| Konu: | Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 08.01.2015 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet Bakanlığıyla ilgili bir yasa tasarısını burada görüşürken ortada ne kadar adalet kaldığını, ne kadar hukuk kaldığını, ne kadar bağımsız yargı kaldığını tabii burada detaylı bir şekilde aslında tartışmak gerekiyor. Sadece yargısız infazlar üzerinden bu ülkedeki adaletin, hukukun ne durumda olduğunu hepimiz eminim ki rahatlıkla çözebiliriz. Bir ülkede yargısız infazlar varsa ve yargısız infazlar cezasızlıkla ödüllendiriliyorsa o ülkede yargı da hukuk da adalet de kaybolmuş demektir, ortadan kalkmış demektir. Maalesef, Türkiye'nin özellikle AKP Hükûmeti dönemindeki pratiği, yargısız infazların meşrulaşması ve cezasızlıkla ödüllendirilmesi pratiğidir ve bu koşullarda adaletle ilgili herhangi bir yasa tasarısının da sorunu çözmesi mümkün değildir.
Bakın, AKP iktidarı döneminde sadece geçen yıl, 2014 yılında toplumsal gösterilerde toplumsal gösterilerde polis ve asker kurşunuyla yani devletin, kamu görevlilerinin kurşunlarıyla katledilen insan sayısı 54'tür, korkunç bir rakam. Son on iki yılda, 2002 ile 2014 yıllarında bu rakam 490'dır. Yani, 500'e yakın insan iktidarınız döneminde yargısız infaz edilmiş, sokak ortasında katledilmiş; bunların yüzde 99'u da herhangi bir ceza almamış, âdeta cezasızlıkla ödüllendirilmişler. İsimlerini burada saymaya kalksak herhâlde sabaha kadar bitiremeyiz ancak yakın dönemde, sadece son iki ay içerisinde Uğur Özbay, Baver Şeyhanlıoğulları, Abdulkadir Çakmak, Davut Nas, Mert Değirmenci, Emre Ekinci, Ramazan Arif, Yunus Aktaş, Şahan Dağhan, Rojhat Özdel, işte birkaç gün önce Cizre'de Ümit Kurt, Lice'de Medeni Yıldırım, Rojava sınırında Kader Ortakaya, bütün Türkiye kamuoyunun bildiği Uğur Kurt, Uğur Kaymaz, bütün bunlar, burada daha sayamadığımız pek çok çocuk ve genç sokak ortasında yargısız infaz edilen bir listeyi oluşturuyorlar. Bugüne kadar, dediğim gibi, bu yargısız infazları yapanlarla ilgili kamuoyu vicdanını rahatlatacak, halkın vicdanını rahatlatacak tek bir yargılama yapılmadı.
Ceylan Önkol'u hepiniz biliyorsunuz. Ceylan Önkol, Diyarbakır'ın Lice ilçesindeki Şenlik köyünde, hayvanları otlatmak üzere araziye çıktığında, Abalı Karakolu'ndan atılan bir havan mermisiyle katledildi. Ceylan Önkol'un nasıl katledildiğini, kimlerin katlettiğini, bu katledenlerin bugüne kadar neden ceza almadıklarını bilmiyoruz. Bugüne kadar herhangi bir şekilde kamuoyuna açıklanmayan, halka bilgilendirilmesi yapılmayan bu cinayetle ilgili dün Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi 28.208 TL'lik bir maddi tazminata hükmetti, utanç verici bir karar. Bir yaşam hakkı gasbı, bir çocuğun yaşamının maliyeti âdeta kan parası şeklinde mahkeme tarafından belirlendi ve aileye tebliğ edilecek. Böylesi bir ortamda yargıdan, hukuktan, adaletten bahsetmek mümkün değildir.
Gezi direnişi sırasında katledenlerle ilgili, bu ülkenin Başbakanı, çıkıp "Benim polisim destan yazdı." diyebildi. Bu yargısız infazlar yapılırken, bu ülkenin Başbakanı, çıkıp "Kadın da olsa çocuk da olsa güvenlik kuvvetleri gereği yapacak." diyebildi. Bunlar söylendiği için yargısız infazlar pervasızca işlenmeye devam ediliyor.
Bakın, dün, Paris'te bir mizah dergisine yapılan saldırıdan sonra, Fransız Başkan, çıkıp "Biz suçlularla adalet önünde hesaplaşacağız." dedi ama bu ülkede bir ay önce Bingöl'de yargısız infazlar yapılırken, bu ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı, çıkıp "Suçluları hak ettikleri şekilde cezalandırdık." dedi. Anlayış bu olunca, zihniyet bu olunca bu ülkede hukuktan da, yargıdan da, adaletten de bahsetmek mümkün değil, sorunlara kalıcı çözümler üretmek de mümkün değil diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baluken.