| Konu: | MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından, Cumhurbaşkanının faizlerin indirilmesi konusunda yapmış olduğu beyanların ve Merkez Bankasıyla ilgili açıklamalarının Türkiye'nin ekonomisi üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi amacıyla 2/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 2 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına; İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında verilen gensoru önergesinin de Genel Kurulun 3 Mart 2015 Salı günkü birleşiminde saat 15.00'te görüşülmesine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 02.03.2015 |
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanının son günlerde Merkez Bankasına yönelik söylemlerini hep beraber dinliyoruz. Özelde, faiz indirimini isteyen, bunu acele ve radikal bir şekilde isteyen ve bunu da "Bize karşı bağımsızsınız da başkalarına bağlı mı çalışıyorsunuz?" şeklinde veciz sözlerle süsleyen bir Cumhurbaşkanı var Türkiye'de. Nihayet, en sonunda da "Sen bağımsızsan, ben de bağımsızım." dedi. Yani Cumhurbaşkanı faizlerin indirilmesini istiyor.
Arkadaşlar, hangi siyasi kimliği taşırsanız taşıyın, bilinmesi gereken şudur ki: Talimatla faiz inmez de çıkmaz da. Bu neye benzer, biliyor musunuz? Bir zamanlar bir belediye meclisi bir bölgeyi imara açacak ama oradan önemli bir deprem fay hattı geçiyor. Belediye meclisi toplanmış "Fay hattının 30 kilometre kuzeye kadar taşınmasına..." Cumhurbaşkanının mantığı da budur, talebi de budur. Dolayısıyla, bir kez daha ifade edelim ki, siyasi kimliğiniz ne olursa olsun bilmelisiniz ki faiz kararları genel ekonominin yapısı, doğası gereğince oluşur, bunu zorlayan her türlü dayatma da genel ekonominin bizatihi kendisine zarar verir. Bunları söylerken kişisel olarak duruşumu söyleyeyim: Ben, Türkiye'de yüksek faizlerden yana değilim ama şunu biliyoruz ki siz on iki yılı aşkın iktidarınızda bu memlekette yüksek faiz düşük kur politikası izlediniz. Hatta TL'yi bu politika çerçevesinde aşırı değerli tuttunuz, bu çerçeve içerisinde Türkiye'de üreten kim varsa cezalandırıldı, ihracatçı zorlandı ve Türkiye'yi bir ithalat cenneti hâline getirdiniz. O zamanki Başbakanınızın sözlerini ne çabuk unuttunuz; diyordu ki: "Ya, biz Türk lirasını değerlendirdik, bundan şikâyet edenler var. Bizden evvel Türk lirası sürünüyordu, şimdi Türk lirası değerlendi."
Sevgili arkadaşlarım, eğer bu, ekonomiyi bilmemek değilse meseleleri açıkça çarpıtmaktır çünkü Merkez Bankasının döviz kurunu faiz üzerinden kontrol ettiğini biliriz ve Türkiye'deki aşırı değerli Türk lirasının, aslında genel ekonomiye zarar verdiğini ve ithalatı teşvik ettiğini de biliriz ama şunu da biliyoruz ki siz on iki, on üç yıldır bu politikaları izleyerek bu memleketin ekonomisini çökerttiniz.
Şimdi diyeceksiniz ki: "Ya, neden bahsediyorsun, Türkiye ekonomisi uçuyor." Ben size bazı rakamlar vereyim... Her zaman söylüyorum, AKP'li milletvekili arkadaşlardan bazılarının Hükûmetin anlattıklarına inandıklarını biliyorum, onun için bu sözleri tekrar etmeyi onlar adına da bir yarar olarak sayıyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım, doksan bir yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin ortalama büyüme rakamı yüzde 5'tir, sizin iktidarınızın on iki yıllık ortalaması yüzde 4,8'dir, 2007 yılından bu yana ortalamanız yüzde 3,5'in altındadır. En son, bu yıl yüzde 3'ü görürseniz mucize olacak. Yani sizler, ekonomiyi uçurmakla övünen AKP, altını çizerek söylüyorum ki, doksan bir yıllık tarihî ortalamanın 1,5-2 puan altında Türkiye'yi büyüme baskısı altında bıraktınız, daha az büyüttünüz, birincisi bu. Üstelik de bu büyüme üretime dayalı bir büyüme değil, sıcak paraya ve ithalata dayalı bir büyümedir.
Devam edelim, siz söylüyorsunuz ki: "Bizim döneminizde yurt dışında da büyüme olmadı." Aynı dönemde Çin yüzde 7,5 büyüdü; Filipinler, Malezya yüzde 6,4 büyüdü, Endonezya bile yüzde 5 büyüdü; Kolombiya, Macaristan, Tayvan, İsveç, Amerika, Kanada, Mısır, Singapur, bunların tamamı, AKP yönetimindeki Türkiye'den çok daha hızlı büyüyen ülkeler.
