GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği, PKK/KCK'nın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/45)
Yasama Yılı:5
Birleşim:67
Tarih:02.03.2015

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala hakkında vermiş olduğumuz, kamu düzeni, huzur ve asayişi sağlamakta acziyet gösterdiği, sahip olduğu yetkileri kullanmayarak üniter devlet yapısının fiilen bozulmasını ve ülkemizin belirli bölümlerinde paralel devlet yapısının kurulmasına zemin hazırladığı gerekçesiyle vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

İçişleri Bakanlığı, iç güvenliğin ve asayişin sağlanmasından sorumludur. Kamu düzeni ve genel ahlakın korunması, kaçakçılığın men ve takibi, trafik düzeni, suç ve suçlularla mücadele gibi konular İçişleri Bakanlığının görev sahası içerisindedir. Bu ve benzeri görevlerin hep birlikte değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan İçişleri Bakanlığının görevi, güvenlik kuruluşlarını yönetmek suretiyle ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünün, Anayasa'da yazılı hak ve hürriyetlerin korunmasıdır. Kısaca, İçişleri Bakanlığı anayasal düzenin bekçisidir. Bakan ise bu kuruluşun başındaki en üst amir olarak kendisine Anayasa ve kanunlarla verilen vazifeleri yerine getiren, bu konuda iş birliği ve koordinasyon fonksiyonunu icra eden makam olmaktadır.

Son dönemde PKK terör örgütüyle yapılan müzakereler çerçevesinde "Kürt açılımı", "çözüm süreci" gibi isimlendirilen ve PKK terör örgütü tarafından kontrol edilen süreçte gelinen nokta, terör örgütünün egemenlik tesis ettiği bir alanın ortaya çıkmasıdır. Bu alanda PKK terör örgütünün uzantıları asayiş timleri oluşturmuş, kimlik kontrolleri, yol kontrolleri, umuma açık yerlerde aramalar yapmaktadırlar.

Yine, PKK'nın şehir yapılanmasının mensupları bir yargı sistemi tesis etmişler, mahkemeler kurmuşlar; alacak verecek davalarına, tarla davalarına, boşanma davalarına ve diğer davalara bakmaktadırlar. Kamu görevlilerine bile bu mahkemelerde görülen davalar için tebligat yapılmaktadır.

PKK terör örgütünün şehir yapılanması, vergi sistemi kurmak suretiyle vatandaşlarımızdan vergi adı altında haraç toplamaktadır.

Terör örgütünün silahlı unsurları ellerinde silahlarıyla dağlardan şehirlere inmişler, haftalarca şehirler arası yolları kesmişler ancak asayişten sorumlu güvenlik birimleri İçişleri Bakanının emirleri doğrultusunda Anayasa'nın 137'nci maddesini de çiğneyerek müdahale etmemişlerdir.

Terör gibi sadece Türk toplumunu değil, bütün insanlığı yakından ilgilendiren bir sorun karşısında İçişleri Bakanının görevini yapmadığı, seyirci kaldığı hepimizce malumdur. Milliyetçi Hareket Partili Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'ı beş yıl için seçilmiş iken dört yıl boyunca açıkta tutan İçişleri Bakanlığı, terör örgütüne destek mahiyetinde güvenlik güçlerinin ulaşımını engellemek amacıyla şehirlerin cadde ve sokaklarını çukurlarla dolduran belediye başkanlarına kayıtsız kalmakta, vazifesini yerine getirmemektedir, Diyarbakır'da 6-7 Ekim olaylarında vazifesini yerine getirmeyen belediye başkanını görmezden gelmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütlerine operasyon yapma taleplerinin, valiler tarafından Bakan talimatı olduğu için reddedildiği kamuoyunca bilinen hususlardandır. Şırnak Valisinin Cizre'de asayişi temin etmek için PKK'lılara ricacı olduğu, Diyarbakır Emniyet Müdürünün daha fazla olay çıkmaması için terör örgütünün liderlerine âdeta yalvardığı kamuoyuna yansıyan birkaç örnektir.

