| Konu: | CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşları tarafından, çocuk cezaevlerinde yaşandığı iddia edilen işkence ve cinsel istismar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, 21/5/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 26 Şubat 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 26.02.2015 |
SİNAN OĞAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sizden istirhamım, gelin, bari bugün bu konuda siyaset üstü konuşalım. Dün biz bunu başardık, Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu üyeleri olarak biz bunu başardık. Burada da lütfen bunu gösterelim. Aynı şekilde, böylesine millî bir konunun millî olarak kalmasına, gelin, siz de katkıda bulunun.
Ondan önce şunu ifade etmek istiyorum: Tabii, Türkiye'de son günlerde kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, özellikle çocuklara yönelik taciz, tecavüz artmakta. Hele bu bizim haberimizin olduğu kısmı. Oysa çocuk bakımevlerinde, çocuk hapishanelerinde, çocukların sığındığı çocuk yurtlarında bu, katbekat fazladır ve bu olayda olduğu gibi birçok zaman da tesadüfen öğrenilebilmektedir. O sebeple "Çocuklar masumdur." diyoruz. Çocuklar nerede olursa olsun, yine, siyaset üstü bakılması gereken bir konudur.
Değerli arkadaşlar, bakınız, nasıl ki buradaki çocuklar gibi masum... Ölürken bile gözünü kapatmak zorunda kalmış bu çocuk, ölürken bile Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, çocukların cesetleri çöplere atılmış. Bu çocuklar bizim çocuklarımız aslında. Nasıl ki burada cesetleri çöpe atılmışsa aynı şekilde -bugün Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinde görüştüğümüz gibi- bu bedenlere Hocalı'da işkence ederken belki de bu bedenler birtakım kötü niyetlilerin istismarına uğrayabiliyor değerli arkadaşlar.
Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı kasabasında 25-26 Şubat 1992 tarihinde Ermeniler tarafından girişilen soykırım sonucunda bir insanlık dramı yaşanmış, 106'sı kadın, 63'ü çocuk, yaklaşık 70'i yaşlı olmak üzere 613 Azerbaycan Türkü, doktor raporlarından ve uluslararası basın tarafından belgelenen işkencelerle vahşice katledilmiştir. Bu bizim ortak acımızdır. Eğer biz Türkiye ve Azerbaycan'a "Bir millet, iki devlet" diyorsak, Hocalı da iki devlet, tek milletin ortak acısıdır. 1 milyondan fazla kardeşimiz sokaklarda kaçkın, göçmen durumunda bırakılmıştır. Yirmi üç senedir bu acı kanamaya devam ediyor ve yirmi üç senedir bu acıyı yaşatanlar daha uluslararası mahkemelere çıkmış değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 26 Şubatı Hocalı'da yaşanan soykırım kurbanlarını anma günü olarak kabul etmesine yönelik bir kanun teklifimiz var. Burada, bütün siyasi parti temsilcileri olarak biz, 26 Şubat gününü, Hocalı başta olmak üzere Türk dünyasında yaşanan vahşetin, soykırımların, işkencelerin ve Türk dünyasında kardeşlerimize yönelik bütün art niyetlerin, kötü niyetlerin ve savaşların kurbanlarını anma günü olarak yüce Meclisimiz buna karar versin isteriz. Bu vesileyle, ben Hocalı'da yaşanan vahşette hayatını kaybeden insanlarımız başta olmak üzere bütün Türk dünyasının başı sağ olsun diyorum, bütün şehitlerimizi rahmetle yâd ettiğimi ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlar, dünya çok savaş gördü, dünya çok işkence gördü ama insan cesetlerine işkence yapılan bir savaş asla yaşanmamıştır. O, Hocalı'da yaşandı. Uluslararası basına baktığınızda -sadece Türk basını değil, Azerbaycan basını değil- uluslararası basın diyor ki: "Hocalı'da insanların kafa derisi yüzüldü, çocuklar yataklarında katledildi; çocukların burnu, kulağı kesildi, hamile insanların karnı deşilerek bebekleri çıkarıldı." Bütün kültür varlıklarımız mezar taşlarına kadar yerle bir edildi, şehirler yerle bir edildi. Bakınız, Ekmek Müzesi, dünyada ilk ve tektir, Karabağ'da, o da yerle bir edildi değerli arkadaşlar. Ve geliyoruz işte