| Konu: | CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, pamuk sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/963) ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Mart 2015 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.03.2015 |
MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Pamuğu uzun süreden beri konuşuyoruz ama ne yazık ki pamukla ilgili, şu ana kadar atılan hiçbir olumlu adım gerçekleşmedi. Defalarca burada kürsüye çıktım ve pamuk çiftçisinin, pamuk üreticisinin ne kadar büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu, pamuk üreticisini desteklememiz, pamuk ekim alanlarını genişletmemiz ve pamuk üretimini çoğaltmamız gerektiğini ısrarla vurgulamama rağmen, şu ana kadar hiçbir şey yapılmadı. Hep diyorsunuz ya buraya çıkınca: "Ya, eleştiriyorsunuz, eleştiriyorsunuz, çözüm?" Çözümü de söylüyoruz kardeşim, bu kulağınızdan giriyor, öbür kulağınızdan çıkıyor. Çözüm noktasında "fon" dedik, fon koymadınız, "Primi artırın." dedik, primi artırmadınız yani şu ana kadar yapılması gereken hiçbir şeyi yapmadınız.
Bakın, bugünlerde Çukurova'da eğer havalar normale binerse -yağmur yağdı- birkaç gün içerisinde ekim başlar. Dolayısıyla, çiftçi pamuk mu ekecek, mısır mı ekecek, bunun kararını verememiş durumda. Niye? Çünkü pamuğun primini bekliyor. Siz pamuğun primini, pamuk Çukurova'daki veya diğer alanlardaki ekim alanları ekildikten sonra belirledikten sonra hiçbir anlam ifade etmiyor. Şimdiden primi belirlemeniz lazım ki çiftçi ona göre kararını versin, pamuk mu ekecek, mısır mı ekecek. Biz defalarca dedik ki: "Türk çiftçisine dünya standartlarında katkıda bulunun, faydalı işler yapın, Türk çiftçisini rekabete zorlayın." Ama hiçbirisini yapmıyorsunuz.
Sayın Ekonomi Bakanı da burada, Adana'ya geldiğinde ziraat odası başkanlarıyla, çiftçilerle yapılan toplantıda orada işte çiftçiler 1 TL yani eski parayla 1 milyon lira prim desteği istiyorlar, Sayın Bakan da diyor ki: "Hükûmetin teklifi 550 bin lira geçen yıl yani eski rakamla, şimdi yeni rakamla 55 kuruş. Gelin, bunun ortasını bulalım, 75 kuruş yapalım yani eski rakamla 750 bin lira." Fakat şu ana kadar daha hiçbir şey yok ortada, hiçbir belirleme yok. Ya, arkadaş, Allah aşkına, bir an önce şu fiyatları belirleyin, prim desteklerini belirleyin de çiftçi de bir karar versin ne ekeceğine.
Bakın, pamuk hakikaten endüstriyel bir bitki. Ülkemizde tekstil sanayisiyle övünüyoruz. Dünyada tekstil sanayisi rekabet içerisinde. Siz kendi ham maddenizi başka ülkelere teslim ederseniz nasıl rekabet edeceksiniz diğer ülkelerle? Bunun hiç hesabını yapan yok. Yani, Türkiye pamuk üretebilecek bir iklime sahip, pamuk üretebilecek çiftçimiz var, bilgi birikimi var. Çukurova eskiden Türkiye'ye yetebilecek kadar pamuk üretirken şu anda Türkiye'nin ihtiyacının ancak yüzde 10'unu karşılamış; Çukurova, bakın, ancak yüzde 10'unu karşılamış. Niye? Çünkü çiftçi para kazanamıyor ki pamuktan, onun için de ekmekten vazgeçiyor, gün geçtikçe mısıra yükleniyor, başka bitkilere yükleniyor, dolayısıyla da toprak her geçen gün çoraklaşmaya başlıyor.
