| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.03.2015 |
HDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 688 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine, daha doğrusu torba teklif üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, elimizdeki tasarının bir hikâyesi var. Buraya gelen her torbanın, her sıra sayısının bir hikâyesi olduğu gibi bunun da bir hikâyesi var. Birazdan bu hikâyeyi de ayrıntılarıyla sizlerle paylaşacağız ama öncelikle özünü oluşturan unsur hangisidir? Ben de oradan başlayacağım değerlendirmelerime.
Malumunuz, bir üniversite kuruluyor, sağlık bilimleri üniversitesi kuruluyor. Hayırlı olsun. Faydalı bir iştir. Tabii, üniversitelerin kurulmasına itiraz etmeyiz, üniversiteler mutlaka kurulmalıdır ve amaca hizmet etmelidir. Tabii, uzun yıllardan bu yana Türkiye'de özellikle eğitim araştırma hastanelerinde görev yapan akademisyenlerimiz, maalesef, bir haksızlığa maruz kalıyorlardı. Şimdi bu kanun teklifi marifetiyle, onaylayıp kabul edildikten sonra bu mağduriyeti ortadan kaldıracağız. Ama bu mağduriyeti ortadan kaldırmak için böyle bir kitaba gerek yoktu. Bir maddelik bir değişiklik bu mağduriyeti yıllar önceden ortadan kaldırabilirdi. Ancak bugüne kadar ihmal edilmiş, buraya kadar getirilmiş. Şimdi, hayırlısıyla bir üniversite kuruldu, kuruluyor, merkezi İstanbul'da ve rakamı yanlış bilmiyorsam 59 eğitim ve araştırma hastanesi doğrudan üniversitenin birimi durumuna gelecek ve İstanbul merkezde üniversite, aynı zamanda öğrenci de alacak. Yani bundan sonra bu üniversitemize de öğrenciler kayıtlarını yapabilecekler, tercihte bulunabilecekler ve bu üniversiteden mezun olmuş olacaklar. Ama bunu yaparken, bu üniversiteyi kurarken Hükûmet olmamışı denemeye çalışıyor. Biliyorsunuz, Türkiye'de üniversiteler ya YÖK mevzuatına tabi olarak kurulurlar ya da vakıf üniversiteleri mevzuatına tabi olarak kurulurlar. Şimdi, burada kurulan üniversite, YÖK'e bağlı üniversite ama vakıf üniversitesinin kurallarıyla yönetilecek bir üniversite olmasına çalışılıyor.
Bürokratlarımız, konuyla ilgili arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız, bir araya gelmişler, saatlerce, günlerce bir kanun maddesini tartışmışlar. Ben günlerce diyorum, onlar kendi telaffuzlarıyla "Kırk sekiz saat çalıştık bulamadık, niye böyle bir yanlışlık yaptık?" dediler. Ne yapmışlar? En son ortaya çıkardıkları bir madde Anayasa'ya aykırı. Anayasa'ya aykırı bu maddeyi teklif içerisinde Meclis Başkanlığına gönderiyorlar. Şimdi, biz zaman zaman burada çıkıyoruz, itiraz ediyoruz ya; yahu efendi, burası yanlıştır, burası şöyle olsa daha iyi olur mealinde değerlendirmeler yapıyoruz. Sadece muhalefet etmediğimizi göstermek için, bir yanlışı düzeltme gayreti içerisinde olduğumuzu ifade etmek için bu örneği veriyorum. Önemlidir, siz de bizi anlarsınız diye düşünüyorum, o nedenle bu örneği sizinle ayrıntılarıyla paylaşacağım.
Meclisin Kanunlar Kararlar Başkanlığı var, Meclis Başkanlık Divanına bağlı çalışır. Gelen her kanun teklifi ya da tasarısı, Meclis Başkanlığı adına orada denetlenir, incelenir. Neye göre incelenir? İç Tüzük'ün 73 ve 74'üncü maddelerine bağlı olarak ve kanun hazırlama mevzuatının 21'inci maddesine bağlanarak, oraya indirgenerek denetlenir, incelenir, ondan sonra Meclis Başkanlığı, gelen kanun teklifi veya tasarısını ilgili komisyonlara havale eder. Bu defa da böyle olmuş. Bakın, bürokrasi çalışmış, iktidar partisi milletvekili arkadaşlarla çalışılmış, metin oluşturulmuş, Meclis Başkanlığına sunulmuş, Meclis Başkanlığı, komisyona havale etmiş.