Emniyet ve asayişten birinci derecede sorumlu İçişleri Bakanlığı, bu vazifesini batıda eli satırlı, kalaslı AKP'li milislere, doğu ve güneydoğuda eli silahlı PKK'ya havale etmiştir.

İçişleri Bakanlığı, paralelle mücadele etmemektedir. Kendine yakın olanlar paralelci de olsa şefkatli kanatlar altında yer bulabilmektedir.

İçişleri Bakanlığı, Türk milliyetçiliğiyle, Türk milliyetçileriyle mücadele etmektedir.

İçişleri Bakanlığı, ülkenin güvenliğini sağlamak yerine Recep Tayyip Erdoğan'ın güvenliğini sağlamayı görev bilmiştir.

İçişleri Bakanlığı, âdeta tapınak şövalyeliğine soyunmuştur.

Hırsızlık, yolsuzluk, terör, kadın cinayetleri, uyuşturucu ticareti ve kullanımı gibi suçlarla mücadelede İçişleri Bakanlığı sınıfta kalmıştır. Toplumda infiale sebep olan bu suçlar önlenemediği için yoğun olarak ortaya çıkmakta, ortaya çıktıktan sonra cezalandırılmaya çalışılmaktadır. Suç ve suçluluk toplumda bir salgın hastalık gibi yayılmaktadır. Bu durumu ortadan kaldıracak olan önleyici kolluk faaliyetleri yerine getirilmemekte, önleyici kolluk sadece Tayyip Erdoğan'ın ve AKP'nin siyasi muhaliflerinde varlığını göstermektedir.

İçişleri Bakanlığının hukuksuz uygulamaları tarihin hiçbir döneminde bu kadar olmamıştır; neredeyse bütün iş ve işlemler yargıdan dönmektedir. Bakanlık hukuk birimleri savunma vermekten hizmet üretmeye zaman bulamamaktadırlar, davalar sürekli kaybedilmektedir. Diğer bakanlıklarla beraber İçişleri Bakanlığındaki bu hukuk dışı anlayış o kadar yaygınlaşmıştır ki bu durumu kurtarmak için Anayasa'ya aykırı düzenlemeler gündeme gelmiştir. Bu anlayış, Türkiye Büyük Millet Meclisini alet ederek hukuk dışılığa yasal kılıf hazırlamaya çalışmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından bozulan yargı kararlarının iki yıl sonra uygulanmasına ilişkin düzenleme örneklerden biridir. Özelleştirme uygulamalarıyla ilgili yargı kararlarını işlevsiz hâle getiren düzenleme bir diğeridir. Şimdiyse İçişleri Bakanlığı tarafından Parlamentoya sunulan, "iç güvenlik paketi" diye bilinen tasarıda hukuksuz uygulamalar yasal hâle getirilmeye çalışılmaktadır. Örneğin, polis müdürlerinden uygun görülenlerin görevde bırakılması, diğerlerinin emekli edilmesi gibi ya da Emniyet personelinin keyfe göre yer değiştirmeleri ya da atama makamı emrine alınmaları gibi. Yine, iç güvenlik paketinin içerisinde bulunan 126'ncı ve 127'nci maddeler 4483 sayılı Kanun'da değişiklik yaparak kin, garez ve hatır saikiyle rapor düzenleyen müfettiş, denetmen ya da ön incelemecileri koruma altına almaktadır. Bu düzenlemeyle tetikçi müfettişlerin sayısı artırılacak, kin, garez ve hatır için rapor düzenleyenlerin tazminatları devlet tarafından karşılanacaktır.

Hukukun, Anayasa'nın ve kanunların bu kadar ayaklar altına alındığı bir başka dönem olmamıştır. İşte gensoru vermemizin sebepleri bunlardır. Bu gerçeklerden hareketle gensoru verdik. Umarım vicdan sahipleri gensorumuza "evet" derler.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizce malum olduğu üzere, bir süreden beri Hükûmet AKP ile PKK arasında yapılan bir müzakere söz konusudur. Bu müzakere çerçevesinde, terör örgütüyle görüşmenin bir şerefsizlik olduğu ifade edilmiş, gelinen noktadaysa, terör örgütüyle görüşmenin şerefsizlik olduğunu söyleyen ağız, "Ne istendi de on iki yıllık Başbakanlık dönemimde verilmedi?" şekline dönüşmüştür.

