| Konu: | İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 02.04.2015 |
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslında, görüştüğümüz kanun tasarısı iş sağlığı ve iş güvenliği ama yine bir torba yasa. Bu torba yasanın içinde yine yok, yok. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi gereken bütün yasalar bu kanunda görüşüldü. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesi gereken Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili bütün yasalar ise başka komisyonlarda görüşüldü. Yani bir ters yatırma projesi var ya iktidarın, bunları sonuna kadar uyguluyorsunuz. Bu konuda bu Hükûmete bir ödül vermek lazım. Yani ters köşeyi bu kadar çarpıtan, ters köşe yapan, bunu uygulayan bir iktidar daha yeryüzüne gelmemiştir değerli arkadaşlarım.
Bakın, aylarca komisyonda çalıştık, alt komisyonda çalıştık. Daha önce sakat doğan İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası'nda, Sayın Bakan, size ve oradaki Komisyon üyelerine dedim ki "Bu yasa, bu sorunu çözmez. Bu yasa, iş sağlığı, iş güvenliği yasası değildir." Rica ettim, yalvardım, "Gelin, uluslararası sözleşmelere uygun, ILO standartlarına uygun, Avrupa direktiflerine uygun bir düzenleme yapalım." dedim ama anlatamadık. Ne zaman insanlar ölüyor bu ülkede, ne zaman iş cinayetleri oluyor, ne zaman Soma'da iş cinayetleri oluyor, Ermenek'te oluyor hemen bir yasa gündeme geliyor çünkü kendilerinin yaptığı hatalı davranışı buradan kapatmaya çalışıyorlar.
Şimdi bakın, başka çağdaş ülkelerde bu uygulamalara tabi olan bakanlar bir gün o koltukta oturmazlar değerli arkadaşlar. Sorumluluk gereği, vicdani olarak derler ki "Evet ya benim de bu süreçten sorumluluğum var ve istifa etmeliyim." İstifa da bir onurlu iştir. İstifa etmek ve bu sonucu bu anlamda sonlandırmak da bir erdemliliktir. Bu yapıldı mı? Hayır. Tam inadına, tam tersine koltuklarını korudular ama cinayetleri sürdürmeye devam ettirdiler. Bu cinayetleri böyle söylerken biraz önce rakamlar da verildi, tablo da belli. Dünyada iş kazalarında 3'üncü ülkeyiz, Avrupa'da 1'inci ülkeyiz. Yani bununla övünüyor Türkiye. Neyiyle övünüyor? İşte, "16'ncı büyük ekonomiye sahibiz..." Nasıl övünüyor? "17'nci büyük ekonomiye sahibiz..."
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 19 oldu, 19. 19, 17'den büyükmüş. Şimdi onu anlatmaya çalışıyorlar.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Şimdi 19'uncuyuz da böyle övüne övüne iktidar nasıl büyüdüklerini anlattı. Bunun bedelini kim ödedi? Soma'daki işçiler ödedi. Bunun bedelini kim ödedi? Ermenek'teki işçiler ödedi. Bunun bedelini kim ödedi? Hani "Güzel öldüler." dediğiniz, "Fıtratında vardır ölümler." dediğiniz Zonguldak'taki işçiler ödedi. Kim ödedi? On üç-on dört saat çalıştırdığınız, sömürdüğünüz işçiler ödedi. Kim ödedi? Taşeron çalıştırdığınız işçiler ödedi. Kim ödedi bu bedeli değerli arkadaşlarım? Asgari ücretle çalıştırdığınız, yoksullaştırdığınız, açlık sınırı altında çalıştırdığınız, Sayın Bakanın da "Bu maaş çok bile." dediği açlık sınırı altında çalıştırdığınız insanlar bu bedeli ödedi.
Türkiye'de TÜİK'in rakamları, TÜRK-İŞ'in, HAK-İŞ'in, KAMUSEN'in, MEMURSEN'in, sizin yandaş sendikanızın bile rakamları 1.340 lirayken açlık sınırı siz, 830 liralarla, 900 liralarla övündünüz, çok iyi maaşlar verdiniz(!)
Peki, şimdi, onun sonucunda ne yaptınız o işçileri? On iki, on üç, on dört saat çalıştırdınız değerli arkadaşlar.
