| Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 29.01.2015 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 683 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Soma ve Ermenek işçi katliamlarından sonra, Hükûmetin kamuoyu nezdinde oluşan tepkileri yumuşatmak maksadıyla yaptığı madencilik alanına dönük kimi yasal düzenlemelerin bir devamı niteliğinde olan bu tasarıda da kapsamlı çözümler yerine lokal ve yüzeysel yaklaşımlar hâkimdir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, Soma ve Ermenek gibi, yüzyılımızda dünyada örneği bulunmayan facialar konusunda pervasız tutumlar geliştirerek işçi cinayetlerini "Bu işin fıtratında var." biçiminde yorumlayabilmiştir. Özetlersek, devlet, yaşanan facia karşısında sorumlu bir tutum geliştirmek yerine, topluma dönük bir algı operasyonu çerçevesinde kriz yönetimi mekanizmalarını devreye sokmuş, katliam boyutuna varan iş cinayetlerinin üzerini örtmeyi tercih etmiştir.
İlgili bakanlar hakkında muhalefet partileri olarak verdiğimiz gensoru önergelerinin AKP Meclis Grubunca reddedilmesi de tarihe bir siyasi sorumsuzluk, siyasi etikten uzaklık vesikası olarak geçmiştir.
Değerli milletvekilleri, iş cinayetleri, inşaat, maden, tarım ve taşımacılık iş kollarında, mevsimlik çalışmanın, sendikasız, örgütsüz ve güvencesiz çalışma koşullarının hâkim olduğu iş kollarında yoğunlaşmıştır.
Bunun yanında, meslek hastalıklarından her yıl iş kazalarında ölenlerin 6 katından daha fazla ölüm olduğu hâlde, bu konu gündeme neredeyse hiç yansıtılmıyor. Meslek hastalıkları çağın gizlenen bir salgınıdır.
Uluslararası Çalışma Örgütü ILO'nun tahminlerine göre, dünyada yılda 160 milyon çalışan, meslek hastalığıyla ilgili risk altındadır. Benzer örneği ülkemizden de verebiliriz. Yaklaşık 30 milyon aktif çalışanı olan bir ülkeyiz. Yani, ILO'nun tahminleriyle, Türkiye'de beklenen meslek hastalığı sayısı yılda 120 bin ile 360 bin arasındadır.
Değerli milletvekilleri, kamuoyuna yönelik algı operasyonlarında profesyonelleşen AK PARTİ Hükûmeti, 10 Şubat 2011'de Afşin-Elbistan'da meydana gelen göçük üzerinden dört yıl geçmesine rağmen hâlâ cenazelerini çıkarmadığı 9 madencimizin, Cuma Yıldırım, Tuğran Gökhan, Halil Tatlı, Nail Yılmaz, Muhsin Koşan, Kemal Elmas, Adnan Demir, Aydoğan Polat ve Mehmet İpek'in hesabını vermiş değildir. Yine, 24 Şubat 2012'de Kozan Gökdere Köprü Barajı ve Hidroelektrik Santrali'nin tünel kapağının patlaması sonucu 10 işçi kardeşimiz sulara kapılmıştı. Ancak, aradan üç yıl geçmesine karşın devlet, EnerjiSA ve ortaklığındaki şirket, Latif Değirmenci, Mehmet Yılmaz, Veli Damaksız, Selahattin Aral ve Necmettin Karayiğit adlı 5 işçimizin cenazelerini bulamadı ve aramalara son verildi. Hükûmet, çalışan işçisine sahip çıkamadığı gibi, iş cinayetine kurban giden işçinin de hesabını verememektedir.
Değerli milletvekilleri, yoksulluğun her geçen gün derinleştiği ülkemizde, küçük yaşlarda çalışma hayatının başladığı ve neredeyse ömür boyu sürdüğü bilinmektedir. Bu bağlamda, emekçilerin çalıştıkları mesleğe göre emeklilik haklarında pozitif ayrımcılığa gidilmesi esas alınmalıdır. Sadece sigortalı işçilerin değil, kayıtlı-kayıtsız tüm işçilerin, çalışanların ölümleri, iş yeri içinde veya dışında çalışırken, işe gelip giderken, barınırken, beslenirken yani iş süreçlerinin bütününde yaşanan iş kazaları kayıt altına alınmalı ve bu konuda yeni işçi ölümlerinin olmasını önleyecek kapsamlı yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Emeğin korunmasının yolu işçiye insanca yaşayacak bir ücret sağlamaktan, işçinin sağlıklı çalışma koşullarında çalışmasını sağlamaktan geçmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu tekrar selamlıyor, saygılarımı sunuyorum.