| Konu: | Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'un, 684 ve 684'e 1'inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine devam edilmesi yönündeki tutumunun Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 26.03.2015 |
OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında, bu lehte söz alma konusu olunca düşündüm, gerçekten lehinizde konuşacağım çünkü yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatıdır, dün ne yapmışsanız aynısını yapıyorsunuz. Dolayısıyla, uygulamanızda farklı bir şey yok. Bu tasarının muhtevası, hukuksuzluğu meşrulaştırmaktır, keyfîliği getirmektir, hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin hukukunu oluşturmaktır ve meşrulaştırmaktır, tasarının özü budur. Bu öze uygun olarak da Meclisi yönetenler, yine aynı şekilde burada milletin hukukunu yok saymışlardır, hukuksuzluğu usul edinmişlerdir, hukuksuzluğu usul edindikleri için bu tasarının görüşmelerinde ne konuşma hakkımızı kullanmamıza izin vermişlerdir ne gürültü, kavganın önlenmesini sağlamışlardır ne gerekçesi okunmamış önergenin oylanmasını engelleyebilmişlerdir ne bizim toplantı ya da karar yeter sayımızı uygulamamışlardır; zaten usulsüz. Hangi hukuku yapıyorsunuz siz? Yani, bu hukuksuzluk zaten Meclisi yöneten iradenin uygulamalarının devamıdır, bunun dışında bir farklı uygulama görmedim.
Burada tarafsız bir İçişleri Bakanı var, değil mi? Tarafsız, tarafsız bir İçişleri Bakanı. Niye? Seçimler var. Seçimlere giden tarafsız bir... Yani, tarafsız ne demek? Şu partilerle ilgili, seçime girenlerle ilgili tavrını birisinden yana koymayan bir irade. Şimdi bu irade buraya geliyor, muhalefetin bu konuda itiraz ettiği bir kanunda oturuyor, haber vermeden -Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun haberi var, ona haber vererek- geri çekme önergesi veriyor ve tarafsız Bakan. Kimi kandırıyorsunuz ya?
Tarafsızlık önemli bir şeydir ya. Şu hukuk var ya, milletin hukuku, bu hukuk, bu milletin hukuku, bunu içinize sindireceksiniz; içinize sindiremezseniz hukuku üstün kılamazsınız. Doğru ya da yanlış, yanlışsa değiştirirsiniz ama milletin egemenliği böyle üstün kılınır. Siz milletin egemenliğinin hukukunu, Anayasa'nın emrettiği tarafsızlık hükümlerine aykırılığı burada oturarak zaten yok etmişsiniz. Kime, nasıl güveneceğiz? Nereden tarafsız oluyorsunuz siz? Nasıl tarafsızsınız? Tarafsız Adalet, İçişleri, Ulaştırma Bakanı; neresi tarafsız? Tercihinizi koymuşsunuz. Üstelik bu yasa seçim öncesi getirilmek suretiyle, seçmeni korkutup sindirmek, bu şekilde toplumsal muhalefetin etkinliğini azaltmak için bir araç olarak kullanılıyor. Böylesine muhalefetin esastan karşı çıktığı bir yasada bile burada tavrını ortaya koyan birisi tarafsız olamaz.
Sayın Cumhurbaşkanı pazarcı esnafıyla dün konuşmuş "Tartı adil olmalı, yalanla olmaz." diyor. Peki, bu kürsüden tarafsızlık üzerine yemin edilmedi mi? Peki, 400 milletvekilini kime istiyorsun? Kimin aday olup olmayacağına niye karar veriyorsun? Pazarcı esnafına yaptığın tavsiyeyi önce kendin tut. Esnaf da demiştir: "Ya, iyi, öyle diyorsun da, senin kantarının mizanı da yok yani, kendine 400 istiyorsun." Bu nasıl bir adil tartı, bu nasıl bir tarafsızlık?
Sayın Başkan, siz... Şimdi, İç Tüzük 63... Girmeyeceğim ayrıntılara. Baştan aşağı hukuksuzluk, baştan aşağı zulüm. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum. Burada benim hukuktan kaynaklanan hakkımı gasbedenler benim kul hakkımı yemişlerdir. Millet nezdinde, milletin iradesini ifade etmeyle ilgili hakkımı gasbetmişlerdir. Kim olursa olsun bunu affetmemiz mümkün değildir.
Bu çerçevede usul tartışmasının esası 63'üncü madde "Görüşmeye yer olup olmaması, Başkanı gündeme veya çalışma usullerine uymaya davet." Çalışma usulüyle ilgili uygulama olmadan usul tartışması açılmaz. Siz hepsini bir torbaya koyuyorsunuz -torba, alıştık ya- "Hadi, konuşun canım..." "Bu konuyu konuştuk." diyeceksiniz. Yani bu bile... Ne konuşsak boş, gerçekten boş, hiçbir anlamı yok arkadaşlar. Vicdan olmayınca, hukuk üstün olmayınca gerçekten boş konuşma, inanın ki boş. Ne oluyor? On dakikanızı alacağım, iki dakikanızı alacağım, ne olacak? Bir gün olsun, şu vicdansızlığa karşı, şu hukuksuzluğa karşı "Ya, yanlış oldu."
