GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HARP AKADEMİLERİ KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:124
Tarih:26.06.2012

BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Harp Akademileri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle ilgili grubumuzun görüşlerini sizlere arz etmek üzere buradayım.

Sayın milletvekilleri, birincisi, kanunun genel mantığı ve muhtevası üzerinde itirazlarımız var. Madem silahlı kuvvetlerinin komuta kademesini ve görev yetkilerini, idaresini ilgilendiren bu kadar önemli bir değişiklik olacaktıysa, böyle kırık kırpık ve belli maddeler hâlinde değil, topyekûn bütün maddeler üzerinde olmalıydı diye düşünüyoruz.

Bugün demokrasilerin en önemli özelliği ve diğer rejimlerden en belirgin ayrılığı, silahlı kuvvetlerin de Meclisin ve diğer bütün kurumlarda olduğu gibi, demokratik kuralların ve denetimin şeffaflığına, bilgilendirilmesine açık olmasıdır. Eğer böyle bir açıklık söz konusu değilse, böyle bir denetim söz konusu değilse ve böyle bir murakabe ve muhasebe mümkün değilse, burada demokrasiden de bahsedilemez.

Sözün kısası, söylemek istediğimiz şu: Eğer topyekûn bir düzenleme yapılmayacaksa, topyekûn silahlı kuvvetlerin bütün bu yönetim kademelerini ilgilendirecek düzenlemeler bu Meclisin denetim, bilgi ve yetkisinde olmayacaksa bu kırık kırpık düzenlemelerin de bir anlamı yok. Ne demek istiyorum? Şunu söylemek istiyorum: Kara Harp Okuluna alınmadan tutun, daha öncesinde askerî liselerden başlamak üzere bütün bu yönetim mekanizmaları yeniden değerlendirilmeli, yeniden oluşturulmalı, okutulacak müfredat programından terfi, tayin ve nakillere kadar, yapılacaksa doğru düzgün bir düzenleme yapılmalı diye düşünüyoruz.

Tabii ki, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, her zaman olduğu gibi yine daha ufak hedefler ve kendine yarar sağlayacak, meseleyi toptan ele alma yerine günü kurtarma mantığı çerçevesinde bazı düzenlemelerle bu kanun teklifini Meclisin önüne getirdi.

Şimdi burada, tabii bu genel değerlendirmelerimiz üzerinde durma imkânı olmadığı için toplu bir değerlendirme yapma hem bugün mümkün olmadığı hem de sizi zaten dinlemediğiniz için ben yine bu mevcut düzenleme hakkında, birkaç madde hakkında görüşlerimizi kayıtlara geçirmek istiyorum:

Bunlardan birincisi 4'üncü maddeyle ilgili -bu mevcut düzenlemede- bunun (b) bendinde: "Silahlı Kuvvetler Yüksek Sevk ve İdare Akademisine, Kuvvet Harp Akademilerini bitirmiş, nitelikleri ve seçim esasları yönetmelikte gösterilecek kurmay subaylar katılır." diyor.

Yine, bu (b) bendinden sonra (f) bendinde:  "Komutanlık ve karargâh subaylığı öğrenimine başvuru ve kabul esasları -yine- yönetmelikle belirlenir." diyor.

Şimdi peki, bu yönetmeliği kim belirleyecek? Bu yönetmeliği mevcut Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları belirleyecekse o zaman Meclisin bu değişikliğinin anlamı ne?

Eğer yine, bu kabul edilme esasları doğru düzgün, demokratik ülkelerin esaslarına göre yapılmayacaksa ve bu esasları biz burada tartışmayacaksak o hâlde neyin değişikliğini yapıyoruz?

Şunu söylüyoruz yine: "İşte biz bir genel kabul yaptık `Yönetmelik esaslarıyla belirlenir.' Alın siz yönetmeliği yapın, bildiğiniz gibi düzenleyin?" İşte zaten bizim itirazımız, bu bildiğiniz gibi yapılmadır. Niye bildiğiniz gibi -tırnak içinde- yapılmasına karşıyız. Şunun için: Mesela kanunlarda hiçbir aksi hüküm olmamasına rağmen bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti kuvvet komutanlıklarına veya generalliklerine veya hatta albaylıklarına bir gayrimüslim gelememiştir, tıpkı Dışişleri Bakanlığında aynı sıkıntıların olması gibi.

Yine bu yönetmeliklerde kişilerin özel hayatlarıyla ilgili, düşünceleriyle ilgili veya istihbari raporlarla, bu istihbari raporların da nasıl elde edildiği ve neye göre elde edildiği, döneme göre değiştiği birçok tespitle yine maalesef mağduriyetler yaşanmıştır ve mevcut rejimin totaliter, tek parti anlayışına bağlı, totaliter anlayışı doğrultusunda ve tek tip insan yetiştirmeye yönelik neredeyse fabrikasyon bir tiplemeyle bu askerî  okullara alınma ve sonrasında da terfi edilme esasları düzenlenmiştir.

Esas konuşmak istediğimiz bu. Bu yönetmelikler nasıl düzenlenecek, bu yönetmelikleri kimler belirleyecek ve bu yönetmelikler nasıl tespit edilecek? Hatta nasılın ötesinde bunun tespit edilme yerinin de işte bu sıralar olması gerektiğine inanıyoruz. Gelin bu yönetmelikleri konuşalım. Yoksa "Yönetmelikle düzenlenir." deyip de bu yetkileri sevk ettiğimiz vakit zaten topu kendimizden uzaklaştırıyoruz, topu eline alan da kendi bildiği gibi skorları düzenliyor.

