| Konu: | HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, hayvancılık ve tarım sektörünün bitme noktasına geldiği iddiasıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker Hakkında Gensoru açılmasına ilişkin Önergesi (11/49) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 25.03.2015 |
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye için, ülkemizin ve insanımızın geleceği için son derece önemli bir konuda, tarımda, köylülükte, teknik elemanların durumunda güncel gelişmeleri değerlendirmek üzere huzurunuzdayım.
Elbette Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanı hakkında verilen bir gensoru üzerinde konuşacağız. Sözü edilen Bakan on bir yıldır Türkiye'de ilgili Bakanlığı yönetmektedir. Ben burada kaba, vulgar bir politika yapacak değilim, tam tersine beyinlere ve vicdanlara seslenmek istiyorum. Türkiye'nin tarım fotoğrafını önümüze koyalım ve diyelim ki: On bir yıldır bu Bakanlığı yöneten Bakan eğer bu veriler ışığında başarılıysa muhalefet de teşekkür etsin, yok, başarılı değilse iktidar partisi milletvekilleri de "Yahu, sen on bir yıldır bu Bakanlığı yönetiyorsun, her türlü imkân elinde, dünyanın bütçesini kullandın, bu sonuçlar nedir?" diye sorabilsin. Ben eminim ki şu anda bizi televizyonlarda izleyen yurttaşlarımızın da beklentisi CHP, MHP, HDP, AKP kavgası seyretmek değil, bu mevcut reel durumu saptamak, maddi gerçeği saptamak ve ona göre bir tutum alabilmektir.
Sevgili vatandaşlarım, sevgili milletvekili arkadaşlarım; şunu söyleyelim: Türkiye, Anadolu tarım açısından dünyanın en önemli topraklarıdır çünkü milyonlarca yıl boyunca avcılık ve toplayıcılıkla geçimini sağlayan insanoğlu on bin yıl evvel ilk kez bu topraklarda yerleşmiş ve tohumu ıslah etmiş, hayvanı ehlileştirmiş, tarıma ve hayvancılığa başlamıştır. Şüphesiz, bu bir tesadüf değildir çünkü bu topraklar, sevgili arkadaşlarım, tarım için dünyanın başka hiçbir ülkesinde bulunmayan olanaklara sahiptir.
Örneğin, 40'tan fazla ülkeyi içinde barındıran Avrupa'da 12 bin bitki çeşidi varken yalnızca Türkiye'de, Anadolu'da 13 bin bitki çeşidi vardır ve bunların 4 bini endemiktir. Başka bir deyişle, biz, bir gen bankası üzerinde yaşıyoruz. Bugün dünyanın şüphesiz en stratejik ürünü buğday, Diyarbakır'dan bütün dünyaya yayılmıştır. Yine, besleme değeri açısından en kıymetli olan ürünler, mercimeği, fasulyesi bu topraklara özgü ürünlerdir.
Şimdi, gıdaya sahip olmak, gıdaya erişebilmek, ona egemen olmak bu dünyanın geleceği açısından son derece önemlidir. Su gibi, silah gibi önemlidir gıda ve nitekim, sevgili dostlarım, 1990 yılında Dünya Gıda Fiyatları Endeksi yalnızca 100 iken bugün Dünya Gıda Fiyatları Endeksi 200'ü aşmış durumdadır. Bu, bize şunu gösteriyor: İthalatçı olan ülkeler her geçen gün daha yüksek paralarla tarım ve gıda ürünü ithalatı yapmak zorunda kalacaklar, ihracatçı ülkeler ise tarım ve gıdadan giderek daha fazla para kazanabileceklerdir.
Şimdi, bu temel bilgiler ışığı altında Türkiye'nin durumuna bir bakalım: Türkiye, 1980'de 44 milyon nüfusa sahip olan bir memleketti, bugün 78 milyon nüfusumuz var ve orta vadede bu topraklarda 100 milyon yurttaşımız yaşayacak. Yani Almanya gibi, Fransa gibi nüfus artış hızı durmuş bir memleket değiliz biz. Dolayısıyla, temel amacımız, yalnızca bugünkü nüfusu beslemek değil, orta vadede nüfusumuza eklenecek bir çeyrek milyonu daha bu topraklardan yetişecek ürünlerle besleyebilmektir.