buraya, burası ezan sesi gelmesi gereken yer arkadaşlar. "Resim sergisi" diyordunuz ya biraz önce; evet, resim sergisi, öyle kabul edin. Domuzların beslendiği camilerimizin resim sergisi, böyle kabul edin. Bu, inanıyorum ki sizin de vicdanınızı sızlatır. "Resim sergisi" diye laf atmadan önce sizin de vicdanınıza ben inanıyorum. "Elhamdülillah Müslüman'ım." diyen her Allah kulunun vicdanını sızlatır bu. Bu resmi Ermeniler çekti ve servis ettiler arkadaşlar. Bu resmi de Ermeniler çekti, servis ettiler. E, buna karşı çıkmayalım mı? Bakınız, şunu söylemeyeceğim bugün: Siz Van'da kilise tamir ettiniz, çanını taktınız. Bunları hiç söylemiyorum, karşılıklılık esasını falan da hiç söylemiyorum. Azıcık vicdanı olan herkesin buna "Dur." demesi lazım. Burada camilerin ahır olarak kullanılmasının, herhâlde Türkiye'de "Müslüman'ım." diyen herkesin vicdanını kanatması lazım ve bunun için de, siz Hükûmetsiniz -biz çağrıda bulunuyoruz ama bizim çağrımız muhalefet olarak yetmiyor- Hükûmet eden sizsiniz, buna bir "Dur." deyin. Buradan size sesleniyorum, buna bir "Dur." deyin. Camilerimize yapılan bu saygısızlığa "Dur." demek bir Müslüman'ın görevidir. İktidarı, muhalefeti bırakınız, "Müslüman'ım." diyen herkesin en öncelikli görevidir dünyanın neresinde olursa olsun. Ayakkabıyla girmiş değiller, domuzla girmişler arkadaşlar, domuzla girilmiş bu camilere. Savaşın bütün acı yüzü var. Savaşın bir yüzünde çocukların katledilişi var, savaşın diğer yüzünde ibadethanelerimizin içine domuzların doldurulduğu, ahır yapıldığı bir başka yüzü var. Savaşın bir başka yüzünde, müzelerin dağıtıldığı, heykellerin yerle bir edildiği, orada yaşayan Türklerin yok edildiği bir yüz var.
Ama, şunu söyleyeyim size, sadece orada... Hani, diyeceksiniz ki: "Sürekli Türk söylüyorsunuz." Değil arkadaşlar. Hocalı'da yaşayan Kürtleri de katlettiler sırf Müslüman oldukları için, biliyor musunuz? Ermenistan'da yaşayan 60 bine yakın Kürt vardı, onları da sürdüler Müslüman oldukları için, sadece Yezidi Kürtlerini orada muhafaza ettiler. Dolayısıyla, bunun sadece bir etnik mesele olmadığının, aynı zamanda bir inanç meselesi olduğunun da altını çizmek için ifade ediyorum.
26 Şubat günü, bugün, buradan, yüce Meclisten hem size sesleniyorum hem de yüce Meclis vasıtasıyla "Hepimiz Ermeni'yiz." diye sokaklara dökülenlere sesleniyorum: Hiç olmazsa 26 Şubat günü, hepiniz olmasa da bir kısmınız Hocalılı olun, Hocalı vatandaşı olun, "Hepimiz Hocalılıyız." deyin ve bu vahşete bir son diyelim.
Değerli arkadaşlar, biz Türkler büyük bir milletiz. Bizim tarihimizde kara lekeler yoktur Allah'a şükür. Ama, biz Türkler acımızı içimizde yaşatan bir milletiz. Şimdiye kadar hep kahramanlıklarımızı, zaferlerimizi söyledik, yenilgilerimizi ve acılarımızı hiç söylemedik. 5 milyon Türk katledildi ama Batı'ya baktığınızda, Türkler katledilen değil, katleden olarak algılanıyor. Neden? Çünkü Hocalı gibi, tarihimizde onlarca, yüzlerce dram var; Iğdır'da var, Van'da var, Kars'ta var, Ağrı'da var, Sivas'ta var. Ama, bunları dile getirmediğimiz için, bizler, bugün, bu suçu işleyenlerin işledikleri suçun muhatabı olarak uluslararası camianın karşısındayız. O sebeple burada tekrar, tekrar, tekrar, tekrar ben bunu ifade ediyorum. Türkiye'nin birçok iline -daha geçenlerde Viyana'daydım- uluslararası birçok konferansa giderek şunu ifade ediyorum: Biz Türkler soykırımcı değil, bilakis soykırıma uğrayan bir milletiz. 100'üncü yıl münasebetiyle de size son çağrım şudur: Biz elbette "barış" diyeceğiz ama soykırım suçunu işleyen Sarkisyan başta olmak üzere, onların da uluslararası mahkemelerin karşısına çıkmasına vesile olacağız inşallah ve bize yapılan bu soykırımları bütün dünyaya anlatarak da bu dünyada kimin gerçek soykırımcı olduğunu, inşallah, dosta da düşmana da göstereceğiz.
Sabrınız için ve laf atmadığınız için de teşekkür ediyorum ayrıca. (MHP sıralarından alkışlar)