Hemen, İç Tüzük'ü bir defa üstünkörü okuyan ya da Anayasa'yı bir defa üstünkörü okuyan herkes bu üniversitenin kuruluşuyla ilgili maddenin Anayasa'ya aykırı olduğunu görür. Neye göre aykırı? Efendim, Anayasa'nın 82'nci maddesi diyor ki: "Milletvekilliğiyle bağdaşmayan işlerle meşgul olamazlar." Bu üniversitenin mütevelli heyetinin başına getirmişler Sağlık Bakanını koymuşlar. Diyelim ki oraya kadar geldi, görülmedi. YÖK mevzuatına yani 2547 sayılı Yasa'ya tabi olarak kurulacak üniversite vakıf üniversitesi kurallarıyla oyunu oynayacak. Mütevelli heyeti belirlemişler. Mütevelli heyetinde kimler var? İlk hâliyle; bakan, müsteşar, Bakanlığın atadığı iki kişi ve rektör. Bu, Anayasa'ya aykırılık belirlemesinden sonra düzeltildi. Düzeltilen haliyle nedir? Mütevelli heyeti, hâlâ duruyor. Biliyorsunuz, mütevelli heyeti vakıf üniversitelerine tabi bir yönetim modeli. Müsteşar var, rektör var, bakanın atadığı 2 üye var, bir de YÖK'ün 1 temsilcisi var orada. Her koşulda Bakanlık 3-2 önde. Skor tabelasına nereden bakarsanız bakın Bakanlık her koşulda 3-2 önde. Hani rektörün biraz muhalefet edeceğini düşünelim, YÖK'ten gelen üyenin kısmen muhalefet edeceğini düşünün, hangi açıdan bakarsanız bakın Bakanlığın 3-2 ağırlığı var.
Bu mütevelli heyeti ne yapacak? Bize gelen, Komisyona gelen metinde mütevelli heyeti, profesörlerin, doçentlerin atamalarını ve onların terfi düzenlemeleri dâhil olmak üzere, unvan tahsisleri dâhil olmak üzere her şeye yetkili. Paralel bir YÖK kurulmuştu. İtiraz edildi, bazı maddeleri oradan çıkarıldı. Şimdi, bu hâliyle tatminkâr bir düzenleme midir? Bakın, mütevelli heyetinin yetkilerini bu yasama dönemi yetiştiremezsiniz ama önümüzdeki dönemlerde hasbelkader siz iktidar olup burada olursanız yapacağınız ilk iş şu: Bu üniversitenin kuruluşuyla ilgili bu maddede herhangi bir torbanın içerisinde ufak bir değişiklik yaparak Sağlık Bilimleri Üniversitesinin mütevelli heyetinin yetkilerini artıracaksınız. Bakın, çok ufak bir değişiklik yapacaksınız. Bugün tasarıdan çıkarılan yetkilerinin tamamı hasbelkader siz, bir dönem daha iktidar olursanız en geç...
ENGİN ALTAY (Sinop) - Yok öyle bir şey.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - ...2015 sonbaharında böyle ufak bir düzeltme yapacaksınız, bir torbanın içerisine... Bakın ben söylüyorum. Ben bugünü de not alacağım ve birlikte göreceğiz. Sayın Cevdet Erdöl burada olur mu bilmiyorum ama...
Ya, ben bir buçuk ay Sayın Kerim Özkul'un adını duydum, Allah rızası için eğer Genel Kuruldaysa bir defa ayağa kalksın, görmek istiyorum, tanımak istiyorum. Ya, bir buçuk ay biz onun teklifiyle yattık kalktık, tartıştık, bir defa göremedim. Eğer Genel Kuruldaysa Sayın Özkul ayağa kalksın, bir defa görmek istiyorum.
