GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:79
Tarih:18.03.2015

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Tekrar merhaba.

Bugün milletvekili arkadaşlarımızın çoğu "Nevroz" haftası nedeniyle alanlarında olduğu için, "Nevroz" kutlamalarında, nöbet bize kalmış durumda. O yüzden sık sık karşınıza çıkıyorum ama grubumuzun görüşlerini ifade edeceğim.

Değerli arkadaşlar, bu 13'üncü madde kentsel dönüşüme ilişkin bir madde. Aslında bu kürsüde kentsel dönüşüme ilişkin muhalefetimizi çok net olarak hep ifade ettik. Özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kuruluşu döneminde, kanun hükmünde kararnameyle kurulurken de Şehircilik Bakanlığı ile çevrenin yan yana gelmesinin ciddi anlamda bir sorun olduğunu, dolayısıyla aslında çevreyi, şehirlerimizi ranta açmanın temel bir noktası olduğunu düşünüyoruz. Bugün burada yapılan düzenleme de aslında daha önce yapılan bir düzenlemeden dolayı ortaya çıkan sorunların çözümüne ilişkin İstanbul Sultanbeyli'de yapılan bir projeye ilişkin.

İstanbul, bu kentsel dönüşüm konusunda ciddi sorun yaşayan alanlardan birisi çünkü kentsel dönüşüm meselesi, sadece binaların yapılması meselesi değil, aynı zamanda sınıfsal perspektifi olan bir yaklaşım çünkü yoksulların, en yoksulların olduğu yerlerde, Romanların, Kürtlerin, bu toplumda "en alttakiler" diye ifade edeceğimiz insanların olduğu yerlerde ama aynı zamanda güzel, kentin en güzel merkezlerindeki yerleri boşaltıp bunu daha zenginlere rant alanı olarak veren sistemin kendisi. "Kentsel dönüşüm" adı altında ciddi sorunlar yaşanıyor. Yerinden dönüşüm yerine, aslında mevcut olanları yerinden ederek başkalarını oraya getirip, zenginleri getirip daha zengin eden, asıl oranın sahibi olanları oraya yaklaştırmayan bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Kent demek, kent yönetimi demek aynı zamanda bir demokrasidir. Her kentin bir ruhu vardır. Siz, şimdi, bu ruhu görmeden, sadece her yere bina olarak baktığınızda, her binaya da dolar işaretiyle baktığınızda, aslında ne hâle getirdiğinizi görürsünüz. AKP Hükûmetinin yaptığı şey tam da bu çünkü inşaat partisine dönmüş durumda; Türkiye'nin her yerinde inşaat yapıyor, inşaat üzerinden rant elde ediyor ve bütün yaşam alanlarımızı buna açıyor. Bir yandan HES projeleriyle doğamızı talan ediyor, bütün toplumsal muhalefete rağmen, halka rağmen oradaki insanları zorunlu göçe tabi tutuyor, Kürdistan'dan Türkiye'ye, her yerde, Ege'ye kadar, yaşamın her alanında HES projeleriyle insanları başka bir zorunlu alana dönüştürüyor, sonra da aslında oraları ranta açıyor. Yine, başka bir noktada, kentin en iyi yerlerinde, en verimli yerlerinde insanları buradan çıkarıyor.

Bir başka mesele, bunu yaparken de oradaki insanlara sormuyor, oradaki insanların görüşünü almıyor. Bunun olanakları ne, riskleri ne, neyle karşılaşacaklar? "Daha iyi bir yaşam sunuyoruz." adı altında, aslında kentlerimizi tarumar ediyorlar. O yüzden, dediğimiz gibi, kentin bir ruhu var ve bu ruhu AKP iktidarı bozmuş durumda. Büyük büyük binalar dikiliyor, orada kendisine göre rant elde ediliyor; yaşam alanı, ekolojik sistem, hepsi darmadağın.

Bakın, İstanbul'da bir ara "Kanal İstanbul" denildi. Bu Kanal İstanbul Projesi ne zaman hayata geçecek belli değil. Bir yandan üçüncü köprü projesi, bir yandan aslında kentsel dönüşüm projeleriyle İstanbul'u İstanbul olmaktan çıkardınız, tarihî, doğal yapısını ortadan kaldırdınız, kültürel yapısını ortadan kaldırdınız. Binlerce yıllık, insanların yaşadığı, geleneklerini, kültürlerini taşıdığı bir şehri buradan yok ettiniz.

Bakın, şimdi, aynı zihniyeti biz başka biçimde Orta Doğu'da görüyoruz. IŞİD denilen bu çete örgütleri halklara saldırmıyor sadece, doğaya saldırıyor. Bakın, Irak'ta Ninova'da ne yaptı? İnsanlık tarihini yok etti. Taşlara saldırmasının, oradaki tarihî eserlere saldırmasının özü ne? Oradaki yaşam kültürünü, oradaki ruhu tamamen ortadan kaldırmak.

Aslında bugün iktidarın uyguladığı da modernize edilmiş başka bir yöntem. Yani girdiği her yeri talan ediyor, her yeri aslında yaşam alanı olmaktan çıkartıyor. Her yere sadece binalar dikiyor, her yeri sosyal, kültürel, ekonomik alanından uzaklaştırıyor. Yeni sınıflar yaratıyor, yoksullarla zenginler arasındaki uçurumu derinleştiriyor, onlara duvar örüyor, barajlar örüyor birbirine karşı. Dolayısıyla biz buna karşı değerlendirmemizi hep ifade ettik. O yüzden daha çok sorun çıkacak. Yani çıkarttığınız yasalar o kadar ciddi sorunlara neden oluyor ki, biz buradan tekrar bunları düzeltelim diye yeni yasalar çıkartılması konusunda çaba harcayacağız.

Ama şunu ifade edeyim: Artık insanlar eskisi gibi değil, artık insanlar uyanmış durumda, doğaya sahip çıkıyor, kendine sahip çıkıyor, kültürüne sahip çıkıyor, geçmişine sahip çıkıyor ve bu konuda da mücadele ediyor, itiraz ediyor, isyan ediyor. Gezi direnişi bu açıdan çok önemli bir ivmedir. AKP Hükûmetinin bundan ders alması gerektiğini düşünürüz. Çünkü eğer bundan ders almazsanız yarın başka toplumsal sorunlarla karşı karşıya geleceksiniz. Siz zannediyor musunuz ki yaptığınız her türlü kötülük, her türlü hukuksuzluk yanınıza kalacak? Hiç öyle değil. Çünkü adaletsizliğin olmadığı yerde barış yoktur.

Adalet yoksa barış da yoktur, bunu en yakın sürede de göreceksiniz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.