| Konu: | AK PARTİ Grubunun, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri arasından belirlenen Ön Seçim Geçici Komisyonunca kabul edilen ve bastırılarak dağıtılan 713 sıra sayılı Komisyon Raporu'nun kırk sekiz saat geçmeden Genel Kurulun 3 Nisan 2015 Cuma günkü gündeminin "Seçim" kısmına alınarak mezkûr rapor doğrultusunda Sayıştayda boş bulunan 7 üyelik için seçimin bu birleşimde yapılmasına; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 708, 686, 422, 604, 58, 582, 447, 584, 432 ve 690 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 ve 16'ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 03.04.2015 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizin son günlerinde yine AKP Grubunun son güne sıkıştırılmış bir gündemiyle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, Meclisin ne zaman kapanacağı belli, komisyonlardan hangi yasaların hangi tarihte geçtiği belli. Memleketin yararına olacak konuların enine boyuna tartışılması gereken bir zaman diliminde, sıkıştırılmış bir zaman takvimi içerisinde bir aceleyle, bir koşturmayla yani iyice incelenmeden yasalar çıkarmaya çalışıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda gerçekten gözümüzden kaçan bir husus var mı diye de dikkatli olmak durumundayız, elbette sizler de öyle olmak durumundasınız.
Yani, iş güvenliği ve iş sağlığıyla ilgili bir yasada biz, iş dünyasının, emekçi kardeşlerimizin, hayatını bu yolla kazanan milyonlarca yurttaşımızın en sağlıklı ortamlarda, bütün dünyadaki standartlar neyse o çerçevede bir iş sağlığına ve iş güvenliğine kavuşmasının arzu edilmesi konusunda elimizden gelen çabayı gösteriyoruz ama bunların böyle sıkıştırılmış bir zaman içerisinde konuşulmasından endişemiz var, "Acaba gözümüzden kaçan, işçinin aleyhine, emekçinin aleyhine bir durum olur mu?" diye endişe ediyoruz. Bu konuda, bu yasa görüşülürken arkadaşlarımız Cumhuriyet Halk Partisinin bu konulara yaklaşımını sizlerle paylaşacaklar. Bunların her biri önemli ve değerli. Umuyor ve diliyorum ki Cumhuriyet Halk Partisinin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki görüşleri de dikkate alınarak yasanın emekçiler lehine en uygun koşullarda çıkmasının bir yolunu buluruz.
Bakın, dün yaşam odalarını kanun metnine koyduk. Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok üzerinde durduğumuz, önemsediğimiz bir konu. Maden ocaklarında meydana gelen kazalarda ölüm riskini, yaralanma riskini en aza indirmek açısından, ILO standartları ve bütün dünyanın uyguladığı standartları nasıl uygulayabiliriz arayışı içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi görüşlerini dile getirdi ve memnuniyetle görüyorum ki Genel Kurul da bu önerilerimizi kabul etti ve yaşam odaları bir kanuna girdi. Şimdi artık madenci kardeşlerimiz madenlerde çalışırlarken daha bir güvencede olacaklar. Bunun bir an önce hayata geçirilmesi neden önemli? İnsan, her şey insan için de ondan. Yani, bir tek insanımızı dahi kaybedecek hiçbir zaman lüksümüz olmamıştır, bundan sonra da olamaz. Özellikle geçtiğimiz aylarda yaşanan büyük maden kazalarından sonra, Türkiye artık dünyada maden kazalarından ve iş cinayetlerinden dolayı hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizle anılmasın değerli arkadaşlarım. Bütün hassasiyetimiz bu çünkü bu haberler sadece Türkiye'de duyulmuyor, bütün dünya bunları takip ediyor ve başka ülkelerde maden kazalarında ölümler sıfır, hatta en az düzeydeyken Türkiye'de bu kadar yüksek iş cinayetlerinin, iş kazalarının olması, ölümlerin olması ve bu konuda yaralanmaların olmasını biz dünyaya anlatamıyoruz. Bu konuda birinci sınıf ne varsa onu yapmak durumundayız. "Hangi usul ve esaslar yapılırsa bunlar en aza iner, hatta hiç olmaz?" dedirtecek uygulamaları yapmak durumundayız. Bu nedenle, bu hassasiyetle İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı takip ediyoruz değerli arkadaşlarım. Belki zamanımız dar ama biz bu zaman darlığı içerisinde dahi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak -görüşlerimizi sizlerle paylaşarak- en ufak bir nokta açık kalmasın diye görüşlerimizi, eleştirilerimizi, yapıcı önerilerimizi sizlerle paylaşacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki gün İstanbul'da gerçekleştirilen terör saldırısı sonucunda bir değerli savcımızı maalesef şehit verdik ve bu terör olayının yarattığı tahribat daha gitmeden, ertesi gün bir terör olayı daha oldu. Dün Mecliste konuştum, Cumhuriyet Halk Partisi olarak terörü kınayalım, bir ortak bildiri yayınlayalım diye ama bu konuda, maalesef, parti grupları arasından bana ulaşan herhangi bir mutabakat gelmedi.
Teröre karşı durmamız gerekiyor. Terörün yarattığı sonuçları, bunun toplumdaki infiali, moral değerleri Meclisimizin güçlü bir karşı çıkışla dile getirmesi ve karşı durması gerekirdi. Elbette bunun sorumlusu da var. Bir yandan sorumlular da belirlenmeli ama bu konuda terörden Türkiye'de kimsenin prim yapamayacağı gerçeğinin altını çizmek durumundaydık. Bunu yapamadık ama şunu yaptık değerli arkadaşlarım: Sayın Savcımızı şehit eden teröristlerin bir avukat cübbesini kollarında tutarak adliyeye girmesinden yola çıkarak bugün tüm Türkiye'de bütün avukatlar hakkında çok ölçüsüz ve hiçbir kalıba sığmayacak uygulamalar oluyor.
