GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:6
Tarih:28.11.2015

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, biraz evvel bu kürsüden konuşan milletvekili arkadaşıma bir cümle etmek istiyorum: "Çalmayın kapısını, çalarlar kapımızı." Gerçekten esef verici bir açıklama.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; devlet ayrı bir şey, terör örgütü ayrı bir şey. Terör örgütü terör örgütüdür, devlet ise devlettir ve hukuk içinde kalmak zorundadır, terörle mücadeleyi de hukuk içinde yapmak zorundadır. Dolayısıyla "Siz böyle yaptınız, biz de böyle yaparız." lafına gerçekten bu milletten, bu Meclisten özür dilemeniz gerekiyor.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; biraz evvel, yine AK PARTİ adına konuşan grup başkan vekili "Soruşturmalara, araştırmalara gerek yok, devlet gereğini yapıyor." diye bir laf etti. Bu da Türkiye Büyük Millet Meclisini inkâr etmek anlamına geliyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel görevlerinden bir tanesi millet adına Hükûmeti denetlemektir, idareyi denetlemektir. Burada soruşturma açılması, görüşme açılması denetleme görevimizden biridir. Hiçbir milletvekili bu görevi inkâr edemez. Bu da talihsizliktir. Bundan dolayı da bu Meclisten özür dilenmesi gerekiyor.

Şu anda, bugün katledilen, bir suikasta kurban giden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi hakkında konuşuyoruz. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi basın açıklaması yaparken uğradığı saldırı sonucu ölmüştür. Gerçekten derin bir üzüntü ve endişe içindeyiz. Şu anda, olayın nasıl olduğunu, bu saldırıyı kimlerin gerçekleştirdiğini bütünüyle, ayrıntılarıyla bilmek mümkün değil. Ancak, bu cinayetin son zamanlarda ülkemizin içine çekildiği karanlığın bir sonucu olduğu açık. Bu cinayetten, bu karanlığı hazırlayanların, hazırlayan herkesin sorumlu olduğunu kabul etmek zorundayız. Değerli milletvekilleri, her şeye rağmen soğukkanlılığımızı korumak durumundayız, duyarlı olmalıyız ama sağduyumuzu kaybetmemeliyiz, aksi takdirde karanlığı büyütmek isteyenlerin tuzağına düşmüş oluruz. Bugün Barolar Birliği Başkanı konuyla ilgili açıklama yaparken "Bu kurşun bütün Türkiye'ye sıkılmıştır." dedi, aynı kanaatteyim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu karanlık nedir, bu karanlığı kim hazırlıyor; esasen bu soruya cevap bulmak durumundayız. Son olarak 7 Haziran sonrası ülke tekrar çatışma ortamına girdi. Kimseyi suçlamıyorum ama 7 Haziran öncesi çatışmalar yoktu da 7 Haziran sonrası niçin tekrar çatışmalar başladı, bu sorunun cevabını herkes merak ediyor. Buna öncelikle Hükûmetin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun cevap vermesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu karanlık ortamın hazırlanmasının arkasında yıllardan beri siyasetin bölgede yaşananlara, oradaki akan kana uzak durması, duyarsız durması, gerekenleri yapmaması durmuyor mu? Yine bu karanlığın arkasında, değerli arkadaşlarım, ülkemizde yapılan ve son yıllarda âdeta dibine vurulan kimlik siyasetlerinin, gerginliğin, kutuplaşmanın olmadığını kim söyleyebilir değerli dostlarım? Bu gidiş, bu karanlık, bilin ki hepimizi yutacak karanlıktır.

Otuz küsur seneyi aşan bir çatışmadan söz ediyoruz ve bugünlerde bu çatışmaların son kurbanını, Tahir Elçi'yi toprağa vereceğiz değerli arkadaşlarım. Benim kuşağım -Sayın Meclis Başkanı dâhil- herkes bu acıları ciddi bir şekilde geçmişte yaşamıştır. Kaç cenaze kaldırdık değerli dostlarım; kaç insanı, kaç genci toprağa gömdük? Hatırlayın siyasi cinayetleri, 12 Eylül öncesindeki gençleri hatırlayın. Hani derin devlet vardı, hani bir tabancayla akşam sağcı vurulurdu, sabah solcu vurulurdu değerli arkadaşlar. O dönemin siyasetçileri görevini yapamadılar. O dönemin siyasetçileri görevini yapmadıklarından dolayı bu ülke 12 Eylülü yaşadı değerli arkadaşlarım, değerli dostlarım. Şimdi, siz buradasınız. Yeni bir kuşak siyaset yapıyor ve benzer oyunlar tekrar tekrar oynanıyor.

