| Konu: | Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 11.02.2015 |
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 685 sıra sayılı Askeri Hakimler Kanunu Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Görüşlerimizi burada bildireceğiz.
Şimdi, bu tasarı hazırlanırken -notlarına baktığımızda- Anayasa Mahkemesinin iki iptal kararının olduğunu görüyoruz. Birisi, Millî Savunma Bakanının askerî hâkimlerle ilgili disiplin cezaları veremeyeceğine ilişkin. Bunun askerî hâkimlerin hâkimlik teminatı ve bağımsızlığına aykırı olduğuna dair bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Bu, biraz önce de arkadaşlarımızın söylediği gibi Anayasa Mahkemesinin bu iptal kararı dolanılarak yeniden konulmuş oluyor bu tasarıya. Nasıl dolanılarak konulmuş oluyor? Millî Savunma Bakanı vermeyecek ama Millî Savunma Bakanının atadığı, daha doğrusu, önerdiği ve Başbakanın atadığı, yine yürütmenin etkisinin, ağırlığının olduğu Askerî Hâkimler Kurulu tarafından bu cezalar verilecek, tayinler, atamalar, nakiller, cezalar, hepsi verilecek. Bu, şimdi, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına uyulmuş anlamına mı geliyor?
Şimdi, bununla beraber, bu tasarıyla beraber askerî hâkimlerin bağımsız ve tarafsız karar vermeleri mümkün olmayacak. Bundan sonra askerî hâkimler, belli makamlara yükselebilmek için siyasilere daha yakın davranmak durumunda kalacaklar. İktidar, siyasi amaçlar uğruna aynı sivil yargı gibi askerî yargıyı da mahvedecek, öyle görünüyor. Bugüne kadar Türkiye'de hep yargının iki başlılıktan kurtarılması, askerî yargının bir uzmanlık mahkemesi olarak sivil yargının içine dâhil edilmesi, askerî yargıçların üniforma giymemesi gibi ihtiyaçlardan bahsedilmiştir. Oysa bu tasarı, askerî mahkemeleri askerî komutanlıkların etkisinden kurtarırken siyasilerin etkisi altına sokmuştur. İktidar gerçekten askerî yargı hakkında olumlu bir şey yapmak isteseydi bu yönde bir adım atması gerekirdi ama bunu yapmamıştır. Hükûmet şöyle demek istemektedir: "Benim kontrolümde olsun da nasıl olursa olsun, Anayasa Mahkemesi kararlarını da yok sayarım."
Şimdi, biraz önce ben Sayın Bakana şunu sordum, dedim ki: Sayın Bakan, siz diğer ülkelerden örnekler verdiniz, diğer ülkelerde de bu kurulları yine bakanların atadığından bahsettiniz, bunun demokratik olduğunu söylediniz. Peki, diğer ülkelerde hâkim ve savcıların mesleğe alınma koşulları nedir, bizim ülkemizde nedir? Şimdi, eğer, siz, askerî hâkim ve savcıları da, normal sivil yargıç ve savcıları da bakanlığın denetimindeki bir komisyonla alıyorsanız, kendi siyasi düşüncenize uygun insanlar olsun diyorsanız, bunlardan bağımsız bir tavır bekleyemezsiniz Sayın Bakan. Siz, o Avrupa'daki örnekleri gösterirken oradaki o demokratik tavrı, hâkimlerin ve savcıların seçilirkenki siyasi polemiklerin dışında gerçekten hukukçu olmaları, gerçekten verimli ve liyakat sahibi olmalarının istendiğini herhâlde görmezden geliyorsunuz. Asıl, hâkim ve savcıların bağımsız olması teminatları, mesleğe alımlarından itibaren politik gerekçelerle değil, gerçekten hukukçu olmalarına bakılarak alınmasıyla olur. Bizim hem adli yargımızda hem askerî yargımızda ne yazık ki idarenin vesayeti, idarenin baskısı, Hükûmetin baskısı oradan başlamaktadır. Bu ayrıntıyı, bu önemli püf noktasını göz ardı ediyorsunuz, bunu anlatmak istiyorum.
Bir de bu Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından bir tanesi de özellikle sırf askerî suçlarla ilgili olarak erteleme, seçenek yaptırımlara başvurma ve aynı zamanda hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi bazı konuların Türk Ceza Kanunu'nda olan ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda var olan normal adli mahkûmlara, adli sanıklara uygulanan bu düzenlemelerin Askerî Ceza Kanunu'nda olmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var. Anayasa Mahkemesine iptal davası için bu sefer Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz gitmemişiz, bunun yerine, Askerî Yargıtayın değişik daireleri gitmiş ve Anayasa Mahkemesi de 17/1/2013 tarihinde bu konuda kararlarını vermiş. Nasıl kararlar vermiş, ne demiş bu konuda? Bir gerekçesine bakarsak aslında olay çok net anlaşılacaktır. Asker ve sivil kişiler arasında eşitsizlik yarattığı, askerlik hizmetinin özelliği, askerî disiplin ve askerî yargının kendine mahsus özellikleri gibi soyut gerekçelerin bu ayrımı haklı gösteremeyeceği, bu düzenlemenin mahkemelerce suça etki eden faktörlerin yeterince değerlendirilip failin ve fiilin özelliklerini dikkate alarak hükmolunacak cezanın kişiselleştirilmesi imkânını ortadan kaldırdığı belirtilerek, kuralın Anayasa madde 2 ve madde 10'a yani eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtilmiş ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
"Ölçülülük" derken elbette askerî cezanın ya da askerler üzerinde uygulanabilecek bazı düzenlemelerin ayrık durumları olabilir çünkü orada belli bir disiplinin sağlanması gerekebilir, ülke güvenliği söz konusudur ama en ufak cezalarda dahi bu şekilde ertelemenin, seçenekli yaptırımların ve hükmün açıklanmasının ertelenmesinin ortadan kaldırılması ya da şimdi kuşa çevrilerek tasarıya konulması yine Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının hiçe sayıldığını göstermektedir.
