GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:91
Tarih:04.04.2015

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle, bütün baskılara rağmen, buradaki bütün baskı yöntemlerine karşı dik duruşunuzdan dolayı, objektif ve tarafsız yönetimleri -yalnız bugün için değil- bütün Meclis sürecinde gösterdiğiniz için bu konuda sizin gösterdiğiniz duyarlılığa, sabra teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben bu Meclise geldiğimde bir işçi olarak, bir emekçi olarak bu çarpıklığın giderilmesi konusuna acaba katkı verebilir miyim, bir nebze ikna edebilir miyim?" diye geldim ama görüyoruz ki söylediklerimiz buza yazılıyor, suya yazılıyor ve sistem aslında sorgulanmadan bu konuştuğumuz yasaların, bugün ve bugüne kadar konuştuğumuz yasaların artık bir şeyi değiştirmediğini, aslında bir sistem sorgulanması yapılması gerektiğini bir kez daha buradan ifade ediyorum. Problem ne? Kapitalist sistemin egemenliği hem dünyada hem Avrupa'da yaygın bir şekilde almış başını gitmiş ama artık bu sistem sorgulanıyor. Artık kapitalist, neoliberal politikalar iflas etmiştir ve bunun sonucunda artık yeniden sol bir rüzgâr, sosyalizm rüzgârı esmeye başlamıştır değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu, bugün belki hissiyatınızda yoktur, "Bu geldi, burada yine edebiyat çekiyor." diyebilirsiniz ama küreselleşmenin yarattığı tahribatlar, geçmişte nasıl olduysa, nasıl kapitalizme karşı mücadele edildiyse bugün de kapitalizme karşı mücadele devam edecektir ve sonlanmayacaktır. Çünkü, yeni bir küreselleşme dalgası, özellikle 1980'lerden bugüne kadar yaygınlaşan egemen anlayış artık iflas noktasına gelmiştir. Hani bir dönemin Başkanı Halit Narin, TİSK'in Başkanı, "Onlarca yıl işçiler güldü, biz ağladık; şimdi gülme sırası bizde." dediği, 80'den beri devam edilen neoliberal politikalar ve o egemenlik, sermaye sınıfına hizmet ilişkisi artık bu çemberi daraltmıştır. Bu baskı ve zulüm, elbette bir gün son bulacak, elbette bir gün işçiler o tulum elbiseleriyle beraber yine bu mücadele alanlarında olacaklar ve bunu bu 1 Mayısta da bir kez daha ortaya koyacaklar, yine "inadına Taksim" diyecekler, inadına mücadeleyi sürdürecekler.

Şimdi, sistem sorgulanmadan, sistemle ilgili yeni bir algı olmadan bu sorunlar palyatif, pansuman tedavileriyle çözülüyor. Emeklilerin sorunu da böyle, engellilerin sorunu da böyle, 4/C'lilerin sorunu da böyle, 4/B'lilerin sorunu da böyle, atanamayan mühendislerin sorunu da böyle, atanamayan öğretmenlerin sorunu da böyle, bu ülkede açlık sınırı altında asgari ücretle çalışan vatandaşların sorunu da böyle. Bu ülkedeki yoksulluk sınırı altında ezilen vatandaşların da, tüm Türkiye vatandaşlarının sorunları da aslında bir sistem sorunudur. Sistem pansuman edile edile bu noktaya gelmiştir, artık bu gemi su almaya başlamıştır, bu gemi batıyor. Palyatif tedbirlerle günü kurtarabilirsiniz ama uzun vadede bu sorunu aşmış olamazsınız.

Bakın, arkadaşlar, emeklilerle ilgili, Genel Başkanımız, Cumhuriyet Halk Partisi gümbür gümbür hedefini de koyarak seçim bildirgesini onlarla yazdı. Yine, Genel Başkanımız ve yönetimimiz "Taşeron uygulamasını kaldıracağız." diyor. Şimdi, bize diyorlar ki: "Nerede bu kaynak? Bu parayı nereden bulacaksınız?" Arkadaşlar, hemen bize kaynak soruyorsunuz. Siz burada milyarlarca lira kaynağı peşkeş çekerken, bu ülkenin mağdurlarının sorununun giderilmesi konusunda ortaya irade koyduğumuzda diyorsunuz ki: "Kaynak nerede?" Ben size kaynak söyleyeyim arkadaşlar, bir taşeron kaynağı söyleyeyim.

