GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarı ve Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:41
Tarih:13.01.2015

HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerine grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gördüğüm kadarıyla, AKP Grubu, Hükûmet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç'ın tavsiyesine son derece uymuş, erken tatile ayrılmış. Geçen hafta, biliyorsunuz, bir açıklama yaptı, herkese kendisine biraz zaman ayırması tavsiyesinde bulundu, "Ben kendime zaman ayıracağım. Herkese de bu tavsiyede bulunuyorum. Biraz da dinlenin." dedi. Son derece önemli, Hükûmetin ısrarla öneminin altını çizdiği bir tasarıyı biz burada konuşuyoruz ama AK PARTİ'li milletvekillerini zaman zaman yoklama isteyerek zorla Meclis Genel Kuruluna getirmek durumunda kalıyoruz. Ama, o çabamız da boşa gidiyor, beş dakika sonra bakıyorsunuz yine turuncu derili koltuklara konuşmak durumunda kalıyoruz.

Şimdi, esasında siz Sayın Bülent Arınç'ı yanlış anladınız. O, size "Tatile gidin." dedi ama kendisi gitmeyecek. Konuşmalarında bunu ifade etti yani o satır arasında bir şey vardı esasında. Bu tasarıyla birlikte bizim Hükûmete bir önerimiz olacak, bütün esnafa bir Bülent Arınç pazarlamacı profilini önermesini arzu edeceğiz. Çok iyi bir dili var, çok iyi anlatıyor, çok iyi pazarlıyor. Zaten perakendeciler açısından da, küçük esnaf açısından da böyle bir sorun var. Bundan sonraki yaşamında, tatil yaşamında bunu yapabilir diye düşünüyoruz. Vatandaşa son derece yararlı bir hizmette bulunmuş olur eğer bunu yaparsa, bu görevi üstlenirse. Başka türlü zaten "Tatile gidiyorum." deyip peşindeki bütün taşları komşunun camına atan başka bir insan bulamazsınız. Tatile ayrılan insan çantasını toplar, gider; Sayın Bülent Arınç peşindeki bütün taşları atmakla meşgul, taşlarını atıyor, komşunun camlarını taşlıyor. Gerek yok. Biz de kendisine tavsiyede bulunuyoruz, yoruldunuz, evet, kırk yıl siyaset yaptınız. Takip ettik, 1995'ten bugüne kadar da 5 dönemdir de milletvekilisiniz. Yükünüzü aldınız, yoruldunuz yorulacağınız kadar, evet, tatil tavsiye ediyoruz, tatile çıkması gerekiyor. Giderayak pazarlama maharetini kullanarak "Ben buradayım." demesinin bir anlamı yok. Açıkça söylüyoruz, HDP'nin kapıları kendisine kapalı, HDP'de kendisine iş yok. Gelir mi, gelmez mi kendi bileceği iş; başka yere gider mi, gitmez mi onun bileceği iş ama açıkça ifade ediyoruz, biz bu pazarlama yöntemini biliyoruz ve yok diyoruz, kapımız kapalı kendisine, bunun kendisi açısından da bilinmesini arzu ediyoruz.

Konuya geçeceğim, bu tasarıyı biz önemsiyoruz, üzerine değerlendirmeler yapacağım ama bir hususu daha dikkatinize çekmek istiyorum. Bakın, şu anda, Ağrı, Bingöl, Muş, Kars, Ardahan, Van, Hakkâri, Şırnak, Mardin, Karadeniz'in bazı köyleri, şehirleri... Köylerin hatta ilçelerin, illerin birbirleriyle irtibatı yok, irtibat yok. Kar yağışı nedeniyle insanların birbirleriyle irtibatı kesildi. Bu hafta içerisinde, daha Bolu'da kızak üzerinden büyük bir gayretle vatandaşın hastalarını hastaneye taşıdığı görüntülerini izledik. Geçen sene bebeğinin cansız bedenini heybesinde taşıyan baba görüntüsünü burada izledik. Aynı görüntüleri inşallah bir daha izlemeyiz ama o tehlike var, insanlar hastalarını kızaklar üzerinden hastanelere ulaştırıyorlar.