Devletin askerinin ve polisinin itibarsızlaştırıldığı, işlevsizleştirildiği, terörle mücadele etmekten alıkonulduğu, rüşveti, yolsuzluğu, hırsızlığı tespit eden polislerin, hâkim ve savcıların "paralelci", "darbeci" diye yaftalandığı bir dönemde, PKK terör örgütüne, onun İmralı'daki bebek katili liderine güç veren, itibar kazandıran bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Sizin oylarınızla güvenoyu alan AKP hükûmetleri PKK'yla müzakere etmekte, bunu kamuoyundan ve sizlerden gizlemekteydi. Bu görüşmeler deşifre edildiğinde de görüşenlerin şerefsiz olduğu ifade edilmiş idi. Bu ifadenin sahibi Recep Tayyip Erdoğan, şimdi, bırakın görüşmeyi, Başbakanlığı döneminde PKK ne istediyse onu verdiğini itiraf etmektedir.

PKK'yla müzakerelerin koordinatörleri arasında İçişleri Bakanlığı vardır, bu Bakanlığa bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı vardır. PKK terör örgütünün silahlı unsurlarının Türkiye topraklarını terk edeceği ortaya atıldıktan sonra geçen süre zarfında bu teröristlerin Türkiye'yi terk etmediklerini Başbakan Davutoğlu "PKK'lı teröristler Türkiye'yi terk etmedi ve biz bunu halktan gizledik." diyerek halka yalan söylediklerini itiraf etmişlerdir.

PKK'nın hedeflerine ulaşmadan silah bırakmayacağı açıktır. PKK'nın silahlı unsurlarının, o katillerin kendileri için güvence olduğu, sigorta olduğu bizzat PKK'nın siyasi uzantıları tarafından dile getirilmektedir. PKK bugüne kadar silah bırakacağını, pişman olduğunu hiç söylememiştir.

Şimdi ise yaklaşan seçimler dolayısıyla PKK'lı teröristlerin talepleriyle 10 maddelik bir mutabakat ortaya atılmıştır. Bugüne kadar AKP'den istediği her tavizi alan PKK bu anlaşmayla, "Demokratik siyasetin içeriği tartışılmalı." derken PKK'lı teröristlerin siyaset yapmasından bahsetmektedir. Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarından bahsederken PKK'nın birleşik, bağımsız Kürdistan hedefinin yoluna taş döşemekten bahsetmektedir. Özgür vatandaşlıktan bahsederken PKK'lı olmanın hukuka uygun kabul edilmesi, PKK'lıyken yapılan katliam, ırza geçme, gasp, yağma dâhil her türlü fiilin suç kapsamından çıkarılması kastedilmektedir. "Demokratik siyasetin devletle, toplumla ilişkisi" derken PKK'lı sivil toplum kuruluşlarının meşrulaştırılması hedeflenmektedir. Kimlik kavramı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayıştan kasıt ana dilde eğitimdir. Demokratik cumhuriyet, ortak vatan kavramından anlaşılan, alt kimliklerin, özellikle Kürt kimliğinin Anayasa'ya girmesi, Türklük kavramının Anayasa'dan çıkarılması hedeflenmektedir. Tayyip Erdoğan ve hükûmetleri buna razıdır. Yapılan şey Türk milletini kandırmaktan ibarettir. AKP, koyunları ürkütmeden kurda teslim etmek niyetindedir. PKK'lı ateist teröristler mütedeyyin Kürt kardeşlerimizin temsilcisi hâline getirilmiştir. AKP oy hesabıyla millî, manevi, dinî değerleri işportaya çıkarmıştır, karşılığında, ne olursa olsun iktidarda kalmak istemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu düşüncelerle gensorumuzun kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)