| Konu: | Basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 29.01.2015 |
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan İnsani Gelişmişlik Sıralaması'nda 187 ülke arasında 69'uncu sıradadır. OECD'nin Daha İyi Yaşam Endeksi'nde genel sıralamada Türkiye 36'ncı sırada olup en sondadır. Özgürlük Endeksi'nde Türkiye "yarı özgür ülke" olarak geçmektedir. Sosyal Gelişmişlik Endeksi'nde 132 ülke arasında maalesef 64'üncü sıradayız. Yolsuzluk ve suçun genel durumunu ölçen Kırılgan Devlet Endeksi'nde Türkiye 178 ülke arasında 93'üncü sırada, "yüksek risk altında ülkeler" statüsündedir. Ekonomik özgürlükler bakımından 178 ülke arasında 64'üncü sıradayız.
Burası Türkiye'dir; "tweet attı" diye gözaltına alınan gazeteci, "eleştirdi" diye tutuklanan 16 yaşındaki çocuk, "senaryo yazdı" diye terörist ilan edilen televizyoncu birer Türkiye gerçeğidir.
Basın ve ifade özgürlüğü, Türkiye'de Tayyip Erdoğan'ı övme ve sevme özgürlüğüne dönmüştür. Cumhurbaşkanının uçağına aldığı gazetecilerin tamamı, kendisini alkışlamaktan elleri nasır bağlamış gazetecilerdir.
Medyayı "Alo Fatih" hatlarıyla dizayn eden, "Batsın sizin gazeteciliğiniz." diyen, Twitter mivitir dinlemeyen, gazetecilere "Akbabalar, tasmanızı çıkarttık." diye hakaret eden, Türkiye'nin medya patronlarına "Köşe yazarına hâkim olamıyorum' diyemezsiniz." diyen, kendisini medya patronlarının patronu gören bir Cumhurbaşkanı var karşımızda. Türkiye'nin bir gazetecisinin rahatsız edici sorular sorabilmesini ve başına hiçbir şey gelmeden evine gidebilmesini basın özgürlüğü olarak tanımlayan bir de Başbakanımız var. Yalnız bu veriler bile, demokrasi ile basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'nin bulunduğu yeri özetliyor.
Değerli milletvekilleri, AKP döneminde gazeteciler ya onur ya konfor, ya erdem ya ekmek, ya örs ya çekiç türünden bir seçim yapmaya zorlanmıştır. AKP döneminde basın çalışanları iki sınıftır: İktidarın yanındakiler "tok esirler"; gerçeklerin yanındakiler ise "aç özgürler" sınıfını meydana getirmiştir. Türkiye'nin, Twitter'da yazıları, YouTube'da görüntüleri yasaklayan, İnternet'te ise kendi sesini ve marifetlerini sansürleyen bir iktidarı var. Rüşvet ve yolsuzluğun adına "darbe", çalmanın adına "alma" koyan bir iktidar algısıyla da karşı karşıyayız. Türkiye'nin, kendi davasının yargıcı olan bir Hükûmeti; mahkemeleri bağımsız, hükümleri tarafsız olmayan bir düzeni var. Deniz Feneri davasında yargılayanları yargılayan, rüşvet ve yolsuzluk davasında sorgulayanları sorgulayan bir iktidar var. Kendi yolsuzluklarını yine kendi aklayan bir iktidarımız var.
Kısaca, Türkiye'de iktidar haddini aşmış, demokrasi yozlaşmış, adalet kirlenmiştir. Hikmetinden sual olunmayan bir Cumhurbaşkanıyla Türkiye demokrasisi ve ifade özgürlüğü karşı karşıyadır. Türkiye'de özgürlükler, tek kişinin devamında, tek partinin, sonuçta Cumhurbaşkanı ve adamlarının iki dudağının arasındadır. Keyfîlik lif lif, damar damar toplumu parçalamıştır. Unutmamak gerekir ki bir yerde yasal sisteme müdahale ne kadar kolay yapılıyor, ne kadar çok yasak koyuluyor, ne kadar çok gizlilik kararı alınıyorsa, otokratik yöneticiler ne kadar etkinse orada basın ve ifade özgürlüğü de o kadar çok baskı altındadır. Yine, bir yerde basın ve ifade ne kadar özgür, şeffaf ve hesap verebilirlik ne kadar etkin, yargı ne kadar çok bağımsızsa orada temiz yönetim de o kadar etkindir.
Basın özgürlüğü, yönetimde şeffaflık, bilgi edinme hakkı ve özgürlüğü, adil yargılama, etkin denetim gibi ilkeler yolsuzluk olaylarında büyük ölçüde sınırlandırıcı unsurlardır. Sorun iktidar bakımından var olma ya da yok olma aşamasına geldiğinde, temel dinî ve insani değerler etkisini yitirmekte, katı ve keskin bir iktidar mücadelesinde din, dava, kan ya da can kardeşliği araç mertebesinde muamele görmektedir.
Basın ve ifade özgürlüğü bütün özgürlüklerin anasıdır. Basının özgür olmadığı yerde baskı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - ...yapanların kendisi de özgür değildir. Baskının ve zorbalığın iyisi yoktur.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)