Şimdi, 1 Mayısın doğuşu nedir, soruyorum. Amerika'da bundan tam yüz otuz yıl önce 1 Mayıs olma nedeni kölelik koşullarında çalışmaya karşı baş kaldırıştır, sekiz saatlik iş gününü elde etme mücadelesidir.
Ne yapıldı? Sekiz saatlik iş gününü elde etmek için insanlar katledildi, öldürüldü, insanlar idam edildi, infaz edildi. Bugün hâlen bizim ülkemizde -Avrupa ortalamasına göre- Türkiye'de ortalama çalışma süresi elli iki saat, elli dört saat diye övünen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bu yasanın özüne ilişkin çok gerçekçi ve yapıcı önerilerimiz Komisyonda kabul görmedi. Eğer gerçekten cinayetleri önlemek istiyorsanız, eğer gerçekten artık iş cinayetlerine son verilmek isteniyorsa, dedik ki, bu iş sağlığı, iş güvenliği uzmanlarını bağımsız bir yapıda oluşturalım. İşverenin güdümünde, işverenin maaş verdiği iş sağlığı, iş güvenliği uzmanları işverene rağmen rapor yazamaz dedik. Yazdığı raporu alan işveren, onu derhâl işten çıkartır dedik. Gelin, özerk bir yapı olsun. Bu özerk yapıda bakan olsun, Çalışma Bakanı olsun, işveren örgütü olsun, sendikalar olsun, meslek örgütleri olsun ve bu kurulun oluşturduğu bağımsız bir yapı, iş sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili düzenlemeleri orada yapsın ve tedbirleri onun aracılığıyla yapalım dedik. Ne oldu? Reddetti Komisyon.
Aylarca bu yasada değerli arkadaşlarım... Dün bakanla uzun bir çalışma yaptık, bugün de çalışma yaptık. Buradan bütün medyaya sesleniyorum: Her şeyi iktidara yazmayın. Eğer bugün birkaç tane maddenin çekilmesinde, birkaç tane maddenin düzelmesinde eğer bir katkı olduysa bu katkı, muhalefetin ısrarlı bir direnişi sonucu olmuştur. Bunu bir tarafa yazın. Bunu gazeteler de yazsın. Basın da artık bizim hakkımızı versin. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda ortaya koyduğu çabayı, iradeyi de lütfen yazın. Her şeyi iktidara yazmayın. Her şeyi iktidar yapıyor diye görmeyin. Aylarımızı, günlerimizi, gecelerimizi verdik; çabalarımızı verdik. O çabaları lütfen bir tarafa not edin.
Bakın değerli arkadaşlar, bu yasayla ilgili bir tek madde düzenlemesinde devletin 165 milyon lirasını kurtardık, eski parayla 165 trilyonunu kurtardık. Nereden kurtardık? Teşvikle ilgili bir düzenleme geldi. Üç saat bu maddeyi tartıştık arkadaşlar, Komisyonda üç saat. Daha önce kanunda yapılan bir düzenleme. O düzenlemede, biliyorsunuz, her istihdama -artmasına göre- sigorta ve vergiden muaflığı içeren bir teşvik düzenlemesi var. Biz teşvike karşı değiliz. İstihdamın teşvikine yönelik bir proje ve biz buna katkı sunduk daha önce de. Ama bu teşviki alanlar, böyle istihdam yapmadığı hâlde, böylesi bir işçi çalıştırmadığı hâlde, devleti dolandırmışlar, devletin parasını almışlar; Komisyona öneri geliyor, yasa teklifi, Bakanlıktan, deniliyor ki: "Bu, vermeyen, devleti dolandıranların parasını affedelim." Çok ciddi direndik. Çok ciddi bir direniş gösterdiğimi buradan, bu kürsüden ifade etmek istiyorum. Komisyonu son dakikada ikna ettik ve en sonunda en azından faizlerinin affını sağladık. Yani anaparanın, devletin, o yetimlerin parasının o işverenlere peşkeş çekilmemesi adına direndik, direndik ve yetimin bu, hakkını onlara peşkeş çekmedik. Bu bile tek başımıza direnişin ne noktada olduğunu gösteriyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, gene bu yasada, uzaktan çalışma; gene bu yasada, 2'nci maddede yapılan düzenlemeyle keyfî işten atılmalar... Yani uyarıları dikkate almayan işverenlere para cezası veriliyor ama 3 tane uyarı -işte, miğfer giymedi, şapka giymedi diye- yapılan işçinin kıdem tazminatsız fesih hakkını getiren düzenleme konusunda da çok direndik.
