| Konu: | Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 07.01.2015 |
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 616 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde tutuklu ve hükümlü mevcudunun 59 binlerden 159 binlere çıktığı, 2 bini aşkın mahkûmun cezaevlerinde öldüğü ve yine 50'yi aşkın mahkûmun intihar ettiği, ısınma, beslenme ve yaşam kaynağımız olan suyun kullanılmasına kadar pek çok sorunun yaşandığı ve cezaevlerindeki mahkûmların sağlık hizmetlerinden yararlanamadığı... Böylesine önemli bir kanun tasarısını, aslında çözüm getirmesi gereken bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Ancak, maalesef, görüşmekte olduğumuz 616 sıra sayılı Yasa Tasarısı, bu sorunları çözmenin ötesinde, ceza infaz kurumlarının temel yapısında birtakım değişiklikler yaparak sorunları daha da artıran, daha da derinleştiren bir düzenleme paketi olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. Bu düzenlemeye, bu pakete baktığımızda, cezaevlerindeki dış güvenliğin tıpkı iç güvenlik gibi İçişleri Bakanlığından alınarak, Jandarma Genel Komutanlığından alınarak Adalet Bakanlığına devredildiğini, Adalet Bakanlığı bünyesinde iç güvenlik, dış güvenlik ve müdahale birimlerinin oluşturulduğu, oluşturulan bu iç güvenlik, dış güvenlik müdahale birimlerine kanundaki belli şartların gerçekleşmesi hâlinde ve yine verilen emrin ifası sırasında aktif ve pasif direniş hâlinde zor kullanma yetkisinin verildiği, zor kullanma yetkisini kullanma derecesinin ve sorumluluklarının cumhuriyet başsavcılarına bırakıldığı pek çok düzenlemenin bu pakette yer aldığını görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, maalesef, bu düzenlemeler aslında cezaevlerinde yaşanan sorunların ve bunların izlenmesini, denetlenmesini kolaylaştıran düzenlemeler olarak değil, sorunları derinleştiren düzenlemeler olarak karşımıza çıkmış bulunuyor.
Öncelikle, cezaevlerinin dış güvenliğinin tıpkı iç güvenlik gibi Adalet Bakanlığına bağlanması çifte denetim mekanizmasını ortadan kaldırarak Adalet Bakanlığının bünyesinde cezaevlerinde bir denetim zafiyetinin oluşmasına yol açacak bir sorun olarak görünüyor. Önceden Jandarma Genel Komutanlığı ve İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığından bağımsız bir birim olarak cezaevleri güvenliğinde ve denetiminde söz sahibiyken, maalesef bu denetim sadece tek bir organın, tek bir kurumun şahsında ve sıfatında birleştiriliyor.
Yine, iç güvenlik birimlerine, dış güvenlik birimlerine ve müdahale birimlerine maalesef kanunda gösterilen şartlarda aktif ve pasif direniş hâlinde zor kullanma yetkisinin verilmesi, bu yetkinin kullanılması sırasında bu hakkın kötüye kullanılması ve hatta aşırı şiddet uygulanması gibi sorunları beraberinde getiriyor. İşte, böyle önemli sorunların beraberinde getirildiği bir süreçte aslında cezaevlerinin denetimlerinin cezaevi izleme kurulları kanalıyla daha da olağan hâle getirilmesi, daha da etkin ve işlevsel hâle getirilmesi gerekirken, maalesef cezaevleri izleme kurullarının yapısı nedeniyle bunun pek olanaklı olmadığı, mümkün olmadığı açıkça görülüyor.
Az önce Grup Başkan Vekilimiz Sayın Levent Gök'ün ifade ettiği gibi, Türkiye'de maalesef cezaevleri izleme kurulları, Adalet Bakanlığının kontrolündeki, illerdeki adalet başkanlık divanı tarafından, illerdeki adalet divanları tarafından yerine getiriliyor yani seçimler onlar tarafından gerçekleştiriliyor.
Değerli arkadaşlar, 2010 yılında yapılan referandumdan sonra maalesef Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Adalet Bakanlığının ikinci müsteşarlığına dönüştürülmüş durumda. Adalet Bakanlığının ikinci müsteşarlığına dönüştürülen HSYK'dan sonra illerdeki adalet komisyonları ve başkanlıkları tamamen Adalet Bakanlığının kontrolüne girmiş durumda.
Şimdi, bir taraftan iç denetimi ve dış denetimi tamamen tek bir kurumda, Adalet Bakanlığında birleştiriyoruz, diğer taraftan bunun denetimini yapacak izleme kurullarını da tekrar Adalet Bakanlığının kontrolünde olan adalet komisyonlarına bırakıyoruz. Yani hem icrayı yapacak, uygulamayı yapacak organ ile denetimi yapacak organı, görüntüde olmasa bile aslında gerçekte tek bir sıfatta, tek bir kurumda birleştiriyoruz. Bunun demokrasiyle bir ilgisi yok Sayın Bakanım. Yani dolayısıyla bu düzenleme cezaevindeki sorunları daha da artıracaktır.
Bunun dışında, zor kullanma yetkisini cumhuriyet başsavcılıklarına bırakıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün cumhuriyet başsavcıları maalesef cumhuriyetin savcıları değildir. Bugün cumhuriyet başsavcıları, Adalet Bakanlığının ve iktidarın dışında doğrudan Cumhurbaşkanının savcısı hâline gelmiştir. Geçtiğimiz günlerdeki 17 ve 25 Aralık soruşturmalarında açıkça görüldüğü üzere...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - ...aklama kararları veren cumhuriyet başsavcıları bugün cumhuriyetin savcısı değil, Cumhurbaşkanının savcısıdır ve zor kullanma yetkisi de cezaevlerinde doğrudan cumhuriyet savcıları tarafından değil, Cumhurbaşkanı tarafından kullanılacaktır. Bunun da demokratik rejimle ve hukuk devletiyle bir ilgisi ve alakasının olmadığını düşünüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)