| Konu: | HDP Grubunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve arkadaşları tarafından, istiklal mahkemelerinin araştırılması amacıyla, 8/1/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4 Mart 2015 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 04.03.2015 |
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni cumhuriyetin bir dönemiyle hesaplaşmaya kapı aralamak değildir; tersine, tarihimizdeki karanlıklarla yüzleşmek, tarihimizle yüzleşmek ve helalleşmenin önünü açmak için, bu gayeyle bu öneriyi Meclisimizin gündemine getirdik ve Meclisin de, Genel Kurulun da bu önerimizi kabul edeceğini umut ediyoruz.
İstiklal mahkemelerinin tarihiyle ilgili ayrıntılı bilgilere girmeyeceğim, tüm milletvekillerimizin vâkıf olduğu bir konu olduğunu düşünüyorum. Ancak, özeti itibarıyla şunu söyleyebiliriz: İstiklal mahkemeleri yargıçlarının tamamının aynı zamanda Millet Meclisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensupları olduğu gerçeğinden hareketle, o dönem bu mahkemelerin kurulmasına ilişkin olarak:
1) Bu mahkemelerin kararları tartışmaya açık değildir, temyize açık değildir, verilen karar sabittir ve son hükümdür.
2) Verilen karardan dolayı karar vericiler hiçbir şekilde sorgulanamayacaklardır, tutumlarından dolayı yargılanamayacaklardır.
3) Verilen kararlar askerî ve sivil bürokrasi tarafından mutlak yerine getirilmelidir.
Üyelerinin tamamı milletvekillerinden oluşan bir mekanizmadan söz ediyoruz.
Esasında, şimdi Kürt sorunu deyince, Kürt ve Kürdistan sorunu deyince hep cumhuriyet tarihiyle özdeşlik kurularak bu tarihle birlikte başladığı ifade edilir ancak gerçeği, hakikati bu değildir. Kürt sorununun evveliyatı 19'uncu yüzyılın başına kadar gider ve fitilin ateşlendiği yerlerden bir tanesi de 1876 Anayasası'dır. O Anayasa'nın 17'nci maddesi, bugünkü cumhuriyetin mevcut Anayasası'nda hâlâ korunan ret ve inkâra dayalı unsurların bir başlangıç noktası niteliğindedir. O gün Kürtlere de, Osmanlı tebaasında yaşayan herkese olduğu gibi Türkçe öğrenme zorunluluğu getirildi o Anayasa'nın 17'nci maddesinde. Biliyorsunuz, iki yıl sonra o tarihin en büyük ayaklanmalarından biri gerçekleşti bu karara istinaden.
İstiklal mahkemeleri, cumhuriyetin kuruluş dönemi itibarıyla iki aşamalı olarak görev yapmışlardır. Ama, özellikle El Cezire cephesi açısından, El Cezire bölgesi açısından kurulmuş 2 tane istiklal mahkemesi vardır; Sivas ve Diyarbakır İstiklal Mahkemeleri. Bu 2 mahkemenin tutanakları hiçbir şekilde Parlamentoya yansıtılmamıştır, raporları Parlamentoya gelmemiştir. Meclis Başkanı Cemil Çiçek bir açıklama yaptı geçtiğimiz günlerde, istiklal mahkemelerinin tutanaklarının kitaplaştırılarak 10 cilt hâlinde kamuoyuna açıklanacağını ifade etti. Ancak o kitapların içerisinde o nüshalara ısrarla ulaşmak istedim, Sayın Cemil Çiçek'in henüz "Dağıtabilirsiniz." şeklinde bir icazeti olmadığı için Meclis Arşiv Müdürlüğü bu tutanakları bize vermedi, basılı olarak orada durduğu hâlde vermedi. Orada, özellikle Sivas, Diyarbakır ve Konya İstiklal Mahkemelerinin tutanakları yoktur. Bu tutanaklar nerededir? Bu tutanaklar, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi yargıçlarından, başkanlarından Hacim Muhittin Çarıklı'nın ifadesine göre Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsüne teslim edilmiş. Mecliste bulunması gereken tutanaklar Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsüne teslim edilmiş. "Görmek istiyoruz, incelemek istiyoruz." diyoruz, bu kaynaklara ulaşma şansına sahip değiliz. Bu referansları, kısmen istiklal mahkemelerinin kararlarını aklamak üzere kitap yazan Ergün Aybars'ın kitabından biraz referans alarak değerlendirdim. İstiklal mahkemelerinin yarattığı tahribatlar üzerine yazılı kaynaklara başvurmadım, onları biliyorum ama özellikle Ergün Aybars'ın kitabından esinlenerek, oradan hareketle bu kaynaklara ulaşmaya çalıştım. Ama, Ergün Aybars da şunu ifade ediyor, diyor ki: "Ben bazı belgeleri gözden kaçırmış olabilirim. Rakamlar üzerinde bazı oynamalar olabilir. Örneğin, ben, bir ay kadar çalışmış olan Diyarbakır İstiklal Mahkemesinin evraklarını bulamadım." Meclisin arşivine girebilmiş tek kişidir bu konuda, Meclisin arşivine girebilmiş tek kişidir. O da, Aybars diyor ki: "Ben bu belgelere ulaşamadım."
