| Konu: | 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 21.12.2014 |
HDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) - Değerli arkadaşlar, sizleri grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin gelir-gider dengesi üzerinde konuşuluyor. Tabii, rakamlarla dengeleri kâğıt üzerinde sayabilmek ya da onu hesaba oturtabilmek mümkün ama gelir-gider dengesinin toplumun dengesini ne kadar bozduğunu düşünmek üzerinde biraz kafa yormak lazım. Kâğıtlar üzerinde milyarlarca liralık bütçenin gelir-gider dengesi oturtulmuş ama bu ülkede aç yatan insanlar varken akşam yemeklerinde devletin kamu olanaklarını kullanarak, misafirhanelerini ya da kamu bütçesini kullanarak milyonlarca lira harcayıp kendi çocuklarını doyuranlar da var. Tabii, kendisi tokken açın hâlini anlamayanlar, devlet gücüyle, iktidar gücüyle, hiçbir emek vermeden kendi çocuklarına yatlar, katlar, kotralar, şilepler alanlar var ama kendi çocuklarına oyuncak gemi alamayanlar da var. Şimdi, bu dengesizliği kâğıt üzerinde nasıl oturtacaksınız bilmek lazım. Çadırlarda yaşayan aileler var ama 1.001 odalı sarayı olan başkanlar da var. "Bu saraylarda kimleri konuk ediyorlar kardeşim?" deyip daha sonra o kardeşlerine ilişkin nasıl hamleler yapıyorlar, nasıl dengesiz duruşlar sergiliyorlar, bunları tartışmak lazım.
Bu toplumsal dengesizlikleri saymak günlerimizi alır. Eğitim bütçesiyle ilgili dengesizliği, sağlık bütçesiyle ilgili dengesizliği, Adalet Bakanlığı bütçesiyle ilgili, ticaretle ilgili, turizmle ilgili, sanatla ilgili...Yani, milyonlar, milyarlar havada uçuşuyor ama halk gariban, perişan. Milyonlarca kredi kartı borçlusu var, milyonlarca insan geçim derdi çekiyor, elektrik faturasını ödeyemedi diye elektriği kesilen on binlerce, yüz binlerce aile var ama elektrik şirketi kurup milyonlarca liralık bütçeyi HES'ler ya da HES şirketlerine ortaklık yaparak kazanan siyasiler var. E tabii, milyarlarca lirayı havada uçuranların kıblesiyle ilgili bizim birtakım söylemlerimiz olacak. Yani "'Kıble' deyince aklımıza para mı geliyor, 'Kıble' deyince para mı anlıyoruz?"u tartışmak da çok etik değil.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Böyle bir söylem olur mu ya?
OSMAN KAHVECİ (Karabük) - Kıble ile parayı karıştırma ya!
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Sayın Başkan, temiz dile davet ediniz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Kıblenin ne olduğunu bilseydiniz, eğer kıbleniz doğru olmuş olsaydı bu Hükûmetiniz süresi içinde milyarlarca lira havada uçmazdı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Nasıl konuşuyorsun ya? Bu nasıl bir...
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Sadece yazıklar olsun ya!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Size yazıklar olsun.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) - Yakışmıyor kardeşim ya!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Siz çıkıp da "Kürsüde her sözü söyleyeceğiz, kimse bize itiraz etmesin." diyorsanız "Yazıklar olsun." kelimesinin "Kıbleniz doğru değildir."den daha ağır olduğunu bilmek zorundasınız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bütçeyle ilgili konuş varsa.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Daha ağır olduğunu bilmek zorundasınız.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) - Hiç yakışmadı.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Ve "Biz istediğimizi söyleriz. Siz bize hiçbir şey söyleyemezsiniz." diyorsanız onu da siz varın, kendi kendinize hüsnükuruntu edinin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Onu siz diyorsunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Biz doğruyu söylüyoruz. Muhalefetin işi de zaten budur. Demokrasi sistemlerinde aklı olan bilir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ama hakaret etme.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Aklı olan haklı bulur. Biz bu konuda... Demokrasi sistemlerinde elbette muhalefet konuşur, önerir, eleştirir ve bu değerlendirilir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Konuş kardeşim, hakaret etme.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Söylediklerimin içerisinde hakaret içeren hiçbir şey yok.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Nasıl yok? "Kıbleniz" diyorsun ya.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ya, teşbih var, teşbih. Çıkar, cevap verirsiniz. Ne öyle laf atıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkanım, süremin, arkadaşlar konuşma yapacaklarsa...
BAŞKAN - Siz devam ediniz.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Temiz dile davet etme hakkımız var.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Ama sizin de sorumluluğunuz Genel Kurulu beni dinlemeye yönlendirmek.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ama temiz bir dil kullan.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Başkana görev mi öğreteceksin?
