| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan ana dilde eğitim yasağının tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin (10/326) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Şubat 2015 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 21.02.2015 |
HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ana dilinde eğitim görmeyen çocukların öğrenmede karşılaştıkları güçlüklerin araştırılması amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye devleti çok sayıda halktan oluşuyor olmasına karşın tek bir ulusun varlığı esasları üzerine inşa edilmiştir. Hâl böyle olunca, Türkler dışında diğer halklar ve ulusal azınlık halklarının varlık koşulu, diğerlerinin egemenliğine dayalı baskı ve asimilasyon mekanizması altında ezilip içten içe yok olma sürecini yaşamaktadır. Ulusal sorun demokratik açıdan önemli bir yara olunca ulusal varlığın önemli bileşenlerinden biri olan dil ya da ana dil sorunu da gündelik hayat içerisinde aynı derecede bir sorun olarak yer almaktadır. Ulusal sorunun çözümü şu ya da bu biçimde tartışıladursun, dil sorunu, söz konusu temel sorunun çözümüne bağlı olarak ertelenmeyecek denli acil, insani ve demokratik bir önem taşımaktadır.
Türkiye kendi Anayasa'sına "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri ise saklıdır." maddesini koymuştur. Anadolu topraklarını ve Kürt coğrafyasını Türkleştirme çabalarının en önemlisi bu maddede saklıdır. Tabii, burada üstünde durulan, asıl yasaklananın Kürtçe olduğunu söylemek, herhâlde, oldukça doğru bir yaklaşım olacaktır.
Yalnız, buradan Lazca, Arapça, Çerkezce gibi azınlık dillerinde eğitimin serbest olduğu sonucu da çıkarılmamalıdır. Müslüman olmayan azınlıklara ait Rumca, Ermenice gibi dillerde eğitim Lozan Antlaşması çerçevesinde sürdürülebilmektedir.
Kürtçe bir ulus, bir halk dilidir. Ulus dili olduğu içindir ki her yıl okul çağına gelen on binlerce Kürt çocuğu, ilk adımlarını attıkları okul sıralarında ana dilleri dışında Türkçe dilde eğitim dayatmasıyla yüz yüze kalmaktadır. Bu eğitim yaşamlarının ilk yıllarında ruhsal ve zihinsel dünyalarında dehşetli altüst oluşlar sürecine adımlarını atmakta, ağabeylerinin, ablalarının yaşadığı kâbusun sırasını devralmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, çağdaş insanın ortak birikimleri ve değerleri arasında İnsan Hakları ve Çocuk Hakları Evrensel Bildirgeleri de vardır. Her iki bildirgede de insanın eğitim ve ana dilde eğitim hakkına özel bir vurgu yapılmıştır.
Eğitim hakkı insani, temel bir haktır. Ana dilde eğitim ise çocuğun sağlıklı gelişimi açısından vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Uluslararası sözleşmelerde kendine yer edinmesi de bu yüzdendir. Bilimsel araştırma ve gözlem süreçlerinin sonucunda kendine özgü kavramları olan bir içeriğe de kavuşturulmuştur.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 20 Kasım 1989'da kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni Türkiye, 1990 yılında, bazı maddelerine çekince koyarak imzalıyor. Çekince koyduğu maddelerdeki hükümlerin en önemlileri ise şunlardır:
17'nci madde şöyledir: Kitle iletişim araçlarının, azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik edilmesi.
29'uncu madde şöyledir:
"Eğitimin çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi."
Yine 30'uncu madde ise şöyledir: "Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların var olduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz." Bu da 30'uncu madde.
Avrupa Birliği müzakere süreci çerçevesinde Türkiye, Anayasa'nın yasaklı ana dil maddelerinde sözde adım atmak için düşüncelerin açıklanmasını ve yayılmasını, yayın yapılmasını düzenleyen 26 ve 28'inci maddelerinde değişiklikler yapmıştır, bu doğrudur. 3 Ekim 2001'de çıkarılan kanunla bu maddeler ana dille ilgili yasaklardan arındırılmıştır ancak ana dilde eğitimle ilgili 42'nci madde yerli yerinde durmaktadır. Zaten devlet söz konusu değişiklikleri Türkçe dışında başka dillerde eğitim için değil, Türkçe dışında başka dillerde yayın, kurs eğitimi gibi faaliyetlere dönük olarak yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, dil, insanlar arasındaki anlaşma ve iletişimin en önemli aracıdır. Ana dil ise çocuğun başta ailesi olmak üzere soyu, çevresi ve ulusundan bilinçli bir öğrenim süreci olmadan edindiği bir dildir. Bu bakımdan ana dili, çocuğun anasının konuştuğu dil gibi tanımlamaya kalkanlar gerçeği bilinçlice örtbas etme gayretindedirler. Topluluk kültürünün yaşatılması ve sonraki kuşaklara aktarılması açısından yazılı dil son derece önemlidir. Dil ile zihinsel gelişim arasında sıkı bir paralellik olduğu uzmanların görüşleri çerçevesinde ifade edilmektedir. Bebek anne karnından başlayıp doğduğu günden sonra seslere karşı sürekli bir duyarlılık içindedir, biliyoruz, annenin sesini diğer seslerden ayırt etmesi gibi.
