| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.03.2015 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Sayın Başkanı niye selamlamadın?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Başkanlık Divanı artık Başkan olma fonksiyonlarını yitirdiği için Başkanlık Divanını selamlamıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Selamlama, hiç gerek yok. Hükûmeti de selamlama.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Onun kabahati yok, Cemil Çiçek'in kabahati. İşini yapmayan Cemil Çiçek.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, aynı şekilde o da talimat aldığını itiraf etmişti Sayın Altay. Dolayısıyla, bizim burada söylediğimiz şeyleri dikkate almıyorsa, burada eğer İç Tüzük uygulanmıyorsa, burada Anayasa'yı bakan tanımıyorsa onların tanımasını zaten beklemiyoruz. Yani, bu yazılar niye yazılıyor Sayın Başkanım, bu yazılar niye yazılıyor? Kanunlar Kararlar Dairesi ne iş yapıyor? Onların yazdığı emekler... Burada biz verdiğimiz zaman -diyorum ki- bir tane maddeyi hemen geri gönderiyor, elinde kalemle cızıktırıyor arkadaşlar. Bize mi çalışıyor İç Tüzük sadece? Böyle bir şey olur mu ya? Her seferinde yapıyorsunuz. Aynısını yazdık. Sayın Berber orada oturuyor. Sayın Berber'in ayrıcalığı mı var? İmzayı atıyor, "Benim dediğim doğrudur." Ya, seninki nasıl doğru Sayın Berber? Aynısını yaptın, 48 tane madde vardı ya, el insaf ya! 1 değil, 2 değil, 8 değil arkadaş. Ya, böyle bir şey olur mu? Yazıyor burada Sayın Başkan, o yazıyı ben yazdım, burada. Benim yazdığım yazı üzerine Sayın Cemil Çiçek gönderdi oraya. Dedik ki: "Şu şu maddeler Anayasa'ya aykırı, şunlar da İç Tüzük'ün 35'inci madde..." Komisyonda bütün arkadaşlarımız kaç saat usul tartışması yaptı. İki gün kaybolduk, bir toplantıya gittik, ondan sonra diyorum "Acaba beni mahsus mu gönderdi Komisyon üyesi diye." Bir taraftan düşünmeye başladım. Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak bir yere gittik geldik, 4-5 tane madde araya girmiş. Sayın Lütfi Elvan'ın ne suçu var, onun maddesi niye bu torbaya kaldı o zaman?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Koyalım onu da.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Koyuyor zaten merak etme, yukarıdaki torbaya getirdi de o gün benim itirazım üzerine arkadaşlar Komisyonda koymadı. Ya, böyle bir kanun yapma tekniği olmaz, böyle rezalet olmaz, böyle Meclis Başkanlığı olmaz. Evrak sevk memurudur Başkan bundan sonra, artık ben "Başkanım." demiyorum. Alıyorsun, götürüyorsun... 14'üncü madde diyor ki: "Meclis Başkanı komisyonları denetler." Ne demek "denetler"? Yazı yazar, itiraz ederlerse seslenmez! Niye, niye yani? "Denetlemek" ne demek? Denetimin sonucunda, görevinizi yerine getirdiniz, size bir denetleme raporu geldiği zaman savcılığa havale edilmesi gerekiyorsa üstünü mü kapatırsınız her zaman? "Denetim" dediğiniz şey bulduğunuz bulguya uymuyorsa... Bu raporu kim basıyor?