BAŞKAN - Sayın Üçer, siz kendinizi dinletiniz.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, arkadaşların... Eğer hukuktan bahsediyorsak sayın hatip çıkıp "kıble" ve "para" kelimesini gerekçe yapıp söz istedi. Ben de aynı gerekçeyle söz isteyecektim, bana söz vermediniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - İstemedi, istemedi, söz istemedi Başkanım.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Ben bu tutumunuzun da antidemokratik olduğunu, bana söz yetiştirmek yerine Genel Kurulu hatibi dinlemeye yönlendirmenizin daha doğru olacağını düşünmekteyim. Lütfen Meclisi...
BAŞKAN - Sayın Üçer, o konuşmayı siz yapmadınız.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Evet, ama...
BAŞKAN - Burada, konuşmanın muhatabı orada dururken sizin söz isteme hakkınız pek olmaz zannımca.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Grubumuzu genelleyerek...
BAŞKAN - Şimdi, siz konuşuyorsunuz, buyurunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, grubumuzu genelleyerek şey yaptıkları için...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Özdal Bey, konuşmanızı yapın.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Evet, ben konuya dönmek açısından yeni bir giriş yapayım.
Şimdi, bütçenin gelir ve gider dengesinin hesaplar üzerinde, kâğıtlar üzerinde birleştirilmesinin mümkün olduğunu görebiliyoruz tabii. Maliye Bakanımızın da en büyük başarısı aslında bu, kâğıt üzerinde bir başarı.
Şimdi, eğitim bütçesine bakın. Öğretmenler memnun değil -eğitim bütçesinin ana hedefi öğrenciye iyi eğitim sunmak- öğrenciler memnun değil, idareciler memnun değil. Peki, eğitim kurumunda üç hedef kitleniz vardır: Öğrenciler, eğitim emekçileri -öğretmenler, bütün eğitim emekçileri- ve idareciler. Bunların hiçbiri memnun değil ama eğitimle ilgili özel şirketlerin, servislerin, efendime söyleyeyim, güvenlik şirketlerinin memnuniyeti üst düzeyde.
Sağlıkta, yine, hastalar memnun değil, hasta yakınları memnun değil ama kendi çocuklarına özel hastane kuranlar, ona tıbbi cihaz satanlar, ilaç deposu sahibi olanlar memnun. Böylesi bir dengesizlik kabul edilebilir bir şey midir?
İlaçtan bahsetmişken; adaletten bahsediyorsunuz, doğrudan bahsediyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp "Kobani, Cizir, Afrin kantonları birleşirse çok büyük bir tehlike olur." diyor. Bu ne öngörüsüzlüktür, bu ne yanlış bir anlayıştır; yanlış bir düşmanca zihniyettir!
Bugün güney Kürdistan Federal Bölgesi'yle dünyada en kârlı ticareti yapan Türkiye'dir. Peki, güney Kürdistan federal yönetimi olmadan önce Sayın Barzani, Sayın Talabani bu ülkeye geldiğinde medyada ne kadar hakaret edildiğini hatırlasanıza, neler neler söyleniyordu. Ama bugün Türkiye'nin en büyük ticari ilişkisi orayla ve Türkiye'nin en kârlı ticari ilişkisi orayla. Yarın bu, Kobani için de mümkündür, Cizir için de mümkündür, Afrin için de mümkündür ama şu an Kobani'de IŞİD vahşetinden kaçmak zorunda kalan çocuklar eğer orada Nazi kamplarını aratmayacak AFAD çadırlarında ölüme terk ediliyorsa yarın onların yüzüne bakabilecek miyiz, bunun tartışılması lazım. Biz aynı coğrafyada birlikte yaşayacağız. Bu çocuklar perişan, sadece Kobani çocukları değil, sadece Kürtler değil, oradan gelen halkların hepsi, 2 milyon insan mülteci ve sen mültecilik yasasını bile kabul etmemişsin. Sadece senin gemilerinde 3.600'ü aşkın insan, bu ülkeden kaçmak, Avrupa'ya mülteci olmak için giderken insan kaçakçılarının avı olmuş, denizde boğulmuş ve onların etini balıklar yemiş; İstanbul'da balıklar avlanmış, İstanbul'un dört başı mamur restoranlarında balıklar servis edilmiş milyar dolarlarca, hangi saraylarda kimlere ikram edilmiş. Bu dönemde o balıkları yemek neleri neleri anımsatır, çağrıştırır insana. Şimdi, bunları düşünmeyeceksiniz, göç idaresinin bütçesini, AFAD'ın bütçesini yolsuzluklara havale edeceksiniz, konteynerler Van'da çürüyecek, 10 bin konteyner Van'da çürütülecek, bekletilecek ve orada Suriye'den gelen Kürt, Arap, Asuri mülteciler için siz çadırı bile çok göreceksiniz. Bu mudur gelir-gider dengesi? Bir devlet, devlet olmanın gereği ne olursa olsun, kendi gücünü göstermek istiyorsa bile bunu yapmak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Eğer birileri ölsün, birileri yaşasın ve bunun adı da denge olur diyorsanız varın siz istediğiniz gibi düşünün, halk gereken yanıtı gerektiği zaman verecektir. (HDP sıralarından alkışlar)