Başka nerede direndik? Başka şurada direndik değerli arkadaşlarım: Uzaktan çalışma gibi, yeniden sermaye eliyle bu kölelik koşullarını dayatan uygulamalara karşı direndik.
Tabii, madde ayrıntılarına daha sonra bölüm bölüm gireceğiz, o maddeyle ilgili yaptığımız çalışmaları tek tek anlatacağız ama şunu özellikle söylüyorum değerli arkadaşlar: Bir önemli düzenleme var, Soma'daki, Ermenek'teki arkadaşlarımızla ilgili yapılan bir düzenleme var, onların aileleriyle ilgili yapılan bir düzenleme var. Bu düzenlemede onlara bazı haklar tanınıyor, biz de bunu sonuna kadar destekliyoruz. Ama değerli arkadaşlar, Plan Bütçe Komisyonuna geldi Zonguldak'taki işçiler, "Biz bu haktan niye yararlanamıyoruz? Biz daha önce Soma'da ölmediğimiz için mi yararlanamıyoruz, biz Ermenek'te ölmediğimiz için mi yararlanamıyoruz? O tarihlerde bizim eşimiz, çocuklarımız ölmediği için mi bizi yararlandırmıyorsunuz?" diye sordular. Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Berber bunu benim kışkırttığımı söyledi hatta Komisyonda. Benim haberim yoktu. Sonuçta söz verdi, "Bu iş çözülecek." dedi. Sayın Berber de burada, şimdi huzurumuzda. Ne oldu o söz? Onların sorununu çözeceğini vadettin, onlarla konuştun, niye sözünüzde durmuyorsunuz? Niye hâlen o maddeyi kapsamlı bir şekilde...
RECAİ BERBER (Manisa) - "Kışkırttı." filan demedim yani, Başkan, öyle "Kışkırttı." filan demedim...
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - 2003'ten sonra madenlerde, diğer yerlerde yitirdiğimiz arkadaşlarımız için bu uygulamayı yapmaktan niye kaçınıyorsunuz? Bir kalemde 300 trilyon, 500 trilyon, 1 milyar verirken 10 milyon lira, 20 milyon lira bir parayı niye esirgiyorsunuz bu vatandaşlardan? Çünkü sermaye lehine her şeyin yapılması için, elinden geliyor, direniyor iktidar ama emekçiye gelince "Sürünün." diyor, emekçiye gelince hâlen "Kölelik koşullarında devam edin." diyor değerli arkadaşlarım.
Yine, değerli arkadaşlarım, Soma'da işçiler işten atıldı. Biliyorsunuzdur herhâlde, 1.800 kişi Soma'da, Manisa'da işten atıldı. İstedikleri bir şey vardı, tek bir şey: "Ya, bizim kıdem tazminatını bu devrettiğiniz işveren vermiyor." Asıl işveren TKİ. Ya, bugün de sabahtan beri bununla uğraşıyoruz, dün, günlerdir bunun için uğraşıyoruz. "Şu, arkadaşların alın teri olan kıdem tazminatını ödeyin." dedik. "Yok efendim, biz ona karışmayız. Orada, bizim, daha önce ihaleyi alan şirket muhatap. O TMSF'ye devredildi. TMSF ödesin." Ne zaman ödeyecekse TMSF?