Dört günlük Fransız ve iki aylık Amerikan bebeklerinin alındığı bir çalışmada bebeklerin kendi dillerine ait sözleri yabancı dilden ayırt ettikleri gözlemlenmiştir. Dolayısıyla, kişi ile ana dili arasındaki duygusal ilişki yaşam boyu sürecek kadar derin bağlara sahiptir. Çocuk okul çağına gelinceye kadar temel dil yeteneklerini kazanır, edindiği sözcüklerle düşünür, dış dünyayla bağlantısını bu sözcüklerle kurar. Yani, gelişimi, iletişimi, anlaşması, anlaşılması, zihinsel süreç ve de buna aracılık eden dille ortaya dökülür. Okula başladığında ana dili dışında farklı bir dile dayalı eğitim onun gelişimini altüst edecek ve bocalamasına sebep olacaktır; çevreye küsmesine, kendini önemsemeyip kendinden kaçmasına neden olacaktır. Dolayısıyla, başarısızlık kaçınılmazdır.
1991'de ABD'de Ramirez'in İspanyolca azınlık dilini konuşan 2.352 öğrenciyi kapsayan çalışması ve sonucu şöyledir: Araştırmada öğrenciler üç farklı grup ve eğitim programına tabi tutuluyorlar. Birinci grup sadece İngilizce, ikinci grup bir ve iki yıl İspanyolca öğrenimden sonra İngilizce, üçüncü grup ise dört-altı yıl İspanyolca eğitimden sonra İngilizce eğitimi görüyorlar. Sonrasında ana dillerinde uzun süre eğitim alan grup zamanla İngilizceyi ana dili düzeyinde kullanabilir duruma geliyor. Çalışma grupları içinde en başarısızı ana dilde hiç eğitim almayan grup olarak görülüyor. Bu grubun üyeleri, sonraki süreçte de diğer derslerden yaş grubunun başarısının çok gerisine düşüyorlar.
Yine, Jim Cummins'e göre farklı kültürlerden gelen çocuklar baskın dilde eğitime başladığında çocuk ile ebeveyn arasındaki iletişim kesilmektedir.
Pedagojinin temel kuralı olan, çocuğun deneyimlerle kazandığı bilgiler üzerinden öğretim yürütülmesi ilkesi ihlal ediliyor, edilmemelidir.
Çocuğa doğrudan ya da ima yoluyla "Kendi kültürünü okul kapısının dışında bırakacaksın." dendiği için çocuk kendisini reddedilmiş olarak görür ve öğrenme ortamına aktif katılımı da engellenmiş olur.
Ana dil konusunda ülkemiz gerçeğine dönecek olursak, eğitimdeki başarı sıralamalarında Hakkâri, Ağrı ve Şırnak'tan başlayarak Kürtlerin yaşadığı diğer bölge illerinin Türkiye geneline göre -sırayla- sonda yer aldıkları da göz önüne alınırsa, ekonomik geri kalmışlığın yanına bir de dil konusu konulunca durum çok daha iyi anlaşılabilir.
Esas itibarıyla, fırsatım olsaydı bu ana dil konusunda yaşamış olduğum bir hatırayı uzun uzun size anlatmak isterdim. Benim okul arkadaşım, benden 4-5 yaş büyük Zeynel adındaki arkadaşım hiç Türkçe bilmezdi. Benim dönemimde üç dört sene üst üste 1'inci sınıfta kalmak bile vardı. Beni Zeynel'in yanına oturttu öğretmenim. Sonuçta, geldi, Zeynel'in kafasına şöyle bir iki eliyle vurdu, dedi ki: "Bak, bacak kadar çocuk Türkçe öğrenmiş, sen hâlâ öğrenememişsin." Öğretmen arkasını dönüp gidince Zeynel Kürtçe şunu söyledi çocuk ağzıyla, çocuk diliyle: "..."(x)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL AKSOY (Devamla) - Bağışlayın, onun cümlesi olduğu için söylüyorum: "Eşek oğlum, sen neden Kürtçe öğrenmedin?" şeklinde bir cümle söyledi ve Zeynel -okul sıralarında- ben okulu bitirinceye kadar 1'inci sınıftaydı, ondan sonra da okulu terk etti ve "..."(x) oldu.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.
HALİL AKSOY (Devamla) - Bu tür travmaların giderilmesi için bu araştırmaya bütün arkadaşlarımdan destek istiyorum. Özellikle -AKP'nin- biraz önce yapmış olduğu konuşmadaki referansı bunu da destekleme noktasında olmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Aksoy, teşekkür ederim.
HALİL AKSOY (Devamla) - Özellikle Kürt coğrafyasından gelenlerden bu desteği bekliyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)