GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, 12/6/2014 tarih ve 6280 sayıyla Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları tarafından, tarımsal kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması; 25/6/2013 tarih ve 15368 sayıyla Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşları tarafından, çiftçilerin tarımsal sulama sorunlarının araştırılarak çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi; 20/10/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerin içinde bulunduğu sorunların araştırılarak çiftçimizin üretim sıkıntılarının giderilmesi, üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin araştırılması (10/191); amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulun 18 Şubat 2015 Çarşamba günkü birleş
Yasama Yılı:5
Birleşim:57
Tarih:18.02.2015

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçici tarım işçilerinin sorunlarıyla ilgili bu kürsüden defalarca konuştuk; tüm muhalefet partilerinin bu konuyla ilgili önergeleri geldi ama maalesef, yine, AK PARTİ her zaman yaptığı gibi bu önergeleri gündeme almadı.

Değerli arkadaşlar, Tarım Bakanlığının kendi rakamlarına göre, şu an Türkiye'de 1 milyonun üzerinde geçici tarım işçisi var. Mevsimi geldiği vakit, bunlarla ilgili haberler bir müddet için basında yer alıyor, ondan sonra da bu insanlar yine maalesef kaderlerine terk ediliyor.

Biliyorsunuz, en son, yine, tarım işçilerini taşıyan bir minibüs devrildi. 20 kişinin üzerinde şahıs doldurulmuştu bu minibüsün içerisine. Normalde 9-10 kişi alabilecek bir araca 20 kişinin üzerinde kişi binince dengeyi kaybetti ve 18 kişi hayatını kaybetti.

Tabii, her zaman yaptığımız gibi, işte, en son Mersin'deki cinayet gibi, üç gün, beş gün bütün ülke bu mevzuyu konuşuyoruz, tartışıyoruz, ağlıyoruz, ah vah feryat ediyoruz; ondan sonra da o gündemden çıktıktan sonra bir kenara bırakıyoruz, bir daha da dönüp o konuyla ilgilenmiyoruz.

Geçici tarım işçilerinin önemli bir kısmı da Kürt vatandaşlarımızdan oluşuyor. Bunlar kendi memleketlerinde iş bulamadıkları için, yoksul ve perişan bir durumda oldukları için mevsiminde fındık toplamak veya diğer meyveleri, sebzeleri toplamak, ekmek, pamuk hasadında, pamuk toplanmasında bulunmak üzere ülkenin değişik yerlerine gidiyorlar. Bir dönemde, hatırlarsınız, bunların Ordu iline girişleri yasaklandı. Yani, sorunlar sadece ekonomik değil. Ve bunlara verilen günlük yevmiye 25 lira ila 30 lira civarında. Bu konular çok gündeme geldikten sonra 2010 yılında Hükûmet bir genelge yayımladı ve bu genelgeye göre il koordinasyon kurulları kuruldu ve bu koordinasyon kurulları belli bir fiyat belirlemeye başladı. Bu fiyatlar bile geçen sene itibarıyla en yüksek olan illerde ve yerlerde 30-35 lira civarında.

Bu insanların barınma sorunları var, düşük ücret sorunları var. Mevsim içerisinde henüz okullar tatil edilmediği için aileleriyle beraber çalışmak zorunda kalan, bırakılan 10, 12, 13 yaşlarındaki öğrenciler var. Yani, dolayısıyla, bir eğitim öğretim sorunları da var. Bunların sağlık sorunları var. Bunların gittikleri yerdeki çevrede bulunan köylülerle, halkla, şehirle sosyal problemleri var; var, var, var, var. Bütün bunları defalarca rakamlarla, belgelerle, evraklarla, hatta daha dikkatinizi çeksin diye -çünkü magazinden hoşlanıyorsunuz- gazete kupürleriyle önünüze koyduk ama maalesef bugüne kadar bunlarla ilgili ciddi hiçbir düzenleme yapılmadı.

Bu işçi ihtiyacı da hâlen devam ediyor. 1 milyonun üzerinde geçici tarım işçisine ihtiyaç var. Bugün bu işçileri çalıştıranlar da ya bu işçileri kendi bölgelerinden bir şekilde temin edecekler veya dışarıdan getirecekler. Tersinden düşünelim, kendi ilinden, kendi ilçesinden çıkıp 1.000 kilometre, 1.500 kilometre öteye çalışmaya gidenler ya kendi bölgelerinde bir iş sahibi olacaklar veya mecburiyetten dolayı tekrar başka bölgelere gidip çalışmak zorunda kalacak. Onun için, bu makûs kaderi, bu kötü talihi düzeltmek bizim elimizde. Kimin? Hükûmetin, iktidarın, siyasetin elinde. Bununla ilgili doğru düzgün bir Meclis araştırması eğer yapılabilirse... Ki bundan evvel komisyonlar kurulmuştu burada fakat yine maalesef Hükûmet bununla ilgili ciddi kanunlar, yönetmelikler çıkarmadı, çıkaramadı.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, yine 2010 senesinde Hükûmetin çıkardığı genelgede aracıların bu işçilerden para alamayacağı hükmü getirildi. Peki, bunu nasıl kontrol edeceksiniz? Nasıl toparlayacaksınız? Veya aracısız, bu işleri organize eden kurumlar, kuruluşlar, birimler olmadan bu insanlar nasıl toplanıp nereye gidecek, nerede kalacak, nasıl çalışacak, ne kadar ücret alacak? Dolayısıyla, çalakalem bir yönetmelik çıkarmanızla "Ben yaptım, oldu; ben yazdım işte, bunu yasakladım." demenizle de bu işler yasaklanmıyor, olmuyor. Bu işin ciddiyetine uygun bir çözüm bulmanız lazım. Tabii, bunun esas, en doğrusu ne? En doğrusu, insanların kendi yaşadıkları yerlerde, doğdukları yerlerde, hayatlarını devam ettirdikleri yerlerde iş sahibi olmaları. İşte, biraz evvel Türkiye'deki pamuk üretimiyle ilgili, mısır üretimiyle ilgili Çin'den Mısır'a kadar mukayeseli örnekler verildi.

