GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 54'üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:73
Tarih:10.03.2015

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "insan hakları" tarihî gelişim içerisinde devletin sınırlandığı, bireyin hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir kavramdır. Devlet bireye karşı korunmayacaktır, birey devlete karşı korunacaktır. Devlet bireyin hak ve özgürlükler alanına giremez.

Türkiye'nin yetiştirdiği en ünlü bilim adamlarından Sayın Profesör Doktor Tarık Zafer Tunaya yıllar önce Paris'te bir müzeyi gezerken gözleri küçük bir kitaba takılır, 1791 Fransız Anayasası. Eserin biraz daha altına baktığında okuduğu şu cümle kanını dondurur: "Bu kitap insan derisiyle kaplanmıştır." Bu söz hürriyet savaşlarının derinliğini, uzunluğunu, "özgürlük" denilen şeyin bedava olmadığını o kadar anlamlı anlatıyor ki hür yaşamanın bedeli açıkça anlaşılıyor.

Bu mücadeleler bizi günümüzün demokrasi anlayışına ulaştırmıştır. Amaç, insanın insan olmak onuruyla birtakım haklara ve hürriyetlere sahip bulunduğunu kabul etmektir. İnsanın, içinde serbestçe hareket edeceği bir alan vardır. Bu hakları ona iktidar vermemiştir, o onlara doğuştan, insan olarak doğduğu için sahiptir. Yönetenler bu hakları tanımalı, korumalı ve geliştirmelidir. Fert fert, kitle kitle yapılmış olan bu ihtilallerin ortak amacı bu fikirlerde toplanmıştır. Tarihin bize sunduğu iktidar türleri krallar, emirler, sultanlar yurttaşların haklarını bir bahşiş, bir ulufe gibi görmüşlerdir. Ne demektir insan hakları? Ancak insanlar o haklardan onların dağıttığı oranda hak sahibi olabilirlerdi. İnsanlar birer kuldurlar, hak istemeye hakları yoktur. Görevleri, iktidarın yüceliğini ve gücünü arttırmaktır, o kadar. İşte bu fikirlerle savaşılmıştır. Bütün ihtilallerin amacı, bu otoriter kuralları yıkmak, bu yolda elde edilmiş sonuçlara yeni gelişmeler eklemek olmuştur. Hürriyet mücadelesi, insan derisiyle kaplı anayasalar içinde bizi bugüne kadar devam eden uzun bir gelişme çizgisine itmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, özellikle AKP milletvekilleri; iç güvenlik paketinde vereceğiniz her kabul oyu faşizmin ayak seslerini hızlandıracak, polis devletinin kapısını korkunç bir şekilde aralayacaktır; vereceğiniz her kabul oyu vali ve mülki amirleri bir derebeyi hâline getirecektir, yargı mekanizmasını devre dışı bırakacaktır; vereceğiniz her kabul oyu kişi özgürlüğü ve güvenliğini ortadan kaldıracak, devlet güvenliği adına ülkeyi korku imparatorluğuna dönüştürecektir; vereceğiniz her kabul oyuyla gözaltılar ve tutuklamalar bir azgın dalgaya dönüşecek, zaten demokratik olmayan cumhuriyetin bir uçtan bur uca "F" tipi zindanlar cumhuriyetine dönüşme olanağını getirecektir; vereceğiniz her kabul oyuyla demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan demokratik muhalefet hakkı ortadan kalkacak, kaldırıldığı ileri sürülen askerî vesayetin yerini tekçi polis ve istihbarat vesayeti oluşturacaktır; vereceğiniz her kabul oyuyla polis hem savcı hem yargıç olacaktır. Değerli milletvekilleri, vereceğiniz her kabul oyuyla suç işleyen görevlilerin yargılanması imkânsız hâle gelecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Benjamin Franklin'in şu sözünü size hatırlatmak isterim: "Biraz güvenlik için özgürlükten vazgeçebilenler ne özgürlüğü ne de güvenliği hak ederler." (CHP sıralarından alkışlar) Ama yurttaşlarım merak etmesinler, bizler Pir Sultan Abdal geleneğinden geliyoruz. Ne diyor Pir Sultan:

"Kadılar, müftüler fetva yazarsa,

İşte kement, işte boynum asarsa,

İşte hançer, işte kellem keserse,

Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan." diyen bir gelenekten geliyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)