| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 23.03.2015 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 705 sıra sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun teklifinin birinci bölümü üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Siyasi iktidar tarafından alışkanlık hâline getirilen bu tür torba kanun hazırlama ve yapma teknikleri hem torba kanunda ele alınan konularla ilgili ana mevzuatla uyum açısından ciddi sorunlar yaratmakta hem de uygulama aşamasında öngörülemeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda, bazen aynı kanun maddesinin kısa süre içinde defalarca değiştirilmesi gereği doğmakta ve bu kapsamda düzenlemelerden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen vatandaşlar mağdur edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 1'inci maddesi ile 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye ek madde eklenerek 47 bin kişilik öğretmen kadrosu ihdas edilmesi öngörülmüştür. Diğer taraftan, bu kadroların sadece 35 bin adedinin doldurulacağı ve söz konusu kadroların 2015 yılı sonuna kadar doldurulabileceği hükme bağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu düzenleme elbette ki Türkiye'de atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adayı için önemli ancak hem eksik bir düzenleme hem de kamuoyunu seçimler öncesi aldatmaya dönük bir düzenlemedir. Resmî rakamlara göre atama bekleyen öğretmen sayısının 300 bin civarında olduğu ve mevcut devlet okullarının kapasiteleri dikkate alındığında, yine, resmî rakamlara göre öğretmen açığı sayısının 110 bin olarak ifade edildiği bir ortamda 35 bin öğretmenin atanmasına ilişkin düzenleme son derece yetersizdir. Üstelik bu düzenlemede ihdas edilen öğretmen sayısı 47 bin olarak belirlendiği hâlde bu sayının sadece 35 bini dışarıda atama bekleyen öğretmenler içindir, geriye kalan 12 bin kişilik kadro 2015 yılında kapatılması öngörülen dershanelerden Millî Eğitim Bakanlığı kadrosuna mülakatla geçecek öğretmenler için ayrılmıştır. Hem atanamayan yüz binlerce öğretmen 35 bin kadroya mahkûm edilmekte hem mevcut durumda Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyaç duyduğu öğretmen açığının çok altında bir kadro ihdası yapılmakta hem de dershanelerin kapatılmasıyla öğretmenlere yaşatılacak mağduriyet neticesinde işsizler ordusu daha da büyütülecektir.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle AKP Hükûmeti topluma dönük yanıltıcı bilgilerle bir umut ve beklenti yaratarak bu umudu ve beklentiyi seçim öncesi kendi lehine bir yatırıma dönüştürmek istemektedir. Düzenlemede bu atamaların 31 Aralık 2015 tarihine kadar yapılacağı biçiminde muğlak bir ifade kullanılmakta, bu durum AKP'nin seçim öncesi sanki öğretmen ataması yapılacakmış gibi bir algı yaratarak seçimlerde bu atamaları propaganda olarak kullanacağının kanıtıdır. Özetle, AKP, devlet memurluğu gibi kamusal bir görevlendirmeyi bile kendi politik çıkarlarına alet edebilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, dünyanın en genç nüfusuna sahip ülkelerden biridir. Sadece ilk ve ortaöğretim öğrenci sayımız 17 milyonun üzerinde olup bu rakam birçok ülkenin toplam nüfusundan daha fazladır. Her geçen yıl nüfus artışına paralel olarak okul yapmak ve derslik üretmek, duyulan ihtiyaç kadar öğretmen atamak Millî Eğitim Bakanlığının en başta gelen sorumluluklarındandır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de öğretmen normu, öğrenci sayısına göre değil mevcut derslik sayısına göre belirlenmektedir. Oysaki bazı okullarda sınıf mevcudu 30-35 öğrenciyle sınırlanırken bazı okullarda öğrenci sayısı 50-60'ı bulmaktadır. Bu da iki sınıflık bir öğrencinin 1 öğretmen tarafından okutulması demektir. Bir devlet okulunda sınıf mevcudu 30 iken bir diğerinde sınıf mevcudunun 50'yi bulması eğitimde eşitlik ilkesine aykırıdır ve gerek öğrencilerimizin gerekse bin türlü zahmetle çocuklarını okutabilen ebeveynlerin hakları bizzat Millî Eğitim Bakanlığı tarafından gasbedilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 Türkiye'sinde hâlâ birleştirilmiş sınıf uygulamasının devam ettirildiği okullar mevcuttur. Yani farklı sınıflarda veya farklı yaş gruplarında öğrenciler, aynı sınıfta, aynı anda ve sadece 1 öğretmen gözetiminde eğitim görmeye mecbur bırakılmaktadır. Bu uygulama da her yurttaşın eşit biçimde