Türkiye'de 24 milyon hektar ekilebilir tarım arazisi olduğu söyleniyor istatistiklere göre. Bunun maalesef ancak 5 milyon hektarı sulanabilir arazi ve bu 5 milyon hektara ilaveten, bu, yıllardır bütün hükûmetlerin dillerine doladığı, Güneydoğu Anadolu Projesi, GAP projesi bitirilebilmiş olsaydı, sadece GAP'ın birinci kısmında sulanabilecek alan miktarı 1 milyon 800 bin hektar yani 18 milyon dönüm. Daha sonra, Suruç Projesi buna ilave edildi, birkaç proje daha ilave edildi. Şu an, bu ilave edilen rakamlarla birlikte bu 5 milyon sulanabilir araziye 2,5 milyon hektar daha bir ilave söz konusu ve yine, bütün cumhuriyet hükûmetlerinin verdikleri rakamlara göre, böyle bir sulama gerçekleştiği vakit 3 milyon 800 bin kişiye iş imkânı doğacak. Bu, bugün yaklaşık bir aileyi 5 nüfus olarak hesaplarsanız -ki bölge ortalaması bunun çok üzerindedir- 20 milyonluk bir nüfusun kendi yaşadığı yerde, doğduğu yerde iş imkânı bulup hayatını devam ettirebilmesi demektir. Şu an bu bölgede yaşayan nüfus 7 milyon, yani 13 milyon da yine dışarıdan tersine göç gelmesi gerekiyor eğer bu tüm cumhuriyet hükûmetlerinin verdikleri rakamlar doğru ise.

Değerli arkadaşlar, peki, bu kanallar niye bitmiyor, niye bitirilemiyor? Defalarca burada dile getirdim: Bakınız, AK PARTİ Hükûmeti "Şu kadar bin kilometre duble yol yaptım, bu kadar otoyol yaptım, İstanbul'da Marmaray'ı şu kadar ayda bitirdim, üçüncü boğaz köprüsünü seneye açıyorum, dünyanın en büyük havaalanını şu kadar zamanda bitiriyorum." diye sürekli propaganda yapıyor, halk tabiriyle hava atıyor. Peki, GAP bünyesindeki 20 milyon nüfusa hitap edecek, 3 milyon 800 bin kişiye iş imkânı sağlayacak bu kanallar, barajların kanalları niye bitmiyor, niye bitirilemiyor? Hükûmetin verdiği rakam bunlar için 12 milyar doların lazım olduğu. Peki, bu 12 milyar doları bu on üç senede niye bulamadınız, nasıl bulamadınız? İzahat yok, maalesef izahat yok. Barajların yüzde 90'a yakını bitirilmiş durumda şu an, sulama kanallarının ise yüzde 20'si bitmiş durumda. Yüzde 80'i bitmedi, bitirilemedi, bitirilmiyor, çünkü batıya göç tekrar teşvik ediliyor.

Urfa'da Arap vatandaşlarımızın yoğunluklu olarak yaşadığı Harran'a ilk olarak su verildi ve şu an Urfa'nın göçü durduğu gibi, Türkiye'de nüfus artış hızı en yüksek illerden biri Urfa; göç durdu Urfa'da, rakamsal olarak durdu. Evvelki sene bütün bir Diyarbekir vilayetinin nüfusu 15 bin artmışken Urfa'nın nüfusu 45 bin arttı. Yan yana 2 vilayet, bütün sosyoekonomik değerleri, yapıları, coğrafyası aşağı yukarı birbirine yakın.

İşte, değerli arkadaşlar, maalesef, bilinçli bir şekilde bölgedeki halkın yerinde kalıp varlığını, kültürünü korumasını engellemek için bu kanallar yapılmıyor, asimilasyondan dolayı, bölgenin kalkındırılmak istenmemesinden dolayı göç özendiriliyor, göç kapısı açık tutuluyor ve bu sulama kanallarının yüzde 80'i de hâlâ, koskoca Türkiye Cumhuriyeti için komik bir rakam olan 12 milyar dolar yüzünden duruyor, ki kaldı ki bu kanallar yüzde 50 indirimle yapılıyor, gerçek rakamı, bitirilme rakamı 6 milyar dolar. Ve bir elektrik sorunu var, evlere şenlik; elektrikler her gün kesiliyor, firma ile halk karşı karşıya, devlet ortada yok; topraklar tuzlanıyor, pamuk primi artırılmıyor, mazot desteği verilmiyor; dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor çiftçiler. Dert çok, inşallah tekrar bir fırsat olursa huzurlarınıza gelirim.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)