| Konu: | Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 11.02.2015 |
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki günlerde iç güvenlik tasarısı gelecek. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığının yönetimi AKP siyasetinin emrine tahsis ediliyor.
Şimdi, gördüğümüz kadarıyla, bu tasarıda da askerî yargıya yine siyasi müdahaleler yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin işleyişine el atıyorsunuz. Buradan Hükûmete soruyorum: İki bin beş yüz yıllık gelenekleriyle Türk ordusunu politize etmekten muradınız nedir? İmbikten süzülmüş kıvamıyla asırların birikimlerini yok sayarak, bu coğrafyada varlığımızın teminatı Türk Silahlı Kuvvetlerini günlük kısır siyasi çekişmelerin içine çekmekle neyi amaçlıyorsunuz? Askerî yargı zaman zaman oluşumu, muhakeme süreçleri ve mahkeme kararlarıyla, yine iç mekanizması içerisine hapsedilip itiraz ve temyiz yollarını içeren sivil anlayışın dışarıda bırakılmasıyla kesinlikle objektif bir gözden geçirmeyi yani revizyonu, yeniden yapılanmayı zorunlu kılıyor. Kaldı ki mevcut kanundaki bazı hükümlerin mutlaka güncelleştirilmesi lazım ama Meclise getirdiğiniz bu tasarının bırakın sorunlara çözüm getirmeyi yeni sorunlar ortaya çıkaracağı da aşikâr. Sorun belli değerli arkadaşlar, askerî yargının sivil, çağdaş hukukun denetimine açılması gerekiyor. Bunu yaparken de hak arama hürriyetinde bir iyileşme hedeflenmelidir, hukukun üstünlüğü vurgulanmalıdır ama bu tasarı "mahkemeleri militer olmaktan çıkaralım" derken siyasileştiriyor. Tüm kurumları felç ettiğiniz gibi askerî mahkemeleri de felç ediyor ve siyasetin emrine sokuyorsunuz. Ülkeyi elbette, değerli arkadaşlar, siyasi iktidar yönetecektir ama kamu gücü kullanan, kamu kaynağı kullanan iktidarların da hesap vereceği bir yer olacaktır, o da mahkemelerdir. Demokrasiyi işlevsel kılan hukuk devletine olan bağlılığıdır, yoksa birçok diktatörlüğün adı "demokratik cumhuriyet"tir zaten. Ayrıca, AKP'ye de şunu hatırlatmamız lazım: Çağdaş demokrasilerde yönetim birlikte yönetimdir. Son sözün millette olduğu, yetki ve sorumlulukların paylaşıldığı sistemin adıdır demokrasi. "Ben her alanı düzenlerim, tek başıma yönetirim." anlayışı tekçi yönetim anlayışıdır. Çoğulculuk, saray sakininin dediği gibi, çok başlılık değildir. AKP'nin bu realiteyi sindirmede başından beri problemi vardır. AKP, mahkemelerin ve Silahlı Kuvvetlerin kendisine özgü işleyiş kurallarını başından beri kabullenmediği ortada. Ebet müddet devlet ülküsü gereği kalıcı olanın devlet ve millet olduğunu, hükûmetlerin geçici kurulduğunu, bir ömrü olduğunu bir türlü benimseyemedi.
Değerli arkadaşlar, özellikle AKP'li milletvekili arkadaşlara sesleniyorum. Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç'ın sözlerine kulak verin. Ne diyor? "Yüzde 50 bize oy verdi ama diğer yarısı bizden nefret ediyor. Türkiye yönetilebilir olmaktan çıkıyor." diyor. On üç yıllık bu sakil yönetim anlayışından başından beri aslında kendisi de sorumlu. Bu sözleri de daha öncekiler gibi eğer yalayıp yutmazsa, sonradan tevil etmezse söyledikleri hakikat, gecikmiş itiraflar. Olsun, olsun, yine de kulak verelim.
AKP'nin "Her alanı siyasi bakış açımla düzenlerim, bunu yaparken de meşveret etmem, kimselere danışmam, uzlaşma beyhudedir." yanlışları, herkesi tek tipleştirme gayretleri bir arada yaşamayı ortadan kaldırıyor, tasada, kıvançta birlik duygusunu yok etmek, ayrışma ve kutuplaşmayı hızlandırıyor.
Askerî mahkemelerle ilgili bu kanun şayet objektif bir niyetle önümüze getirilmiş olsaydı, belki de bu eleştirileri yapmamıza da gerek kalmayacaktı, ama kıymetli arkadaşlar, hem önceki uygulamalarınıza bakıyoruz hem bu kanunun arkasındaki, bilinçaltındaki o duygulara bakıyoruz, maalesef iyi niyetli olmadığınızı görüyoruz. Bu bakımdan da özellikle askerî mahkemelerin siyasallaştırılması sürecine "hayır" dediğimizi bir kez daha ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)