Şimdi, bu tabloda on bir yıllık Mehdi Eker Bakanlığının bir muhasebesini yapmaya başlayabiliriz. Arkadaşlar, rakamlar önümüzde. Ben her seferinde söylerim, hepimiz sabahlara kadar nutuklar atabilecek nitelikteyiz ama bu nutkun bu memlekette artık bir önemi kalmamıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer nutkunuzu rakamlarla, verilerle destekleyemiyorsanız orta yerde söylenecek ve dikkate alınacak bir laf yok demektir. Bakın, aydın namusu içerisinde söyleyelim, bitkisel üretimde üretimi anlamlı ölçüde artan yalnızca 3 ürün vardır AKP döneminde; bunlar mısırdır, ayçiçeğidir ve çeltiktir, bunun dışındaki bütün ürünlerde üretim ya azalmıştır ya da sabit kalmıştır. Üretimin sabit kalması ne anlama gelir? Her yıl nüfus artıran bir ülkede üretimin sabit kalması demek, sizin giderek o alandaki gıda egemenliğini yitirmeniz anlamına gelir. Ve nitekim, şimdi size sayıyorum, bu saydığım ürünlerin tamamında Türkiye net ithalatçıdır. Eğer "Değildir." diyen arkadaşım varsa ya da Bakan "Değildir." diyor ise gelecek, burada rakamları söyleyecek, nutuk atmayacak. Bakın, ben söylüyorum size. Buğday: Türkiye buğdayda net ithalatçı. Arpa: Net ithalatçı. Soya: Net ithalatçı. Ayçiçeği: Net ithalatçı. Mısır: Net ithalatçı. Ayçiçeği, soya, mısır ve arkasından çeltik, çeltikte de net ithalatçı. Gelelim baklagillere: Bakla, mercimek, fasulye, nohut; bunların tamamında bu memleket net ithalatçı. Hayvansal ürünlerin tamamında bu memleket net ithalatçı.
Şimdi, ben bunları söylüyorum, Sayın Bakanın rakamlarla arasının iyi olmadığını sanmıyorum ben. Koskoca Bakanlık onun önüne rakam vermiyor mudur? Fakat, Bakan on bir yılda bir şeyde ustalaştı: Ustalaşması rakamları çarpıtmasındadır.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Rakamlara takla attırır Sayın Bakan!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Şimdi, ben bu çarpıtmanın elbette bir tarafı olmayacağım, onun için kendi rakamlarıyla onları değerlendireceğim.
İyi bakın: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün rakamları. Yani Bakanın, ben her kürsüye çıktığımda "O rakamlar öyle değildir kardeşim, pamuk şöyle olmuştur da öbürü böyle olmuştur." diye attığı, tuttuğu rakamlar.
Bakın, ben size rakam veriyorum. Türkiye, AKP'li on iki yıl boyunca, tarım ve gıda ithalatı açısından rakamlara baktığımızda, örneğin 2014 yılında sevgili arkadaşlarım, 6 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etmiştir, ihraç ettiği tarım ürünü 1 milyar dolardır. Daha ne konuşuyoruz? Ben mi söylüyorum bu rakamı? Bu rakamı Bakanlığın Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Müdürlüğü söylüyor. Demek ki neymiş? 5 milyar dolar bu memlekette tarım ürünleri için dışarıya para akıtıyoruz.
Peki, gıdada durum ne? Gıdada ihracatçıyız. Gıdada 17 milyar dolar, 17,7 milyar dolar ihracat var, 12 milyar dolar da ithalat var. Yani, Türkiye, gıdada ihracatçı ama asıl bizim olmamız gereken, kendimize yetmemiz gereken tarım ürünlerinde net ithalatçı.
Bu, bizi nereye sürüklüyor biliyor musunuz arkadaşlar? Yine ben size rakam vereceğim. Türkiye, 2014 yılında tarım ve gıda ürünleri ithalatına 18 milyar dolar para ödemiş bir memlekettir, tarım ve gıda ürünleri ithalatına 18 milyar dolar para ödemiş bir memlekettir.
Tamamını söyleyeyim ben size: AKP döneminde, yani on üç yıl boyunca tarım ve gıdaya ne kadar ithalat parası ödediniz? Verdiğiniz rakamları topluyorum ve söylüyorum size: 139 milyar dolar. Arkadaşlar, cari rakamla bir çarpın, bölün de uykunuz kaçsın. Yani, Türkiye, AKP döneminde tarım ve gıda ithalatına 350 katrilyon lira ithalat parası ödedi. Daha ne konuşuyoruz? Daha bu gökyüzü altında söyleyecek ne var? Bakan atıyor, tutuyor: "Ben Avrupa'nın 1'inci ülkesi hâline geldim."