Ben burada defalarca söyledim. Bakın, topraktan alın teriyle ekmek kazanan bir çiftçi arkadaşınızım, toprağın nasıl ekildiğini, dikildiğini bilirim; toprağın nasıl çoraklaştığını, nasıl kötüye gittiğini çok iyi bilirim. Mısır üç sene, beş sene üst üste ekildiği zaman toprağı çoraklaştırıyor, artık o toprağı kurtarma şansınız yok ama pamuk ektiğiniz zaman toprak gençleşir, istediğiniz ürünü birkaç sene üst üste ekebilirsiniz. Şimdi, bakıyoruz, çiftçiyi mısır ekmeye zorluyorsunuz. Türkiye'nin mısır ihtiyacı 6 milyon ton, bilemediniz 7 milyon ton. Bir de gidiyor, Romanya'da, Ukrayna'da, efendim, dünyanın değişik ülkelerinde mısır anlaşması yapıyorlar; 1,5 milyon, 2 milyon ton da ithal mısır getiriyorlar Türkiye'ye, oldu mu 9 milyon ton, 10 milyon ton. Şimdi, Türkiye'nin ihtiyacı 5-6 milyon tonken bu fazlalıkta çiftçi nasıl para kazanacak? Dolayısıyla, mısır da para etmeyecek. O da sanayide değerlenmeyince, yeterli değeri bulamayınca çiftçi mısırdan da zarar edecek ama bir miktar pamuk, bir miktar mısır ekilirse hem pamuk ihtiyacımız karşılanmış olacak hem mısır ihtiyacımız karşılanmış olacak. Dolayısıyla, fazlalık olmadığı için de çiftçi para kazanmış olacak. Biz bunların hesabını yaparken ne yazık ki Hükûmetten şu ana kadar bununla ilgili hiçbir kıpırtı yok. Yahu, gelin, pamuğun prim desteğini artıralım bari. Bir önceki yıl, bakın, 2013'te pamuğu eski parayla 1 milyon 800 bin liraya satan çiftçi, geçen yıl eski parayla 1 milyon 200 bin liraya yani 2015 yılına girerken 1 milyon 200 bin liraya sattı. Hani, hep övünüyor ya Hükûmetiniz "Nereden nereye." diye. Bakın, ben size bir örnek vereyim: 2002'de 1 kilo pamukla 3 kilo gübre alan çiftçi şu anda ne yazık ki 1 kilo pamukla 1 kilo gübre dahi alamıyor arkadaşlar. İşte nereden nereye getirdiğiniz belli, çiftçinin durumunu nereden nereye getirdiğiniz belli. Mazot derseniz, hakeza. O zamanki rakamlarla 1 kilo pamukla 1 litre mazot alabilen çiftçi şu anda ne yazık ki 3 kilo pamukla ancak 1 litre mazot alabiliyor. İşte çiftçiyi getirdiğiniz durum burası.
Arkadaşlar, bakın, tekrar söylüyorum: Eğer Türk sanayisini -efendim, bu kumaş sanayisini, iplik sanayisini- geliştirmek istiyorsak pamukçuluğu geliştirmemiz lazım. Pamuk aynı zamanda istihdam sağlayan bir ürün, yani bugün Türkiye'de en fazla istihdam sağlayan ürünlerden bir tanesidir pamuk. Kazması vardır, toplaması vardır, efendim, ilaçlaması vardır, bunların hepsi işçilik gerektiren şeylerdir. Ama pamukçuluk bittiği için ne yazık ki Çukurova'da şu anda mısıra veya değişik ürünlere yükleniliyor, onlardan da artık çiftçi para kazanamaz hâle geldi. Dolayısıyla, çiftçinin durumu gün geçtikçe sıkıntıya giriyor.
Bakın, biz dünyaya uçak satamıyoruz, gemi satamıyoruz, efendim, ne bileyim, otomobil satamıyoruz -yani satıyoruz da ara madde olarak satıyoruz- dolayısıyla, ağır sanayisi gelişmemiş bir ülkeyiz. Biz dışarıya ne satacağız? Narenciye satacağız, domates satacağız, biber satacağız, patlıcan satacağız, pamuk satacağız, buğday satacağız. Ama ne yazık ki, bakın, ne yazık ki, topraklarımız buna müsaitken, insanlarımız buna müsaitken, ekmeyi, dikmeyi, biçmeyi biliyorken, biz dışarıdan buğday ithal ediyoruz, biz dışarıdan pamuk ithal ediyoruz. Şu anda dünyanın en büyük pamuk ithal eden ülkelerinden bir tanesiyiz. Niye biz yapmıyoruz kardeşim bunu ya? Hadi, uçak satıyor olsak anlayacağım, füze satıyor olsak anlayacağım, nükleer başlık yapıp satıyor olsak anlayacağım da, yani biz pamuk dahi satamıyoruz, dışarıdan ha bire pamuk alıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Biz onları da yapacağız.