Yargı kararları uygulanmadı. Yargı kararlarının uygulanacağı üç yıl, beş yıl o insanlar aç susuz, Soma'daki işçiler perperişan değerli arkadaşlar. Yalvardık yakardık. Bizim yalvarışımız... Kendimiz için biz yalvarmayız; biz bu ülkenin emekçileri için yalvardık, bu ülkenin çalışanları için, bu ülkenin haksızlığa uğrayanları için yalvardık yakardık. "O maddede direniş var." Diğerinde? "Direniş var." Neden? "Bütçe ona imkân tanımıyor." Ama bugün Başbakan -biraz sonra göreceğiz- bol keseden, diğer konuda her türlü şeyi yapıyor. Ama mağdur edilenlerin, hakkı yenenlerin, alın teri döküp orada yaşamlarını yitirenlerin hakları verilmiyor. Bu mu vicdan, bu mu insanlık, bu mu adalet? Eğer adaletiniz buysa batsın bu adalet arkadaşlar. Batsın diyorum, bunu söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bizim derdimiz, muhalefet olarak işi yokuşa sürmek değil; bizim derdimiz, bizim içtenliğimiz... Sayın Bakan da bunu çok iyi biliyor, Komisyon üyeleri de biliyor, asla işi yokuşa sürme diye bir derdimiz yok. Güzel, halk yararına getirilen her düzenlemenin altında bizim imzamız vardır. Halkın aleyhine yapılan her düzenlemeye karşı da bizim direnişimiz vardır, o direnişi sonuna kadar burada da sürdüreceğiz. Halk yararına olan her şeyin de arkasında duracağız ve alkışlayacağız değerli arkadaşlarım.
Dolayısıyla, bu yasanın bütününe ilişkin, bu sorunu kökten çözmediğini bir kez daha ifade ediyorum. Bu sorunun gene rafa kaldırıldığını, pansuman tedavisiyle geçiştirildiğini, bu kanunun da bu sorunların büyük bir bölümünü çözmeyeceğini bir kez daha buradan deneyimimle haykırıyorum. Bu deneyimime bugüne kadar saygı duymayanlar oldu; ben bu deneyimimi Tuzla'dan alıyorum, ben bu deneyimimi Davutpaşa'dan alıyorum, ben bu deneyimimi Beylikdüzü'nde inşaatlarda ölenlerden alıyorum, ben bu deneyimimi Soma'dan alıyorum, ben bu deneyimimi Ermenek'ten alıyorum, ben bu deneyimimi Mecidiyeköy'deki asansörde ölen vatandaşlardan alıyorum ve artık ne deneyeceksiniz bilmiyorum. Daha kaç kişi ölecek ki esaslı, gerçekçi, kalıcı bir yasa çıkartacaksınız? Soruyorum, bir kez daha yalvarıyorum. Gerçekçi, çözüm üreten bir yasayı bir kez daha bizim önerilerimizi dikkate alarak sonlandıralım diyorum, böyle bir talebim var.
Son olarak şunu söyleyeceğim: Değerli arkadaşlar, sendikalarla ilgili düzenleme, işte, Karayollarıyla ilgili yapılan düzenlemeler, yargı kararları... Bakan söz verdi, Başbakan söz verdi, herkes bizi bekliyor; 4/C'liler buradan imdat çağrısı yapıyor, 4/B'liler yapıyor, atanamayan mühendisler, atanamayan öğretmenler yapıyor. Türkiye'nin gerçek sorunu işsizlik ve yoksulluktur, Türkiye'nin gerçek sorunu şu anda gerçekten inim inim inleyen vatandaşların sorunudur. Biz bu ülkede bunları çözmek yerine suni gündemlerle başka şeyler yaptık değerli arkadaşlar.
Şimdi, şöyle bir şeyi özellikle paylaşmak istiyorum: Yaşa takılan emekli vatandaşlarımızın sorunu var, emeklilerimizin sorunu var. Orayla ilgili, Başbakan bugün müjde gibi verdi ama onlar sadaka istemiyorlar, onlar daha önce bir sadaka aldılar. Gerçekten onurluca, onlara, onların yaşamını sürdürecek bir maaş, onların gerçekten yaşamını sürdürecek emekli ikramiyesi istiyorlar, bayramlarda iki maaş en azından "Çocuklarımıza, torunlarımıza dolu gidelim." diye. Onların haklarını korumak adına da burada düzenleme yapılacak ama gene seçim öncesi yapay düzenlemeler olacak.
Son cümlem de sendikalarla ilgili. En azından Bakan, son dakikada insafa geldin, geldin vallahi yani hakkını da yemem. Yani gıdım gıdım, zorla, hani gene yok edilen sendikalar, barajı aşamayan sendikalar için "bir ay" deyip Komisyonda, şimdi en azından bir yıl sürecine gelmiş olmasını...
İyi yaptığınıza teşekkür etmeyi biliriz ama yanlışların hep karşısında duracağımızı bir kez daha söylüyorum, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)