayısı artmış." E, artmış da büyükbaş, sığır sahibi sayısı azalmış. Eskiden herkesin 2-3 tane ineği vardı, şimdi 2-3 kişinin 3 bin-5 bin tane ineği var. Şirketler aracılığıyla sınır ticareti yapılıyor.
Bu ülkede, arkadaşlar, bir kuş gribi hikâyesi uyduruldu, tavuk gribiyle insanların tavukları boğazlatıldı, likit yumurta satıldı bu millete. Kuru fasulyenin faydalarından bahsedilerek insanlar et yemekten alıkonuldu; YİBO'larda çocukların vitamin, protein ihtiyacı kuru fasulyeden, nohuttan karşılandı ama birileri çocuklarına et entegre tesisleri kurdu ve bu ülkede yetiştirilen en güzel etler Avrupa'ya sucuk, sosis, salam diye ihraç edildi ucuz maliyetle.
Balıkesir'de domates üreten kişi ile Antalya'da seracılık yapan kişi memnun mu yaşamından? Hayır ama Balıkesir'de yer altı kaynakları için şirket kuran ya da Ermenek'te maden şirketi kuran siyasi iktidar yanlısı yaşamından mutlu, madende göçük altında kalan maden işçisinin çocukları evsiz barksız. Emeği veren Ermenek'teki madenci ama saltanatı süren... Gerek yok söylemeye, herkes biliyor. Herkes artık "Kral çıplak." demeyi bilmeli. Yani bir çocuk mu çıkıp bağırmalı? Yani burada herkes neyin ne olduğunu biliyor.
Antalya'da sera üretiminden geçimini sağlayan çiftçiler, bir dolu yağıyor, perişan oluyor, tarım ya da devlet ekonomisi onların zarar ziyanını karşılayamıyor. Ama bir ortağı Kürt, bir ortağı Türk, bir ortağı İsrailli, bir ortağı bilmem Amerikalı, uluslararası şirketler tarafından yönetilen 5 yıldızlı, 7 yıldızlı oteller zincirinin sahipleri yan gelip ahkam kesiyorlar. Sahiller satılıyor; uluslararası şirketlere, yabancı sermayeye satılıyor, biz "Kürdistan'da özgürlük olsun." diyoruz, biz terörist oluyoruz, vatan düşmanı oluyoruz ama sahilleri parsel parsel yabancı sermayeye satanlar milliyetçi oluyor, vatansever oluyor.
Yani bu ekonominin halk faydasına olmadığını herkes biliyor. Ama bu siyasetin de millet ve halk faydasına olmadığını, artık gerçekçi bağlamda birtakım şeyleri çok ciddi manada tartışmanın gerekliliğini ifade etmek lazım. Birlikte olmak için ne yapmalıyız, birbirimizi nasıl kucaklayabiliriz, nasıl kabul edebiliriz, dilimizi nasıl yaşatabiliriz? Kültürümüzü yaşatabiliriz. "Ne mutlu Türk'üm diyene." deyip de insanları kandırmanın bir anlamı yok. Türk olup da Antalya'da 7 yıldızlı otelde komilik yapan adam, onun patronu Kürt'ten daha mutsuz. Yani 7 yıldızlı otelin, cemaat bağlantılı, devlet destekli "Kürt" diye bilinen patronu "Türk" diye komilik yapan adamdan daha mutlu.
Biz niye bir milleti kandırıyoruz, yoksulluk ve sefalet içinde boğuyoruz, ondan sonra onları milliyetçi söylemlerle birbirine kırdırmaya çalışıyoruz. Bu ülkede Kürtler de Türkler de Lazlar da Çerkezler de Ermeniler de Asuriler de Araplar da, herkes birlikte yaşamalı. Bunu yaşayabilmek için de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - ...gerçekçi zeminde, özgürlükçü ve demokratik bir yaklaşımla bütçe düzenlenmelidir.
Biz özgürlüğü ve demokrasiyi yaşatmadığımız müddetçe, rakamlarla oluşturulan bütçelerin sadece sermayedarlara faydası olur, üçkâğıtçılara faydası olur, halka faydası olmaz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)