İkinci önemli husus: Bakın, değerli arkadaşlar, bir madde daha geldi bize, bir maddenin daha hikâyesi var, teklif metninin içerisinde var. İstanbul Sultanbeyli'de bulunan, yanılmıyorsam, 9 milyon metrekarelik problemli bir arsa sorununun çözümüne dair, trampa yoluyla kamulaştırma. AFAD bunun için Afet Yasası'nda bir değişiklik öngörüyor. Afet Yasası'nda yapılan değişikliğe göre, İstanbul Sultanbeyli'deki bu sorunu çözecekler. Ama Sultanbeyli ortada yok, ismi yok. Mesela burada Konya'yla ilgili bir düzenleme var, Meram açık açık ifade edilmiş. Önerdik, dedik ki: Eğer derdiniz, meramınız buradan İstanbul Sultanbeyli ise, bu konuda hazırlıklarınız varsa bizimle açık paylaşın, bilelim, size söz veriyoruz, destek verelim, 200 bin vatandaşımız mağdur olmasın dedik.
Arkadaşlar, yarım günden fazla tartıştık. Aynı madde, aynı maddenin usulüne ilişkin olarak yukarıda tartıştık. Şimdi, bize burada diyorsunuz ya, muhalefet boşu boşuna zamanımızı alıyor. Tam yarım gün tartıştık. Söylediklerimde hilaf varsa pek çok arkadaş burada tanıktır. Sayın Bakan oradaydı, Komisyon Başkanımız, Komisyon üyelerimiz orada. Sayın Erdöl de tartışmanın tanığıdır. Tam yarım gün tartıştık. Biz, efendim, böyle bir düzenlemeyi Afet Yasası'nda yapamazsınız diyorduk.
Dön dolaş, bizim söylediklerimize, bizim dile getirdiklerimize kani olmadılar, en son önerdik, dedik ki: Millî Emlakten bir uzman çağıralım, bakalım o ne diyecek? Millî Emlakten bir uzman geldi, ne söylese iyidir, biliyor musunuz? "Efendim, bu düzenlemeyi Türkiye'nin her tarafına uygularsınız sadece nereye uygulayamazsınız, biliyor musunuz? Sadece Sultanbeyli'ye uygulayamazsınız." Uygulayamazsınız. Diyarbakır'da, Hakkâri'de, İstanbul'un başka yerlerinde, Kayseri'de, Konya'da, nerede isterseniz isteyin, burada uygularsınız bu maddeyi ama esas uygulamak istediğiniz Sultanbeyli'ye uygulayamazsınız. Uygulayabilmeniz için ne yapmanız gerekiyor? Sultanbeyli'yi önce afet bölgesi ilan etmeniz gerekiyor. Afet bölgesi olarak ilan ettiğinizde ne olur? Hemen 1957'den beri yürürlükte olan, 2012'de de kısmen değişiklik yapılan Afet Yasası'na göre, oraya çivi çakamazsınız. 200 bin vatandaşın malına mülküne devlet resen el koymuş olacak. Getirdiğiniz kanun değişikliği maddesinde bu var. Muhalefet partisi milletvekilleri olarak "Efendim, bu, yanlış. Bu yanlışa imza atmayız, bu yanlışı kolay kolay da buradan geçirtmeyiz, düzeltelim." diyoruz.
Tam yarım günlük tartışmadan sonra bize döndüler, dediler ki: "Kusura bakmayın, yanlış olmuş. Biz yanlışız, işte oraya..." "Ne yapacağız?" "Ee, göz yumun, biz İç Tüzük'ün biraz kulağını bükelim, Sultanbeyli'yi buraya koyalım." Çünkü İç Tüzük'ün 35'inci maddesine göre, komisyonlar, işi olmayan konularda kanun teklif edemez, önüne gelenin üzerinde çalışır. Ne yapacağız? Orada izi yok. İlgili kanunda orada değişiklik öngören herhangi bir düzenleme söz konusu olmadığı için bizden göz yummamızı talep ettiler. İstanbul Sultanbeyli'de yaşayan vatandaşların -rakam, iktidar partisi mensuplarının bize verdiği rakamdır- 200 bin insanın hakkı hukuku burada iyileştirilmiş, kanun maddesine göre ve açık açık söyleyeyim, arkadaşlar, o İstanbul Sultanbeyli'de yaşayan 200 bin vatandaşın sorununu siz değil, muhalefet çözdü. Siz değil, muhalefet çözdü; demek ki bu muhalefet iyi şeyler yapıyor; demek ki iyi ki bu muhalefet var, iyi ki takip ediliyorsunuz, iyi ki inceleniyorsunuz. Daha başka hükümler de var ama sadece 2 madde üzerinden bakın, neredeyse, on beş dakikadır konuşuyorum, 2 madde daha bitmedi. Söylenecek o kadar çok hikâyesi var ki yine başa döneceğiz.
