GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 54'üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:73
Tarih:10.03.2015

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 55'inci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

55'inci maddede jandarmanın askerî görevleri haricindeki diğer görevleriyle ilgili eylem ve işlemlerinin İçişleri Bakanlığı, valiler ve kendi amirleri tarafından denetleneceği ve teftiş edileceği biçiminde bir düzenlemeye gidilmektedir. Bu maddeyle yapılmak istenen de diğer maddelerle bağlantılı biçimde AKP iktidarının bir kolluk gücü olan jandarmanın görevlerini insan hak ve özgürlükleri temelinde yeniden tanımlamak yerine jandarmanın tüm yetkilerini koruyarak kendi egemenliğine alma biçiminde yorumlanabilecek bir hamle niteliğindedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de polis de, jandarma da toplumun güvenlik gücü olamamıştır. Bu tasarının tümüyle ve bu maddenin jandarmaya ilişkin muhtevasıyla AKP iktidarını koruyacak bir güvenlik teşkilatı dizayn edilmek istenmektedir. Bu tasarı, sadece AKP siyasal iktidarının toplumsal özgürlükleri daraltma, toplumsal muhalefeti bastırma ve kolluk güçlerinin yetkilerini artırma girişimi değildir. Bu tasarı, aynı zamanda üç önemli erkten biri olan yargıyı bütünüyle tasfiye etme çabasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de hak ve özgürlüklerin kullanılması önünde, yasal engeller yanında uygulamadan kaynaklanan çok sayıda hak ihlali fiilen yaşanıyorken bu hak ve özgürlükleri daha da kısıtlayacak ve kolluk güçlerinin keyfî tutumlarına yasal dayanak oluşturacak otoriter, iptidai düzenlemelerin Meclis gündemine getirilmesini kaygı verici ve siyaseten utanç verici bir gelişme olarak değerlendirdiğimizi bir kez daha belirtmek durumundayız.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiye, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı sağlanana kadarki dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sözleşmeyi en fazla ihlal eden devlet konumundadır. Yine Türkiye, en fazla kendisi aleyhine karar çıkan devlet durumundadır ve en fazla bekleyen davası bulunan devlet konumundadır. Yani Türkiye, yurttaşlarının haklarını koruyamayan ve kendi yurttaşlarının haklarını en fazla ihlal eden devlettir.

Jandarmanın denetimi ve teftişinin valilere verilmesinin ne anlama geldiğini bu toplum olağanüstü hâl dönemlerinde çok iyi kavramıştır. Bu tasarıyla her bir valiye olağanüstü hâl bölgesi valilerinde bile olmayan yetkiler verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, devletin hak ihlallerine bulaşmasının en büyük nedeni, bu tasarıda da olduğu gibi, kamu gücünü kullananlara verilen sınırsız ve muğlak yetkiler ve suça bulaşmış kamu görevlilerinin etkin biçimde yargılanmaması ve cezalandırılmamasıdır. 17.500 faili meçhul cinayet valilerin, jandarmanın, polisin sınırsız yetkilerle donatıldığı bir dönemde yaşanmıştır. AKP Hükûmeti olağanüstü hâl uygulamasını kaldırmakla övünmekteyken olağanüstü hâl uygulamalarının daha da gerisinde uygulamalara girişmektedir. Oysa olağanüstü hâl uygulamalarının bu ülkeye, bu ülke yurttaşlarına nasıl travmalar yaşattığını burada grubu bulunan partilerin milletvekilleri çok iyi bilmektedirler.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine son yıllarda "reform paketleri" adı altında AKP Hükûmetince sunulan tasarı ve tekliflerin, iktidarın o andaki ihtiyaçlarına endeksli ve halkın muhalefet etme özgürlüğünü tümüyle ortadan kaldırmayı hedefleyen, esas olarak hukuk devleti ilkesini işlevsiz kılan, yargı bağımsızlığı ve erkler ayrılığı ilkelerini tümden yok sayan, sonuçta yargının, yasamanın ve zaten alabildiğine antidemokratik işleyen sistemin meşruiyetini ortadan kaldırdığı aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının lafzına ve ruhuna bakacak olursak, AKP'nin meydanlarda sıkça dillendirdiği yeni Anayasa'dan ne anladığını da açıkça görebiliyoruz. Şunu açıkça belirtmeliyiz ki: Bir siyasi partinin güvenlik kavramından ne anladığı, güvenliği sağlamak konusunda nasıl yöntemler izlediği aslında o siyasi zihniyetin demokrasiden de ne anladığının en açık ifadesidir. AKP'nin güvenlikten anladığı, toplumu eve hapsetmek ve itirazı olan her yurttaşı potansiyel suçlu görmek biçimindedir. Bu tasarı da tıpkı 1925 tarihli Takriri Sükûn Yasası gibi muhalefete tahammül edemeyen bir iktidar inşa etmek isteyen zihniyetlerin ürünüdür. Bu bağlamda, AKP Hükûmetini otoriter rejimleri örnek almak yerine demokratik rejimleri örnek almaya bir kez daha davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)