| Konu: | Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 26.03.2015 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 684 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın beşinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bu tasarının Meclise sevk edildiği 24 Kasımdan bugüne kadar bütün görüşmeleri İç Tüzük'e aykırı, usule aykırı, kavgalı gürültülü geçti. Tabii ki kavganın, gürültünün sebebi var. Kavga gürültü oluyor diye sokağa çıktığınızda millet "Meclisteki kavgadan gürültüden rahatsız olduk." diyor ama burada kavganın gürültünün niye olduğunu da birazcık incelemek lazım. Bu kanun ne getiriyor ne götürüyor? AKP'nin iktidara geldiği on üç yıldır burada görüşülen kanunların millete faydası nedir zararı nedir, bunları da aslında bir masaya yatırmak lazım.
AKP iktidara geldiğinden bugüne 2.500 civarında kanun çıktı. Pekâlâ, bu kadar kanun çıktı da Türkiye'de işsizlik azaldı mı? Bu kadar kanun çıktı da Türkiye'de uyuşturucu kullanımı azaldı mı? Bu kadar kanun çıktı da Türkiye'de huzur sağlandı mı, fuhuştaki artış azaldı mı?
Aslında konuşulacak çok şey var. AKP iktidara geldiğinde Türkiye'de üniversitelerde huzur vardı. Bugün Ankara'nın göbeğindeki üniversitelerde huzur yok. Pekâlâ, Sayın İçişleri Bakanına ve yanındaki ekibine sormak istiyorum: Bugün Ankara'nın göbeğindeki üniversitelerde güvenliği sağlamak için bu kanuna mı ihtiyaç var? Bugün o üniversitelere gidip gerekli tedbirleri alacak yetkiniz yok mu? Bu kanun, sadece bu güvenlikle ilgili sıkıntıları mı getiriyor? Bu kanun, Türkiye'de AKP'nin sistematik olarak yaptığı işlerden bir tanesini daha gerçekleştiriyor, kurumları çökertiyorsunuz. Demokrasilerde devletlerin kurumları vardır. İşte, bu kanunla da Türkiye'de güvenliğin altyapısını oluşturan emniyeti ve jandarmayı çökertiyorsunuz. Bundan sonra emniyetin ve jandarmanın tarafsız, sağlıklı olarak bu millete hizmet etmesi, bu ülkede sükûneti sağlaması mümkün değildir çünkü siz... Tabii ki şimdi Polis Akademisi, polis koleji varken bir komiser muavinini sekiz yılda yetiştiriyorsunuz. Bu çok uzun bir süre. Siz bu, işte, paralel maralel ayaklarıyla şimdi sekiz yılda değil, sekiz ayda komiser muavini yetiştireceksiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kabak yetişir ancak kabak!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - E, tabii, bu, Dalaman Ovası'nda kabak yetiştirmeye benzer tabii, eskiden de bunun örnekleri yaşandı.
Şimdi, bakın, bununla ilgili, bu polis okullarının kapatılmasıyla ilgili bir veli mektubu okuyacağım burada. Buradaki, tabii ki, imla hataları, kelime hataları bunu yazan köylü, gariban bir velimize ait. Ben olduğu gibi okumak istiyorum.
"Türkiye Büyük Millet Meclisine,
Vereceğiniz kararla 1.500 insanın geleceğine hükmedecek olan sayın vekiller, ben Anadolu'da yaşayan, işçi emeklisi, oğlu Akademi 2'nci sınıf öğrencisi; Allah'ına, devletine, milletine bağlı bir veliyim.
Benim sizden naçizane ricam şudur: Paralel yapı illetine bulaştırılan 1.500 günahsız vatan evladının, 1.500 Mehmetçik'inin istikballerini, hayallerini, ideallerini bitirmeyin. Hükûmetinize ve Meclisin büyüklüğüne leke getirmeyin.
Türkiye Cumhuriyeti devleti 18-22 yaş arası bu çocukların okullarının kapatılması, kendilerinin de fişlenerek başka okullara gönderilmesiyle kurtulacaksa hepsini zindanlara atın bence. Bu çocuklara okullarından ayrılırken ne diyeceksiniz? Vereceğiniz belgelerde ne yazacak? 'Vatan hainliği yaptınız, devleti yıkmaya teşebbüs ettiniz, onun için hepinize kapı dışarı.' mı diyeceksiniz? Vatan hainiyseler neden iktisadi idari bilimler fakültelerine gönderiyorsunuz, bunların yeri hapishaneler değil mi?
Sayın vekiller, Allah'tan korkun, hepiniz insansınız, hepinizin ailesi, çoluğu çocuğu var. Bu verilen karar, bu çocukların emekleri, bu, Allah'tan reva değildir. Lütfen, kararınızı bir daha gözden geçirin.
İçişleri Bakanlığı okulların kapatılmasına gerekçe olarak 'maliyet artışı' vesaire diyor. Öyleyse fakülte yüksekokuluna alınan 2.500 kişi yiyeceklerini ve yataklarını yanlarında mı getirdiler?