Meclis Başkanlığına ilettik ya, delilleriyle ortaya koyduk. Divan toplandı, koskoca Divan. Anayasa, Divan, Divan! Ne yaptı? "Reddediyorum." dedi. Ben delilleriyle ortaya koymuşum, tutanaklar da istenmemiş, çoğunluk iradesiyle reddediyor. Bunun neresi hukuki? Allah'ınızı severseniz, bir milletin hukukunu, uygulamayı, hukuk devletinin... Hukuk devleti budur, hukukun üstünlüğü budur ve bu konuda Sayın Başkanın kalkıp hepsini... Ben gündemde bu raporun görüşülmeyeceğini söylüyorum, Sayın Başkan bölümlerin olmayacağını... Ya, daha dur, oraya gelmedik daha. Ne biliyorsun? Bununla ilgili uygulama çıkmadı daha, nasıl böyle bir irade beyanı oluşturursunuz, vicdanınıza sığar mı bu ya, ne gereği var buna? Ne gereği var Sayın Başkan, ne gereği var? Yani, siz diyorsunuz ki ben leb demeden leblebiyi anlarım, koyayım böyle, salla, yap. Ne oldu? "Vallahi, bravo, çok güzel bir iş yaptık, şöyle bir göz atarsınız." Ne olacak? Burada bu kadar, elinizdeki güçle, bizim hakkımızı, hukukumuzu gasbetmeye yönelik... Biz sadece şu İç Tüzük'te yer alan hukuku savunduk, başka bir şey yapmadık ya. Bunu da sonuna kadar savunurum. "Hodri meydan!" da derim. Hukuka aykırı bir işlem yapılıyor. Bir tek bu var gücümüz. Biz hukuka inanırız, zorbalığa değil; biz hakka inanırız, hakkın üstün olmasına inanırız, üstünlerin haklı olduğuna değil, çoğunluğun haklı olduğuna değil, haklı çoğunluğa inanırız, hakkı savunana inanırız. Bizim için hak önemlidir. Dişi deveyi erkek deve yapan çoğunluk iradesidir ama olmaz, olmaz.
Bütün bunlarla ilgili her şeyi Sayın Başkanın buraya bir usul tartışmasıyla koyması, burada huzurlarınızda tarafsız Bakan oturuyor, Komisyon var, getirdiği rapora karşı yeni rapor hazırlıyor, söz hakkını kesiyor, bizim söz hakkımızı kesmek için üçte 2 çoğunluk bulunduruyor konuşmasınlar diye, HDP'yi konuşturuyor, HDP burada işgalde, gürültüde duyulmuyor, idare amiri hiçbir şey yapmıyor. Oylama... "Yoklama istiyor musunuz?" diye soruyor, "İstiyoruz." diyoruz, "salla", "gerek yok" diyor. Ne oldu? Bu milletin hukukunu ayaklar altına aldıktan sonra bu Parlamento kendi damarını, milletle, kesiyor arkadaşlar, inanın ki kesiyor, inanın kesiyor. Bu hukuksuzluk burada olursa vatandaş hangi hukuka inanacak? "Ben de tanımıyorum seni ya, ben de senin hukukunu tanımıyorum." diyor, sen benim hukukuma riayet etmiyorsun. Bu yasa da aynı şekilde. "Tipini beğenmedim, ne bu el kol hareketi? Böyle yaptın. Şunu bir kırk sekiz saat alın içeri. Alın bakalım, önleme yakalaması." İstihbari dinlemeler... "Ağır ceza mahkemesi üyesini, birisini tayin edin, dinleyin bunları canım, bir bakalım ne konuşuyorlar acaba?" Hukukun garantisi yok. Gücün acımasızca insanları bastıracağı despot bir yönetim anlayışı. Bugün Parlamento kendi hukukunu yok sayıyorsa, milletin hukukunu yok saymak için yasa çıkartıyorsa, milletin egemenliği, milletin iradesi değil arkadaşlar; birilerinin isteği, talebi var, samimiyetle söylüyorum. "Olur, ben itiraz ederim İç Tüzük hükümlerine göre, yarım saat, bilmem ne..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) - Evet, uygulama olduktan sonra oldu. E, bu da benim hakkım ya, benim hakkım ama bu hakkımı gasbetmek için daha İç Tüzük'le ilgili uygulama yapılmadan siz yeni bir İç Tüzük ihdas ediyorsunuz. Hepsini bir araya getiriyor, yeni İç Tüzük ihdas ediyor, "Ben bunu böyle uygulayacağım." diyor. Bu bir keyfî yönetim. Anlatsan ne olur? Görmeyen gözlere, duymayan kulaklara ne diyeceğiz? Ama gözler ve kulaklar şehadet edecek arkadaşlar, inanın ki şehadet edecek. Biz inanan insanlarız. Bunları bunun için söylüyorum. Cenab-ı Hak da bize hiç kimseye haksızlık yaptırmasın diye hep dua ediyorum ama maalesef hep haksızlık yaptınız. Bunlara inanıyor musunuz? Şu anda bizi sadece istihbarat dinlemiyor, saray dinlemiyor, kirâm-ün-kâtibîn melekleri de yazıyor bunları, söylediklerimi, hamdolsun söylüyorum ve bu haksızlık gözlerinize ve kulaklarınıza şehadet olsun. Sayın Başkan, sizlerin bizim hukukumuzu gasbeden, bu hukuka aykırı uygulamalarla bana verilen bu hakkı kullanmamı engellemek yoluyla sizin de gözlerinize ve kulaklarınıza şehadet olsun. Sayın Bakan, siz de tarafsız bir Bakan olarak geldiniz ama tarafsız değilsiniz.
BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) - Dolayısıyla, bu konuda size hukukun gerektirdiği şekilde hareket etmediğinizden dolayı gözleriniz ve kulaklarınız şehadet etsin diye söylüyorum. Gören gözler varsa, duyan kulaklar varsa ibret alın diye söylüyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)