| Konu: | HDP Grubunun, 6/1/2015 tarihinde Van Milletvekili Özdal Üçer ve arkadaşları tarafından, ziraat mühendislerinin istihdam sorununun araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1283 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.03.2015 |
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, veteriner hekimler, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknoloji mühendisleri, tütün teknolojisi mühendisleri, teknikerler, teknisyenler... Bu arkadaşlarımızın tamamı iki yıllık, dört yıllık ön lisans ve lisans bölümlerini bitirerek, bunun için ailelerinden katkı olarak, geceler boyunca dersler çalışarak kendilerini yetiştirmiş arkadaşlar. Bu arkadaşlar işsiz bu memlekette. Bu arkadaşların işsizliğini hangi rakamlardan anlayabiliyoruz? Örneğin, şu anda, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çalışma alanına giren alanlarda görevlendirilmek üzere 70 bin arkadaşımız kadro bekliyor. Daha genel bir rakamdan bahsedeyim. Türkiye İstatistik Kurumu diyor ki: "Yükseköğrenim görmüş gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 20,2'dir." Bu ne anlama geliyor? Yani, her 5 mezundan 4'ü iş bulmuş da 1'i bulamamış. Bakın, evet, bu bir kamu istatistiği, bu bir devlet istatistiği ama şu anda bizi milyonlarca insan ve binlerce mühendis dinliyor. 5 kişiden 1'i mi işsiz yoksa 5 kişiden 4'ü mü işsiz? Acaba yaşamın gerçeği bize neyi ifade ediyor? Yani, yüzde 20 rakamının çok üzerinde, bu fakülteleri bitiren arkadaşlarımızın önemli oranda işsiz olduklarını görüyoruz. Peki, neden bu işsizlik olgusu? İşte esas cevap verilmesi gereken budur. Biraz evvel AKP milletvekilinin söylediği gibi, Türkiye tarımda hopluyor zıplıyor mu yoksa tarımda başka gerçeklerle mi karşı karşıyayız?
Bakın arkadaşlar, bilmiyorsanız rakamlara bakın, ben bunu hep söylüyorum. Size ürün söylüyorum, çıkın birinde "Doğru söylemiyorsunuz." deyin. Buğday, arpa, mısır, soya, çeltik, bakla, mercimek, nohut, fasulye, bunların tamamında, bir kez daha söylüyorum, bunların tamamında ithalatçısınız. Bir de çıkıp buraya "Türkiye tarımda hopluyor zıplıyor." diye konuşmalar yapıyorsunuz. Rakam veriyorum size bir kez daha. Örneğin, Fransa. "Avrupa'da 1'inciyiz." diye atıp tutuyorsunuz, Fransa 102 milyar euroluk ihracat yapıyor, 60 küsur milyar euroluk da ithalat yapıyor; Fransa yılda 35 milyar euro tarımdan para kazanıyor. İspanya'nın, İtalya'nın tarımdan kazandıkları paralar 15-20 milyar euro düzeyinde. Sizin durumunuz ne biliyor musunuz? Siz, tarımsal ham maddede yılda net 6-7 milyar dolar açık veriyorsunuz. İnsan rakamlara bakmaz mı yahu? Bu yalanlar bu kürsülerden daha ne kadar söylenecek.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Bir bağırmadan konuş.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ben söylüyorum size: Yılda 6-7 milyar dolar ithalata para ödüyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Niye bağırıyorsun?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Duyun diye bağırıyorum, duyun.
Buğdayı dışarıdan alıyorsun kardeşim, arpayı dışarıdan alıyorsun, mısırı dışarıdan alıyorsun, soyayı dışarıdan alıyorsun, çeltiği dışarıdan alıyorsun... Bak, bu mercimek var ya mercimek, Türkiye'nin ana ürünü bu mercimek, bu mercimeği sayenizde Kanada'dan alıyoruz, hâlâ çıkıp buralarda konuşuyorsunuz. Bu mercimeği Türkiye yirmi yıl evvel, ürettiğini depolayacak yer bulamadığı için baklava yapıyordu kardeşim. Şimdi sizin zamanınızda, gidip bir haftada gemi yolcuğuyla getirilen Kanada'dan mercimek alıyorsunuz. İnsan biraz rakama bakmaz mı yahu? Milletvekili olmuş, rakamlara bakmaz mı biraz insan?
Şimdi, anlatıyorlar "İşte, biz, tarımı geliştirdik, personel aldık, falan filan." diye. Sevgili dostlarım, Türkiye'nin nüfusu 1980'de 44 milyondu, bugün 78 milyon, orta vadede bu memleket 100 milyon olacak. Siz, bugün, her yıl -bir kez daha söylüyorum- tarım ve gıda ithalatına 18 milyar dolar para ödüyorsunuz. Sizin, mevcut dolar kuruyla, iktidarınız döneminde tarım ve gıda ithalatına ödediğiniz toplam para 350 katrilyon liranın üzerindedir. Çıkıp buraya böyle atıp tutarak bir yere varamazsınız. İktidarınız döneminde iki Trakya büyüklüğündeki alanı Türkiye işlemekten vazgeçmiştir. Sebebi nedir biliyor musunuz? İşleyen adam iflas etmiştir, mesele bu kadar basittir. Gidin kendi bölgelerinize, çiftçiye sorun. Ha, bana söylüyor arkadaş, neymiş? Efendim, desteklemeleri artırmışmış! Ya, insaf edin, bu memlekette rafineri çıkış fiyatı 1 lira 15 kuruş olan mazotu siz çiftçiye 4 liradan satıyorsunuz. Yalnızca mazot üzerinden aldığınız vergi toplamı 10 katrilyon liradır. Yani siz çiftçiye verdiğinizi iddia ettiğiniz desteğin tamamını yalnızca mazot vergisi üzerinden ÖTV ve KDV'den geri alıyorsunuz. Siz yatlardan ÖTV almazsınız, traktörden ÖTV alırsınız, işte sizin adalet anlayışınız budur.
