GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:68
Tarih:03.03.2015

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - 684 sayılı yasanın 35'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu CHP, HDP bir uyansın, böyle biraz arkaya doğru bir kendinize gelin.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - MHP uyanmasın mı?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Şimdi, örgün eğitim, okullar vasıtasıyla yapılmaktadır. Sürekli kurulan, kaldırılan kurallar eğitimin kurumsallaşmasını engelleyen en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bu maddede "temel bilimler ve sosyal bilimler alanlarından birisinde lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip olanlar" ibaresi kaldırılmaktadır. Bu arada, Güvenlik Bilimleri Fakültesi de yasanın genel çerçevesi içerisinde kapatılmaktadır ve böylece farklı disiplinlerden gelen kişilerin de önü kesilmiş olmaktadır. Bunun, olumlu olduğu kadar olumsuz yanları da vardır. Günümüz dünyasında disiplinler arası yaklaşım esastır. Kurumlar, yöntemler, amaçlar sürekli değişirse toplumlar kalıcı ve etkileyici sonuçlar elde edemezler.

Türkiye'de üzerinde en fazla oynanan alan aslında eğitim alanı olmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığını bir hatırlayın, sistemi şudur: Koy-kaldır, yap-boz, dene-yanıl, olmadı, başa dön. Hem de ne yapıyor? Aynı iktidar döneminde, defalarca değişen Millî Eğitim Bakanıyla beraber Millî Eğitim Bakanlığı da tepeden tırnağa değişmektedir. Türkiye'de neredeyse dene-yanıl meselesi ve geçicilik meselesi eğitimin bir parçası hâline gelmiştir. Şunu özellikle ifade etmek istiyoruz ki günümüzde değişen kadar değişmeyen, süreklilik arz eden birtakım değerler de var. Yani, postmodern bir kafaya sahip olan Adalet ve Kalkınma Partisi önüne her geleni değişmeyle açıklamak gibi bir tavır içerisine giriyor. Hâlbuki, toplumlar değişen yönleriyle değil, değişmeyen yönleriyle kimlik edinirler, varlık edinirler ve tarihleri de onun üzerine kurulur. Bu yasa büyük ölçüde paralel paranoyası altında hazırlanmış bir yasadır. Dolayısıyla da paranoyayla çıkarılan yasanın zaten kendisi başlı başına bir sorundur. Koruma, savunma ve sakınma amaçlı yasaları kurumsallaştıran, ileriye taşıyan ve geliştiren bir durum ortaya çıkarmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Değerli milletvekilleri, bu yasa bir bütün olarak toplumu çelik bir korse içine hapsetmektedir yani çelik korse yasasıdır; bir çeşit Beria yasasıdır. Ve şunu kesinlikle ifade etmek lazım ki bu yasanın demokratik hak ve özgürlükler yönünden tepeden tırnağa sorunlu bir yönü vardır çünkü psikolojisi bozuk bir yasadır. Biraz önce de dedim ki: "Şizofren ve paranoyak bir hâl içerisinde ele alınmıştır." Böyle bir yasadan hayırlı bir sonuç beklemek abesle iştigaldir. Ama, bir iki hususu özellikle sizinle paylaşmak istiyorum, bu yasanın sakat mantığını.

Şimdi, demokrasinin ya da özgürlüklerin, bir defa daha üzerine basarak söylüyorum ki demokrasilerin ya da özgürlüklerin meydana getirdiği sorunlar, demokrasi ve özgürlükler kısılarak ya da onlar cendereye alınarak çözülemez. Demokrasi ve özgürlüklerin meydana getirdiği sorunlar, demokrasi ve özgürlükleri daha fazla artırarak ancak çözümlenebilir. Dolayısıyla da demokrasi ve özgürlüğün ortaya çıkardığı bir sorunu baskıyla, sınırlandırmayla ya da despotik bir yaklaşımla engellemeye çalışmak aslında skolastik bir kafadır ve geçerliliği yoktur.

Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılması sırasında baskı, şiddet, kısıtlama, tutuklama ve gözaltına almanın doğru bir yol olarak düşünülmemesi gerekir. Demokrasi normal, olağan ve sade vatandaşların etkili olduğu bir yönetim biçimidir. Olağanüstülüklerin demokrasilerde yeri yoktur; bunu burada özellikle ifade etmek istiyorum. Olağanüstü hâllerin, süper yetkili yönetimlerin, olağanüstü uygulamaların olduğu yönetimler totaliter yönetimlerdir.

İç güvenlik yasasında hukuk devletine aykırı birçok husus vardır. Bunlardan bir tanesi de vali ve kaymakamlara, polise emir verme suretiyle gözaltına aldırma yetkisidir. Bu, yürütme organının yargısal bir faaliyette etkili olması anlamına gelmektedir ki bu durum hukuk devletine son vermek anlamını taşımaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Hukuk devleti de, böyle demokrasileri ya da özgürlükleri bayağı kesir ya da ondalık kesirmiş gibi sunmakla sağlanabilecek bir hukuk veya hukuk devleti olamaz.

Bu bağlamda hukuk devletinin bütün kurallarıyla uygulamaya sokulması gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum. Hukuka ve demokrasiye saygılı olanlar bu yasaya saygısız olacaklardır; onun için, biz de bu yasayı çiğneyeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)