Bir diğer madde 5'inci madde. Yine aynı şekilde kuvvet harp akademileri ile komutanlık ve karargâh subaylığı öğrenimine alınma düzenlenirken "Müracaat eden kişinin, sıralı üç sicil amirinin en az ikisinin onayıyla ve uygun görmesiyle" diyor.

Peki, bu uygun görme nedir, neye göre belirlenir? Efendim, işte kriterler belirlenir, o kriterlere göre üç sicil amirinden ikisi yani en az ikisi olumlu görüş verirse bu iş olur. Peki, bu kriterlerin şahsi değerlendirmelere yönelik olan kısımlarına? Yine bu kriterler, aynen biraz evvel izah ettiğim gibi, neye göre belirlenecek? Hangi ölçüler esas alınacak? Yani kişinin mesleği, başarısı eğer esas alınacaksa buna bir itiraz yok, bunun için belli kurallar, belli eğitimler, seminerler, imtihanlar vardır, vazifeler vardır, bunların yerine getirilip getirilmediği vardır ama bu kriterler belirlenirken eğer şahısların özel hayatları, düşünceleri, siyasi fikirleri, mensup oldukları etnik köken, mezhep, din, bunlar göz önüne alınacaksa -ki bundan evvel çok büyük oranda bu saydığım etkenler tesir etmiştir- o hâlde o zaman kişinin kaderi kendi üstündeki 3 tane sicil amirinden en az 2'sinin insafına ve merhametine kalıyor, hatta o şahısların siyasi görüşlerine, düşüncelerine, ahlaki yaklaşımlarına geliyor. Uzunca bir dönem, insanların alkol kullanıp kullanmadıkları bile veya eşlerinin ailelerinin örtülü olup olmadığı, ailelerinin düşünce yapısı, etnik kökeni, mezhebi, maalesef geçmiş dönemde defalarca rastladık, bu fişlemelere veya tespitlere tesir etti, etkili oldu. Peki bundan sonra bunun eğer olmaması amaçlanıyorsa bunun garantisi ne? Yani bununla ilgili bir garanti var mı, yok mu? "Valla biz kişilerin insafına bıraktık, onlar da inşallah insaflı insanlar olur, yanlış bir şey yapmazlar."

Sevgili arkadaşlar, demokrasilerde böyle kişilerin vicdanına, insafına bırakılarak işlerin yürütülmesi mümkün değil. Mutlaka bunların eski tabirle zapturapta alınması lazım, kanunlara, yönetmeliklere bağlanması lazım, açık seçik, net hükümler konulması lazım. Burada da bunu görmüyoruz yani kriterlerin ne olduğunu görmüyoruz. Kriterlerin ne olduğunu görmedikten sonra şimdi ben bir milletvekili olarak, yasa yapıcı olarak neye evet diyeceğim, neye hayır diyeceğim onu ben de bilmiyorum. Bir yere havale ediyorum, havale ettiğim yerde bu iş nasıl olacak onun bir garantisini önüme koyan da yok.

11'inci madde? yine, işte hizmetlerle alakalı erkeklerde on sekiz-altmış yaş arası var, kadınlarda yirmi ve kırk beş yaş arası var. Bunlar neye göre belirlenmiş, bunu da bilen yok.

Şimdi, kadın ve erkek eşitliği, pozitif ayrımcılık, kadınlara imkân tanıma söz konusu olduğu zaman herkes demokrat, liberal, işte Avrupa Birliği kriterleri, ne varsa her şeyi öne getiriyor. Peki, burada erkeklerin kabahati ne? Yani on sekiz yaşında bir erkekle on sekiz yaşında bir kadının farkı ne? Yani buradaki fark fiziksel bir fark mıdır, güç müdür, kuvvet midir, bilgi midir, akıl mıdır, nedir? Bu konuda da yine, tekrar biraz evvel uzun uzadıya anlattığım gibi, bir kriter yok ortada.

Efendim, bir gücü veya fiziki donanımı esas alacaksanız, bugünkü dünyadaki savaşlar, harpler, askerî hizmetler öyle bir noktaya geldi ki, füzenin işte burada bilgisayar üzerinde düğmesine basıyorsunuz, kilometrelerce, hatta bazen yüzlerce kilometre ötede bir hedefi vuruyor yani kimse artık kılıçla, kalkanla, boksla, yumrukla, okla savaşmıyor sevgili arkadaşlar. Onun için buradaki kadın-erkek ayrımı da oldukça geri, hatta, yani kusura bakmazsanız, ilkel bir yaklaşım. Bugün, aslında madem demokratik, laik bir hukuk devletiyiz, kadın-erkek arasındaki bu ayrımcılığın da kalkması, en azından kadınların da askerlik hizmetine katılmaları lazım bu yönüyle çünkü dediğim gibi, artık bu hizmetlerin kahir ekseriyeti, çok büyük bir kısmı orduların birbirini görmeden makine üzerinde, bilgisayar üzerinde, kumandalar üzerinde yaptıkları bir savaşa döndü, teknik hizmetler bu savaşların en önemli bölümünü  teşkil ediyor. Bu noktada da herhâlde "Kadın beyni ve erkek beyni arasında fark var." diyecek bir arkadaşımız yok. Bunu da biraz daha dikkatlerinizi çekmek için söylüyorum. Bu konu üzerinde çok daha fazla da zamanınızı almak istemiyorum gecenin bu saatinde çünkü zaten biraz evvel elli üç maddeyi "Kabul edenler? Etmeyenler?" şeklinde oyladığınız gibi, bunu da hiç dinlemeden, okumadan, tartışmadan, söylediklerimizin hiçbirini göz önüne almadan "Kabul edenler? Etmeyenler?" diye kabul edeceksiniz.

 

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tan.