Tahir Elçi kimdir? Tahir Elçi -medyada, rahmetli Hrant Dink gibi infaz edildiğine bakmayın- örgüt üyesi falan değildir, Tahir Elçi PKK'lı falan değildir. Ben kendisini yirmi yıl önce Mardin'de bir insan hakları toplantısında Hrant Dink'le beraber tanıdım; insan hakları savunucusuydu, hayatı insan hakları mücadelesiyle geçmiş bir insandı, herkes için insan haklarını savunurdu. Mazlumun kimliğine bakmazdı Tahir Elçi; asla, hiçbir dönem bakmamıştır, ömrü insan hakları mücadelesiyle geçmiştir. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir kararı var, Tahir Elçi kararı. Nedir bu karar, özünü biliyor musunuz? Türkiye'de avukatlara sistemli bir şekilde işkence yapıldığını tescil eden karardır Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı, avukatı da Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkulu'ydu.

Değerli milletvekilleri, gerçekten bu yaşananlar hepimizi yutacak potansiyeldedir. Geç kalmadık, bir şans daha var. Elbette, bu gerginliklerden birtakım medet umanlar olabilir. Bu gerginlikler, bu olaylar sonrasından iktidarlar devşirenler de olabilir ama kim kalmış bu dünyada, Sultan Süleyman kaldı mı, şöyle geçmişe bir bakın -yakın tarihe, uzak tarihe- kim kaldı? Hangi saraylar yerlerinde duruyor? En önemlisi, her şeyden önemlisi insan değil mi değerli arkadaşlarım? Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak bizlerin en temel görevi insanın onurunu korumak değil mi değerli arkadaşlar?

Geçen gün, bir Sayın Bakan -eski arkadaşım benim- Sayın Numan Kurtulmuş bir laf etti, gerçekten utandım değerli arkadaşlarım, dedi ki: "Biz Kürtlerin haklarını, özgürlüklerini, onurlarını koruruz ama bir şartla: Terör örgütü silahlarını gömsün."

Değerli arkadaşlarım, değerli dostlarım, "Kürtler" dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıdır, hepiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarıdır. Bir vatandaşın onurunu korumak, hakkını, hukukunu korumak hiçbir şarta bağlanamaz, bunu öğrenmek durumundayız değerli milletvekilleri. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Bütün bu problemlerin altında yatan sebebi aslında biliyoruz, sorunu biliyoruz. Bugün Tahir Elçi, yarın bir başkasını kurban verebiliriz dün başkalarını kurban verdiğimiz gibi. Bunu durduracak olan, bu akan kanı durduracak olan, bu cinayetleri bitirecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir, bizleriz değerli arkadaşlar. Bu dönem bunu yapabiliriz değerli arkadaşlarım. Bu Meclis, İstiklal Savaşı yönetmiş bir meclistir, niçin iç barışı tesis edecek bir meclis olmasın?

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, bu konu üzerinde hamaset yapmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Buralara çıkıp "Sonuna kadar mücadele edeceğiz, dağda bir terörist kalana kadar..." Bunlar geçti arkadaşlar. Bunlar, geçmişte, defalarca bu kürsüden, başka kürsülerden söylendi, biliyoruz. Elbette terörle mücadele edilecektir, elbette bir ülkenin topraklarında yasalardan yetki alan güvenlik güçlerinin dışında hiç kimse silahla gezemez, dolaşamaz ama bu olayın sadece terörden, terörle mücadeleden ibaret olmadığını sizin bilmeniz gerekiyor. Bugünün Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı 2005'te bunu Diyarbakır meydanlarında söylemişti değerli arkadaşlarım. Şimdi, bunu niye unutuyoruz? Kürt meselesi diye bir meselemiz var. Bu, kimlikten kaynaklanan, kimliklerin inkârından kaynaklanan bir meseledir değerli arkadaşlarım. Bunu çözmeden hiçbir yere gidemeyiz, bunu çözmeden çok kurbanlar veririz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde bu konudan daha önemli bir gündem olamaz. Bugün bir insan hakları mücadelecisi, bir hukuk mücadelecisi, bir hukukçu, bir avukat bütün dünyanın gözü önünde Diyarbakır'da basın açıklaması yaparken katledilmiştir değerli arkadaşlar. Elbette polis memurları da ölmüştür, hem Tahir Elçi'ye hem polis memurlarına elbette rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı diliyoruz, sabır diliyoruz ama bu olay büyük bir olaydır, Hükûmet programının görüşülmesinden de daha büyük bir olaydır; bunu gündeme almak durumundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)