Bakın, yüksek faiz düşük kur bir dış borç sarmalı yarattı. Osmanlı'nın 145 milyon altın lira borcunu biz ödedik. Siz, 1950'den sonra borçlanmaya başladınız, 1950'den 2002 yılına kadar Türkiye'nin bütün borcu 130 milyar dolardı, bugün Türkiye'nin borcu 400 milyar dolardır. Yani değerli arkadaşlarım, sizin iktidarınız döneminde Türkiye 270 milyar dolar ilave borçlandı, sizden evvelki altmış yıllık hükûmetlerin 2 katından fazla borçlandınız. Eserinizle övünebiliriz!
Değerli arkadaşlarım, iç ve dış borç stoku -bunları not alırsanız gerçekleri görürsünüz- 243 milyar liraydı sizden evvel, bugün 603 milyar lira. Yani döneminizde iç ve dış borç stoku 360 milyar lira arttı. Ama bir başarınız var, onu söyleyeyim size: Siz, Türkiye'nin IMF'ye olan 22,1 milyar dolarlık dış borcunu kapattınız. Doğru mu? Evet, doğru; doğruya doğru söylemek lazım.
Değerli arkadaşlarım, fakat 2002'de, bu 22 milyar dolar da dâhil olmak üzere toplam 86 milyar dolar Merkez Bankası ve kamunun dış borcu vardı. Bugün ne kadar biliyor musunuz? Bugün 115 milyar dolar Merkez Bankası ve kamunun dış borç stoku var. Yani siz, Merkez Bankasına borcunuzu başka kaynaklardan daha yüksek faizle borç alarak kapattınız, bunu da bir başarı gibi tezgâhlayabiliyorsunuz, pazarlayabiliyorsunuz.
Dolar milyarderi sayısı; Japonya'nın 15 dolar milyarderi var; Türkiye'nin, 4 katından fazla, ama bir işçi emeklisine 24 lira zam verebiliyorsunuz.
Bugün sizin TÜİK'e göre yüzde 10,5'tur işsizlik oranı, iş bulmaktan ümidini kesen 2,5 milyonla beraber bu memlekette 5,5 milyon insan işsizdir, oran yüzde 17,2'dir ve tarihî rekor sizdedir. Enflasyon çift hanelerdedir, tarihî rekor sizdedir. Genç işsizlikte tarihî rekor yine sizdedir. Sizin döneminizden evvel kredi kartı borcu 4,3 milyar liraydı, bugün 75 milyar lira; ne kadar övünseniz az. Batık tüketici kredisi borcu, sizden evvel 278 milyon liraydı, şimdi 12,1 milyar lira; ne kadar övünseniz az.
Hep 2001'e atıf yaparsınız; 2001'de, kriz koşullarında icra dosyası sayısı 10 milyondu, bugün 22 milyon; ne kadar övünseniz az memleketi getirdiğiniz noktayla.
Yılda ortalama 50 milyar lira faiz ödüyorsunuz, iktidarınız döneminde memleketin ödediği toplam faiz parası 600 milyar liradan fazla. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en büyük faiz lobisi bizzat sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) 2002'de bu memleketin dış ticaret açığı 15 milyar dolardı, bugün 100 milyar dolar. Lütfen iyi dinleyin arkadaşlar, siz bu memleketi her hafta 4,5 katrilyon lira dış ticaret açığı veren bir ülke hâline getirdiniz.
Türkiye 65 milyar dolarlık özelleştirme yaptı 1986-2014 arasında. Bunun 57 milyar dolarını siz yaptınız; 12 milyar doları borca gitti, ilan giderine gitti, reklam, danışmanlığa gitti. 45 milyar dolara bu memleketi sattınız. 45 milyar dolar nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Bu ülkenin iki yıllık faiz parasıdır. Yani, bu ülkenin bütün tarımsal altyapı tesislerini bu ülkenin iki yıllık faiz parasına sattınız ve bu paraları çarçur ettiniz. Tarım öldü, sanayi öldü. Kişi başına gelir sıralamasında 2005'te bu memleket 56'ncıydı bugün 64'üncü. Ne kadar övünseniz azdır. Bütün bunları niye söylüyorum? Bütün bunlar "yüksek faiz düşük kur" politikası nedeniyle yani sizin bu ülkede uyguladığınız yanlış ekonomi politikalarıyla oldu. Böylece iç üretim baltalandı, böylece ihracat gelişemedi, böylece ithalat arttı, dış ticaret açığını frenleyemediniz, cari açığı frenleyemediniz. Bugün faizi düşürmeye çalışıyorsunuz, doğru mu? Evet, aslında faizi düşürmek doğrudur ama faizi düşürebilmek için talimat değil ekonomiyi düzeltmek gerekir. Yani, mahvettiğiniz tarım altyapısını, yok ettiğiniz sanayi altyapısını yeniden kurmak gerekir. Türkiye yeniden üretmeli, üstelik de tekstille, çimentoyla, taşa toprağa sanayiyle olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - AR-GE'ye dayalı sanayiyi geliştirmek zorundasınız. Bunları yapamadığınız için bir tek şeye sığınıyorsunuz: "Seçimden evvel faizleri düşürelim de bu seçimlerde bir avantaj sağlayalım." Bu kafayla bu ülke yönetilmez, bu kafayla bu ülkenin sonu hayra gitmez.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)