Şimdi, bakın, buradan, aramızdan ayrılan Kazım Kurt bizim Eskişehir Odunpazarı Belediye Başkanı oldu; milletvekiliydi, Odunpazarı Belediye Başkanı oldu. Görevi ilk devraldığında gitti, AKP'li belediye -yine AKP'li diyorum- ihaleyi 2.085 liraya çıkarmış. Böyle anlatayım ki anlayasınız diye. 2.085 liradan işçinin eline geçen para asgari ücret yani 900 lira. Diğer bütün masrafları ilave ediyorum oraya -yani sigortası, vergisi, hani, ödese kıdem tazminatı- toplamı 1.413 liraya mal oluyor. Aradaki fark ne kadar arkadaşlar? 700 lira. Kimin cebine giriyor? Taşeronun cebine giriyor. Peki, o taşeron ne yapıyor? Sizin etkinliklerinize -o işçilere bazen de 100'er lira dağıtarak- sizin toplantılarınıza katılıyor çünkü oradan besleniyor, sizin bütün organizasyonlarınızda o taşerondan AKP iktidarı besleniyor, ondan vazgeçmiyorsunuz. Yoksa, bu kaynakları Sağlık Bakanlığında, işte, en son, burada, Karayollarında...

Karayollarında Sayın Bakan "Bu iş çözüldü." dedi, bu sevindirici. Üç yıllık yargı kararını uygulamadınız, Yargıtay kararını uygulamadınız. 10 bin işçi yargı kararına rağmen üç yıl sizi bekledi. Demek ki her tarafa verdiğiniz, her tarafa dağıttığınız ama aslında taşeron cumhuriyetini oluşturduğunuz bu uygulamalara karşı siz o paraları gerçekten işçilere verseydiniz ne olurdu? Bugün, bu bataklıklardan konuşmazdık, bahsetmezdik. Neden? İşçinin alım gücü yükselirse arkadaşlar, emeklinin alım gücü yükselirse bu sanayiye döner. Sanayinin büyümesi, bir ülkede...

Bakın, biz sanayi düşmanlığı yapmıyoruz. Bir ülkede sanayi gelişmezse demokrasi olmaz. Bir ülkenin sanayisi ne kadar gelişirse, ne kadar büyürse o ülkede hukuk olur, adalet olur. Ama sanayisi gelişmemiş, hâlen yapay gündemlerle, işte, AVM'lerle büyütülen bir Türkiye aslında yoksulluğa mahkûm edilen bir Türkiye'dir. Dolayısıyla, değerli arkadaşlarımız, şöyle bir noktadayız: Ülkemiz, elektrik kesintileri son bulsa da dinmeyen karanlığın içinde. Bu karanlığa son vermek bizim andımız olsun değerli arkadaşlarım. Biz yıllardır 4/C'lilerin, taşeronların, emeklilerin, işsizlerin sesi olmaya çalıştık; adaletsiz, eşitsiz çalışma koşullarını, işçiye ölümü fıtrat sayanlara karşı dik durmaya, ölümün kader olmadığını anlatmaya çalıştık. Ölümü yoksula, işçiye kader görenleri kader tarihinin çöplüğüne gömeceğimizi bir kez daha buradan ifade ediyorum. Soma'nın, Gezi'nin, madenlerin, inşaatlarda yitirdiğimiz canların hesabını elbette bir gün vereceksiniz. Bizler ölümle değil, yaşamla büyüteceğimiz bir geleceği kurmak için mücadele etmeye ant içtik ve bu mücadelemiz her koşulda sürecektir. Bizim burada olmamız değil, fikrimizin iktidar olması için, emekçilerin iktidarını yaratmak için her türlü mücadeleyi sürdüreceğimizi bu kürsüden bir kez daha ilan ediyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)