| Konu: | .- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 95'inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 23.04.2015 |
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı, saygıdeğer milletvekilleri, değerli konuklar ve sevgili çocuklar; hepinizi şahsım ve Halkların Demokratik Partisi adına sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Türkiye halklarının ve bütün çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, doksan beş yıl önce, bu topraklarda yaşayan bütün halklar, eşit yurttaşlık temelinde ortak yaşam arzusuyla bir araya geldiler. Anadolu'nun, Mezopotamya'nın, Trakya'nın bütün renkleri ortak bir gelecek, eşit ve özgür bir yaşam için kader birliği yaptı. Erzurum Kongresi'nde, Sivas Kongresi'nde, Amasya Protokollerinde, 23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisinde ve 1921 Anayasası'nda farklılıkları zenginlik olarak gören bir anlayış hâkim oldu. Hiçbir etnisiteye vurgu yapılmadan, binbir çiçekli bir bahçe gibi, Büyük Millet Meclisini oluşturan temsilciler kendi kimlikleriyle bu Mecliste yer aldılar.
1921 ruhunun temsilcisi olan kurucu Meclis, öz yönetime sahip il meclislerine geniş yetkiler vererek tüm yurttaşların farklılıklarıyla beraber, bulundukları yerde yönetime katılma imkânını ortaya çıkardı. 1921 Anayasası'nda çoğulculuk, ademimerkeziyetçilik ve temsilde adalet prensibi esas alındı. Fakat, ne yazık ki bu çoğulcu ve eşitlikçi anlayış yerine, 1924 Anayasası'yla tekçi, merkeziyetçi ve otoriter bir yönetim anlayışı geldi. Çoğulculuğa dayalı, insanı merkeze alan demokratik bir cumhuriyet fırsatı da bu şekilde heba edilmiş oldu. Tek bir etnisiteyi, tek bir ırkı, tek bir inancı ve toplum yerine devleti merkezine alan bu anlayış büyük acıların, büyük travmaların ve toplumsal çatışmaların yaşanmasına sebep oldu. Tüm kimliklerin bir arada ve özgür, ortak yaşama hedefi zedelendiği ölçüde toplumun gelecek tahayyülleri de büyük bir yara aldı.
Değerli milletvekilleri, üzülerek ifade etmek istiyoruz ki doksan beş yıllık Meclis pratiği, bu ülkenin sorunlarını hafifleten, yarınlara dair umudu besleyen, temel, evrensel hakları garanti altına alan bir tarihsel pratik ne yazık ki ortaya çıkarmamıştır. Sık sık askerî cuntalarla kesintiye uğratılan bu tarih, kendi iradesini etkin kılacak, varoluş gerekçesine sahip çıkacak bir yaklaşım ve tutumu ne yazık ki ortaya çıkarmamıştır. Uzak ve yakın tarihimizde birçok toplumsal ve bireysel trajedinin kaynağı hâline gelen bu darbeler ve toplumsal iradeyi hiçe sayan merkezî devlet aklı maalesef, etkinliğini hâlen devam ettirmektedir. Hâlihazırda yürürlükte olan Anayasa'nın cuntacıların eseri olduğu ve Meclisin, üzerinden otuz üç yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlen sivil bir anayasa yapmamış olması bu tespitlerimizin en önemli kanıtı ve aynı zamanda en büyük utanç kaynağıdır. Temel toplumsal sözleşmemiz hâlen darbeci bir aklın ürünüdür ve bu aklın sonucunda, halkların iradesi hâlen yok sayılmaya devam ediliyor.
Bu ülkede yaşayan farklı kimlik, inanç ve sınıflar şahsında her türlü muhalefet dinamiğini Meclis dışında tutmak üzere oluşturulmuş olan yüzde 10 barajının hâlen yürürlükte olması yine büyük bir utanç kaynağıdır. Bunun yanı sıra, toplumun önemli bir kesiminin eşit yurttaşlık temelinde Mecliste temsil yetkisine kavuşma talebine karşın, barajları millî irade ve istikrar adına savunan siyasi partilerin bugün hâlen aynı tavırda ısrarcı olmaları ise yine büyük bir utanç kaynağı olarak önümüzde durmaktadır. Unutmayınız ki bu ülkede, askerî darbeler de millî irade ve istikrar adına yapılmıştı. Bu ülkede, Kürtleri, Alevileri, işçileri, emekçileri, kadınları yani ezilen bütün kesimleri Meclisin dışında tutmaya çalışan, millî istikrar adına yapılan bu antidemokratik tutumun payidar olmayacağını burada ifade etmek istiyoruz.
