| Konu: | (2/1601) esas numaralı Kimyasal Gösteri Kontrol Ajanlarının Kamu Kurumları Tarafından İthalatının ve Kullanımının Yasaklanmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/226) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 13.01.2015 |
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. İstanbul Milletvekili Umut Oran arkadaşımızın verdiği yasa teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Aslında, önemli değerlendirmeleri bu Mecliste paylaştı. Dinliyoruz tabii fakat bunların hepsini es geçiyoruz. Bu gaza en çok muhatap kalmış bir insan olarak bu kürsüden ifade ediyorum ve daha önce...
Gaza gelmiş de değilim yani Sayın Başkan, gaza gelmiş değilim, merak etmeyin.
Bir ülke düşünün, yani emniyet müdürü resmî sitesinde kimyasal sarf maddesi ihalesi çıkartıyor ve diyor ki: "Benim şu kadar gaza ihtiyacım var." Gaza gelmişler onlar da ve bugün aslında yaşanan, biraz önce rakamları verilen Gezi eylemlerinde, diğer eylemlerde, ölümcül olayların birçoğunda verilen bu gazın etkisinin ne kadar öldürücü olduğu ortaya çıkmıştır. Bunlar bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Ayrıca, yaralıların ne kadar yoğunlaştığı bu dönemde bir kez daha bilimsel olarak ortaya çıkmış ve sayıları biraz önce ifade edildiği için yeniden sizleri sayılara boğmayacağım ama burada özellikle biz bu konuda soru sorduk emniyet müdürlüğünün bu sarf maddesiyle ilgili düzenlemesine. TOMA'lardaki suya insan yaşamını tehdit ettiği tescillenmiş "corrosive" adlı bir madde konulmuş ve bu dönemde bu maddeye maruz kalanların vücudunda ciddi hasarlar olduğunu defalarca ifade ettik ve bununla ilgili yanıtlar istedik. Bunun cevapları bize gelmiş değil.
Şimdi, daha önemlisi değerli arkadaşlarım, Gezi eylemleri esnasında Avrupa'da yasak, ölümcül etkisi olan bizmut kapsülleri atılan FN-303 silahının kullanıldığı emniyet tarafından da kabul edildi. Yani "Bunlar aslında öldürücü silah malzemesi." diye emniyet de kabul ediyor.
Şimdi, bu çok yaygınlaştı. Bakın, en temel haklarını kullanmak isteyen örgütler temel taleplerini meydana çıkıp bunları söylediklerinde hemen baskı olarak işleme giren uygulama onları gazla, tazyikli suyla oradan bir an önce yok etmek. Bunu geçen hafta yaşadım. Yani 3-4 önemli eylem yapılmaya çalışıldı, Türkiye'nin en önemli mimar mühendisler odası kendileriyle ilgili bir yasa teklifine bir tepkiyi basın açıklaması olarak yapmak istediler daha geçen hafta, gaza boğuldu Kızılay Meydanı. Yalnız onlara sıkılmıyor bu gaz; bu gaz Türkiye halkına sıkılıyor, bu gaz bütün vatandaşları ve yurttaşları etkiliyor.
Dolayısıyla, arkadaşlar, bunu savunmak insani değil. Yani insan ölümüne neden olacak, insan ölümüne kadar vardıracak bir gazı savunmak insani değil, ahlaki değildir değerli arkadaşlarım. İkinci olay: Yine, bu gazdan yaralanma nedeniyle sakat kalmalarına neden olan bu gazı hâlen savunmak, hâlen ihaleleri çoğaltmak, tonlarca gaz yığmak doğru değil.
Bunun bir tek nedeni var; demokratik tepkilerini koyanları susturmaya yönelik bir proje bu, bu projenin özü bu. Aslında devletin yapması gereken, demokratik tepkilerini koyan yurttaşlarımızın bir saldırıya uğramaması gerekiyor, o saldırının önlenmesi gerekirken, vatandaşları koruması gerekirken, tam tersi, devlet eliyle onlar gazlanıyor, coplanıyor, dayaktan geçiriliyor.
Dolayısıyla, bu sorunun çözümü konusunda verilmiş olan bir yasa teklifidir. Bu yasa teklifini herkesin bir kez daha dikkate almasını diliyorum. Hani bir söz var, bu konuda defalarca ifade edilmiştir, bu sloganlara da çevrilmiştir, "Sık bakalım, sık bakalım!" diyen sloganlara karşı biz de "Sıkma bakalım artık." diyoruz veyahut da "'Sıkma bakalım'ı hayata geçirecek önlemleri alalım." diyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)