Sayın Başkanım, içerisinde o terim var diye geçen sene bütçenin muhalefet şerhini bastırmayan kimdi? O Başkanlık değil miydi? İç Tüzük'e ve Anayasa'ya aykırı diye onları çıkarttırıp yeniden bastırmadınız mı? Niye Adalet ve Kalkınma Partisine ve Komisyon Başkanına bu İç Tüzük uygulanmıyor, niye?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sonradan bastırdılar.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Recai Berber'in ne özelliği var da "Ben yaptım oldu." diye buraya yazıp bize gönderiyor? Kanunlar Kararların uzmanları bilmiyor, Meclis Başkanı bilmiyor, Recai Berber çok iyi biliyor. Yani böyle yalapşap kanun çıkarmayla olmaz. Bir günde gönderip hepsinden, bütün Meclis komisyon başkanlarından biz bunu görüşmeyeceğiz diye kanun çıkarılır mı? Bir on gün bekleyin, aceleniz ne? Aceleden ne yaptığınızı şaşırıyorsunuz, şaşırıyorsunuz. İşte size iki tane imza. İki tane imzaya bakın bakalım, şu koyu olanla bu hiç birbirine benziyor mu değerli arkadaşlar?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Birisi sahte.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Aynı kişi mi onlar?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Aynı kişinin imzası.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Birini ayakta atmıştır, birini oturarak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Evet, birini yatarak atmış çünkü kuyruğu birinin aşağıya, öbürünün yukarıya. Sekreteri benzetememiş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Takla atarken atmıştır.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ayıptır, ayıp! Meclise hakarettir. Bunları kabul eden Meclis Başkanlığına da hakarettir. Bu teklifleri böyle nasıl kabul ediyorsunuz kardeşim? Biz orada uyarıyoruz, beş defa konuşuyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ya adli tıbba...
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Evet, adli tıbba götürmeye gerek yok, kaba gözle bakarsan görürsün. Bak, bunun kuyruğu yukarı, bunun kuyruğu da aşağıya. İkisi aynı imza mı? Bir bak bakalım! Şu imzayla buna bir bak!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Buradan aynı gözüküyor!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sana yakından da aynı görünür!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İmzayı inkâr var mı?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Evet, burada da inkâr edilmemişti. Meclis Başkan Vekilinin olmadığı anda imza atıp buraya getirmiştiniz. "Benim imzam." demişti. Kendisi yurt dışındaydı. Ayıp olmasın diye sustuk, Meclisin tüzel kişiliğine ayıp olmasın diye. Artık susacak şey kalmadı. Aynen böyle oldu.
Burada imzasız sevk yapıldı Sayın Başkanım. Tutanaklarda, siz çektirdiniz burada. İmzasız, Başkanın imzası olmadan kanun teklifinin birisi sevk edilmişti. Onu sizin başkanlığınızda siz çektirdiniz. Diğerinde de topladınız bir saat görüşme yaptınız, telefon ettiniz, Sayın Bahçekapılı "İmza benim." deyince. Ama gören arkadaşlar zaten kimin olduğunu gördüler. Ya, şimdi sözlü ikrar güzel de birinde nokta var, birinde yok, ötekinde yukarı doğru gitmiş, birinde aşağıya doğru gitmiş; insan benzetemeyebilir ama çektiği çizgi yukarı aşağı kayar mı? Böyle bir şey olabilir mi?
Sayın Başkanım, size defalarca gösterdik, siz çok iyi biliyorsunuz. Size, bir önceki geldiğinde de bu kanun görüşülürken komisyon başkanlarından aynı tarihli aldığınız imzalarla bir önceki alınan imzaları da yan yana getirip onu da gösterdik. Kaşe olan imzalarla hakikat olan imzaları da gösterdik. O gün tamamlatıyor Sayın Başkan, sonra da getirip aslını attırıyor, bize fotokopisini kaşeden veriyorlar. Üstüne koyunca da fotokopide altındaki kabak gibi belli oluyor; adli tıbba gerek yok, yalın açık gözle şöyle baktığınız zaman... Böyle kanun yapma olmaz. Böyle iktidar dayatması olmaz. Böyle hukuksuzluk olmaz.
Neymiş efendim: "Ülke anonim şirket gibi yönetilecek." Tayyip Erdoğan'ın babasının şirketi mi burası? Nasıl bir şey bu yani? Aile şirketi, ben karar verdim... Hani baba var ya en başta, 5 kişilik anonim şirket, çocuklar susuyor, baba ne diyorsa bütün kararlar böyle geçiyor. E, sürekli de zarardayız. Sürekli de zarardayız. Gidiyor, nereye gidecek, zararını kim ödeyecek şirketin? Babasının şirketi olsa, zarar, kendisi batar.
Arkadaşlar, böyle bir meclis olmaz. İtibarımız ayaklar altına alınıyor. Böyle kanun çıkmaz.