Halkın vergileriyle toplanan bütçe kaynaklarının sadece bu ülkenin kurulu düzeninden memnun olan siyasi partiler tarafından kullanılması, bunun dışında kalanlara bu yolla uygulanan ayrımcılıklar da yine bu ülkenin tarihinden bir an önce silinmesi gereken bir leke olarak kalmaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, darbe anayasasının tipik sonuçlarını neredeyse eksiksiz yaşayan bir ülke konumundayız. Basın özgürlüğüne dair hiçbir somut adımın atılmadığı, sansürlerin ve yasakların devletin bekası adına devam ettirildiği, farklı inanç ve kültürlerin yok sayıldığı, herkesin kurgusal bir devlet dinine biat ettiği, kadının eşit yurttaşlık haklarının tanınmadığı, işçinin, emekçinin hakkının gasbedildiği ve bütün bu sorun yumaklarının toplanıp geleceğimizin teminatı çocuklarımızın başında patladığı bir sistem, hâlen, bütün kuram ve mevzuatıyla işlemeye devam ediyor.
Sevgili çocuklar, her gün yeniden mağdur edildiğiniz, sokaklarda yoksulluğa ve şiddete mahkûm edildiğiniz, haklarınızın gasbedildiği, savaşların en büyük faturasını ödediğiniz, cezaevlerine atıldığınız, taciz ve tecavüze uğradığınız bir ülkeden, bir dünyadan sizlere konuşmak bizim için dünyanın en ağır yükü. Sizlere kâinatın bütün güzelliklerini sunmak isterdik, güzel hayaller aşılayacak gelişmelerden söz etmek isterdik; yoksulluğun, şiddetin, savaş ve yıkımların olmadığı bir dünyadan seslenmek isterdik ancak, gelecek günler için daha çok mücadele dışında, maalesef, bugün söyleyebileceğimiz güzel şeyler yok. Bu bağlamda, geleceği karartılmak istenen bir ülkenin çocuklarının bayramını kutlamak bizlerde derin bir burukluk yaratmaktadır. Bugün, aynı zamanda geleceğimiz ve umudumuz olan siz çocuklara armağan edilmişti ancak maalesef ki şu an buradan sizlere seslenirken binlercenizin sokakta sıcak bir yuvadan uzak olduğunu, geçim sıkıntısı nedeniyle ağır koşullarda çalışmak zorunda kaldığını, çocuk yaşlarda evlenmeye zorlandığını, eğitim haklarınızın elinizden alındığını biliyoruz. Eğitime devam etme şansına sahip olanlarınızın ise yoğun bir ideolojik baskı altında, ana dillerinden yoksun, sınav merkezli, ezberci, niteliksiz ve piyasacı bir eğitim anlayışının çarkına bırakılmış olduğunun bilincindeyiz.
Yaşamı hâlâ bir oyun alanı olarak düşünen binlerce yaşıtınız devletin ciddiyetine takılıp cezaevlerinde politik tutsaklar olarak hapsedilmişlerdir. Bu çatı altındaki siyasi sorumluların yaklaşımı nedeniyle şu an çoğunuzun cezaevinde insanlık dışı koşullarda, kötü muamele, taciz, tecavüz ve işkenceye maruz kaldığını yine buradan üzülerek ifade etmek istiyoruz.
Sırf yaşı sizden büyük olanların çıkardıkları iç savaş nedeniyle evini, yurdunu terk etmek zorunda bırakılan siz Suriyeli çocuklar, sokakta, soğukta, aç ve açıkta, kendini mağrur gören insanlığın sefaletine teslim edildiğinizi biliyoruz. Tek tesellimizin umudunu büyüttüğümüz özgür ve eşit yarınlar mücadelesi olduğunu buradan tekrar vurgulamak istiyorum. Tek tesellimiz sizlere güzel yarınlar bırakmak için bu ülkede ve dünyada mücadele eden büyüklerinizin olduğunu söyleyebiliyor olmamızdır.