Şimdi, diyoruz ki: "Bu belgeler açıklansın." Kime açıklansın? Meclis bünyesinde kurulacak bir Meclis araştırması komisyonuna açıklansın. Meclis araştırması komisyonu girebilsin, bu belgeleri, bu tarihî hakikatleri açığa çıkarsın. Böylelikle bir karanlık dönemle yüzleşme olanağını yakalamış oluruz. Ama bu belgeleri özellikle gizleyenler farklı bir intibayla gizliyorlar diye düşünüyoruz. Bu bir töhmet değildir, bu intibaya sahip olanlardan biri de Meclis Başkanı Cemil Çiçek'tir çünkü bu belgelerin açıklanmasıyla ilgili olarak yaptığı basın açıklamasında, o milletvekillerine ve kamuoyuna dağıtılacağı söylenen kitapların bir yerinde, basına sızdırılmış biçimiyle ön sözünde şöyle bir ifade kullanıyor: "Doksan beş yıllık hasret bitiyor." Ya, karanlıkla buluşmanın neresi hasret Allah'ınızı severseniz! Ancak ve ancak o döneme sempati duyan, istiklal mahkemelerinin kararlarına sempati duyan bir zihniyet "Doksan beş yıllık hasret bitiyor." diyebilir. Tersi, "Tarihimizin bir karanlık dönemiyle yüzleşme zamanı gelmiştir." ibaresini kullanması gerekirdi. Bu belgeler bu intibayla ancak ve ancak kamuoyuna açıklanabilir.
Bakınız, değerli milletvekilleri, Mazhar Müfit Kansu, Diyarbakır İstiklal Mahkemesinin kararlarına kısmen direnen Ahmet Süreyya Bey'i İsmet İnönü'ye şikâyet ediyor. İsmet İnönü, Başvekil sıfatıyla Ahmet Süreyya Bey'e bir telgraf gönderiyor. Telgrafta aynen şu ifadeler kullanılıyor: "Gayemiz, Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyete kadar ezilmesidir. Hâkim arkadaşlarla anlaş. Gözlerinden öperim. Başvekil İsmet İnönü." Bu Başvekil İsmet İnönü aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisinin o dönem Genel Başkanlığını yapan zatımuhteremdir, şeftir. Kimden esinlenmiş? İstiklal mahkemeleri kimden esinlenerek kurulmuş? Fransızlardan esinlenerek kurulmuş. Biz hep diyoruz ya, siz Avrupa'nın faşizan yüzünü kendinize referans aldınız ve maalesef orada kaldınız, bütün uygulamaları itibarıyla orada kaldınız.
Fransa'da da 1793-1794 döneminde, bir yıllık süre içerisinde istiklal mahkemesi benzeri bir mahkeme kurulmuş. Sadece Paris'te 2.774 kişi idam edildi, toplamda bu mahkemenin bir yıl içerisinde verdiği idam kararı 17 bin. Ama bu kararlar dolayısıyla bu zihniyetin Fransa'da katlettiği insan sayısı 400 bindir. Dolayısıyla, istiklal mahkemelerinin Türkiye'de de yarattığı etki budur. 1921-1938 yılları arasında, Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin, yöneticilerinin bu coğrafyada katlettiği insanların sayısı 400 bin civarındadır. Arşivlere girin, bakın, görürsünüz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yapma ya, bunu nereden çıkardınız Zozani?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yapma.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Koçgiri'de, Zilan'da, Dersim'de, Agiri'de katledilenlerin tamamı bu zihniyetin tezahürüdür. Dersim'de kaç bin insan katledildi, çıkın söyleyin. Mademki bizim söylediğimiz rakamlara itiraz ediyorsunuz, biz de hodri meydan diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Meclis arşivlerini, bütün arşivleri açın, bütün belgeleri açalım, biz de gerçeği görelim, hakikati görelim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Açalım, açalım.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Koçgiri'de, Zilan'da, Agiri'de, Dersim'de, Beytüşşebap'ta kaç kişi katledildi, bilelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Tabii ki arşivleri açalım.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ve bu zihniyetin tezahürüdür.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)