GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:72
Tarih:09.03.2015

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

47'nci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, meselelerini doğru ve yeteri kadar tartışmıyor. En büyük meselemiz, en önemli meselemiz budur. Yeri geliyor, sisteme birtakım suçları yüklüyorsunuz ama yeri geliyor, "Cumhuriyet tarihinde yapılmadık işleri bizim iktidarımızda yaptık." diyorsunuz. Bunun hangisi doğru? Eğer iş yapabiliyorsanız demek ki bu sistem size engel değil, demek ki bu sistem size fayda sağlamış. Eğer cumhuriyet tarihinde yapılamayanları yapmışsanız, bunu her şeyden önce doğru değerlendirmek lazım değerli milletvekilleri.

Siyaset sözle başlayan bir icraattır ve dolayısıyla söz bizi bağlamalıdır. Eğer söz, mesuliyetli bir şekilde söyleyeni bağlamıyorsa o bağlamayan insan ya akıldan mahrumdur ya yalancıdır ya münafıktır.

Dolayısıyla, sözün bağlaması gerektiğinden başlayarak bugünkü bu yasa içerisine sığdırılan bazı kanun metinleriyle sizlerin yapmak istediği, sözde paralel yapıyı tasfiye etmektir. Değerli milletvekilleri, oysaki paralel yapıyla ilgili, 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu kararlarına tehdit algılaması olarak girdiği hâlde, 2004 yılından 2013 yılının Kasımına kadar bu ülkede siz ve içinizdeki birçok arkadaşınız bu konuyla ilgili hep yandaş olmuş, hatta ve hatta kendilerini çok bağlayıcı sözlerle bu icraatları övmüşlerdir. Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Başkanı 31/3/2011 tarihinde uyarıda bulunuyor, diyor ki: "Cemaat zan altında bırakılıyor, Fethullah Gülen sessiz kalmasın, inisiyatif alsın, gerçekler için cemaat faaliyetlerini askıya alsın." 2011 yılında Sayın Devlet Bahçeli bu uyarıda bulunuyor.

Ama, oysaki sizin arkadaşlarınız nerede? Sayın Bülent Arınç diyor ki 5/6/2010 tarihinde: "Hoca Efendi doğru söylüyor." Sayın Millî Eğitim eski Bakanı ve Genel Başkan Yardımcınız Hüseyin Çelik diyor ki 2 Şubat 2012'de: "'Cemaat devlete sızmış.' Buna kargalar bile güler." Peki, şimdi, kargaların bile güleceği şeyi, bırakın "Cemaat sızmış." iddiasına kargaların bile gülmesini, kargadan daha öteye bunu iddia edenler var. O zaman, iddia edenler demek ki kargadan daha öteye bir mahlukat seviyesine yükseliyor yani kargalar güldüğüne göre. "Cemaatin devleti ele geçirmesi bir paranoyadır." diyor.

Sayın Bekir Bozdağ, 15/2/2012'de, Hande Fırat'ın CNN'deki programında açık açık sorduğu "Polis ve yargıda cemaat yapılanması var mı?" sorusuna şöyle cevap verdi: "Hayır, öyle bir şey olabilir mi?" Sayın Bekir Bozdağ devam ediyor, 15/8/2013'te Hükûmet ile Gülen cemaati arasında muhabbetin sürdüğünü belirterek diyor ki: "AK PARTİ de, cemaat de fitne ateşi yakmak isteyenleri tanır. Aramızdaki muhabbette hiçbir azalma yok." Ve finale geliyoruz. Final 23 Kasım 2013, bugünkü Sayın Cumhurbaşkanı o gün Başbakan, diyor ki: "Yani üniversitelerin hazırlanması, üniversitelerin verilmesiyle alakalı adımlardan tutun da birçok faaliyetlere yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yaptık, hepsini bugüne kadar yaptık, benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Cemaat ne istedi de ben vermedim? Buna Rabb'im şahittir, her şeyi Rabb'im biliyor, başka bir şey söylemeye gerek yok."

Değerli milletvekilleri, bütün bu söylemler eğer söz sahibini bağlamıyorsa, eğer biraz yüzde kızarma, utanma "Ya, ben bu hatayı yaptım." demek, bunlardan ders çıkarmak yoksa acaba ders alacağımız ne olabilir?

Bugün, Sayın Hakan Fidan adaylıktan istifa etmiş. Sayın Erdoğan diyor ki: "Hakan Fidan benim sır küpümdür." Devletin sır küpü değil, Sayın Cumhurbaşkanının özel yaveri. "Asla açıklanmayacak sır görüşme." diyor dönemin Genelkurmay Başkanıyla Dolmabahçe'deki görüşmeye. Ve final, Sayın Cumhurbaşkanı Başbakan olduğu dönemde diyor ki: "Cumhurbaşkanının da şantaj kaseti vardı. Benimle ilgili de, Genelkurmay Başkanının da şantaj kaseti var."

Değerli milletvekilleri, böyle bir Türkiye yönetmekten acaba hiç utanan yok mu? Böyle bir Türkiye'yi yönetebildiğini iddia eden kimdir? Bugün Türkiye'de devlet geleneği, ahlak, devlet terbiyesi, töre, kanun, nizam, hiçbir şey kalmamıştır.

Sayın İçişleri Bakanı, eğer benim eski tanıdığım Müsteşar, eski tanıdığım gençliğindeki İçişleri Bakanıysa bunlardan ders çıkarmalı ve inşallah, başarılı bir görev diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)