| Konu: | Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 20.02.2015 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben süre pazarlığına girmeyeceğim tabii.
BAŞKAN - Hayır, ben "Takdirinize bırakıyorum." dedim, pazarlık etmiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ben kendi derdimi anlatmak için mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ifade etmeye çalışayım.
Şimdi, özellikle Genel Kuruldaki bu tartışmalarda, bu yasa görüşmeleri sırasında HDP ve çözüm süreci üzerinden sürekli hakaret dili kullanan ve HDP'ye âdeta vebalı bir yaratıkmış gibi algılar yaratan söylemler, cümleler kullanılıyor. Her şeyden önce, bu anlayışın siyasi etiğe uymadığını, her üç siyasi parti açısından da kullanılan bu cümlelerin Türkiye demokrasisi açısından bir ayıp olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.
Biz defalarca ifade ettik, bu ülkenin yasaları çerçevesinde Türkiye'nin en köklü meselelerini çözme arayışında olan, legal bir siyasi partiyiz ve ısrarla da bu Meclis çatısı altında ülkenin en temel sorunlarını çözme arayışımız var.
Çözüm süreciyle ilgili yapmış olduğumuz her şeyin arkasındayız. Çözüm süreci, devletin ve toplumun demokratikleşmesini esas alan bir çerçevede başlatılmış ve yürüyen bir süreçtir. Ancak bugün AKP Hükûmetinin getirmiş olduğu bu yasanın çözüm sürecinin ruhuyla herhangi bir alakası yoktur, devletin ya da toplumun demokratikleşmesiyle ilgili herhangi bir içerik, herhangi bir düzenleme bu yasanın içerisinde mevcut değildir. Biz yaratılan algılar üzerinden değil, bizim söylemlerimiz üzerinden halkımızın değerlendirmesini istiyoruz. Kürt meselesinin çözümünü Türkiye'nin demokratikleşmesinden ayrı olarak asla ele almadık, bundan sonra ele almayacağız. "Kürt meselesi çözülecekse Türkiye demokratikleşecek, Türkiye demokratikleşecekse Kürt meselesi çözülecek." anlayışıyla bu çalışmalarımızı yürütmeye devam ediyoruz.
Açık ifade ediyorum: İki yıldır yaptığımız en hayırlı iş çatışmalı süreçten kaynaklanabilecek gençlerin ölümünün önüne geçmek. Bir önceki yılda, çözüm süreci başlamadan önceki yılda binin üzerinde gencin çatışmalardan dolayı yaşamını yitirdiği bir gerçeklikte biz akan kanın durmasıyla ilgili yürüttüğümüz çabaları ayıplanacak değil, göğsümüzü gere gere onur duyulacak çabalar olarak değerlendiriyoruz. Bundan sonra da AKP Hükûmeti müzakere masasını devirmek istese bile biz kanın akmaması adına, Türkiye'nin demokratikleşmesi adına, Kürt meselesinin çözümü adına özellikle bu çalışmaların arkasında olacağız.
Burada getirilen yasa tasarısıyla siyasi partilerin milletvekilleri âdeta birbirlerine düşman gibi bakmaya başladılar. Bakışlarda, söylemlerde bunu algılıyoruz. Buna gerek yok. Hiçbirimiz burada birbirimizin düşmanı değiliz. Her bir sırada değer verdiğimiz, çalışmalarını önemsediğimiz arkadaşlarımız var, milletvekili arkadaşlarımız var. Birbirinin çalışmasını önemseyen, birbiriyle hukuku olan milletvekillerinin birbirine düşmanca bakmasını sağlayan bir yasa tasarısının topluma, halka nasıl yansıyacağını hepimizin hesap etmesi gerekiyor. Toplumun yüzde 50'lik kesimlerini karşı karşıya getirmek, kutuplaştırmak çözümden çok çözümsüzlük üretir inancındayız. Bu nedenle özellikle burada Hükûmete ve AK PARTİ Grubuna da önemli görev düşüyor. İç güvenlik yasası ile biz siyaset kurumunun kendi sorumluluğunu, sorunları çözme sorumluluğunu polise, valiye, kaymakama devrettiği inancındayız. Buna hiçbirimizin hakkı yok. Biz sorunlarımızı diyalogla, müzakereyle, siyasetle çözebiliriz, siyaset bu sorumluluğu üstlenmelidir diyoruz. AK PARTİ Grubunun da Hükûmetin de bu yasa tasarısını bir an önce komisyona çekmesini, alt komisyonda her 4 siyasi partiden oluşan bir çalışma grubuyla bir ortaklaşma arayışının şekillenmesini son derece önemsediğimizi buradan vurguluyoruz.
Tüm siyasi partilerden -son cümlemdir- özellikle ricam şu: HDP'yi bir hakaret argümanı olarak kullanma anlayışsızlığından ve etik dışı davranışlarından lütfen vazgeçsinler.(x)
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)