Değerli milletvekilleri, yoksulluğun en büyük mağduru çocuklarımız oldu. Sokakta yaşamaya mahkûm edilen çocuklarımızın sönen göz ferleri gelecek hayallerimizin temellerini derinden sarsıyor. Tarlada yarı aç çalıştırılan her bir çocuğumuzun ellerindeki nasırlar toplum olarak vicdanlarımızın biraz daha taşlaşmasına sebep oluyor. Yetersiz beslenen, şiddete uğrayan her bir çocuğun feryadı bizi insanlığımızdan vuruyor. Bu gerçekliğimizle mücadele etmeden, yoksulluğun ve yoksunluğun geleceği kökünden yok eden çocuklarımız üzerindeki etkisi ortadan kaldırılmadan yarınlara dair düşler kuracağımızı kimse iddia edemez. Çocuklarımızın çalışmak zorunda kalmadıkları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...şiddetin her türlüsüne, ihmal ve istismara uğramadıkları; küçük yaşta evlenmeye zorlanmadıkları; eşitlikçi, parasız, nitelikli, özgürlükçü bilimsel bir eğitim alabildikleri, kendileriyle ilgili karar mekanizmalarında yer aldıkları, çocuk cezaevlerinin olmadığı; tüm çocuklarımızın eşit, özgür, mutlu ve sağlıklı oldukları bir ülke için mücadele kararlılığımızı buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Çocuklarımız, bu dönemde savaşın ve yıkımın en büyük acılarını çekti. Uğur Kaymaz'ın vücuduna saplanan yaşından fazla her kurşun Edirne'de yaşayan bütün çocukların yüreğinde kapanmaz bir iz bıraktı. Bu ülkenin her bir parçasında yaşayan çocukların yüreği Ceylan Önkol'un annesinin eteklerinde toplanan parçaları kadar parçalandı. Dünyanın bütün çocukları Berkin Elvan katledildiğinde yedikleri bir dilim ekmeğe şüpheyle bakmaya başladılar. Roboski'de parçalanan çocuk bedenleri tüm dünyada çocukların karşı karşıya bulunduğu can güvenliği sorununu açık bir şekilde ortaya koydu. İki yıl önce Konya'da soğuktan hastalanıp ölen Ayaz bebeğin, cenazesi babasının sırtında torbada taşınan küçük Muharrem'in vebali -üzülerek ifade etmek istiyorum- hepimizdedir.
Bu ülkenin ezilenleri, yok sayılanları olarak çocuklarımızın güzel yarınlar umudunu hep içimizde, yüreğimizde taşıdık. Fabrikadaki direnişimiz çocuklarımız içindi, HES'lere, nükleerlere karşı direnirken hep onların geleceğini düşündük, ana dilde eğitim hakkını savunurken çocuklarımızın kendi kökleri üzerinden özgür yurttaşlık haklarını tarif ettik. Şimdi de onlara, onurlu bir barışı bu ülkenin çocuklarına armağan etmenin mücadelesini yürütüyoruz. Geldiğimiz noktada, tarih, ortak geleceğimize ilişkin büyük sorumlulukları hepimizin omuzlarına yüklemiş durumda. Hiçbir şey için hâlen geç olmadığını biliyoruz. Bu ülkeyi kuran ortak iradenin geleceğimizi inşa etmekteki rolü tarihî önemdedir.
BAŞKAN - Sayın Baluken, rica edeceğim, kararlaştırdığınız süreden iki-iki buçuk dakika daha fazla süre verdim, lütfen tamamlayınız çünkü kararı siz aldınız, bir adaletsizlik olur o zaman; lütfen.
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu temelde, öncelikle demokrasi ve insan hakları önündeki tüm engelleri kaldırarak demokratik ve çoğulcu bir anayasa yapma sorumluluğuyla karşı karşıya olduğumuzu, parlamenter sistemin demokratik işleyişle beraber ele alınması gerektiğini, bu Meclisin de hem tüm halkımıza hem de çocuklarımıza özgür ve demokratik bir gelecek kurmakla yükümlü olduğunu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)