eğitimden faydalanma hakkına aykırıdır. Millî Eğitim Bakanlığının rakamlarına göre hâlen 110 bin civarında öğretmen ihtiyacının olduğu OECD rakamları ve on iki yıllık zorunlu eğitim, ayrıca, tekli eğitime geçiş hesaba katıldığında okul ve derslik sayısına duyulan ihtiyacın yanında gerek branş gerekse sınıf öğretmenlerine duyulan ihtiyacın da 150 bin ile 180 bin arasında değiştiği tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, elbette burada sorumluluk, öğretmenlik mesleğini tercih edenlerin değil, hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç duyulduğu yönünde Millî Eğitim Bakanlığı ile üniversiteler arasında planlama yoluna gitmeden öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerine gelişigüzel kontenjan ayıran ilgili bakanlığındır. Konjonktürel sorunu çözmek yerine sürekli yeni sorunlar oluşturan, seçim dönemleri vaatlerinde argüman olarak kullanılan bir konu hâline getirilen atanamayan öğretmenler meselesi, ancak ülkenin genel eğitim politikasına dair eğitimin gerçek sorunlarını çözme iradesinin ortaya konulmasıyla aşılabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin birinci bölümünde dikkat çeken bir diğer düzenleme, teklifin 7'nci maddesinde yer alan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 3'üncü maddesinde öngörülen değişiklik ile TRT'nin Anadolu Ajansından yapacağı her türlü program, haber, yapım ve yayınlarla ilgili mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu'ndan istisna tutulması düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle iki şey yapılmaktadır. Birincisi, Anadolu Ajansının zararlarının hülleyle TRT'ye ödettirilmesi sağlanmak istenmektedir. Geçtiğimiz yıl 28 milyon TL gelir sağlayan Anadolu Ajansı, 105 milyon TL zarar etmiştir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, yurttaşlarımızın faturalarından kesilen paylarla oluşan TRT bütçesinden Anadolu Ajansının niteliksiz yönetim anlayışının yol açtığı zararlar kapatılmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, mevcut düzenlemelere göre 7,7 milyon TL doğrudan alım yetkisi bulunan TRT'nin çok daha fazla miktarda alım yapabileceği ihalelerin kamu ihale mevzuatı dışına çıkarılmak istenmesinin başka bir nedeni ise 2015 genel seçimleri öncesinde bazı program yapımları aracılığıyla kimi kişi ve kurumların haksız kazanç sağlamalarının önünü yasal olarak açma isteğidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dış yapımlar aracılığıyla bazı yandaş şirket ve kişilere nasıl kaynak aktarılabileceğine defalarca şahit olduğumuz TRT yetkililerinin yine bu tür bir iltimas gerçekleştirmesi bu maddenin kabulüyle daha da mümkün hâle gelecektir. Öte yandan, Anayasa'nın 133'üncü maddesinde "Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır." hükmü yer almaktadır. TRT Kanunu'nun 1'inci ve 5'inci maddelerinde de TRT'nin yayın ilkeleri yer almaktadır. Bu hükümlerle kurumun kuruluşunda ve yayınlarında tarafsızlık ilkesinin sürekli gözetilmesi ve tüzel kişiliğinin tarafsız olması esası getirilmiştir. Ancak, TRT, yayın politikasıyla âdeta Hükûmetin yayın organı hâline getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, keyfî bir şekilde yönetilen ve muhalefeti yok sayan TRT şimdi de Anadolu Ajansına kaynak aktarmakta ve Anadolu Ajansının da seçim sürecinde iktidarın propagandasını yapması, seçim propagandalarına ilişkin yayınların adaletsiz biçimde istismarının önünü açacak uygulamalar için zemin oluşturmaktadır.
Bir anonim şirket olarak kurulan ancak bütçesinin neredeyse tamamı Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından aktarılan ödenekle oluşturulan Anadolu Ajansına bu kanun teklifiyle getirilen Kamu İhale Kanunu istisnası anlaşılabilir değildir. Bu durum, anonim şirket olarak kurulan Anadolu Ajansının piyasa koşullarında faaliyet göstermediğini ve piyasadaki rekabeti bozucu bir çerçevede birçok ayrıcalığa sahip olduğunu açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, seçimler öncesinde TRT Genel Müdürlüğünün her türlü program, haber, yapım ve yayınlarla ilgili olarak Anadolu Ajansı Türk Anonim Şirketinden yapacağı mal ve hizmet alımlarının 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'ndan istisna tutulmasının az önce belirttiklerimiz dışında anlaşılabilir makul bir açıklaması yoktur.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)