Şimdi, şunu demeyin: "Ya, çok kar yağdı. Bu sene felaket soğuklar var. Doğa olayları karşısında insan zaman zaman çaresiz kalabilir." Hiçbiriniz çıkıp burada sakın bunu söylemeyin. Asla böyle bir durum söz konusu değildir. Evet, kar yağıyor, her sene kar yağıyor. Bu sene bu facianın olmasının bir sebebi var, sebebi şu: Geçen sene siz burada bir yasa çıkardınız, neydi o yasa? Otoyolların özelleştirilmesi. Otoyolların bakım ve onarımlarının özelleştirilmesi yasasını siz geçen sene burada torba yasayla birlikte çıkardınız. O torba yasayla birlikte, yolların temizlenmesini, bakım ve onarımını siz özele havale ettiniz. Özelin zaten kar yağmayınca yol temizliği sorunu yok, parasını alıyor ama kar yağdığı zaman da gidip yol temizlemiyor. Siz farkında mısınız? Bu ihaleleri alan, yol temizliği ihalesini alan firmaların farklı gerekçeler uydurarak yolları temizlemediğini biliyor musunuz?

Hakkâri'den size örnekler vereyim, daha geçen hafta içerisinde karşılaştık biz böyle bir olayla. Karayollarının araç gereci araç parkında duruyor, işçisi araç parkında araçlarının yanında duruyor ama görev kendisinin olmadığı için gidip yol temizliği yapamıyor, gidip yol temizliği yapsa görevsizlik yapmış olacak. Hiçbir Karayolları şefi kendi personelini, kendi aracını göndermiyor çünkü görev kendisinden alınmış. Kim yapacak? Müteahhit yapacak, müteahhit de yapmıyor. O nedenle de yollar kapalıdır. Bu yıl bu kadar büyük oranda yolların kapalı oluşuna ilişkin haberlerin yayınlanıyor olmasının sebebi budur. Burada, Meclis kürsüsünden, bu konuda tedbir almanızı arzu ettiğimiz için bu hususu gündeme getiriyorum.

Aynı şekilde, elektrik kesintileri; Türkiye'nin her tarafında, özellikle kırsal alanda elektrik kesintileri had safhada. Yine bir tek sebebi var, özelleştirme. Bakım ve onarımı, tahsilatı özele devrettiğiniz için, adamlar da gidip iş yaparlarsa zarar edecekler, para harcamak durumunda kalacaklar; yapmıyorlar, vatandaş karanlıkta. Pek çok yerde böyle bir durum söz konusudur. Hükûmetin acilen bu sorunlara el atması gerekir, çözüm üretmesi gerekir. Bu yasaları burada yaparken itiraz ettik, öngördük, bu aksaklıkların çıkabileceğini öngördük, önünüze getirdik, ifade ettik ancak oralı olmadınız; bari çıkardığınız yasaları takip edin, ihaleyi verdiğiniz müteahhidi takip edin, işini yapıyor mu, yapmıyor mu bakın. İşte, köyler karanlıkta, yollar kapalı, ne yapacaksınız? Size kazmanızı, küreğinizi alın gidin, karı atın demiyoruz, takip edin bu işi, devletin kendi mekanizmalarını işletin diyoruz.

Bu yasanın tam on beş yıllık bir serüveni var. Benden önceki hatip değindi, 57'nci Hükûmet döneminde gündeme gelmiş, 58, 59, 60, 61'inci hükûmetler zamanında görüşülmemiş, şimdi 62'nci Hükûmet döneminde Parlamento Genel Kurulunda biz bu konuyu tartışıyoruz. Hatta, geçmiş dönem AK PARTİ hükûmetlerinin bazı temsilcileri, örneğin Ali Coşkun, bu yasayı geçiremedikleri için, yapamadıkları için özür bile dilemiş, daha başka bakanların da bu konuyla ilgili değerlendirmeleri var.