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Bakan dinlemiyor ki.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bakan dinliyor olsaydı memleket bu hâlde olur muydu ya? Bakan dinliyor olsaydı, Bakan azıcık ziraat mühendislerinin, veteriner hekimlerin sözlerine kulak veriyor olsaydı memleket de bu hâlde olmazdı, Bakan da bu hâlde olmazdı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Onun mimarları var, mimarları!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Şimdi onların hepsinden bahsedeceğim.
Şimdi, arkadaşlar, 139 milyar dolar, 350 katrilyon lira... Lafa gelince der ki: "Biz tarımda, gayrisafi millî hasılada Avrupa'da 1'inciyiz." Bilmeyenler de inanıyorlar arkadaşlar.
Bakın, ben gene size bir rakam vereyim: Hollanda 41 bin kilometrekare, Konya kadar Hollanda. Hollanda bu tarımsal dış ticaret istatistiğine göre 103 milyar avro ihracat yapıyor, 66 milyar avro ithalat yapıyor. Yani, küçücük Hollanda'nın...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bak, bilmiyorsun. Rotterdam Limanı'na gelen mallar onlar, aktarma yapıyor; anlatırım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Aa canım! Sen gelirsin, buradan anlatırsın, ben de öğrenirim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Tabii anlatırım sana.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Sağ ol, senden öğreneceğim hiçbir şey yok burada.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bilmiyorsun işte. Gel, götüreyim seni oradaki depolara.
TÜLAY BAKIR (Samsun) - İmkânı var mı bu kadar küçük bir ülkenin...
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Kardeşim, bak, ithalatın... Rakam ne bilmiyorum da...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bırak şimdi. Rakam değil, bak, Rotterdam Limanı'na geliyor, bilmiyorsun işte.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Neyse, senin gibi bir cahil adamla fazla muhabbet etmenin bir anlamı yok.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bırak şimdi, sensin cahil. Ben sana Rotterdam Limanı'nı söylüyorum.
TÜLAY BAKIR (Samsun) - Sizin okuduğunuz rakamları biz de okuyoruz, yapmayın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Rakam veriyorum: 103 milyar avro ihracat var, 66 milyar avro ithalat var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Biz bildiğimiz için söylüyoruz. Sen de bildiğini konuş. Hollanda'da ne kadar elleçleme biliyor musun?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bağırma, bağırma! Azıcık efendi ol, benden sonra söz al, gel.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sen bana "cahil" diyemezsin. Ben sana şunu söylüyorum...
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bu kadar zor mu kardeşim? Söyledim işte, biraz evvel söyledim.
BAŞKAN - Sayın Bak, Sayın Bak...
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Sen sus, ondan sonra gelir, burada anlatırsın. Tamam mı?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Rotterdam Limanı'nı söyledim ben sana. Cahil olan sensin.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ben sana cevap veriyorum.
Bu rakamlar aynı Türkiye'de olduğu gibi...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Rakamları şeyden alma.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bunu susturacak mısınız, bu arkadaşı?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Orası lojistik merkezi.
BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Ama efendim, "cahil" dedi. Söz istiyorum efendim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Susturmayacaksanız bırakayım ben, kendisi konuşsun. Böyle bir şey var mı ya?
BAŞKAN - Keşke tüm sayın milletvekilleri hatiplere saygılı olsalar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Bitince ben söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen...
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Tamam efendim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Aynı istatistikle Hollanda'nın 35 milyar avro para kazandığı bir memlekette siz tarım ve gıdada başa baş bile değilsiniz.
Fransa, bu neymiş? Buna -Rotterdam- ne diyeceksin, söyle bakalım. 60 milyar avro Fransa ihracat yapıyor, 48 milyar avro ithalata para harcıyor. Yani, Fransa 11 milyar avro para kazanıyor tarımdan, senin kaybettiğinden.
Gel, ben sana bir de İspanya'dan bahsedeyim. Oraları böyle ezberleyerek bu işler olmuyor, rakamlara bakacaksın: matematik, adamı bozar. 61 milyar avro İspanya'nın ihracat rakamı, ithalat rakamı 47 milyar avro. Bu ne anlama geliyor? Yani, İspanya, Türkiye'den küçük olan İspanya 13 milyar 794 milyon avro tarımdan para kazanıyor ve siz, hâlâ, çıkıp bize diyorsunuz ki: "Gayrisafi millî hasılada 1'inciyiz, Slovenya'yı geçtik, bilmem ne yaptık."
