| Konu: | Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 04.03.2015 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 44'üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı, adli yetkileri idareye teslim ederek "hukukun üstünlüğü" ve "kuvvetler ayrılığı" ilkelerini tümüyle yok etme harekâtıdır. Çünkü bu tasarıyla mülki amirlerce yani vali ve kaymakamlarca belirlenecek kolluk amirlerine kırk sekiz saate kadar önleyici gözaltı yetkisi verilmektedir. Bildiğimiz gibi vali ve kaymakamları Hükûmet atamaktadır. Yani, bu tasarıyla gözaltına alma yetkisi Hükûmete verilmektedir.
Ayrıca, tasarıda, kolluk güçlerinin yapılan işlemleri kırk sekiz saatlik sürenin sonunda cumhuriyet savcısına bildirebileceğine ilişkin gayrihukuki bir uygulama getirilmektedir. Yani, valice yetkilendirilmiş polis, vatandaşı gözaltına alacak ama bunu savcıdan habersiz yapabilecektir. Daha açık ifade etmek gerekirse, Hükûmetin atadığı vali ve kaymakamın emrindeki polis, vatandaşı gözaltına alacak ve ancak iki gün sonra savcıya yani yargıya bildirecektir. Böylece, Hükûmet yargıyı hiçe saymaktadır, hukuku hiçe saymaktadır. Dolayısıyla, bu tasarı, devlet şiddetine karşı vatandaşlarımı avukat yardımından mahrum bırakmaya, işkence altında sorgulamaya hazırlanmış bir kılıf niteliğindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardır gözaltına alınan kişilerin işkenceyi önlemeye yönelik usul güvencelerinden yaralanabilmeleri için gözaltı uygulamalarının yargı denetimi altında yapılmasını ısrarla dile getirmekteyiz. Oysa, pek çok yargı kararından da biliyoruz ki uygulamada kolluk güçleri bu güvenceleri yerine getirmekten çoğunlukla kaçınmaktadırlar. Kolluk güçleri hukuktan kaçınma davranışını, Gezi direnişi ve Kobane dayanışma eylemleri sırasında ve en uç örneklerini gördüğümüz biçimde kayıt dışı gözaltı uygulamalarına kadar vardırabilmiştir. Kolluk güçlerine verilen yargı denetimi olmaksızın gözaltına alma yetkisinin bu şekilde genişletilmesi, insanlık onurunun ayaklar altına alınacağı gözaltında işkence uygulamalarına pirim verecek niteliktedir.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede "hukuk devleti" ilkesinin gelişmiş olması, "kuvvetler ayrılığı" ilkesinin sağlıklı işletilmesi, yurttaşların güvenliğinin sağlanmasında ve yurttaşların kendilerini güvende hissetmeleri noktasında büyük bir öneme sahiptir. Hukuk devletinde yurttaş bilir ki polisin yaptığı bir uygulamadan rahatsız ise ya da hoşuna gitmemişse, başına haksız bir şey gelmiş ise gidip şikâyet edebilir. Yurttaşın bu şikâyetini bağımsız mahkemeler ele alır. Yurttaşın korkmasına da gerek yoktur çünkü yurttaş hiçbir politikacının hukuki sürece müdahale etmeyeceğini bilir. Ancak Türkiye'de bu mekanizmalar var mı? Elbette yok. Türkiye'de polisin ve yargının tarafsızlığına yurttaşların güvenmediğini hepimiz biliyoruz. Çünkü Türkiye Anayasası'nda hukuk devleti bir ilke olarak bulunsa bile fiilen bir hukuk devleti yoktur. Bu tasarıyla hukuk devletinin yokluğu tescillenmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polisin siyasi idaresi İçişleri Bakanlığındadır ama bu durum Türkiye'de gerek antidemokratik yasalarla ve gerekse birçok fiilî uygulamalarla kötüye kullanılmakta ve suistimal edilmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de polis, toplumun polisi olamamıştır, devletin polisi, iktidarın polisi, resmî görüşün polisi olagelmiştir. Oysa polis ve diğer kolluk güçleri kimin iktidarda olduğuna bakmadan hakkaniyetle ve hukuka dayalı olarak görevini yapabilmelidir. Ancak Türkiye'de polis, kimi suçlu ilan edeceğinin, kimi gözaltına alacağının, kime gaz sıkacağının emrini bizatihi iktidardan alır duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP hükümeti muhaliflere şöyle şöyle müdahale edeceğiz diyemez. Polis, sadece başka bir dünya görüşüne mensup olduğu için vatandaşlara müdahale etme hakkına, kötü muamelede bulunma hakkına, zulmetme hakkına sahip değildir çünkü yasalar herhangi bir siyasi görüşün çıkarı için yapılmaz. Yasalar toplumun tüm farklılıklarının, tüm renklerinin ortak hukukunu güçlendirmek, ülke barışını sürekli kılmak için yapılmalıdır.
Hükûmetin evrensel hukukla bağdaşmayan ve Türkiye'nin imzalamış bulunduğu uluslararası sözleşmelere tamamen aykırı bulunan bu yasa tasarısının geri çekilmesi noktasında talebimizi tekrarlıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)