Getirdiniz, on beş yıl sonra Genel Kurula inebildi, raftan indi bu tasarı, Genel Kurula geldi. Peki, içeriğinde ne var? Tamamıyla bir göz boyama var. Önemli hususların tamamı Bakanlar Kurulunun yayımlayacağı yönetmeliğe, daha doğrusu, Bakanlığın hazırlayacağı ikincil yasa uygulamasına bırakılmış, yönetmeliğe bırakılmış. Şimdi, biz AVM yasasını tartışırken, perakende yasasını tartışırken bütün uygar dünyada olduğu gibi AVM'leri şehir dışına taşıyabilecek miyiz? Yok, bu yasaya göre taşıyamıyorsunuz. Yönetmelikte böyle bir şart koşacak mısınız? İmkânınız yok. Süre kısıtlamasıyla, çalışma süresiyle ilgili bir belirleme yapacak mısınız? Yasada yok. Oysaki AVM'lerdeki çalışma koşulları, çalışma süreleri fecaat. İşin daha da kötüsü, AVM'leri toplum açısından yeni bir yaşam kültürüne dönüştürdünüz. İnsanları açık cezaevine koyuyorsunuz AVM uygulamalarıyla. Öyle gitti o dönem, anahtarınızı teslim edeceğiniz, evinizi teslim edeceğiniz, "Çocuklarımıza göz kulak ol." diyeceğiniz bakkal devri bitti, bitirdiniz, öyle bir kültür yok. AVM uygulamalarıyla bu kültür yok edildi, insanlar AVM'lere hapsedildi. Bu tasarının bu kadar tartışılıyor olmasının, beklentiye dönüştürülüyor olmasının bir sebebi vardı, denildi ki: "Biz hem perakende ticaretteki rekabette adaleti sağlayacağız hem toplumsal dokumuzu bir nebze korumuş olacağız." Bunun için tartışıldı.

Diyarbakır Hevsel Bahçeleri'ndeki domatesler AVM'ler bünyesindeki marketlere giremiyor çünkü AVM'ler merkezî alım sistemiyle alım yapıyorlar. Oradaki üzüm, Çüngüş'deki üzüm AVM marketine gitmiyor, sokaktaki tezgâhın üzerinde ancak satılıyor; AVM'lerdeki merkezî alım sistemi nedeniyle böyledir. Bir tedbir getiriyor musunuz? Çüngüş'deki üzüm üreticisi ürettiği üzümü götürüp AVM'ye verebilecek mi, markete verebilecek mi? Yok, veremeyecek. Bu yasayla da veremeyecek, öncesinde zaten veremiyordu. Peki, üreticiyi nasıl korumuş olacaksınız? Bu yasada bir konsey kuruluyor, Perakendeciler Konseyi kuruluyor. Konseyin kimden, kimlerden oluşacağı belirsiz, hiçbir belirleme yok, Bakan kimleri lütfederse konsey onlardan oluşacak. Bakın -Hükûmet hatta Hükûmet de değil- Bakan, Bakanlık kimleri lütfederse o konseyde onlar yer alacak. Bakın, öneriyoruz, başlangıç itibarıyla belki yirmi yıl sonrası için ihtiyaç olmayabilir ama bugün açısından böyle bir konsey oluşturduğunuz zaman bir kere çerçeveyi netleştirmeniz lazım, net bir çerçeve koymanız gerekir. Bu konseyde kimlerin yer alacağını isim isim saymayabilirsiniz ama kimlerin olacağını bir çerçeveyle belirlemeniz lazım.

Bakın, mimar ve mühendislerin bu konseyde olması gerekir, şehir plancılarının bu konseyde olması gerekir. Biz öneriyoruz, izah da edeyim. Mimarın, mühendisin perakendecilerle ilgili bir konseyde ne işi olur? Bakın, kentlerimizdeki inşaatlaşma tamamıyla ticaret erbabı açısından tuzaktır. Her mahallede yapılan binanın altında dükkânlar açılıyor. Her binanın altında, istisnasız her sokakta yapılan her binanın altında birinci katlar ya da zemin katlar mutlaka dükkândır. Bir dükkân yapılınca birisi de gidiyor "Ya, buraya dükkân yapılmışsa burada bir şeyler de satılır." diyor. Bakın, tuzağın dik âlâsı, her vatandaş bu tuzağa düşüyor ve zarar ediyor. Dolayısıyla, bakın, böyle bir mekanizma kuracağınız zaman şehir plancılarının, mimarların, mühendislerin de mutlaka şehirlerin mimari dokularının ticaret erbabının da ihtiyaçlarına cevaz verebilecek şekilde oluşturulmasını sağlayacak bir mekanizmayı birlikte örgütlemeleri için ihtiyaçtır diyoruz ama bir çerçeve koymamışsınız. Biz burada öneririz, öneririz, burada önerdiğimizle kalır. Komisyon çalışmaları sırasında da ne kadar tartışılmış, ne kadar konuşulmuş bilmiyoruz.