Arkadaşlar, bütün bunlar, bütün içtenliğimle söylüyorum ki bir siyasi çekişme konusunun dışına çıkarılmalı ve bu resmi gördükten sonra "Yazık ya, on bir yıldır yetki verdiğimiz adamlar memleketi ne hâle getirmiş bir bakalım." denilmelidir ama böyle Bakana böyle milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar) Milletvekili, Bakanı korumaktan vazgeçsin de "Bu rakamlar nedir kardeşim, bize niye yalan söylüyorsunuz?"un hesabını sormaya başlasın.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım "Türkiye'de tarımı destekliyoruz." diyorlar. Ben size gene bir rakam vereceğim. Bakın, rakam söylüyorum, deyin ki öyle değil. Mehdi Eker tarıma destek vermedi mi? Verdi tabii. Ne kadar destek verdi? On üç yıl boyunca tarıma verdiğiniz bütün destek 70 milyar liradır. Doğru mu? Sayın, hangi yıl ne istiyorsanız, oturalım, teker teker hesabını yapalım. 70 milyar lira tarıma destek vermişsiniz, ithalata harcadığınız, savurduğunuz para 350 milyar lira. Yani, tarıma verdiğiniz desteğin 5 katını ithalat için dışarıya atmışsınız ve siz, hâlâ, çıkıp tarımı, gıdayı savunmaktan bahsediyoruz. Ayıp diye bir şey yok mu? Bu memleketin çiftçisini iflas ettirdiniz, bu memleketin teknik adamını işsiz bıraktınız ve hâlâ "Rotterdam, Rotterdam." diye konuşup duruyorsunuz. Bu memleket, şu anda dışarıya ithalat parası verecek olmasa yani dışarıdan borçla para alıp da onunla çeltik almasa, onunla buğday almasa ekmeğini döndürebilecek durumda değil.
Ha, ben size rakam vereyim: 93 milyon dönüme düştü Türkiye'nin buğday ekim alanları. Yani, Türkiye'nin buğday ekim alanını bile azalttınız ama sizin rakamlara göre buğdayda üretim düşmüyor ve bunu bize anlatıyorsunuz "Ya, biz buğdayda verimliliği destekledik." diye. Ben size rakam veriyorum: Uluslararası Hububat Konseyinin rakamları ile sizin rakamlarınızı karşılaştırdığımızda, on üç yıl içerisinde 27 milyon ton fark oluşuyor. Yani, siz, buğdayın bile istatistiğini doğru tutmuyorsunuz, burada bile istatistikleri çarpıtarak aslında o acı gerçeğin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz.
Söyleyecek çok şey var. Örneğin mercimek: 565 bin tondan mercimek üretimini 417 bin tona düşürmediniz mi? Rakamları açın, "Düşürmedik." deyin. Fasulyeyi 650 bin tondan 506 bin tona düşürmediniz mi kardeşim? Kuru fasulye üretimi 250 bin tondan 195 bin tona gerilemedi mi? Bakla üretimi 32 bin tondan 18 bin tona düşmedi mi? Ya, bunları kim yaptı bu memlekette, ben mi yaptım? Bunları Mehdi Eker ve arkadaşları yaptı.
Şimdi, Mehdi Eker ve arkadaşları deyince onları bir tanıyalım. Bakın, Mehdi Eker; üç dönemdir Diyarbakır Milletvekili AKP'den, on bir yıldır Bakan.
Bakan Yardımcısı kim? Diyarbakırlı. Mesleği ne? Mimar. Yani, bir mimar Tarım Bakanlığı Bakan Yardımcısı. Peki, eskiden neydi mesleği? Eskiden Ticaret Odası Başkanıydı ama Diyarbakır Milletvekiliydi.
Halis Bilden, TİGEM Genel Müdürü. Nereli bu vatandaş? Diyarbakırlı. Halis Bilden, TİGEM'e yani tohuma bakacak yani damızlık hayvana bakacak. Mesleği ne Halis Bilden'in? Mesleği mimar. Ne yapmış bu mimar Bakanlıkta? Personel Genel Müdür Yardımcılığı yapmış, İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı yapmış; Et Balık Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış, Başkanlığı yapmış; Yüksek Komiserler Kurulu Üyesi aynı zamanda -mutlaka olması lazım- sonra TİGEM'in Genel Müdürü olmuş. Bir Diyarbakırlı mimardan başka eti, sütü, tohumu teslim edecek adam bulamadınız mı kardeşim? Ve bu vatandaş da Diyarbakırlı.
Mustafa Kayhan, veteriner hekim. Nereli? Diyarbakırlı. Ne yapmış bu vatandaş? Yüksek Komiserler Kurulu Üyesi. Şimdi ne yapıyor? İstifa ediyor. Ne için? Diyarbakır'dan AKP milletvekili olmak için.