AHMET YENİ (Samsun) - Cem Uzan "Mazot 1 lira." diye kaçtı.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Sağdan soldan laf atmayı bırak da çiftçinin durumuna bak, mühendisin durumuna bak. Bu insanlardan dolayı azıcık bir sorumluluk duyun.
Sevgili dostlarım, bakın, 2013 yılında bu memlekete 5.567 kadro sözü verdiniz. Ne kadar aldınız? 490 atama yaptınız. 2014 yılında 2 bin kadro sözü verdiniz, sadece 4 atama yaptınız. Mehdi Eker bu kürsüde defalarca dedi ki: "Ben Maliye Bakanlığından 2 bin kadro istedim, gelecek, atama yapacağız." Plan Bütçe Komisyonunda Maliye Bakanı ne dedi? "Hayır, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bizden böyle bir kadro sözü yoktur, kadro talebi yoktur." dedi.
Ben şimdi buradan soruyorum size: Tarım Bakanına, yalan söyleyerek bu arkadaşların hayalleriyle oynamak yakışıyor mu? Ya Maliye Bakanınız yalan söylüyor ya Tarım Bakanınız yalan söylüyor. Birisi diyor ki: "Kadro istedim.", öbürü diyor ki: "Benden herhangi bir kadro talebinde bulunan olmadı." Bu iki bakandan birisi yalan söylüyor, hangisi? Bu çocukların hayalleriyle oynamak yakışıyor mu sizlere?
Şimdi, sevgili dostlarım, arkadaş anlatıyor, işte "Türkiye'de o kadar çok arz var ki bunları istihdam edemiyoruz." diyor. Yükseköğretimi kim idare ediyor ya, ben mi idare ediyorum? Bu memlekette on üç yıldır iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi değil mi? Zamanınızda şakır şakır üniversite açıyorsunuz, fakülte açıyorsunuz. Diyoruz ki: "Lise açar gibi üniversite açılmaz, planlama yapılmadan bunlar yapılmaz." Ne kadar yapmışsınız? 72 vakıf olmak üzere 186 üniversite var. Bunlarda 35 tane ziraat fakültesi var. Sadece Kilis ve Düzce öğrenci almıyor. Peki, bu 33 ziraat fakültesinde kontenjanın kaçını doldurabiliyorsunuz? Ortalaması yüzde 75. Şırnak Ziraat Fakültesi yüzde 16'yla çalışıyor, Rize Recep Tayyip Erdoğan Ziraat Fakültesi yüzde 23'le çalışıyor, Ahi Evran yüzde 30, Bilecik yüzde 30, Siirt yüzde 32, Bozok yüzde 39. Şimdi, bu ne gösteriyor? Demek ki ziraat fakültesi açarak, gerekli olmayan üniversiteleri açarak, lise gibi şakır şakır yükseköğrenim mezunu yetiştirerek aslında o insanların gelecekleriyle oynuyorsunuz. Ekonominizi canlandırmadan, planlama yapmadan bu çocukların gelecekleriyle oynuyorsunuz. Buradan yetişenler ne oluyorlar? Buradan yetişenler iş bulamıyorlar. Size 2014 yılı rakamı veriyorum: 2014 yılında 4.332 öğrenci kayıt yaptırmış, her yıl 5 bin ziraat mühendisi yalnızca ziraat fakültelerinden mezun oluyor; gıda mühendisini, veteriner hekimini, su ürünleri mühendisini, teknikeri, teknisyeni sayınız. Ben şimdi soruyorum: Tarımı öldürüyorsun, hayvancılığı öldürüyorsun, ekonomiyi sadece inşaata ve ranta dayalı bir hâle getiriyorsun ve ortalama işsizlik yüzde 10, yükseköğrenim görmüş gençler arasında işsizlik yüzde 20 ve burada "Kadro verdim.", "Kadro vermedim." diyerek pinpon topu gibi bu çocukların hayalleriyle oynuyorsunuz. Daha fazla oynayabilir misiniz? Ben size bir şey söyleyeceğim. Bakın, bu çocuk size sesleniyor, diyor ki: "Çanakkale Bayramiç'te yaşıyorum. Adım Cihan Arıcıoğlu, 27 yaşındayım. Trakya Ziraat'tan mezun oldum, beş yıl oldu. KPSS'ye girdim, 70 puan aldım, devlet memuru barajını geçtim. Ancak, bana iş vermediler. Altı ay evvel evlendim. Mesleğimi yapamıyorum. Günde 20 liraya çaycılık yapıyorum." Şimdi, bu çocuğun vebali üzerinizdedir, bu çocuğun vebali akraba taallukatı işe doldurup "Kur'an'da bile akrabanızı koruyun yazıyor." diyen yani vatandaşın evladına iş vermeyen ama kendi evlatlarına, bakan çocuklarına her türlü torpil yapan AKP Grubunun boynundadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)