| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 20.06.2012 |
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin, iş kollarının belirlenmesi sürecine ilişkin -arkadaşlarım tarafından- verilen önergesi hakkında görüşlerimi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık bundan tam bir yıl önce 15/7/2011 tarihindeki oturumda, bu Mecliste, Meclis tatile çıkmadan bir yasa teklifi görüştük ve bu yasa teklifinde bir kez daha uzatmak üzere yani geçen 12'nci ayın sonunda bitmek üzere istatistiklerin yayınlanmasını uzatmıştık ve orada yine bu mikrofonda konuşanlar, yine o zaman şehitler vardı, ilk önce o şehitlerin ölümünden duydukları üzüntüyü belirttikten sonra bu yasa üzerindeki görüşlerini açıklamışlardı. Bugün yine aynı şeyleri konuşuyoruz, yine bugün şehitlerimiz var ve yine Türkiye'de şiddetin, terörün devam ettiği bir süreçte böyle önemli bir konuyu konuşuyoruz.
Şimdi, sorun şu değerli arkadaşlar: Yaklaşık yedi aydan bu yana 900 iş yeri ve 200 bin kişiyi ilgilendiren, aslında aileleriyle beraber 800 bin kişiyi ilgilendiren bir toplu sözleşme düzeninden çalışanlar mahrum bırakılmıştır. Yani yasa dışı bir uygulamaya çalışanlar maruz kalmaktadır çünkü yasanın 12'nci maddesi çok açıkça "Altı ayda bir istatistikler yayınlanır, yayınlanan istatistiklere göre de sendikalara tespit yazısını Çalışma Bakanı verir." diyor ama bu yasa hükmü şu anda Türkiye'de uygulanmıyor. En son uzatılan süre ise on ikinci ayın sonuna kadar. Yani 1/1/2012'den itibaren yeni istatistik sürece girileceğini, o yasanın da o tarihe kadar çıkartılacağını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bu kürsüden ilan ve ifade etti, aynen kendi cümlesiyle okumak istiyorum; Sayın Bakan diyor ki: "Bugün huzurunuza getirdiğimiz bu düzenlemeyle, yine Üçlü Danışma Kurulunda bulunan konfederasyonlarla birlikte aldığımız bir karar neticesinde karar tek yönlü değildir. Yani şöyle bir kararı sizin huzurlarınıza getirmiyoruz: `Altı aylık bir öteleme yapalım, altı ay sonra yeniden bir ötelemeyle sizin huzurunuza gelelim.' diye değil. Açıkça, oturduk konuştuk, dedik ki: `Ağustos ayında Üçlü Danışma Kurulunu 2 kez, eylül ayında da 1 kez olmak üzere 3 kez bir araya getirelim, 2822, 2821 sayılı yasaların, 12 Eylül ihtilalinden kalma bu yasaların değiştirilmesi konusunda bir mutabakat sağladık. Bu çalışmaları ağustos ayında bitireceğiz. -yani geçen ağustos ayında bitireceğiz- Türkiye Büyük Millet Meclisine bunların değiştirilmesiyle ilgili teklifimizi, kanun tasarımızı göndereceğiz ve yeniden bir uzatmaya fırsat vermeden bu sorunu çözme imkânını elde etmiş olacağız.'" Yani "Altı aylık bir uzatma ve bir daha huzurunuza bir uzatma talebiyle gelmeyeceğiz ve 12 Eylülden kalma yasaları, Sendikalar Yasası'nı değiştireceğiz ve bir daha böyle bir taleple Meclisin önüne gelmeyeceğiz." dedi.
Oysa o uygulama, o tarih süreci bittikten bugüne kadar. Şimdi, sendikalar toplu iş sözleşmesi çağrısında bulunuyor, Bakan da benim yazdığım soru önergesine şu cevabı veriyor: "Yasa, toplu iş ilişkileri kanunu Meclise gönderilmiştir ve bu toplu iş ilişkileri kanunu Meclistedir. Tabii ki bugüne göre, bir istatistik uygulamasına göre de sendikalara yetki veremeyeceğimiz için top Meclistedir." diyor. Ben onun için, Meclise görev düştüğünü, Meclisin bu sorunu çözmesi gerektiğini? Çünkü insanların kaderiyle oynanıyor. Bir yandan ileri demokrasi, bir yandan sendikal haklar, bir yandan 12 Eylül darbesi döneminin ürünlerini temizleyeceğiz derken tam da 12 Eylül darbesinin ürünleriyle bu Meclis karşı karşıya kalmaktadır ve uygulamada hâlen bu 12 Eylül yasaları devam etmektedir.