Değerli arkadaşlarım, terörist elbette kendisini gizleyecek. Bir avukat kıyafetine girebilir, bir yargıç kıyafetine girebilir, bir polis kıyafetine girebilir, hatta Cumhurbaşkanının aynı bir takım elbisesini üzerine alıp giyebilir. Yani şimdi buradan yola çıkarak, avukat cübbesini koluna taktı da adliyeye girdi diye bütün avukatları suçlu nasıl ilan edebiliriz? Avukatlar, hâkimler ve savcılar gibi yargı sürecinin en önemli unsurlarından bir tanesi. Kaldı ki bu konuda zaten adliyelerde x-ray cihazlarından herkes geçiyor ama avukatlara gerçekten son derece ağır muameleler uygulanıyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Yani, sanki, bütün avukatlar bu terörün içindeymiş gibi bir algı yaratılıyor. Bunu kabul edemeyiz. Ben aynı zamanda avukat kökenli bir kardeşiniz olarak bunun altını çiziyorum. Teröre karşı duracağız. İşte, bunun için de istihbarat güçleri ne işe yarar?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Sayın Başkan, nasıl sağlayacağız?
LEVENT GÖK (Devamla) - İstihbarat güçleri, zaten kılığını değiştirmiş bir teröristi ayırt edecek değerli arkadaşlarım.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Nasıl ayırt edecek?
LEVENT GÖK (Devamla) - Bu hepinizin başına gelebilir, hepinizin başına gelebilir.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Çözüm ne?
LEVENT GÖK (Devamla) - Çözüm, siyasallaşmamış bir istihbarat teşkilatıdır. AKP'nin üyesi olmayan bir MİT Müsteşarını getirirseniz çözüm olur. Güvenlikçiler, valiler, kaymakamlar siyasallaşmadan uzak durduktan sonra bunlar çözülür değerli arkadaşlar. Siz bir MİT Müsteşarını, istihbaratın en üst düzeyinde bulunan bir kişiyi AKP'ye üye yaptırır, adaylık için istifa ettirir, AKP'den temayül yoklamasına koyar, ondan sonra istifa ettirir tekrar MİT Müsteşarı yaparsanız bu olmaz; bu, AKP'nin bir güvenlik müsteşarlığı olur.
Zafiyetler var, ciddi zafiyetler var. Şimdi bunların konuşulması gerekiyor.
SALİH KOCA (Eskişehir) - Türkiye'de Cumhurbaşkanı da öyle seçiliyor, Başbakan da öyle seçiliyor.
LEVENT GÖK (Devamla) - Böyle bir tabloda -bakın, bu konuştuklarımı lütfen iyi değerlendirin- bu güvenlik zafiyetinin sorumlusu devleti yöneten iktidardır değerli arkadaşlarım. Siz hâlâ muhalefeti suçluyorsunuz. İnşallah, 7 Hazirandan sonra ülkede güvenliğin nasıl sağlanacağını göreceksiniz. Yani, böyle bir tablo olduğu zaman siyasal iktidarın bir Başbakanı, İçişleri Bakanı ve ona katılan Cumhurbaşkanı muhalefeti suçluyorsa burada gerçekten iktidarın çok vahim bir şekilde düşünmesi gerekir.
Şimdi, bunları niçin söylüyorum? Terör -istiyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak istiyoruz ki- arzu ettiği moral bozukluğunu yaratmasın Türkiye'de. Terörün zaten amacı budur; bir moral bozukluğu, güvensiz bir ortam. İşte buna karşı bir karşı duruşu mutlaka sergilememiz gerekiyor.
Elbette, değerli milletvekilleri, millî irade, millî iradeye saygı özellikle AKP sözcülerinin, Cumhurbaşkanının, Başbakanın sıkça kullandığı sözcükler ve kavramlar. Millî irade... Çoğunluğun oyunu alınca her şey oluyor diye bugüne kadar getiriyorsunuz. Peki, aynı konuşmayla, İstanbul Üniversitesinde yapılan rektörlük seçiminde üniversite öğretim üyelerinin seçtiği Raşit Tükel 1.202 oyla 1'inci sırada gelmişken niçin daha sonra gelen bir başkasını rektör seçiyorsunuz? Soru bu. Millî irade eğer saygıysa işte size bir irade yani millî irade sizler için geçerli olacak ama bir başkası aldığında, öne çıktığında millî irade olmayacak, Cumhurbaşkanının takdir hakkı olacak, öyle mi?
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Bir oyla bile seçilir.
LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kavramlar konusunda karar vermeniz gerekir. Millî irade...
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Kirli irade bu, kirli!
LEVENT GÖK (Devamla) - Bakın, biz yine şunu söylüyoruz: Millî irade çoğunluğun her sözünün geçtiği bir nokta değildir. Millî irade, tam tersine, azınlığın da korunduğu bir kavramdır. Bu kavramlar konusunda bir kere netleşmeniz gerekiyor. Millî irade, eğer sizin dediğiniz gibiyse o zaman Raşit Tükel'i rektör seçmeniz gerekiyor. Şimdi, bu konuda AKP'nin samimiyetsizliğini görüyoruz, sorguluyoruz.
Bunlar, istiyoruz ki, Türkiye'de demokrasiyle gerçekleşsin, Türkiye'de demokrasideki bütün kurallar ve kurumlar yerine otursun ama bütün bunları bozan AKP iktidarına karşı elbette bizim her kanunda söyleyeceğimiz çok fazla sözcükler vardır, bunları söylemeye devam edeceğiz diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)