Ben, size şöyle kısaca örnekler vermek istiyorum: Şimdi, çerçeve 26'ncı maddede 1632 sayılı Askerî Ceza Kanunu'nun 47'nci maddesinde değişiklik yapılıyor, ertelemeyle ilgili bir değişiklik bu. En başta şöyle deniyor: "Türk Ceza Kanununun ertelemeye ilişkin hükümleri burada da uygulanır." Bu, (1)'inci fıkrası. "Ancak" deniyor, ondan sonra "ayrık hüküm" denilerek asıl olması gereken şey burada ortadan kaldırılmış oluyor, kuşa çevrilmiş oluyor. Sırf askerî suçlardan dolayı yargılama sonucunda üç ay veya daha fazla hapis cezası söz konusu olduğunda erteleme yapılamayacak.
Peki, Türk Ceza Kanunu'nun "Uygulanır." denilen hükmü nedir, 51'inci madde? İki yıl ve daha az ceza alıyorsa, veriliyorsa sanığa, daha önce üç aydan fazla cezası olmuyorsa ve yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık ve tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede kanaat olursa iki yıl altında olan cezalarda erteleme verilebiliyor.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, demiş ki: "Bir ölçülülük olsun burada. Sen ertelemeyi Askerî Ceza Kanunu'ndan tamamen çıkartamazsın." Şimdi, bir tarafta normal adliye mahkemelerinde iki yıllık bir ceza söz konusu olduğunda erteleme olabiliyor ama askerî mahkemeler söz konusu olduğunda Askerî Ceza Kanunu'na göre üç ay. Yani şimdi bu ölçülülük müdür, ölçülü bir yaklaşım biçimi midir? Yine, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı hiçe sayılmıştır, arkasından dolanılmıştır.
Aynı şekilde, seçenek yaptırımlarla ilgili de çerçeve 29'uncu maddede bir düzenleme yapılmakta. 1632 sayılı Yasa'nın, yani Askerî Ceza Kanunu'yla ilgili yasanın ek madde 8'indeki uygulama aynen şöyledir, diyor ki: "Türk Ceza Kanunu seçenek yaptırımlarındaki madde 50'ye göre aynı şekilde seçenek yaptırımlara başvurulabilir." Yine, "ancak" denilerek ayrık bir hüküm konuluyor: "Sırf askerî suçlardan dolayı yapılan yargılama sonucunda netice ceza dört ay ve daha az ise o zaman seçenek yaptırımlara başvurulabilir." deniyor.
Şimdi, atıf yapılan Türk Ceza Kanunu madde 50'deki bu "seçenek yaptırımlara başvurabilme" nedir arkadaşlar? Bir yıl ve daha az süreli cezalar söz konusuysa seçenek yaptırımlara başvurulabiliyor. Bu konuda hâkime takdir hakkı tanınıyor ama siz, askerî mahkemelerdeki hâkimlere hiç güvenmiyorsunuz ki elini ayağını bağlıyorsunuz. Burada seçenek yaptırımlar ne olabilir, neden bunlar olmasın? Yani bir yıllık bir süreci... Yani bunun çok büyük bir ceza gerektiren bir suç olmaması lazım, özellikle bir yıllık bir ceza ise, neden burada dört ay yerine bir yıllık ceza öngörülmemiştir? Zararın giderilmesi koşuluyla, örneğin iki yıllık süreyle belli eğitim kurumlarında çalışabilme, neden askerî mahkemelerde yargılanan sanıklara tanınmamaktadır?
Yine, Anayasa Mahkemesince "Eşitlik ilkesine aykırıdır." diye iptal edilen seçenek yaptırımlara başvurmayla ilgili konuda askerî hâkimlerin eli ayağı bağlanmaktadır, burada da doğru bir tavır yoktur.
Üçüncü olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması da aynı şekilde, çerçeve 39'uncu maddede bu konu düzenleniyor. Deniliyor ki 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu'nun ek madde 4'ünde, yine "231'inci madde uygulanır.", yani "Hükmün açıklanmasının ertelenmesi uygulanır." İki yıla kadar cezalarda uygulanıyor, hukukçu arkadaşların bildiği gibi, ama burada ne yapılıyor, nasıl bir düzenleme getiriliyor? "Altı ay gibi bir ceza alırsa ancak hükmün açıklanmasının ertelenmesi söz konusu olabilir." deniliyor.
Burada da yine aynı şekilde askerî hâkimlerin takdir haklarına el konulmuş oluyor, Anayasa Mahkemesinin "Eşitlik ilkesine aykırıdır." diyerek iptal etmiş olduğu bu maddeler göz ardı edilmiş oluyor. Bu konuda, her birinize, özellikle Anayasa Komisyonu üyelerine gelen başvurular mutlaka vardır, özellikle askerî doktorluktan ayrılmak isteyen ya da belli mesleklerde olup da askeriyeden ayrılmak isteyenlere verilen cezaların çok ağır olduğu ve bu nedenle de onların bu seçenek yaptırımlara ya da hükmün açıklanmasının ertelenmesine başvurulamaması nedeniyle, çok ciddi anlamda mağdur oldukları bizlere iletilmiştir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ...ve Anayasa Mahkemesinin kararları çerçevesinde de bu cezaların artırılması gerektiğini ve Türk Ceza Kanunu'yla aynı paralelde olması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)