| Konu: | Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 09.03.2015 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizin gündeminde son yıllarda iki konu sürekli yer tutmaktadır; sözde çözüm süreci, paralel yapı. Bu tasarıda da bu konularla ilgili düzenlemeler bulunmaktadır ancak her iki konunun da ne olduğunu proje sahipleri dışında kimse bilmiyor, millet bilmiyor, milletvekilleri bilmiyor çünkü ne olduğu bir türlü açıklanmıyor.
Ben, geçen yıl kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu temsilen üye olarak görev alan bir milletvekiliyim. Millî güvenliğe ilişkin konularda görüş ve öneriler sunmak, güvenlik ve istihbarat hizmetleri sırasında elde edilen kişisel verilerin güvenliğini ve bireyin hak ve özgürlüklerini koruyucu öneriler geliştirmekle görevli olan Komisyon, kanunla verilen bu görevleri yerine getirememektedir. Komisyonun bugüne kadar yaptığı toplantılarda tüm ısrarlarımıza rağmen, gerek millî güvenliğimizi tehdit eden unsurlar hakkında gerek sözde çözüm süreci konusunda ve gerekse paralel yapıyla ilgili hiçbir somut bilgi alamadık. Komisyon üyeleri olarak Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'nin yani Kırmızı Kitap'ın kapağını bile göremedik. Ne yazık ki Komisyon olarak MİT'le de hâlâ müşerref olamadık. AKP Hükûmeti, istihbarat ve güvenlikle ilgili çalışmalarını Komisyon üyeleriyle paylaşmamakta, Komisyondan bilgi saklamaktadır. Nitekim, çözüm süreciyle ne yapılmak istendiği Komisyondan gizlenmiştir. AKP'nin PKK'yla yaptığı görüşmelerin içeriği, ne sözler verildiği, hangi hususlarda mutabakata varıldığı, PKK'nın bölgede alan hâkimiyeti oluşturmasının, haraç toplamasının, sözde mahkemeler ve asayiş birimleri kurmasının neden engellenmediği, kamu binalarının önündeki yollara hendekler kazılmasına nasıl müsaade edildiği, 6-7 Ekim olaylarının hesabının niye sorulmadığı tüm taleplerimize rağmen izah edilmemiştir. Ama şurası açıktır ki terörist başının serbest bırakılması ve özerklik konusunda PKK'ya söz verildiği yetkililerce inkâr edilememiş, böyle bir mutabakat ya da anlaşma olmadığı yalanlanamamıştır ve 28 Şubat 2014 günü görülmüştür ki İmralı canisi sonunda saraylara kadar gelmiş, mesajlarını Başbakanlık ofisinde okutmuştur. Böylece, AKP-PKK koalisyonunun karanlıkta kalan noktaları vuzuha ermiştir. Anlaşılan o ki AKP, Öcalan'ın 10 emriyle yeni Türkiye'yi kurmak istiyor. AKP ile PKK İmralı canisinin serbest kalması, genel af, bölücülüğü derinleştirecek kimlik ve statü verilmesi, Anayasa'yı değiştirip millî ve üniter devleti parçalama, özerkliği inşa amacında hemfikirdir. Ancak şunu unutmayın: Türk milletine ihanet edenlerin asla cezasız kalmadığını Türk tarihine bakarsanız görürsünüz.
Değerli milletvekilleri, millî güvenliği tehdit eden unsur olarak paralel yapının Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ne alınacağı Cumhurbaşkanı tarafından söylenmiştir. AKP zihniyeti "paralel yapı" dedikleri kesime öyle ağır suçlamalar yapmış ve yapmaktadır ki devleti ele geçirme, Hükûmeti yıkma gibi amaçları olduğu, hain ve terör örgütü oldukları iddia edilmektedir. Bu durumda, onları besleyip büyüten, "Ne istedilerse verdik." diyenlerin de suç ortağı olduğuna şüphe yoktur. Sormak istiyorum: Bu suçların ceza hukukumuzda bir karşılığı yok mudur? Elbette ki vardır. Anılan suçlara yönelik ağır cezalar öngörülmüştür ama bugüne kadar suçlular ortaya çıkarılıp cezalandırılmamıştır. Bu çerçevede soruyorum: Hâkimlerin, savcıların, polislerin, kamu görevlilerinin görev yerinin değiştirilmesi, polis koleji ve polis akademisi öğrencilerinin başka okullara nakledilmesi, hainlik suçunun, terör örgütü üyeliğinin tek başına cezası olabilir mi? Eğer suçlu varsa gideceği tek yer vardır, o da cezaevidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)