Sayın vekillerim, paralel yapının, Pensilvanya'nın intikamını niçin bu gençlerden çıkartıyorsunuz? Bu gençler bunların kucağına atılırken nerelerdeydiniz, neden sahip çıkmadınız, neden yüz çevirdiniz? Kurtulan kurtuldu da bu 1.500 kişi günah keçisi mi ilan edildi? Bu gençler Pensilvanya'nın siyasetini mi yapıyor, meydanlara mı iniyor, vuruyor kırıyor mu, bayrağı mı indiriyor, vatanı mı satıyor? Bu kapatma kararına karşı hiç eylem yapan oldu mu? Bunun için mi dikkate alınmıyorlar? Sayın vekillerim, eğer öyle bir şey yapan varsa cezasını verin, ne gerekiyorsa yapın ama devletin verdiği 120 TL maaşa sevinen, bunu harçlık eden, salata yerine tatlı çıktığında sevinen, vermiş olduğunuz yemekle hayatını idame eden gençlerin, suçu sudûru olmayan vatan evlatlarını da aynı potada eritip yakmayın, ideallerini öldürmeyin.
Sayın vekillerim hepiniz öğrencilik yaptınız, hepiniz aynı yaşlardan geçtiniz. Bu çocuklar öğrenci, devletin öğrencisi, bunlar ekmek yediği sofraya bıçak sokmaz. Bu gençlerin duasını alın bedduasını değil.
Sizler devlet yönetiyorsunuz. Sizlerin insanlardan intikam alma, kin tutma lüksünüz yok. Sizler insanları hüsnüzan ile yönetemezsiniz, buradaki evlatların kazanılmış haklarını ellerinden alamazsınız böyle bir haksızlığa Cenab-ı Allah'ın da rızası olmaz, bu haksızlık döner dolaşır er geç bir yerlerden çıkar.
Sayın vekillerim, hak, adalet kavramı sadece söylemekle olunmayan, yapılan icraatlarla kendisini gösteren bir kavramdır. Bu çocukların hayatlarıyla oynuyorsunuz, bu çocukları fişliyorsunuz, bu çocuklar Anayasa Mahkemesine gitse, kazansalar bile tekrar okullarına dönemeyecekler. Tüm yollarını kapatıyorsunuz. Bu sene okul başladığından beri uygulanan psikolojik baskılar, sürekli uzatılan tatiller, derslerin boş geçmesi, yabancı öğrencileri okutup mezun ederken kendi kanınızdan, ırkınızdan, dininizden vatan evlatlarını dışlamak, kendi yurdunda parya olmak bu olsa gerek.
Rahmetli Necip Fazıl ne güzel söylemiş. Lütfen beyler, bu çocukları yüzüstü süründürmeyin, Sakarya misali ayağa kaldırın, yüce Meclise de yakışan hareket bu olacaktır.
Hassasiyetimi bağışlayın, yüce Meclisinize saygılar sunarım."
Bugüne kadar değişik kanunlarla ilgili çok konuştuk. Ben şimdi sözlerime son vermeden önce bir şiir okuyarak sözlerimi bitirmek istiyorum. On üç senedir yaptığınız işlerin belki bir muhasebesini de bu vesileyle yapma imkânı hasıl olur.
Haberin olsun! diyor şair:
"Aslını söyle ki kimsin bilelim,
Mezar taşında bir künyeniz olsun,
Yiğit mi, hain mi karar verelim,
Yatacak yerin yok, haberin olsun!
Hep körlerle yattın, hep şaşı kalktın,
Dünya malı için halkı aldattın,
Ülkemin varını yoğunu sattın,
Tarih bunu yazacak, haberin olsun!
Helal ile haram karışır oldu,
Doğru ile yalan yarışır oldu,
Milletin aklına bir hâller oldu,
Tımarhane dolacak, haberin olsun!
Tren yolu gibi yandaş yarattın,
Kralı, sultanı mumla arattın,
Milletin ruhunu hepten kararttın,
Ampuller sönecek, haberin olsun!
Böyle sürüp gitmez; bu bayram, düğün,
Yalancının mumu sönecek bir gün,
İstediğin kadar nutuk at, övün,
Sesler kısılacak, haberin olsun!
Kutsaldır vatanın toprağı, taşı,
Verilince ağrır sultanın başı,
Bir de tükenince yoksulun aşı,
Saçını yolarlar, haberin olsun!
Düşmanlık besleme Türklüğe, Türk'e,
Babanın çiftliği değildir ülke,
Kefen diye sarınsan bir vizon kürke,
Azrail bekliyor, haberin olsun!
Köşkler, saraylar kurtarmaz seni,
Diline dolama ölmüş dedeni,
Dünyayı kurtardın, düşün mahşeri,
Zebani bekliyor, haberin olsun!"
Hepinize saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)