Nizamettin Ekinci, Mardin doğumlu ama okulları Diyarbakır'da okumuş. Personel Genel Müdürü. Ne yapıyor bu vatandaş? Bakın, bu kamu yönetimi uzmanı, aynı zamanda ÇAYKUR Yönetim Kurulu Üyesi, aynı zamanda Toprak Mahsulleri Ofisi Yönetim Kurulu Üyesi. Ya, ne bereketlisiniz be kardeşim(!)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yetenekli, yetenekli(!)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bir de bilmediğiniz bir şey olsun ya! Bir tane kamu yönetimi uzmanını alıyorsun, adam personelden anlıyor, adam çaydan anlıyor, adam hububattan anlıyor. Esas ne? Esası paradan alıyorsunuz, paradan; başka bir şeyden anlamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Yani o yönetim kurulluklarından cebinize para atacaksınız.
Şimdi ben soruyorum: Tarım Kredi Kooperatifi Genel Müdürü, siyasal bilgiler fakültesi mezunu İrfan Güvendi ne kadar maaş alıyor? Bana bunu bir söyleyin bakalım. Bu, Razi Petrokimyanın Yönetim Kurulu Başkanlığından ayda ne kadar para alıyor? Bunu bana söyleyin.
Arkadaşlar, bütün bunları niye söyledim? Diyarbakır'a benim büyük saygım var, Diyarbakır kadim bir memlekettir. Elbette, bu memleketin Bakanlığında Diyarbakır'dan da yönetici olacaktır.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Olmasın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ancak, eğer bir Bakan yöneticilerinin tamamını Diyarbakır'dan seçmişse, kendisi Diyarbakırlıysa, Bakan Yardımcısı Diyarbakırlıysa, 5 genel müdürü Diyarbakırlıysa, bunların tamamı da AKP'li ya da AKP'den milletvekili olmak için istifa etmişse biz neyi görüyoruz? Bu Bakanlıkta bir, dar bölge anlayışı var; iki, müthiş bir siyasallaşma var. İşte, bu başarısızlığın nedeni budur arkadaşlar.
Ben size söyleyeyim, kendi bölgeleriyle ilgili olarak ne yapmışlar: GAP değil mi; Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Adıyaman değil mi? GAP'a ne yapmışlar, bu Diyarbakır'ın çocukları GAP'a ne yapmışlar? Bakın arkadaşlar, 1,7 milyon hektar alan su bekliyor GAP'ta, bugüne kadar götürebildiğimiz miktar 411 bin hektar. Siz yılda 19 bin hektar yalnızca sulama yatırımı yapabiliyorsunuz. Sizin bu yatırım hızıyla GAP'taki alanların tamamını sulayabilmeniz için altmış altı yıla ihtiyacınız var. Yani Allah Mehdi Eker'e uzun ömür versin, böyle 6 kere daha on bir yıllık peridoyu yakalayabilirse GAP'taki sulama alanlarının tamamı sulanacak arkadaşlar.
Şimdi, böylesine etkin olmayan, gerçekten verimsiz bir yönetimi hiç olmazsa alkışlamayın, hiç olmazsa "Hesabını nasıl soralım?" diye bakın.
Bu neye yol açıyor biliyor musunuz? Batman'da işsizlik yüzde 23,4; Mardin'de yüzde 20,6; Siirt'te yüzde 20,5; Şırnak'ta 20,1; Diyarbakır'da 18,7; Şanlıurfa'da 16,3. İşte, siz, tarımın başladığı toprakları, bu memleketin en güzel topraklarını işsizlik cenneti hâline getirdiniz. Niye? Çünkü "Bütün cukkaları cebimize nasıl atarız?" diye düşündünüz. Başka bir şey düşünmediğiniz için memleket maalesef bu durumda.
Son söyleyeceğim şudur: Böyle genel müdürlerinize yönetim kurulu üyelikleri ayarlayacağınıza, Türkiye'de 20 bin kadronuz boş, bu kadrolara ziraat mühendisi, gıda mühendisi, veteriner hekim, su ürünleri mühendisi, balıkçılık teknolojisi mühendisi, laborant, tekniker, teknisyen, bu arkadaşları atayın. Yani, bütün kadroların maaşlarını genel müdürleriniz yiyeceğine, memleketin çocuklarına imkân tanıyın da Tarım Bakanlığı biraz AR-GE'ye kavuşsun, Tarım Bakanlığı biraz siyaseti bir tarafa bıraksın, dar bölgeciliği bir tarafa bıraksın ve memleketin evlatlarına hiç olmazsa iş versin.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)