Bir nokta daha, önemli bir nokta daha: MERSİS sistemi kurulmuş. Ben bir esnaf olsam bilgilerimin böyle bir ağın içerisinde olmasını arzu etmem çünkü güvenli değil, kişisel verileri koruyacak bir mekanizma yok, yasal bir düzenleme yok, bu Meclis bunu düşünmemiş bugüne kadar. İnsanların kişisel verilerini, ticari verilerini, sırlarını muhafaza edecek bir yasal düzenleme yok. Böyle bir sistemin içerisine vatandaş bilgilerini, dokümanlarını gönül rahatlığıyla nasıl koyabilir, soruyorum size. Siz de esnaf olsanız böyle bir rahatınız olmaz, uykularınız kaçar, "Benim bilgilerim, ticari sırlarım, dokümanlarım böyle bir sisteme, ağın içerisine girdi ama güvenli midir?" diye düşünürsünüz. Açıkça ifade edeyim, mevcut koşullarda güvenli değildir çünkü kişisel verileri muhafaza edecek, koruyacak bir yasal düzenleme yapılmış değil. Yıllardır burada tartışılıyor, defalarca burada gündeme gelmiştir ancak bu konuda bir ilerleme söz konusu değil.

Çalışma saatlerinin, koşullarının düzenlenmesi tamamıyla bürokrasinin inisiyatifine terk edilmiş, valinin inisiyatifine terk edilmiş. Bu yasayla valilere eyalet yetkileri tanınıyor, valilere eyalet valisi yetkileri tanınıyor. Bakın, öyle bir düşünceniz varsa getirin, biz "yok" demeyiz; vallahi tartışırız, destek de veririz. Getirin tartışalım, hiç itiraz etmeyiz; tartışırız, "İyi bir şey yapalım." deriz size. Ama, bakın, kentin seçilmişlerini dıştalamışsınız, yerel yönetimleri dıştalamışsınız, hiçbir yerde, mekanizmanın içerisinde yoklar; sadece büyükşehir belediyeleriyle ilgili bir düzenleme var ama orada da çalışma sürelerinin ve koşullarının belirlenmesi tamamıyla valinin inisiyatifine bırakılmış. Bu olmaz. Böyle bir yasal düzenleme kadük olur, yanlış olur. Ha, gelin, Perakendeciler Konseyiyle birlikte çalışacak, eş güdüm içerisinde çalışacak, kararları oradan alacak bir vali düzenlemesine gidilebilir. Ona da biz ancak şu koşulda "evet" deriz: İçinde yerel yönetimler olacak ve vali de o halk tarafından seçilmiş ise yaparız. Vali seçimle iş başına geliyor ise biz o düzenlemeye "evet" deriz. Bırakın, insanlar kendi işlerini kendileri yapsın. Niye böyle bir düzenleme getiriyorsunuz, bu şekilde düzenleme yapıyorsunuz anlamış değiliz.

Bakın, bir sakıncasını daha ifade edeyim: İstanbul'da başka, Ankara'da başka, İzmir'de başka, Diyarbakır'da başka saat uygulamaları olacak. Çünkü, Ankara "10.00-22.00; sabah 10.00, akşam 22.00 saatleri arasında çalışma koşullarını düzenliyorum." diyecek; Kayseri "09.00-21.00" diyecek; Konya'ya gideceksiniz, biraz daha fazla çalışmak isteyecekler, "10.00-23.00" diyecek; Diyarbakır'a gideceksiniz "10.00-00.00" diyecek. Böyle bir keyfiyet olur mu ya? Dünyanın neresinde böyledir? Bakın, sizler de gidiyorsunuz, Avrupa ülkelerinde böyle değil, saat sekiz deyince alışveriş merkezlerinin kapısına kilit vurulur, her yerde böyledir. Yani her kentin kendisine ait, özgü düzenlemesi yok. Ha, bölgesel koşullar aynı zamanda çalışma koşullarına da etki ediyor derseniz, doğrudur, etki eder. O zaman, bölgesel yapılanmaya geçmeniz gerekir. Bölgesel yapılanmaya geçiyor iseniz -demin ifade ettim- bu, bu idari yapı içerisinde olacak bir düzenleme değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bu idari yapı içerisinde yapacağınız bir şey değildir. Öyle bir idari yapı getirin birlikte tartışalım. O zaman, bu, buraya koyduğunuz bazı belirlemeler de anlamlı olur diye düşünüyorum.

Maddeler üzerinde diğer hususları dile getirmek üzere şimdilik nokta koyuyorum.

Teşekkür ediyorum, kolay gelsin. (HDP sıralarından alkışlar)