Şimdi, söyleyeyim size. "Niye böyle hiddetleniyorsun?" diyor. Sayın Bakan, gelen kanun teklifindekini okuyayım önce istiyorsanız. İsterseniz şöyle bir okuyayım hani niye hiddetlendiğimi, niye bu kadar kızdığımı... Kanun teklifinde yazan madde, gerçekten çıkanla girenin bir alakası var mı bir bakın isterseniz. Geldiğindeki teklifte ne yazıyor, sonra bizim değiştirdiğimizde ne yazıyor, kanunla bir alakası var mı, size onu okuyayım.
Değerli arkadaşlar, burada -gereksiz bir şekilde- afetle ilgili, arkadaşlarımız bir kanun maddesi getirdiler. Biz de trampa olduğu için müteahhitlere kıyak geçiliyor diye karşı çıktık, vergi kıyağı. Onun tartışmasını yaparken Millî Emlak Genel Müdürlüğünden arkadaşlarımızdan bilgi alma talebinde bulunduk. Çıkan sonuç komedi, trajikomedi, rezalet. Şimdi neredeyse çivi çakmayı imkânsız hâle getiren bir madde getirmiş arkadaşlarımız, araya dercetmişler. Afet Kanunu'yla ilgili şeyi koymuşuz... Dedi ki arkadaşımız: "Siz neyi tartışıyorsunuz?" Bu Çevre Bakanlığının KHK'sı olan 688'le ve 178 miydi Maliye Bakanlığının -arkada arkadaşlarımız var- Kanun Hükmünde Kararnamesi'yle ilgili, kuruluşuyla ilgili. Sonra madde tamamen değişti, başka bir hâl aldı. Yani Meclis Başkanlığı bunu, bu söylediğim şeylerin içinde yazmamış ama bu da İç Tüzük 35'e aslında aykırı. Çerçeve maddesinin yukarıda aynı oluyor olması Sayın Başkanım, bununla bu durumu kurtaramıyor. Yani 13'üncü madde diyor ki: "3065 sayılı Kanun'a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir." Daha önce ne 644 sayılı Çevre Bakanlığı var ne 178 sayılı Maliye Bakanlığının KHK'sı var? Şimdi, böyle bir madde var. Sizce bu İç Tüzük'e aykırı mı değil mi? Tam tersine, "Sultanbeyli'nin sorununu çözüyoruz." diye çivi çakılmasını dahi engelleyen bütün toprakları, oradaki şeyleri Afet Kanunu'na tabi kılan bir düzenleme gelmiş. Ya, daha neyin geldiğinden, ne için geldiğinden haberi yok arkadaşlarımızın çoğunun. Bizim itirazımız da -aceleyle geldi- burada bir rant işi var her zaman olduğu gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi "Arsa, arazi, kamulaştırma." dedi mi biz alarma geçiyoruz. Birilerine kıyak var, inşaatla müteahhitlere kıyak var dedik. Bu doğru, elhak ama kendi istediklerini dahi kanun metnine yazamayan bir irade, sonra getirip bize dayatıp bunları kabul... Hadi o gün itiraz etmeseydik, bu kanun böyle çıksaydı, kimse de fark etmeseydi çivi çakamayacaktınız, çivi, çivi... Böyle bir şey olur mu? Sonra da diyorsunuz ki: "Kanun yapıyoruz." Kusura bakmayın, burası artık Meclis olmaktan çıktı, resmen Dingo'nun ahırı gibi oldu. Herkes kafasına göre getiriyor, veriyor; önerge veriyor, değiştiriyor, ekliyor; getiremediğini, unuttuğunu son anda getiriyor. Mecliste kanunda olmayan, 35'inci maddeye göre teklifte olmayan, tasarıda olmayan şeyi ekliyorsunuz, olmadı getirip burada ekliyorsunuz. Aynısını yaptınız, 6552'de var; korsan madde burada Soma'nın içine eklendi, bilmem ne diye, şahsa özel düzenleme yaptınız.
Artık bunlardan vazgeçin diyeceğiz ama siz vazgeçmiyorsunuz. Bunun hesabını millet 7 Haziranda sandıkta verecektir diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)