| Konu: | İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 02.04.2015 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 687 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarıda "iş sağlığı ve güvenliği" kavramıyla önceliğin işçilerin iş kazaları ve meslek hastalıklarından korunmasına değil, işin yürütülmesine verildiğini görebiliriz. Tasarıyı Genel Kurula getiren AKP Hükûmetine göre, işin sağlıklı ve güvenli yürütülmesi esastır. İşçi sağlığının ise adı bile yoktur. Bu konuda yapılan tüm düzenlemelerde görüldüğü gibi bu yasaya da sermayenin bakış açısı egemendir.
Değerli milletvekilleri, işçi sağlığı ve çalışma güvenliği, esasen ülke genelinde uygulanan ve hükûmetçe özendirilen ekonomik politikalarla doğrudan ilgilidir. Türkiye'yi sarsan ve Hükûmetin bir yasa değişikliğine gitmesini zorunlu kılan Soma, Ermenek madenleri ve Torunlar İnşaat şantiyesinde gerçekleşen büyük işçi katliamlarının temelinde, Hükûmetin neoliberal sermaye birikim rejimine bağlı olarak tercih ettiği ekonomik politikalara bağlı iş yeri uygulamaları vardır. Çünkü bu tercih, yıllardır sermayenin ihtiyaçlarına cevap verecek yönde, bütün sektörlerde ve her bir iş yerinde özelleştirme, sendikasızlaştırma, kayıt dışı çalıştırma, taşeronlaştırma dayatmalarının başlıca gerekçesidir.
Değerli milletvekilleri, aynı rejim, çalışanların sağlığını ve güvenliğini tehdit eden güvencesiz çalışma biçimlerinin yayılmasını, kadın ve çocuk emeği sömürüsünü, kayıt dışı istihdamın artmasını, alana ilişkin gerekli yatırımların ve yasalarda belirtilen denetimlerin yeterince yapılmamasını da beraberinde getirmektedir.
Büyüme ve küresel piyasalarla rekabet edebilme adına uygulanan üretim zorlaması, uzun çalışma saatleri, işçi maliyetlerinden ve buna bağlı olarak işçi sağlığı ve çalışma güvenliği maliyetleri kaleminden sağlanan tasarruf, daha kötü çalışma koşullarına zemin hazırlamakta, kazaları da beraberinde getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 155 ve 161 sayılı ILO Sözleşmeleri ile 89/391 Sayılı Avrupa Birliği Çerçeve Direktifi'ne uyum sağlayarak tüm çalışanları kapsamına alma iddiasını taşımaktaydı. Ayrıca, iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının da katkısıyla yapılacak olan risk değerlendirmeleri çerçevesinde iş kazaları ve meslek hastalıklarını azaltmayı hedeflemekteydi. Oysa bu tasarı, AB çerçeve direktifiyle çelişmektedir.
Tüm çalışanları kapsama iddiasındaki tasarıda, daha başlangıçta, ev hizmetleri başta olmak üzere, anılan uluslararası düzenlemelerle de çelişecek şekilde, makul gerekçeler olmaksızın kimi işler ve faaliyetler kapsama alınmamıştır.
Değerli milletvekilleri, çalışanların yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, dayanağını İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nden almakta olup bu hakkın varlık bulabilmesi için de devletin bireye karşı yükümlülüklerinin yerine getirilmesi söz konusu olmaktadır.
Özellikle 6331 sayılı Yasa'nın uygulaması açısından yaşamsal öneme sahip olan iş yeri hekimliği ile iş güvenliği uzmanlarının sadece faaliyetleri değil, yetiştirilme süreçleri de meslek örgütleri dışlanarak piyasanın insafına bırakılmıştır.
Diğer taraftan, iş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı kurumları, ortak sağlık ve güvenlik birimleri üzerinden piyasaya açılınca artık önleyici olan değil, ucuz olan yaklaşım tercih edilir olmuştur.
Değerli milletvekilleri, çalışanların katılımı konusu, işsizliğin, güvencesizliğin ve kayıt dışılığın bu denli yaygın olduğu bir coğrafyada, toplu iş sözleşmesi düzeninin bulunduğu sınırlı sayıda iş yeri dışında, kâğıt üzerinde kalmıştır.
Yine, iş kazaları ve meslek hastalıkları da böylesi bir süreçte bırakın azalmayı artış eğilimiyle süregitmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye çalışma yaşamı koşulları açısından, hem Hükûmetin hem de kamuoyunun olağanüstü hassasiyetle üzerine eğilmesi gereken son derece olumsuz bir tabloyla karşı karşıyadır. Türkiye iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada en üst sıralardadır.
İş yeri içinde veya dışında çalışırken, işe gelip giderken, barınırken, beslenirken yani iş süreçlerinin bütününde yaşanan iş kazalarının kayıt altına alınması ve bu konuda yeni işçi ölümlerinin olmasını engelleyecek kapsamlı, yapısal ve yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtiyor, tekrar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)