Bir taraftan, ileri demokrasi ve sendikal hak ve özgürlüklerin bu yasayla değiştirileceği ifade ediliyor? Toplu iş ilişkileri kanunu komisyonda görüşüldü, alt komisyonda görüşüldü, Meclis gündemine geldi ama ne zaman bu yasa çıkacak? Bu yasa çıkana kadar bu insanların, bu sendikaların, bu işçilerin mağduriyetleri nasıl giderilecek? Bir yıla yakın bir süredir toplu iş sözleşmesi yapamayan bu insanların hak gasbına kim çözüm üretecek? Elbette bu Meclis üretmek zorunda, elbette ilgili Bakanlık, elbette burada çoğunluğu olan iktidar partisi bunu yapmak zorunda. Bir yandan, grev önündeki engelleri kaldıracağız diye referandumda her yerde, billboardlarda ilanlar verildi, diğer taraftan bu ilanların yerine, işte, bir korsan yasayla, korsan bir taksici yasasının içerisine grev yasaklarının da konulduğu, Hava-İş kolunda grevlerin yasaklandığı bir süreci bu Meclis yaşadı ve AKP oylarıyla bu yasa bu Meclisten geçti ve 305 kişi sokakta. İşten atıldılar. Niye atıldılar? Temel haklarını kullanmak, toplu iş sözleşmesi hakkını kullanmak, toplu iş sözleşmesi hakkını elde etmek için ortaya koydukları bir eylemliliği, bir mücadeleyi, Anayasa'dan kaynaklanan, Anayasa'nın 90'ıncı maddesinden kaynaklanan hakkı kullandıkları için 305 kişi sokakta. Bakanın girişimleri var. Ama Bakanın girişimlerine karşılık ilgili genel müdürlük, ilgili Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı "Siz işinize bakın. Bizim işimize karışmayın. Biz attığımızı atarız, sattığımızı satarız. Siz bizim istediğimizi yaptınız ya siz çok yaşayın, gerisini bize bırakın." diyor. Dolayısıyla, işte elinden grev hakkı, yasal grev hakkı alınan işçiler orada sokakta ve yaşamları kadar kutsal olan çalışma hakları ellerinden alınmış durumda.
Bugün bu yasa eğer Mecliste bir an önce çözüme ulaştırılmazsa? Bu önergeyi vermemizin nedeni de bu, bu yasanın akıbetinin bir an önce araştırılarak Meclis gündemine getirilmesine yönelik talebimizdir. Yoksa, yine bu Meclis görevini yapmamış olacak. Daha önce burada yasalaştırdığı yasanın gereğini yapmamış olacak ve gene işçilerin mağdur edilmesine seyirci kalmış olacak.
Dolayısıyla bu mağduriyetin giderilmesi gerekiyor. Bu mağduriyetin giderilmesi için ivedilikle ya yeniden bir uzatma eğer bu yasayı çıkartamıyorsa? Bu doğru değil. O gün de söz aldığımızda "Bu bir çare üretmeyecek." demiştim, bu kürsüden konuştum; "Bu verilen sözler tutulmayacaktır." demiştim, bu kürsüden konuştum. Bu kürsüden bir kez daha haklı olduğumuz ortaya çıktı. Biz haklı olmak için bunları söylemiyoruz. Keşke haksız olsaydık, keşke o 200 bin kişi bugün sözleşmesiz kalmamış olsaydı, 900 iş yerinde yetkiler verilmiş olsaydı. Ama en azından şimdi yetkiler verilsin. Bir ay mı süre istiyorlar, iki ay mı süre istiyorlar neyse, en azından yetkiler verilsin, işçiler mağdur olmasın. Bu yasayı da ivedilikle görüşelim diyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.