Şimdi, geçen dönem, o meşhur, çok zaman alan torba içerisine yerleştirilmiş, sonradan Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş TİB düzenlemesi. 36 madde falan konuşuyoruz ama bakın, daha 3'üncüsündeyim. TİB düzenlemesi, ya eğer geçen sene, daha bir sene bile olmadı, o TİB düzenlemesiyle ilgili bizim bu kürsüde, yukarıda komisyonda söylediklerimize bir Allah'ın kulu sizlerden çıkıp deseydi "Ya, hele bu muhalefeti bir dinleyelim, belki doğru bir şey söylüyordur." demiş olsaydı, bir yıl kaybetmiş olmazdınız, Anayasa Mahkemesini meşgul etmiş olmazdınız. Ya, bu memlekette herkes yanlış da bir tek siz mi doğrusunuz? Ee, bakın, şimdi geldiniz bir TİB düzenlemesini buraya getirdiniz, yeniden TİB düzenlemesi.
TİB düzenlemesi, kusura bakmayın yine yanlış, buraya konulmuş, yine yanlış. Anayasa Mahkemesine giderse Anayasa Mahkemesinin bunu reddetmesi gerekir, iptal etmesi gerekir, mevcut düzenlemeyi de iptal etmesi gerekir. Başından beri biz size söylüyoruz, ya, arkadaşlar, siz eğer gerçekten bu ülkede insanların huzur içinde yaşamasını arzu ediyorsanız, dinlenme kaygısını yaşamamasını arzu ediyorsanız, öncelikli yapmanız gereken bir şey var: Kişisel verileri koruma yasasını getirin burada yasalaştıralım. Önce bir bunu konuşalım, ondan sonra Hükûmetin ve devletin, vatandaşı dinleme yetkisine geçelim. Ama bunların hiçbiri yapılmamış, devlet adına Hükûmet, eline bardağı almış herkesin duvarına dayamış dinliyor. Ya, bu, bir ilkelliktir, bunun elle tutulur yanı yok, ilkelliktir bu.
Ulaştırma Bakanlığının burada ayrıca düzenlemeleri var, evlere şenlik. Eminim, bu akşam burada konuşma yapan bütün milletvekillerinin üzerinde duracağı hususlar var. Yeşilay ve Kızılay'la ilgili düzenlemeler. Ben, çok ayrıntısıyla bu konuya girileceğini varsaydığım için buna çok zaman ayırmadım açıkçası. Ama düşünün ki bir ülkede vakıf var, vakıf yöneticileri kimdir bilinmiyor ve o vakfa bu yasada ayrıcalık tanınıyor. Kim, ne şekilde o ayrıcalıkları kullanacak bilmiyoruz. İnternet sitelerine girseniz herhangi bir vakfın mütevelli heyeti kimdir, yönetim kurulu kimdir, baksanız bulursunuz, hele hele bir milletvekili olarak girseniz çok rahatlıkla bulursunuz ama burada kendisine ayrıcalık tanınan, kamuya yararlı varsayılan vakıflardan bir tanesinin yönetim kuruluna milletvekili olarak da ulaşma gayreti içerisinde olduk, ulaşamadık. Kimdir bilmiyoruz. Ama adı çok cezbedici, uzun süreden beri Türkiye kamuoyunun, herkesin bildiği bir isim Yeşilay. Ama, kime ait, kim bunun yöneticileri? Bilmek istiyoruz. Türkiye kamuoyundan niye gizliyorsunuz, ne gereği var bu bilgileri Türkiye kamuoyundan gizliyorsunuz? E, arkadaşlar, böyle yaklaştığınız zaman ya da böyle baktığınız zaman, kusura bakmayın, zan altında kalırsınız, size haksız gibi gelen eleştirileri duymak durumunda kalırsınız. Açık açık koy, şeffaflıkta yarar vardır. Şeffaflıkta bugün biraz eleştirilirsiniz ama iki gün sonra biri çıkar, der ki: "En azından şeffaf davrandılar."
Şimdi, Sayın Bakana da söz verdim, "Yirmi dakikadan fazla konuşmayacağım." dedim. Maddeleriyle ilgili olarak hem değişiklik önergeleri hem ayrıntılı değerlendirmelerimiz söz konusu olacaktır. Üniversitenin kuruluşu hayırlı olsun, umarım, amacına hizmet eder.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)