MUHARREM VARLI (Devamla) - Sana kalırsa çok şey yaparsın Recep sen... Neyse, beni konuşturma buradan şimdi, dur. Sen anlamazsın bu işlerden.
Şimdi, bakın, primlerle ilgili yükseltme kararı alınmadığı gibi bir önceki yılın prim desteklemesi de ödenmedi. Bakın, pamuk ekim zamanı geldi, mısır ekim zamanı geldi, çiftçi tohumunu alacak, efendim, mazotunu alacak, gübresini alacak ama desteklemelerden daha şu ana kadar hiçbir haber yok.
Arkadaşlar, bakın, bu çiftçi üvey evlat değil. Çiftçiyle ilgili bir şey istediğimiz zaman, Maliye Bakanlığı veya Ekonomi Bakanlığı veya hazine diyor ki: "Ek yük getiriyor." Ya bu ülkede sadece bu çiftçi mi ek yük kardeşim! Yani 1.100 odalı saray ek yük değil, efendim, bilmem, ayakkabı kutularında saklanan dolarlar ek yük değil, efendim, onlara ödenen faizler ek yük değil ama çiftçiye istediğimiz zaman "Ek yük getiriyor." Ya, bırakın da biraz da çiftçi ek yük getirsin ya! Alnının teriyle bu ülkede üreten insanlar çiftçiler, bırakın da biraz bunlar ek yük getirsin. Ama her defasında bunları söylüyorsunuz ve geçiştiriyorsunuz.
Şimdi, arkadaşlar, yine gübre fiyatları ekim zamanı başladı mı birdenbire 300 lira, 400 lira artış gösteriyor. Ya, eğer gübre 800 liradan kurtarıyorsa üreticiyi niye kardeşim mısır ekimi başladığı zaman 1 milyon 200 bin liraya çıkıyor bu gübre? Niye bunun tedbirini almaz bu Hükûmet? Niye serbest piyasada veya kendisi sübvanse ederek veya gübre fabrikalarını yeniden canlandırarak bunun önlemini almaz? Yani dün, daha bir ay önce "3-15 gübre" dediğimiz taban gübresi veya "20-20" dediğimiz taban gübresi 850 liraydı, şu anda 1 milyon 250 lira. Arada 400 lira fark var. Bu kimin cebinden çıkıyor? Türk çiftçisinin cebinden çıkıyor. Yani her defasında burada söylüyorum tedbir alın diye, öneri getiriyorum şu şekilde yaparsanız önlersiniz diye ama bu kulağınızdan giriyor, bu kulağınızdan çıkıyor. Niye? Tuzunuz kuru kardeşim, tuzunuz kuru. Sizin çiftçiyle ilgili bir probleminiz yok, bir hesabınız kitabınız yok. Siz para kazanma yöntemini öğrenmişsiniz, dolayısıyla da "Çiftçi ne hâli varsa görsün." Ölmüş mü kalmış mı, batmış mı, çoluğunun çocuğunun rızkını çıkartabiliyor mu, böyle bir hesabınız yok. Ancak oradan, hatta söylediklerinizi de, böyle sanki çiftçiyle dalga geçer gibi "Onu da yapacağız, bunu da yapacağız." gibi, aklınız ermeden de bu tip şeyleri de söylüyorsunuz yani. Yakışık almıyor arkadaşlar, yakışık almıyor. Çiftçi, sofranıza en lezzetli yiyecekleri getiren insanlar, onları üreten insanlar. Bu çiftçiyi korumak da bizim görevimiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)